ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR -mezhepcilere farklı bir bakış

 

ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR -mezhepcilere farklı bir bakış

ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR

alevilik4362463475367 bugun-alevilikk671 alev454 bunemantikhatasiyahu34653472 fatihatefsirihbv4 alevisunnionyargi4561 alevi-sunni-kardestir8 alevilik3463475687 5678568 birincimantikliikinciardniyetli625 guldkaratas445 alevilik-baska-bir-dinse-peygamberimiz-kim_m rnkrnsynslmds5 2354643574868 hzAli_halife9555 alevl_ulusal_akllane5 yuhyani7346 vakit-alevilik-bumu56 isevialevici537 alevisunni_radikal131008 alevi-dis-gorunus377 vakit_2010121754 123alevi14 rsya7326547din321 alevilik_oruc646576537 alvsunnikrdstr654767 alevi-sunni-kardestir-iftar-oruc7 alevi-sunni-kardestir43 alevi-namaz356 alevi_namaz872 turkiye_200715 cem-cami3243253467547 pirsultan345234 cami_cemv432 aleviciler74537 cemevi-turkiye_200913 dhkayad-lescnamazi2355 kurana-Pygmbr-inanmayan-alevimi-olur4364576 alevi-derin_madimak-gerceklerisivas turkiye-140513 alevi kmaras-al-sun-krds48 vakit-aleviliknedir743643257 vakit-tertip-2145 alevsun346 buneyaw3452456 1400senedirkimsenindemediginidiyor3 alevilik-sunnilik6439 kafasikarisikalevisizdinsiz4652 3563alevi463465 aleviliknedir-turkiye_200713 grckalevi8437311 alev-nedirusracilardediler-komunistcikti-prongelme43 vakit-alevilik-islamici3246 6348_6823_09112008_7 birgunalevilerharekete0dn1112 alevi_sunni_kardestir3 palev1345318 chp-alevilik-bolucu4326 zaman_060713 zaman_080613 bektasilik-namaz32523 alevilik-islam-icidir 4911_8060_16082008_12 alevi__namaz_bayram_ alevidingtm4 vakit-zohreana-tenasuh 211743_2 sazcal-aliyibosver-bumualevilik36457 fft5_mf601113_Aliciler414 savgitsin34 dinsizszdalv5674635 alevici-teroristelele-kardesligekursun4644457 m_diyanet_k_Cemevi-diyanet m_SalimAynaci1_k-alevinamazkilar solayamanan_alevilik-643455 alevilik-budegil36952 star_20110117-alisiz-olmaz cemevi-kutludogum_zaman_200413 posta_20110307-dindisialevilik-dedeallagorv alevilereprovakatorluk14369 haberturk_20110307-alevikilikkiyafet54 alevilikayridindegil-243 ateist__aleviler_catlasin alevi46547648837548 alevilikKuran_zaman041211_E dinler-yhi-veialevilik-yuh436436 logo

ALEVİ KARDEŞLERİMİZDEN ALEVİLİK TANIMLARI

                                                               ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR
    Aleviler İslam’dır.Alevilik bir yoldur.Bu yol peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in yoludur.4. Halifeye,Ehli beyte ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e bağlıyız.Kitabımız Kuran’ı Kerim’dir,Mabedimiz camilerdir.Aleviler ibadetlerini camilerde ve her Müslüman gibi evinde de yerine getirirler.Aleviler sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in sünnet-i  seniyyelerini büyük bir huşû içinde yaşamaktadırlar.
                                         ALEVİLERİN YAŞAM ŞEKLİ (TAHALLÂK-U Bİ AHLÂK-I  ALLAH)
   Aleviler Allah ahlakı ile ahlaklanmaktadırlar .Aleviler, devletine ordusuna, milletine,  sıkı sıkıya bağlı ,vatansever  birinci sınıf vatandaştırlar.Ülke ekonomisine de büyük katkı sağlamaktadırlar ve sağlamaya büyük azimle,şevkle,gayretle devam edeceklerdir.Alevi toplumu , ekonomimizin büyük,küçük sanayici ve işadamlarını büyük bir azimle ve gayretle desteklemektedirler. ( CEM  ÇANKAYA: Milliyet: 07.01.2004 )

  Alevi Dernekleri Federasyonu eski BaşkanI Sinan Erbektaş:

“Alevilik, İslâm’dan ayrı ne bir dindir, ne de bir tarikat… Sünnilikten cüz’i farklarla ayrılan İslâmın bir yorumudur… Bizim dinimiz İslâm, kitabımız Kur’an, peygamberimiz Hazreti Muhammed’dir… Geçmişte ard niyetli kişiler tarafından komünizme yönlendirilmeye çalışıldı, komünizm bitince de ‘İslâm dışı bir din’ safsatasına kanalize edilmek isteniyor!.. (Ulusal Kanal: 29 Aralık 2005 Çarşamba )



                                  Alevi kardeşlerden hala Ergenekon’u savunan var mı acaba…!? Tıklayınız

                                                             Alevî-Sünnî gerilimine dur demek
    Geçen hafta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hacıbektaş’taki törenlere katıldı. Çok da iyi oldu. Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını protesto etmek isteyen küçük bir zümreye aldırış edilmedi.O taşkın topluluğun hevesi de kursağında kaldı. Hacı Bektaş-ı Veli’nin evrensel sevgi mesajlarıyla ne kadar bağdaşıyor bu tür kaba saba davranışlar? Eminim, değil devletin en zirvesindeki insan için yapılan kabalık, oraya gelen herhangi bir kişiye gösterilen saygısızlık bile yüreği insan sevgisiyle dolu Alevileri derinden yaralıyordur… Her neyse… Sonuçta bu ülkenin cumhurbaşkanı protesto riskine aldırmadan Hacıbektaş’taki törenlere iştirak etti, harika bir konuşma yaptı. Birleştirici, bütünleştirici bir konuşmaydı bu. Kürsüden indikten sonra sayın cumhurbaşkanı daha güzel bir jest yaptı ve halkın arasına karışıverdi. Pazar gazetelerinin neredeyse tamamında yer alan fotoğraflara göre Alevi vatandaşlarımızla Abdullah Gül sarmaş dolaş. Bu fotoğrafları gören herkes rahatlıkla ‘İşte devlet millet kucaklaşması’ demiştir…Geçen hafta Alevileri yakından ilgilendiren önemli bir hadise daha yaşandı: DHKP/C adlı terörist örgütün lideri Dursun Karataş’ın cenazesi Türkiye’ye getirildi. Malum olduğu üzere, bahsi geçen örgüt Alevi kimliği üzerine sıkça vurgu yapıyor. Hatta güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada ölen üyelerini cemevlerinde düzenlenen törenler sonrası gömüyor. Bu manzaradan rahatsız olan Aleviler de var; ancak bu cebrî duruma itiraz çok da kolay gözükmüyor. Karataş’ın cenazesi önce Gazi Mahallesi’ndeki cemevine getirildi, orada bir tören düzenlendi. Cenaze daha sonra bir camiye götürüldü: Sonra anlaşıldı ki Karataş, Alevi değilmiş; o yüzden iki defa tören düzenlenmiş. Cami hocası için de zor bir durum. Ne desin imam efendi? Çok az sayıdaki insanın namaza durmasıyla o da tekbiri getirdi, görevini ifa etti. Karataş’ın cenazesindeki genel manzara bile aslında bir gerçeği gözler önüne seriyor: Alevilik üzerinden söylem geliştiren bir örgütün ‘efsanevî lider’i Sünni çıkıyor: O kadar iç içe girmiş bir toplumdan bahsediyoruz. Aynı mahallede yaşayan, aynı işyerinde meslek icra eden, ortaklık yapan, aynı futbol takımı için şarkılar söyleyen… Kimin haddine ki Alevi’yi, Sünni’den Kürt’ü Türk’ten ayırabilsin! Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanlar kendine özgü bir sentez geliştirmiş ve toplumsal barış için belli bir kültür oluşturmuş. Ne var ki insanları birbirine düşürmeye ve ülkeyi zaafa uğratmaya azmetmiş birileri sürekli ayrılığı-gayrılığı körüklemiş; hâlâ da körüklüyor…Pazar günkü Hürriyet’in birinci sayfasından anons ettiği nefis bir haber vardı: Oradaki bilgiye göre Ebuzer Gıffari Bakır adındaki bir imam, Alevi köyüne tayin ediliyor. Orada yaşadıklarını Bir Alevi Köyü İmamının Hatıraları ismini verdiği kitabında anlatıyor. Yozgat Kababel köyüne tayin olan Bakır, önyargılarını anlatıyor önce. Sonra da o peşin hükümlerin insanları tanıdıkça nasıl yok olduğunu, arada nasıl derin bir sevgi ve saygı oluştuğunu naklediyor. Asıl ihtiyaç duyulan da budur! Bu ülkenin çocukları birbirini daha yakından tanıdıkça daha derinden sevecek. Araya fitne sokmak isteyenlere fırsat verilmeyecek. Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta yaşanan acı hadiselerin arkasında provokatörler vardı. Ve maalesef kirli amaçlarına masum gençleri alet etti bu uğursuz zümreler. Halen de insanların birbirini tanımasından rahatsız oluyorlar: ‘Alevileri Sünnileştiriyorlar’ diye feryat edenlerin önemli bir kısmı diyalogdan korkuyor, ‘gelin tanış olalım’ düsturundan ödleri kopuyor: Halbuki herkes kendisi olarak kalabilmeli ve ‘öteki’ ile beraber yaşamanın sevincini iliklerine kadar duyabilmeli.  ( Zaman: Ekrem DUMANLI -19 Ağustos 2008 )

       Aleviler ile yeni bir başlangıca var mıyız?
…Din âlimleri ne kadar aksini iddia ederse etsin, Hacı Bektaş, Alevi kesimi tarafından, kendilerinin büyük önderlerinden kabul ediliyor. Hayli zamandır bilimsel bir ismi de var bu anlayışın: ‘Bektaşi-Alevi geleneği’ deniliyor. Bu ‘birlikte sunum’ geçmişin sosyal ve dinsel gerçekleriyle tam örtüşmese bile, önemli olan geniş Alevi toplumunun kendi gerçekliklerini bugün böyle görmeleri, yorumlamaları… Konuya dışarıdan getirilecek her türlü yeni yorum Alevilerin kendi kabullerini değiştireceğe de benzemiyor.Aslında Alevilerin Bektaşiliği Alevilik ile ‘bir’ saymalarını Türkiye’deki daha geniş yakınlaşma için bir umut kapısı sayabiliriz. Yüzyıllarca birbirinden kopuk yaşamış kentli Bektaşilik ile kırsalın Aleviliği, tarihin fazla uzak olmayan bir diliminde, Aleviler tarafından, ‘Bektaşi-Alevi geleneği’ biçiminde algılanabilir hale gelmiş ise, bu iki dosta bir üçüncü dost da pekâlâ eklenebilir.Bu noktada durup ülkedeki Sünni çoğunluğun bunu ne kadar istediğini kendimize sorabiliriz.Sünnilerin çoğu için ‘Alevi sorunu’ yeni bir keşif. Yaşadığı süre içerisinde kendisini ‘Alevi’ olarak tanıtan veya öyle olduğu bilinen biriyle hiç tanışmadığı oluyor kentli Sünnilerin; yoğun Alevi yerleşim yerlerine uzak kırsal Sünnisi için ise bu kesinlikle böyle. Sorunlu olan daha çok iki kesimin birbirine yakın yaşadığı yerler: Kırsalda komşu Sünni-Alevi köyleri, kentlerde de iki inanç topluluğunun ayrı mahalleleri…Gönül elbette azınlığın kendini çoğunluk içerisinde eritmesini istiyor; hiç değilse Cumhuriyet’in kurucu kadrosunun gönlünün böyle istediğini konuya ilgisizliklerine bakarak düşünebiliriz. Belli bir döneme kadar tek boyutlu olmamak, ülke çoğunluğuyla ters düşmemek Alevi önde gelenlerinin de siyasetiydi. Ancak, 1960 sonrasının şiddeti de tırmandıran sert siyasi ortamı, belli partilerin blok oy peşinde koşmaları manzarayı derinden değiştirdi. Kitlesel eylemlerde dökülen kanlar da tabloyu kirletti.Bugünün dünyasında konuya yeni bir anlayış ve formül arayışıyla başlamak şart. Eskinin gerçekleri hâlâ gerçek olmaya devam etse de, Ergenekon operasyonunun ortaya serdiği yeni gerçekler açısından eskiye farklı yorumlar getirilebilir bugün: İki kesim arasına düşmanlık tohumları serpen kitle eylemlerinin, tam da bugün karşımızda bulunan birbirine kuşkuyla bakma manzarasını meydana çıkarmak amacıyla sahneye konmuş olmaları mümkün.Yaşananların yeniden yorumu eşliğinde ülkedeki ‘Sünni-Alevi’ sorununa daha sağlıklı yaklaşmak, çözüm yolları bulmak ve farklılıkları koruyarak birliğe ulaşmak daha kolay olabilir. Yeter ki, böyle bir sonucu istemesi gerekenlerde o istek oluşturulabilsin.Son Hacı Bektaş töreni, bana, devlet yöneticilerinde böyle bir istek olduğunu düşündürdü.Şimdi iş benzer bir isteğin Alevilerde meydana getirilmesinde.( Fehmi Koru:19.08.08)

                                     İŞTE  BU!  ELHAMDÜLİLLAH,  KULLAR UYANMAYA BAŞLIYOR !
Aleviler Başbağlar kurbanlarInI da anacak
   Sivas katliamı için 2 Temmuz’da büyük bir anma hazırlayan Alevi örgütleri, bu yıl ilk kez, Başbağlar’da öldürülen 33 kişiyi de anacak. Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Gümüş: Başbağlar aydınlatılsın
Sivas’ta 16 yıl önce ateşe verilen Madımak Oteli’nde 33 kişinin öldürülmesi nedeniyle düzenlenecek anma törenlerinde bir ilk yaşanacak ve 5 Temmuz 1993 tarihinde PKK tarafından gerçekleştirildiği öne sürülen Başbağlar katliamında ölenler de anılacak. Anma törenine AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu da katılacak. Pir Sultan Abdal Derneği’nin öncülüğünde yapılacak anma törenlerine Sivas’ta 100 bin kişinin toplanması hedefleniyor.
Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Avukat Fevzi Gümüş, Mamak Oteli’nin yakılarak 33 insanın katledilmesinin Ortaçağ vahşetiyle Türkiye’nin aydınlığına, çağdaşlığına, demokrasi ve laikliğe, halkların kardeşliğine, bir arada yaşama kültürüne ve çok kültürlülüğe yapılan bir saldırı olduğunu söyledi. Gümüş, “Bu nedenle geçmişte yaşanan katliamları unutturmamak ve farklılıkların zenginlik olduğu bilincini beyinlere kazımak gerektiğini” söyledi.Hükümetin bir şeyler yapmaya çalıştığını, Madımak’ın altındaki kebapçının boşaltıldığını ama bunların orada bir müze yapmak için yeterli olmadığını ifade eden Gümüş, orada bir ‘insanlık müzesi’ yapılması gerektiğini yineledi.Gümüş, 2 Temmuz 1993’den üç gün sonra Başbağlar katlimanın yapıldığını ve orada da 33 kişinin kurşuna dizildiğini anımsatarak, şöyle konuştu: “Kimileri dediler ki, Başbağlar katliamı Sivas’a misilleme olarak yapıldı; kimileri de Aleviler’in intikamı alındı. Biz diyoruz ki, iki yerde devletin karanlık güçleri işbaşındaydı. Madımak katliamını arkasında hangi karanlık güç varsa, Başbağlar katliamının arkasında da aynı karanlık güç vardır. Madımak katliamının arkasındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılması durumunda, Başbağlar’ın arkasındaki karanlık güçlerde ortaya çıkarılacaktır. Biz, Madımak’ı lanetlediğimiz gibi, Başbağlar’ı da lanetliyoruz ve bu yıl Sivas’ta Başbağlar katliamını da lanetleyeceğiz.”     ( Radikal:29/06/2009)
Muğla Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Necdet SubaşI

“Maalesef bu olay ve bu olayın tekrarıyla oluşan siyasal dil, yangının ömrünü uzatmaktadır. Sonuçları itibariyle bir trajediye yol açan olayda hem Sünni hem Alevi vatandaşlarımız kusurludur. Madımak olayıyla ilgili incelediğim belgelerin tümü başta hükümet olmak üzere her düzeydeki sorumlunun ağır ihmallerine vurgu yapıyordu. Doğrusu bu tür bilgilerde de belgelerden daha çok halk arasında dolaşan söylentiler etkili olmaktadır. Ben olayın bir provokasyon olduğundan şüphe duymuyorum. Ancak kabullendiğim husus Alevi ve Sünniler tamiri bir hayli zaman alacak bu kumpasın kullanışlı birer parçası oldular. Ateşe su taşımak yerine onu harlayanlar hangi referans dünyasında geziniyorlar. Birlikte yaşamanın uygun formüllerinin değişik mahfillerde tartışıldığı bir süreç gerek Madımak, gerekse Başbağlar olayı, usta işi kışkırtma olarak birbirimize ulaşma zeminlerimizi yok etmiş, karşılıklı konuşma ortamlarını imha etmiştir.” ( 02-07-2009 )
                                            Sivas Gazeteciler Cemiyeti BaşkanI Fikret Ünsal
                                     “OlaylarIn failleri başka cezasInI çekenler başka Insanlar”
Olayları planlayıp sahneye koyanlar başka, cezasını çekenler başka. Sivas Madımak olaylarında bir üs olarak kullanılmıştır. Şer güçler emeline ulaşmış, Sivaslılar ise lekelenmiştir. Sivas ve Sivaslı artık bu kirli oyunun aydınlatılmasını istiyor. Bu olayları ortaya çıkaranlar bir an önce adalet önüne çıkarılmalı…
Özgür Demokratik Alevi Hareketi’nden Ergin Doğu

Sivas katliamının sorumlusu olarak kullanılan insanları görmek doğru değildir. Maraş Katliamı örneğini de biliyoruz. Orada da insanları kullandılar. Ama kullanılanlar, kışkırtanlar rejimin hakim zihniyetini uygulayan güçlerdi. Fakat İslami kesimin, Sünni insanlarımızın da özellikle Alevilere karşı sahip oldukları önyargıları artık aşmaları gerekir (Yenişafak:03 Temmuz 2009)

       YAZARINDAN KİTABIN ÖZETİ:
Neden “Alevilik” ve “Ehl-i Beyt?”, “Alevilik Müslümanlık mı?” Niçin böyle bir kitaba ihtiyaç duyuldu? Bu konuda çok inceleme ve araştırma yapıldı, çok kitap   yayılandı. Bizim çalışmamız  ne ilk ne de son olacaktır. Amacımız yeni bir tartışma başlatmak değil, süregelen tartışma ortamı içersinde zemini farklı yönlere kaydırılmak istenen Aleviliği gerçek zeminine oturtabilmektir. Gördüğümüz kadarıyla bu yayınlarda niyetlere göre   yorumlar da farklı olabiliyor.Bize göre bazı yazarlar maalesef meseleye, nasıl görmek istiyorlarsa öyle bakıyorlar. Halbuki bu yaklaşım doğru ve objektif bir yaklaşım değildir.

Yine şunu üzülerek görüyoruz ki, konuya menfi bir tavırla yaklaşanları başında yabancı ideoloji mensupları geliyor. Onlar için bu tür konular, hedefe götüren bir vasıtadan ibarettir.İşin içinde memleketi karıştırıp, milleti düşman kamplara ayırmak isteyen dış güçlerin varlığı ayan-beyan ortada.

Ve yine “Aleviliği” ve “Ehl-i Beyti” siyasi menfaatlerine alet etmek isteyenler var. Onu, dini kimliğinden ayırıp bir felsefi teori gibi göstermek isteyenler var¦

Alevi  Bir Yazarın Dilinden ” Alevilik ve Ehl-i Beyt ” Üzerine  Yazılmış  Bir  Eser.
Özellikle Alevi Kardeşlerimize Öneririz  !

Özellikle bazı yazarları Aleviliği islam dışı bir inanış biçimi gibi gösterme gayretleri, kendisini Müslüman olarak gören ve elinden geldiği kadarıyla da inancını yaşamaya çalışan milyonlarca insanımızı rencide ediyor. işte bu yüzden ‘Alevilik Müslümanlık mı?’ derken, onları içinden birisi olarak bu konuyu öz kaynaklarına dayanarak irdelemeye çalıştık. Alevi-islam ilişkisini kurmaya çalışırken özellikle hepimizi birleştiren ve aynı ortak paydada buluşturan “Ehl-i Beyt” sevgisi üzerinde durduk.

Günümüzde şunu da üzülerek görüyoruz ki asırlardır aynı Allah’a, aynı Kitab’a, aynı Peygamber’e inanan, aynı kıbleye yönelen, sevinçte ve tasada aynı duyguları yaşayan bu vatanı insanları ne hikmetse bugün ayrı din mensupları gibi gösterilmeye çalışılıyor. Sanki bir tarafta “Ehl-i beyt” taraftarları, diğer tarafta “Ehl-i beyt” karşıtı insanlar varmış gibi lanse ediliyor.

Tabi bütün bu toz- duman bulutunun arasıda kaybolan, kendi değerlerinden,   kültüründen uzaklaşmış bir gençliğin feryadı ise kulakları tırmalıyor. Kendi kültürünü tanımayan gençlerin bir kısmı, ideolojik akımlar ve misyoner tuzakları için kolay bir av olabiliyor. işte son günlerde medyaya yansıyan haberler de vehametin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.

Yeni nesillerin arayış içinde oldukları gün gibi ortada. inancını tayin etmeye çalışan, “Ben neyim?”, “Müslüman mıyım?”, “O halde Müslümanlık nedir?”, “Aleviliğin dindeki yeri nedir?”, “Ehl-i beyt nedir? Kimlerdir?” gibi soruları kendisine soran, sorgulayan bir gençlikle karşı karşıyayız!

Dolayısıyla bütün bu olan bitenlere kayıtsız kalmak mümkün değildir. Bu işi istismar edenlerin meydanda cirit attığı bir dönemde, artık bu işin gerçek sahiplerinin, işin erbabı ilim adamları meseleye el koymaları zamanı gelmiş de geçmek üzeredir bile.

Yine bizi bu sahada yazmaya zorunlu kılan sebeplerden biri de bulunduğumuz çevredeki gözlemlerimizdir. Gözlemlediğimiz kadarıyla, bu inanç ve değerleri taşıdığını söyleyen insanlar, maalesef gerekli bilgi ve donanıma sahip değildir.

“Ehl-i beyt nedir?” , “12 imamlar kimlerdir?”, “Bu insanlar nasıl bir hayat yaşamış? Neye hizmet etmişlerdir?” gibi soruları cevabı ne yazık ki çoğu zaman yanıtıı bulamamıştır.

Tabi, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bu ayıptan kurtulmanı yolu da yine Hz. Ali Efendimizde ifadesini bulan ilim ve irfan yoludur.

“Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” diyen Hz. Ali’ yi örnek alan bizler, binlerce harf öğreten ilim-irfan sahiplerinin, öğretmenlerin ve kitapları takipçisi olabilmeliyiz. Zamanı bu bilgi çağında, her türlü hurafe ve kulaktan dolma asılsız bilgiler yerine doğru ve güvenilir kaynaklara yönelmeliyiz.

Bizim de gayemiz, temel kaynaklar ışığında bir nebze de olsa hakikate giden yolu gösterebilmektir. Alevilik adına yetkili-yetkisiz, bilen-bilmeyen herkesin çıkıp konuştuğu şu ortamda, işin içersinde olan ve yıllardır bu konularda araştırma ve gözlem yapan biri olarak siyasi ve ticari hiçbir amaç gütmeden tamamen saf bir niyetle karanlığa bir mum da biz yakmak istedik. Mevzuyu, kendisine zorla yakıştırılmak istenen siyasi, ideolojik, felsefi ve hayali paslarından arındırıp ilmi ve objektif olarak incelemekte fayda gördük. Bu ümit ve temenniyle yola çıktığımız bu alanda böylesine mütevazi bir eser ortaya çıktı.

Yüce Rabbimden niyazım, bu eserin hayırlara vesile olmasıdır. Gayret bizden, başarı ve lütuf Allah’ tandır.   İHSAN ÜNLÜ
   ELİNE, BELİNE ,DİLİNE HAKİM OLAN, KUR’AN’I HAK KİTAP, HZ. MUHAMMED’İ RESUL, HZ. ALİ’Yİ ÖNDER KABUL EDEN ,İNSAN SEVGİSİ İLE DOLU, SİYASİ EMELLERİ İÇİN ALEVİLİĞİ KULLANMAYAN TÜM CANLARA SELAM OLSUN !

                                    İslam dIşI gösterilmeye karşI  çIkan AlevIler federasyon kurdu
Aleviliği İslam dışı gösteren açıklamalar Alevi toplumunu hareketlendirdi. ‘Müslümanız’ diyen vakıflar birleşerek ortak hareket etme kararı aldı.
    Bu çerçevede 9 Alevi vakfı, Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) adı verilen yeni bir oluşum gerçekleştirdi. Federasyona katılmak isteyen vakıfların İslam’ın temel değerleri olan Allah inancına sahip olması, Hz. Muhammed’in peygamber ve Hz. Ali’nin de O’nun halifesi olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerekiyor. Geçtiğimiz hafta kuruluş sürecini tamamlayan federasyonun Genel Başkanı Doğan Bermek, amaçlarının Alevi-İslam inancını yaşatmak ve yaymak olduğunu ifade etti. Bermek, Aleviliği İslam dışı göstermeye çalışanlara tepki gösterirken, “Onlar Aleviliği kendi ideolojileri ve siyasi amaçlarına alet etmek istiyorlar. Federasyonun kurulmasına bizim katkımız yüzde 45 ise onlarınki yüzde 55. Onlar konuştukça Aleviler bize yöneliyor.” dedi. Bermek, Alevilere İslam inancının öğretilmesi için Diyanet ve ilahiyat fakültelerinden destek beklediklerini vurguluyor.
Aleviliğin tanımına yönelik tartışmalar 1990’lı yılların ortalarında başladı. Faik Bulut’un “Ali’siz Alevilik” iddiasıyla başlayan tartışmalar, Alevi Bektaşi Birlikleri Federasyonu (ABBF) Genel Başkanı Ali Doğan’ın “Alevilik, İslam dışıdır.” sözleriyle yeni bir boyut kazandı. Aynı dönemde Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turgut Öker de Ali Doğan’ı destekleyen açıklamalarda bulundu ve mecburi din derslerinin kaldırılması için kampanya başlattı. Erdoğan Çınar’ın, Alevilerin, insanın maymundan evrimleştiğini ileri süren Darwin teorisine binlerce yıldır inandığını ileri sürmesi; Erdoğan Aydın’ın ise Alevilikteki Hz. Ali ile gerçekteki Hz. Ali’nin farklı kişiler olduğunu iddia etmesi ve 12 İmam’a yönelik eleştirileri tartışmaları doruk noktaya çıkardı. Son olarak sosyolog Kamil Fırat’ın yaptığı ‘Kentleşen Aleviler’ adlı araştırmasıyla, Alevilerin “Dinsel kimliğinizi nasıl açıklarsınız?” sorusuna cevap olarak yüzde 34,5’inin sadece “Alevi”, yüzde 32’sinin “hem Müslüman, hem Alevi” ve salt “Müslüman’ım” diyenlerin ise yüzde 12,1 olduğu ortaya çıktı. Aynı araştırmada ateist olduğunu ifade edenlerin oranı ise yüzde 14,6 çıktı.
    Doğan Bermek, Alevileri İslam dışı göstermeye yönelik tartışmaların bir taraftan Alevileri üzerken, diğer yandan ise faydalı sonuçların ortaya çıkmasına vesile olduğunu söyledi. “Aleviler bu tartışmalar sebebiyle İslam’ı daha çok araştırmaya başladılar.” diyen AVF Genel Başkanı, söz konusu iddiaları ortaya atanlara ise şu soruyu yöneltiyor: “Cemlerimizde Allah, Muhammed, Ali diyoruz. Madem Alevilik İslam dışı, öyleyse Cem’de ne söylüyorsunuz?”
AVF Genel Başkanı Bermek, Alevi İslam inancının yaşatılmasını amaç edinen federasyona şu ana kadar Türkiye’de faaliyet gösteren 17 Alevi vakfından 9’unun katıldığını ve 5 vakfın da üyelik için gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirme aşamasında olduğunu belirtti.
Birliğe ilk aşamada 9 vakıf katıldı
Federasyona ilk aşamada Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı (Cem Vakfı), Anadolu Bilim Kültür ve Cem Vakfı, Gazi Kültür Vakfı, Haydar Eren Kültür ve Eğitim Vakfı, Kartal Cemevi Kültür Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı, Erenler Eğitim ve Kültür Vakfı, Adalar Cem Vakfı, Hüseyin Gazi Kültür Sanat Vakfı ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın katıldığını kaydeden Bermek, federasyon kuruluşu başvurusunu temmuzun ilk haftasında İstanbul Valiliği’ne yaptıklarını söyledi. Bermek, Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın ‘onursal başkan’ olduğu federasyona, Aleviliğin tanımında anlaşamadıkları için Mürteza Demir’in genel başkanı olduğu Pir Sultan Abdal, 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı’nı, Ali Doğan’ın genel başkanı olduğu Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Fermani Altun’un genel başkanı olduğu Dünya Ehl-i Beyt Vakfı’nı davet etmediklerini kaydetti.Doğan Bermek, federasyonun devletin muhatap kabul edebileceği marjinal olmayan bir kuruluş olduğunu ifade ediyor. Alevilerin sorunlarını kamuoyunun gündemine taşımayı amaçladıklarını belirten AVF Genel Başkanı, şunları kaydediyor: “Alevi İslam inancını benimsemiş insanlarımızın inançlarını öğrenebilmeleri için çalışacağız. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve ilahiyat fakültelerinin desteğini istiyoruz.”  ( 16.07.2005 Tarihli Gazeteler)

                                              Alevilerin ‘gayrimüslim’ olmasInI isteyenler var
… Dışarıda, Almanya’da, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun desteklediğini biliyoruz. İçerde ise güçlü destekçiler var. İçerdekiler Alevilerin gayri müslimleşmesini istiyorlar. İki nedenle istiyorlar bunu. Devletin içinde odaklanmış bir grup Alevi, inançlarına dönerlerse Şiileşeceklerini düşünüyor. Bu dönüşün, Türkiye’nin büyük Şii komşusu tarafından kullanılabileceği endişesi içindeler. İkincisi ise Aleviler Sünnileşirse ya da laikliği bu kadar güçlü savunmaktan vazgeçerlerse, bu sefer İslamcı cephenin güçleneceğini düşünüyorlar. Devletin içindeki bu gruplar Alevilerin gayri-müslim ya da dinsiz olmasını iyi bir şey olarak görüyor. Kendi halindeki bu dernek ve kurumların bu kadar güçlü ses çıkarmaları, devlet içindeki bu gruplar sayesinde oluyor. Devlet içindeki güçlerle, bu dernek ve kurumların ilişkisi de var. “Alevi yazar Reha Çamuroğlu ( 17.06.07)
Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi Vakfı Genel Başkanı Hasan Meşeli, Aleviler üzerinde yeni oyunlar oynandığını, Sünnilerle Alevilerin karşı karşıya getirilmek istendiğini belirterek, “Yeni Madımak’lar oluşturma gayretleri var.” diyor. Meşeli, ayrıca, bazı Alevi dernek ve vakıfların başında “ateist” insanların olduğunu iddia ediyor. Aksiyon:  15.08.2005
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Salim Cöhce: Sünni İslam’ın dışından bir Alevilik tezi ortaya atıldı. Bu da içi boş bir Aleviliği doğurdu. Ateist olan Alevilerin yanı sıra Hıristiyanlaşan Alevi gruplar çıktı ortaya. Almanya’da 15 bin Alevi Hıristiyan oldu. Alevilerin bir kısmı neden Hıristiyanlığı seçiyor? : Zaten asıl problem orada. Dünya Kiliseler Birliği, Aleviler üzerinden misyonerlik faaliyetlerine başladı. Bu noktada Almanya’ya dikkat çekmek istiyorum. ABD ile enerji kaynakları konusunda bir mücadeleye giren Almanya, Protestan Hıristiyanları kullanarak Türkiye üzerinde nüfuz sağlamaya çalışıyor. Mesela, Doğu’daki 18 üniversiteyi kendisine göre tasnif ediyor. Kürtler, Aleviler ve karma modelleri devreye sokuyor. 30.04.2007

                          

                                                        Yenİ nesİl Alevİ dedelerI ‘delIkanlI’

   Alevilerin yeni nesil dedelerinin birçoğu bilinenin aksine gençlerden oluşuyor. Yaşları 25 ile 40 arasında değişen dedeler, modern hayata entegre olmuş durumda.Dargınları barıştıran, kız istemeye giden, hatta borçlulara para bulan dedeler, Alevi gençleri saz, semah, Farsça gibi kurslar için de teşvik ediyor. İnsanlarla sıcak ilişkiler kurarak Alevi toplumunun nabzını tutan dedelerin birçoğu üniversite mezunu ve Alevi sosyolojisine, dinler tarihine hâkim. Toplumun güzel ahlakla düzeleceğine inanan genç Alevi dedeleri, birlik ve beraberlik mesajı veriyor. Kırklar Cemevi’nin dedesi, 36 yaşındaki Baki Güngör, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler mezunu. Garip Dede Dergâhı’nın dedesi Celal Fırat ise 35 yaşında… Türkiye’nin bilimsel sınırlar içinde sosyal faaliyetlerinin bütün gençleri suçtan alıkoyacağını belirten Celal dede, Alevi gençleri ahlaksal ve erdemsel açıdan donatmak için semah öğrettiklerini dile getiriyor. “Aklı olmayanın dini olmaz.” diyen Fırat, toplumdaki hataları ve yanlışlıkları en az seviyeye indirmek için faaliyetlerde bulunduklarını belirtiyor. Baki dede, Alevilikte geçmişte dede diye bir kavram kullanılmadığını, yaklaşık 50 yıldır kullanılan bir sözcük olduğunu söylüyor. Babadan oğula geçen dedelik için daha önce rahber, pir ve mürşit kelimelerinin kullanıldığını anlatan Güngör, seyyid olmayanın dede postuna oturamayacağını ifade ediyor. Ayrıca dede olmak için liyakat ilkesinin şart olduğunu kaydeden Güngör, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dede, donanımlı olmak zorunda. Taliplerin sorularına cevap verebilmeli. Sadece dede çocuğu ve seyyid olmak yetmiyor. Alevi hukukunu, Alevi sosyolojisini, dinler tarihini ve tasavvufu iyi bilmesi gerekiyor. İnanç önderleri olan dedeler geçmişte çok daha donanımlı insanlardı. Arapça ve Farsçayı biliyorlardı. Bir dedenin dedelik yapabilmesi için kemalat, ilim ve irfan sahibi olması gerekir.” Kurum başkanlarının kendi sübjektif görüşlerini Alevilik diye sunmalarından kaynaklanan sorunlar olduğuna işaret eden Güngör’e göre bugün hiçbir kurum ve kişi Alevi toplumunun hepsini temsil etmiyor. İzzettin Doğan, Ali Balkız gibi Alevi önderlerinin de Alevi toplumunun hepsini temsil etmediğini kaydeden Güngör’ün bir önerisi var. Güngör, “Alevi toplumunun merkezî bir otoritesi yok. Bütün Alevi cemevleri kendilerini feshetmeli, daha sonra ‘Alevi Birliği Cemevleri’ çatısı altında birleşmeli. Böylelikle merkezî bir yapı olur. Orada seçilen başkan bütün Alevileri temsil edebilir.” şeklinde konuşuyor. Aleviliğin İslam’ın dışında olduğunu söyleyenlere de tepki gösteren Güngör, “Alevilik İslam’ın dışında diyen bir başkana da tepkimizi gösteririz. Allah, Muhammed, Ali, Ehl-i Beyt, on iki imam diyeceksiniz, sonra da Alevilik İslam dışı diyeceksiniz. Biz kurbanlarımızı Allah’ın ve Ehl-i Beyt’in ismiyle keseriz. Tüm ibadetlerimizde bu ritüeller işlenir.” diyor. Geçmişte ateist ve materyalist bilgilerin Aleviliği şekillendirmeye çalıştığını kaydeden Güngör, bunun başarılamadığını dile getiriyor. Güngör, “Kendi sübjektif görüşlerini Alevilik gibi sunanlar en kısa sürede bu yanlış ve hatalardan dönecekler. Aleviliğin İslam’ın tasavvufi ve Batıni yorumu olduğunu açıkça ifade edecekler.” şeklinde konuşuyor.  (16.01.2010)


Kuran-I Kerim Alevilerin kutsal kitabI değil mi?

Farkında mısınız bilmiyorum ama Kuranı Kerim’in, Hz. Muhammed’in hayatının ilköğretimde seçmeli ders olması tartışılmaya başladığından beri nedense hep bu seçmeli derslere ilk tepki gösteren kesimlerin başını Aleviler çekiyor. Sosyal medyada, TV’lerde yapılan yorumları gördükçe çıldırıyorum. Mesela ismi lazım değil ama Alevilerin mühim şahsiyetlerinden bir kişi geçenlerde devletin demokrat ve eşit olması gerektiğini yorumladığı TV’deki konuşmasında dedi ki: “Kuranı Kerim seçmeli olacaksa, o zaman muhakkak Alevilik de seçmeli dersler arasında olmalı!” Buyurun buradan yakın! Kardeşim ne alakası var? Alevilerin başka kutsal bir kitabı var da biz mi bilmiyoruz? Niye Kuran’ın karşısına Alevilik’i koyuyorsan be aptal!
Eyy cahil! Sırf dedeleri olan peygamber Hz. Muhammed’in İslam anlayışını yaymak ve “Allah’ın Aslanı” olarak anılan babaları Hz. Ali’nin yolundan gitmek için çıktıkları yolda, Kerbela’da şehit edilen İmam Hüseyin ve kardeşlerinin öldürülürken bile yanlarında Kuran-ı Kerim yok muydu? O evinin her bir köşesini resimleriyle süslediğin Hz. Ali’nin yolunun gerçekten nasıl bir yol olduğunu, onu Allah’ın Aslanı yapan o kudretli iman gücünün nasıl bir güç olduğunu oku da gör! Hz. Muhammed’in can parçası kızı Fatma’yla evlenen ve onun soyunu evlatlarıyla devam ettiren gerçek ve ilk Müslüman Hz. Ali’yi biraz anlamaya çalış! O da, çocukları da son nefesini verene kadar iman etmişler İslamiyet’e. Kuran-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’e… Hem de harfi harfine… Eğer, “Onun yolundan gidiyorum. Ehl-i Beyt’e inanıyorum” filan diyorsan bi sus bu tartışmada! Ha illa da konuşacağım diyorsan. O zaman bari söze, “Ali’nin yolundayım” diye başlama gudubet! ( Sevilay Yükselir: Sabah: 04.04.2012 )

                                                                Sivas’ta birlik ateşi
Ankara’da faaliyet gösteren Sivaslı Alevi ve Sünni kimlikli sivil toplum örgütleri, bu imajı silmek için federasyon çatısı altında bir araya geldi
İktidarı ve muhalefetiyle siyasi parti liderlerinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu’nda el ele tutuşarak verdikleri poz, övgüyü hak etmişti. ‘Asrın fotoğrafları’ galerisindeki yerini de itirazsız almıştı. İşte, özlenen bu tablonun benzeri, sessiz sedasız sergilendi geçenlerde. Adlarının önünde ‘Sivas’ bulunan Ankara’daki sivil toplum örgütleri, anlamlı bir birlikteliğe imza attı. Mezhep farklılıklarını (Alevi-Sünni) zenginlik sayan 11 dernek, federasyon çatısı altında toplandı. ‘Kardeşlik ve barış’ sloganıyla yola çıkan Ankara Sivaslı Dernekler Federasyonu (ASİDEF), 13 yıldır gerginlik konusu olan ‘Madımak’ hadisesinin yerleştirdiği olumsuz havayı dağıtmayı da amaçları arasına koydu.
Kuşkusuz, Sivas ile bağlantılı olması ASİDEF’i anlamlı kılıyor. Öyle ya, tarih boyunca mezhep farklılıklarının odağındaki hassas şehirdi Sivas, bu süreçte 37 kişinin ölümüyle neticelenen ‘Madımak hadiseyle’ anılır oldu. 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nden yükselen alev, henüz dindirilemedi. Acıları tazelemekten öteye gitmeyen “Yakanlardan mısın, yakılanlardan mısın?” yollu soruya da, sürekli Sivaslıları muhatap etti.
Federasyon fikri, bütün bu algılamalardan duyulan rahatsızlığı tek başına ifade etmeye yetiyor. Fikrin oluşması ve hayata geçirilmesi kolay olmadı elbette, zorlu bir süreç izledi. Sivas, göç veren bir şehirdi; büyük şehirlerde kümeleşenler daha çok ‘ideolojik, inanç ve siyasi’ kimliklerin öne çıktığı örgütler vasıtasıyla kendini ifade etme yolunu seçiyordu. Hem, bu farklılıklar, köy-ilçe derneklerinde Sivas’ta olmadığı kadar keskindi. 11 dernek yöneticisi, böyle bir atmosferde sık sık bir araya geldi. Konu, 15 ay boyunca enine boyuna tartışıldı. Derneklerin kendi içlerinden gelen kimi itirazlar göğüslendi bu arada. “Tutmaz.” diyenler oldu. Diğerine taviz verileceğinden endişe edenler de.
Neticede, ‘ötekini farklılıklarıyla kabul etme’ akılcılığında uzlaşıldı ve federasyon kuruldu. Federasyon çatısı, geniş kitlelere hitap eden şu derneklerden oluştu: Sivas Kültürel ve Sosyal Yardımlaşma Derneği; Divriği Kültür Derneği; Zaralılar Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği; İmranlı Merkez Köyleri Kültür, Yardımlaşma, Dayanışma, Derneği; İmranlı Kültür ve Dayanışma Derneği; Suşehri Kültür ve Dayanışma Derneği; Koyulhisar ve Köyleri Kültür, Dayanışma Derneği; Kangal Birliği Derneği; Yıldızeli İlçesini Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği; Ankara Gürünlüler Derneği; Gölova Kültür ve Dayanışma Derneği.
KARDEŞLİK İÇİN SİVAS MODELİ
Hassasiyetler, federasyon tüzüğünde de yer buldu. Buna göre, federasyon yönetim kurulu bütün dernekleri temsil eden 11 üyeden oluştu. Başkan ve diğer kademelerdeki görevlendirmelerde denge gözetildi. Yine, federasyon seçimlerine her dernek eşit sayıda delege gönderecek. Kararlar ise oy çokluğuyla değil oy birliğiyle alınacak.
Federasyon, kamuoyunun önüne ‘Birlik ve Kardeşlik İçin Sivas Modeli’ başlıklı bir duyuru ile çıktı. Kurucu derneklerin onayı alınarak hazırlanan duyuruda, amacın ne olduğuna vurgu yapılıyor: “İleriye dönük vizyonumuz, geniş tabanlı bir sivil toplum örgütü oluşturarak yöremizin gelişmesine yardımcı olmak, toplumsal barışa katkıda bulunmaktır. Uzun vadeli düşünüldüğünde asıl kazancımız uzlaşma ve beraberlik ekseninde olacaktır. Farklılıklarımızı tabii buluyor, kültürel zenginlik ve çeşitlilik olarak algılıyor, saygı ve karşılıklı anlayışla bunları kabulleniyoruz. Birbirimizi öğrenme sürecini başlatıyoruz.” Duyuruda, “Madımak” vurgusu da dikkat çekiyor. Burada, Sivas’ın ve Sivaslıların yaşadığı acı tecrübelerin kesinlikle unutulmayacağına vurgu yapılıyor: “Her Sivaslı bundan ders çıkarmalı. Yakın geçmişimizdeki Madımak gibi Sivaslıları derinden etkileyen hadiselerin bir daha yaşanmasını istemiyoruz. Çağımızın gerisinde kalan Alevi-Sünni çekişmelerine, yapay sağ-sol ayrımına ve kardeşi kardeşe düşüren kısır çekişmelere artık dur diyeceğiz. Hacı Bayram Velilerin, Hacı Bektaşi Velilerin, Pir Sultan Abdalların, Mevlanaların Yunus Emrelerin hoşgörü anlayışını yaşatacağız.”
ASİDEF’in Kurucu Genel Başkanı Doğan Ürgüp, kuruluş sürecini anlatırken, Türkiye ve Sivas’ın geleceği açısından önemli bir adım attıklarını belirtiyor. ‘Alevi-Sünni’ ayrımının gerçekte halk arasında olmadığını göstermek istediklerini söylerken de ekliyor: “Herkes birbirini olduğu gibi kabul etti, ahengimiz de iyi. İnanç farklılıklarını, kültürel zenginlik olarak görüyoruz. Sivas’taki birlik-beraberlik diğer yerlerdekinden daha önemlidir. Kimse, Madımak hadisesini tasvip etmiyor. İnsanlık dramı, neticede ölenler insandır. Bunun üzerinden gerginlikler yaşanmamalı, farklılıklarımız husumet sebebi olmamalı. Yeni başladık, çok önemli adımlar atacağız. Yurt içindeki ve yurt dışındaki sivil toplum örgütlerinden de benzeri birliktelikleri bekliyoruz.”
Federasyon İkinci Başkanı Muharrem Ülger (Divriği Kültür Derneği Başkanı) da aynı mesajları veriyor. Madımak hadisesinden sonra ‘Sivaslıyım’ diyen herkesin, “Yakandan mısın, yakılandan mısın?” sorusuna muhatap kaldığından yakınan Ülger, bunun gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı hedeflediklerini aktarıyor: “Yakanlarla yakılanların bir araya gelmesi değildir bu. O dönemin sorumluluk makamındakileri yani yakanları sorgulayanlar bir araya gelmiştir. Üç Sünni, beş sağcı yaptı diyemeyiz. Karanlık güçler tarafından yapılmış, organize edilmiştir. İnsanlık ayıbını birlikte ortadan kaldıracağız. Bu yapı, ileride Türkiye’ye örnek olacaktır. Yıllar önce yaşanan mezhep çekişmelerini de geride bırakacak bir sürece girdik. Birilerinin manevra alanı da boşa çıkacak. Bir kültürün diğerini yutması değildir, yaptığımız.”
ASİDEF’in işi zor kuşkusuz, olaya farklı kaygılarla yaklaşanlar çıkacak. Belki, zaman zaman tartışmalar yaşanacak. Yine de, girişime öncülük edenler ‘federasyonun bundan sonra atacağı adımların önemli’ olduğunu hatırlatıyor. Bu çevrede, ilk ciddi sınav 2 Temmuz’da verilecek; ‘Madımak’ konusunda ortak bir bildiriyle kamuoyuna seslenilecek. Anlaşılan, Sivaslılar, Türkiye için gerçekten hayati bir sorumluluğu yüklenmiş bulunuyor. Bakalım, semahlar, deyişler ve âşıkların sazındaki ‘insan sevgisi’ pratiğe dökülebilecek mi?
“GELİN CANLAR BİR OLALIM”
Kuruluşu gibi ASİDEF’in Ankara’daki tanıtım toplantısı da ilgi gördü. Annesi Sivas-Zaralı olan Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün’ün ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya, çok sayıda Sivaslı, Alevi ve Sünni kesimin temsilcisi ile siyasi katıldı. Oluşumla ilgili, birlik-beraberlik mesajları içeren görüşler ise şöyle…
ABDÜLLATİF ŞENER (Başbakan Yardımcısı): Ülkeye öteden beri hâkim olan, herkesin enerjisini birbirini tüketmek için harcadığı geleneksel üslup değişmeli. Bu siyaset tarzı ortadan kalkmalı. Bu ülkede 70 milyon canlınız var. Her biri, uzvunuz gibi sizden bir parçadır. Mevlana, “Aşksız- sevgisiz geçen bir ömrü ömür saymam” diyor. Bunun toplumsal kültüre dönüştüğü dönemde Anadolu bize vatan haline gelmiştir. Çekişme dönemleri, güçsüzlük kaynağı olmuştur. ASİDEF çatısı altında atılan adımı, önemli bir hadise olarak algılıyorum. Sivaslıların attığı adım umarım Türkiye geneline yayılır.
MUHSİN YAZICIOĞLU (BBP Genel Başkanı): Birçokları farkında olmayabilir ama çok önemli ve yürekli bir adım. Umarım, gün gelir benzeri bütün sivil toplum örgütleri, “Kavgaları, kinleri, nefretleri atıyoruz.” der. Bir dönem, Türkiye’ye sığmadık, ‘kahrolsun’ diye bağırdık birbirimize. Sonunda 2,5 metrekarelik hücreleri paylaşmak zorunda kaldık. Hücreleri paylaşanlar, neden Türkiye’yi paylaşmasın? Kavgaları paylaşanlar, neden hoşgörüyü-sevgiyi paylaşmasın? Ön yargılarımızda arınmak, el ele tutuşmaktan geçiyor. Alevisiyle Sünnisiyle Türkiye’nin zenginliğiyiz. Biz bir Türk ebrusuyuz. Büyük Hünkâr’ın belirttiği gibi, bir olalım, iri olalım, diri olalım; gelin canlar bir olalım.
SİNAN AYGÜN (ATO Başkanı): Türkiye’yi Alevi-Sünni olarak bölme gayreti içinde olanlara güzel bir cevap. Geçmişte yaşanmış olayları yaşanmamış kabul ediyorum. Bu birlik beraberliği bundan sonra bütün Türkiye’nin el ele yapması lazım. Alevi ve Sünni’si ile beraberiz. Ayrımız gayrımız yok. Oyunlara gelmeyeceğiz.
HASAN CANPOLAT (Sivas Valisi): Türkiye’nin böyle fotoğraflara, olumlu mesajlara ihtiyacı var. Sivas’la ilgili olumsuz her gelişmeyi, biraz da abartarak veren medyamız güzel gelişmelere duyarsız kalıyor. Sivas’ın maalesef bir gerçek imajı bir de oluşturulmuş imajı var. Niye böyle olmuş, üzerinde durmak lazım. Büyük şehirlere göçenlerin Sivas’ı temsili birebir olmamış. Parçalarını yansıtmışlar. Sivas’ın Türkiye’nin birliği içerisinde nerede durduğunu önce Sivaslılar bilmeli. Medya Sivas’ta 2 Temmuz’da geliyor ama el ele halay tutuşanlara gelmiyor. Köy, ilçe kimliği etrafında buluşanlar şimdi ortak paydada buluşuyor. Geçmiş yüz yılların kavgalarını, önümüzdeki yüz yıllara taşıyamayız. İstanbul ve Almanya’da yaşayan hemşerilerimizin, Sivas’taki birlik-beraberliğin 10 yıl gerisinden geldiklerini gördüm. Yıllar önce terk ettiğimiz inanç ayrılıkları etrafında kümelenmişler. ASDEF, bunun kırılması yönünde atılmış önemli bir adımdır. Ancak, bu iyi başlangıcın aynı şekilde devam ettirilmesi de lazım.
HASAN DOĞAN (Avukat-Alevi temsilcisi): Madımak gibi gayri insani acı olaylar yaşanmışsa da, eminim tüm Sivaslı hemşerilerimiz bunları nefretle kınamaktadır. İnanıyorum, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, birlikte Sivas’ın yollarında el ele yürüyeceğiz. Bundan böyle, geçmişin acı olayları Sivas’ın tarihinden silinecektir.
HAYDAR YILMAZ (Eski Çankaya Belediye Başkanı): Bize düşen, ayrım yapmaksızın kenetlenmeyi sağlamaktır. Madem arkadaşlar böyle bir çalışma başlattı. Üzerimize düşen katkıyı yaparız. Sivaslıların, hangi sıkıntıları yaşadığını, ayrımcılıktan ne çektiğini biliyoruz. Bunları gördükten sonra, el birliğiyle hareket edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
SELAMİ UZUN (AK Parti Sivas Milletvekili): Biz, bu topraklarda el yanık ayak çıplak dolaşsak da, son model arabalarımıza yaslansak da beraberiz. Bu birlikteliği sağlayanları kutlamak gerek.
İSMAİL DEĞERLİ (CHP Ankara Milletvekili): Anadolu mozaiğinin en güzel örneğini Sivas verir. Ne yazık ki, tarih boyunca bu insanları sıkıntıya düşüren, onlar arasına nifak sokanlar olmuştur. Ama Sivaslılar çok şey öğrenmiştir Anadolu erenlerinden. Hoşgörüyü Mevlana’dan, hak aramayı Pir Sultan’dan, insan sevgisini Yunus’tan. Geçmişten ders alıp, geleceği ona göre yönlendirmeliyiz. Bu birliktelik, gelecekte de devam etsin. Sıkıntı olmasın. Türkiye, bu buluşmayı örnek alsın.

Alevi- sunni, … Oyun aynı!

                                                            Diyanet’ten imamlara Alevîlik eğitimi
      Cem evlerinde Kur’an-ı Kerim öğreteceğini açıklayan Diyanet, şimdi de binlerce imamı Alevilik konusunda bilgilendirme çalışması başlattı. Alevi önderlerinin destek verdiği projenin amacı, ‘karşılıklı anlayışı geliştirmek’ olarak açıklanıyor.Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevilik konusunda bilgi eksikliğini gidermek için yeni bir uygulama başlattı. Genel istek üzerine cem evlerinde Kur’an-ı Kerim okuma kursu vereceğini açıklayan Diyanet, şimdi de binlerce imamı Alevilik hakkında uzman akademisyenler tarafından bilgilendiriyor.Hizmet içi eğitim seminerlerinde imamlardan yanlış anlama ve eksik bilgiden kaynaklanan incitici söz ve davranışlardan kaçınması istenirken, projeye Alevi önderler ve din alimleri büyük destek verdi.
Projenin amacını anlatan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şevki Aydın, Sünni ve Alevi kesimin birbirini yeterince tanımadığı ve önyargılı yaklaşımlar içerisinde olduğu tespitinden hareket ettiklerini belirtiyor. “Alevilerle Sünniler arasında istenmeyen bir gerilim oluşmuş. Sanki aynı dinin mensupları değiller.” diye konuşan Prof. Dr. Aydın, bu durumu hem İslam açısından hem de ülke bütünlüğü açısından son derece tehlikeli bulduklarını, Diyanet’in de kendisini bu konuda sorumlu hissettiğini kaydetti. Aydın, seminer veren akademisyenleri “alan araştırması yapmış, sağlıklı bilgi sahibi ve ülke gerçeklerine hakim uzmanlar” olarak tanımlıyor.

  Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun: Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt’in dışında değildir

İyi niyetli bir yaklaşım. Ancak yeterli değil. Aleviliğin kendi inanç önderlerini, âlimlerini yetiştirmesi gerekir. Bu konuda Diyanet’in de öneriler sunması gerekir. Alevi toplum, değişik ideolojilerin tesiri altında. Siyasilere büyük görev düşüyor. ‘Biz de Aleviyiz’ demekle olmuyor. Biz Diyanet’le çok yakın diyalog içindeyiz. Ancak kamuoyuna karşı birlik olmak yetmiyor. Yıllarca, ehl-i sünnet, ehl-i beyt dışında gibi algılanmış. Bu çok yanlış. Bilgi eksikliklerinin giderilmesi gerekiyor.

Alevi Dedesi Mehmet Yaman: Ortak paydada birleşmemiz gerekiyor

Birlik beraberlik içinde davranmazsak çok büyük sorun yaşarız. Hem Aleviler hem Sünniler yanlışlar yaptı. Yanlış bilgi ve yanlış yaklaşımlar ciddi sorunlara yol açtı. Olan olmuştur, artık bunları geride bırakmamız lazım. Ortak paydada birleşmek şart. Bu bağlamda Diyanet’in projesi fevkalâde faydalı. Diyanet’in bugüne kadar yaptığı en önemli işlerden biri. Toplumsal barışa hizmet eder. Ancak bu dersleri akademisyenlerin yanı sıra Aleviliği yaşayan insanlar vermeli.

Karacaahmet Sultan Dergâhı Dedesi Muharrem Ercan: Özünde, Alevilik-Sünnilik birdir

Diyanet’in projesine sonuna kadar destek veririz. Bizi boşuna parçalayıp bölmüşler. İmamların Alevilikle ilgili bilgi sahibi olmasında büyük fayda var. Bu derslerde dedelerden de yararlanılmalı. İki toplumun birleşmesine, yakınlaşmasına katkı sağlar. Özünde, Alevilikle Sünnilik bir. Alevi de Sünni de ehl-i beyte inanıyor. Aynı Kur’an-ı Kerim’e inanıyor. Aynı Peygamber’e, aynı Allah’a inanıyor. Yanlış anlamalardan doğan ön yargılar artık bitmeli.

Karacaahmet Sultan Dergahı Dedesi Muharrem Ercan, projeyi sonuna kadar destekleyeceklerini söyleyerek, bu derslerde dedelerden de yararlanılmasını istedi. Ercan, “Bizi boşuna parçalayıp bölmüşler. Özünde Alevilikle Sünnilik bir. Boşu boşuna gerilim oluşmuş, önyargılar oluşmuş. Alevi de, Sünni de Ehli Beyt’e inanıyor. Aynı Kur’an-ı Kerim’e inanıyor. Aynı Peygamber’e inanıyor. Yanlış anlamalardan doğan önyargılar artık bitmeli.” dedi. Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da, böyle bir çalışmada seve seve görev alabileceğini vurgulayarak, bilgi eksikliğini gidermek için Alevi alimlerinin yetişmesi gerektiğini, Diyanet’ten bu konuda da destek beklediklerini dile getirdi.Bazı marjinal grupların Aleviliği İslam dışı gibi gösterme çabalarına da dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, Diyanet’in belirlediği yeni stratejiyi Zaman’a anlattı. Din adamlarının öncelikle bilgi anlamında eksikliklerinin giderileceğinin altını çizen Aydın, “İstiyoruz ki doğru bilgilerle sağlıklı olarak tanısın. Kulaktan dolma ve önyargı ile beslenen eksik bilgilerinden kurtulsun.” diyor. İmamların ayrıştırıcı ve itici olamayacağını vurgulayan Aydın, “Onun vazifesi toplumu bütün farklılıklarıyla kucaklamak, birleştirici, bütünleştirici olmak.” ifadelerini kullanıyor.Dinlerarası diyalog çalışmalarıyla farklı dinlerdeki insanların dostluklar kurduğuna dikkat çeken Aydın, “Yanı başımızdaki dindaşlarımıza sahip çıkmıyoruz. Alevi kardeşlerimizi ihmal ediyoruz.” diyerek özeleştiride bulunuyor. Bazı marjinal grupların Alevileri istismar etme gayretinde olduğunu söyleyen Aydın, şunları ifade ediyor: “Bu durum din ve sosyal barış açısından sakıncalı. Bunu dinimiz onaylamaz. Biz de seyirci kalamayız.” İmamlara yönelik eğitim projesine destek veren Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da böyle bir çalışmada seve seve görev alabileceğini belirtiyor. Alevi toplumun değişik marjinal ideolojilerin tesiri altında olduğuna dikkat çeken Altun, Diyanet’in çabasının tek başına yeterli olmayacağını söylüyor. En önemli sorunun bilgi eksikliği olduğunu anlatan Altun, Alevi âlimlerin yetişmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı, Diyanet’ten bu konuda da görüş ve öneri beklediklerini ifade ediyor.
Cemevlerinde Kur’an eğitimi

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir başka projesi ise cem evlerinde Kur’an-ı Kerim öğretilmesi. İkili görüşmelerinde Alevilerden bu yönde talep geldiğini aktaran Şevki Aydın, “Kendi aramızda bunun müzakeresini yaptık. Bu taleplere olumlu cevap verme kararı aldık. İsteyen cem evleri için hemen bir Kur’an kursu hocası görevlendireceğiz. Kur’an, hem Alevi hem Sünni kesimin ortak kitabı.” diyor. Diyanet’in mezhepler üstü bir kurum olduğuna işaret eden Şevki Aydın, camiye gelen Sünni vatandaşların hizmet talebinin karşılandığı gibi Alevilerin hizmet taleplerinin de aynı şekilde karşılanacağını vurguluyor.
‘Cemevinin camı taşlandı’ haberi asılsız

Erzincan’ın Çayırlı ilçesinde bulunan cem evine kimliği belirsiz kişilerin saldırdığı yönünde yapılan haber Çayırlı Kaymakamı Abdullah Akdaş tarafından yalanlandı. Kaymakam Akdaş, “Çayırlı ilçesinde Cem evi yoktur. İlçemizde Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Tanıtma Vakfı’nın bir binası vardır. Bu binanın bir camı yaklaşık 15 gün önce, bir taş atılmak suretiyle kırılmıştır. Bu konu abartılmaya çalışılıyor.” diye konuştu. CHP Erzincan İl Başkanı Coşkun Yılmaz da, “Camın nasıl kırıldığı bilinmiyor. Bir çocuk kırmış olabilir. Konu abartılmak isteniyor. Erzincan ve Çayırlı ilçesinde Alevi ve Sünniler birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaktadır. Olayın bu kadar abartılmasına gerek yoktur.” şeklinde konuştu.
Alevi kaynakları kitaplaştırılacak

Diyanet bir yandan da Alevi- Bektaşi kültürünü yansıtan klasikleri kitap haline getirmek için çalışıyor. Projeyle aralarında Hızırname, Hacı Bektaş Veli’nin Tasvir-i Besmele’si, Makalat ve Velayetname’si de bulunan 17 eser, Diyanet tarafından basılacak. Alevi Klasikleri’nin bir kısmı çok cüz’i bir fiyattan satışa sunulacak, bir kısmı da ücretsiz olarak okuyucuya ulaştırılacak.
Araştırmacı-Yazar Reha Çamuroğlu: İki toplum birbirini daha iyi anlayacaktır

Son yıllarda gerek Diyanet, gerekse ilahiyat fakülteleri din eğitimi konusunda ciddi ilerleme sağladı. Bu ilerleme imamlara yansıtılabilirse son derece isabetli olur. Ancak imamlarda, Alevileri eğitme gibi bir algı oluşmamalı. Sünnilerde oluşan ön yargıların kırılması ve iki toplumun birbirini anlamalarına yönelik çalışma yapılmalı. Sayın Ali Bardakoğlu’nun başkanlığında böyle bir çalışmanın yapılıyor olması tesadüf değil. Diyanet’e gelmiş geçmiş en iyi başkanlardan biri. ( Zaman :10/02/2007)



İŞTE  BU-NLAR-  ALEVİLİK  DEĞİL
 – Bizce ! –

Saz çalma kursu mu Alevilik? Bu ne mantıksız bakış açısı? Hz Ali, Arapların öyle mi? Hayır, O (ra) hepimizin Ali’si, Alevisi, sunnîsi ile!

    Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, Üsküdar Rasathane İlköğretim Okulu’nda okuyan oğlu Mustafa Berkay 4. sınıfa geçtiğinde, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurdu. Kenanoğlu, 4. sınıfta zorunlu din dersi okutulduğunu, Alevi olduklarını, dini ve felsefi inançlarına uygun olmayan dersten oğlunun muaf tulması gerektiğini belirtti.İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, talebe herhangi bir yanıt vermedi. Mevzuata göre bu “olumsuz yanıt” sayıldığından, Kenanoğlu İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde dava açtı.Valilik savunması:İl Milli Eğitim Müdürlüğü adına mahkemeye savunma gönderen Vali Yardımcısı Ali Sözen, Anayasa’nın 24. maddesine göre, din dersinin zorunlu olduğunu, Eğitim Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın 1990 tarihli kararına göre, sadece azınlık okullarında okumayan Hıristiyan ve Musevi öğrencilerin bu dersten muaf tutulabileceğini ifade etti. Sözen, davacının, farklı dinden olduğuna dair herhangi bir beyanı bulunmadığını kaydetti.Mahkeme, kararın yürütmesini 30 Aralık 2005’te durdurdu. Geçen hafta taraflara tebliğ edilen kararda, Anayasa’nın 24. maddesine göre herkesin, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinin de aynı yönde olduğu ifade edildi. Kararda, uluslararası anlaşmalarla yasaların çeliştiği durumlarda, anlaşmaların uygulanacağı vurgulanırken, Anayasa’nın din derslerini İslama mensup olanlar için zorunlu saydığının kabul edilmesi gerektiği, aksini düşünmenin dini inancın korunması ilkesiyle çelişeceği belirtildi.Dilekçesi dikkate alındı:1990 tarihli kararın asıl amacının, İslam dinine mensup olmayanların zorunlu din dersi almaması olduğu ifade edilen kararda, Kenanoğlu’nun dersin dini ve felsefi inancına uygun olmadığını belirten bir dilekçesi bulunduğu anımsatıldı.Valilik bu karara Bölge İdare Mahkemesi’nde itiraz edebilecek. Mahkeme, yürütmeyi durdurma kararını kaldırırsa, Kenanoğlu ailesi 5. İdare Mahkemesi’nin davayı esastan sonuçlandırmasını bekleyecek. Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde bulursa, dava emsal niteliği oluşturacak. ( Milliyet :17 Nisan 2006 )

                                                        ‘Din dersi zorunlu olmaz’
İstanbul 5.İdare Mahkemesi, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu’nun ilkokul dördüncü sınıfa giden oğlunun zorunlu din derslerine girmemesi için açtığı davada “Zorunlu din dersi inanç özgürlüğüne aykırı” kararı verdi.( Milliyet 24 Kasım 2006 )

2006
2015
Nur topu gibi bir dinimiz (!) daha oldu, afferin afferin…!

Alisiz Alevilik!

    BİZİM NOTUMUZ:ALEVİ KARDEŞLERİMİZİN:”DIN DERSİNDE ALEVİLİKTE OKUTULSUN” TEKLİFİNİ ANLARIZ AMA DİN DERSİNİN KALDIRILMASINI İSTEMEK ÇOK FARKLI ANLAMLARA RAHATLIKLA ÇEKİLEBİLİR…TIKLAYINIZ

İSLAM DIŞINDAYIZ, ANADOLU’NUN TA  KENDİSİYİZ (Galip KARAKUŞ,Cumhuriyet:06.12.2007)

Alevilik geleneğinin 2000 yıllık bir  geçmişi olduğunu iddia edip, 1400 senelik Alevi-İslam geleneğini yok sayıp,  Alevilik adı altında 2000 yıl öncesine dayanan Şamanizm adetlerini Alevilik adı altında içimize sokuşturup İslam’dan uzak bir Alisiz  Alevilik hilkat garibesini aramıza salmaya çalışan Mustafa Karayünlü türü Gayri-alevi Şamanistler ! ( Radikal:13.11.2008)

             BU DA ALEVİLİK DEĞİL, ALEVİCİLİKTİR!
  Genelkurmay Hareket Eski Başkanı Cetin Doğan ile KKK’lığı Eğt ve Ok. D. Eski Bşk. Tuğg. Volkan Kaplama arasındaki gizli görüşme tutanaklarından: “Alevi dışında hiç kimseye  ateist bile olsa güvenilmeyecek…PKK’ya karşı savaşanlara el altından şu mesaj gönderilecek:” Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler ölsün…Biz Türkiye’de İslam ile bağlantılı  görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız…” ( Ergenekon Tutanaklarından, 17.08.08)
BİZ ALEVİ-SÜNNİ KARDEŞİZ! BİZİ KENDİ İDEOLOJİ VE DÜNYEVİ EMELLERİ İÇİN  KULLANMAYA ÇALIŞANLARA BİRLİKTE KARŞI KOYACAĞIZ.DİNİMİZ BİR, KİTABIMIZ BİR, VATANIMIZ BİR!

Tek soru; Atatürk sağ olsa idi, bu sözleri yüzüne söyleyebilirler mi idi bu kişiler ?!
Anlamadım ben şimdi: Hem İslam dışı Alevilik savunulacak hem İslam’ın ilahı dedeleri atayacak!

                                                      Aleviler sağ partiye gideneri afaroz etti
    Aleviler, solda geniş tabanlı bir güç birliği isterken, AKP, DYP, Anavatan ve MHP’den milletvekili aday adayı olan Alevileri de ‘Alevilikten çıkmış’ saydı.Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nca (AABK) düzenlenen Alevi Bektaşi Meclisi’nin Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nda yapılan toplantısı iki gün sürdü. Toplantıdan sonra yayımlanan bildiride özetle şunlar yer aldı:
Kırmızı çizgiler: Laiklik ve demokrasi mücadelesinde Aleviler yok sayılamaz. MHP ve AKP gibi sağ partilerin Alevi kökenli milletvekili gösterme çabaları tesadüfi değildir. Siyasal İslam’la, ırkçılıkla aynı kulvarda buluşan Alevi, en temel Alevi değerlerini reddettiği için Alevi olmaktan çıkmıştır. Irkçılığa, gericiliğe siyasal İslam’ın dayattığı şeriata karşı çıkmak Aleviler için kırmızı çizgilerdir.(Radikal:13.05. 2009)
HİÇ BİR İNSAN BAŞKALARININ AKLINI VE RUHUNU EMİR ALTINA ALAMAZ, DİNİ DUYGULARINI KENDİ SİYASİ RANTLARI İÇİN KULLANMAZ! SİZ KİMSİNİZDE KİMİ  “DÜŞKÜN” İLAN EDİYOR, NERDEN AFOROZ EDEBİLECEĞİNİZİ SANIYORSUNUZ…! İNANÇLAR SİZİN TEKELİNİZDE Mİ?

Hiç kimse  Aleviliği ideolojilerine stepne olarak kullanamaz!

” … Bağcılar cem Evinde yöneticilik yapmış bir kişi Sunni islama özenerek Muharrem Ayı imsakiyesi bastırmış.”
Oruç:Hemen suçlu ilan edildiler yine…! Klasik kare içine alma adeti burada da uygulandı. Suçlama ise zaten tam bir komedi!

İyi ama 1400 senedir İslam dünyasında hiç
kimse böyle bir iddiada bulunamamış…!

BU NE KİN BÖYLE, NASIL DOLDURULMUŞ KADIN !

Namaz DHKP-C’lilere bile kılınıyorsa kim namaz yok diyebilir ki!?

                            “Alevi mitingi yapanların Alevilikle ilgisi yok”

Alevi Bektaşi Federasyonu’nun öncülüğünde Ankara’da düzenlenen “eşit yurttaşlık” mitingine katılmak için Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen yurttaşlar, sabahın erken saatlerinden itibaren Ankara Tren Garı’nda toplandı…İzzettin Doğan mitinge ilişkin görüşünü Cem TV’de açıkladı: “Mitinge desteğim yok çünkü bu mitingin liderliğine soyunanların Avrupa’dan kaynaklı tipler olduğunu ve Alevilikle ilgisinin olmadıklarını biliyorum da onun için.Yani ismi Alevi ama cismen ne Cemevlerine giderler, ne Alevi ritüellerine katılırlar, ne peygamberi tanırlar ne Kuran’ı tanırlar ne de Muhammet’i (Habertürk ). DTP’nin sahiplendiği ‘Yurttaşlık Hakkı’ mitingine Alevi kuruluşlar ve kanaat önderleri tepki gösterdi. Cem Vakfı Başkanı Doğan, ‘Bugün bir Kürt hareketi var. Alevi bayrağı altında destek arıyorlar. Eyleme katılmayın’ dedi (Yenişafak). Devlet Bakanı Prof. Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu, Alevi Bektaşi Federasyonunun uç fikirlerine itibar etmediklerini söyledi. (Milliyet:08.11.2008)
Anadolu İnanç Önderleri Derneği Başkanı Hıdır Bulut (Hıdır Dede), Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, Hasandede Alevi Bektaşi Kültür Derneği Başkanı Özdemir Özdemir …Bu eylemi desteklemediklerini belirtirler…!
Almanya Alevi İslam Dernekleri Birliği Başkanı  Alişan Hızlı: ” Miting inançsızlar tarafından organize edildi, mitingin amacı Alevi sorunu çözmek değil, provokasyon, bunlar marjinal solcular, bunların Aleviliği  İslam dışında her şeye yakındır.Bunlarda ne dil, ne el ne bel ,ne Muhammed ne Ali vardır….Allah’ımız bir, kitabımız  bir, peygamberimiz bir devletimiz bir.Cami de bizim Cem evi de….Canımız Alevi-Sünni kardeşliği yolunda feda olsun…” ( 14.11.2008 )
Alişan kardeşimizin sözlerinden sonra BIR KEZ DAHA anladIm ki ben doğduğumda beri aleviymişim.Biz Kardeşiz, biriz, aynI  gönülden çIkan IkI ayrI çIğlIğIz, sesiz, yoluz.Yol ki O’na ulaşa…!
İzzettin Doğan ezber bozdu

Önceki gün Cem TV’de canlı yayına katılan Prof. Doğan, Sivas’taki Madımak provokasyonu için “siyasi çatışma” derken, Aleviliğin İslâm dışında olduğunu söyleyenlere “zır cahiller” diye tepki gösterdi. Doğan’ın dikkat çeken açıklamaları şöyle:

MARAŞ VE SİVAS OLAYLARI: SİYASİ ÇATIŞMA
   “Alevi-Sünni çatışması yoktur tarihte, bu son yıllarda nifak soktular. Sivas’ta yaşananlar bir Alevi-Sünni çatışması değil. Bunlar siyasi çatışmalar. Yakılan 37 kişinin 24’ü Alevi, 13’ü Sünni’dir. Alevi Sünni’yi Yezid, Sünniler Alevi’yi Kızılbaş olarak görüyor. Bizim politikamız Sünniliğin Aleviliği, Aleviliğin Sünniliği tanıması esasına dayanır.”

ALEVİLİĞİN İSLÂM DIŞINDA OLDUĞUNU SÖYLEMEK ZIR CAHİLLİK
“Aleviliğin İslâm dışında olmasını anlayamam. Sen bu pozisyonda kendini savunmaya kalkıyorsun. Ancak bunu zır cahiller söyler. Ya da bunu ideolojiye alet edenler Aleviliğin bayrağını almak istiyor.”

9 KASIM’DAKİ MİTİNG İÇİN PARA ALDILAR
“9 Kasım’ı değerlendirirken, orada Alevilerin toplanması beni niye üzsün. Avrupa’dan birtakım kurumlardan 3-5 para almak uğruna, vatandaşları çatıştırmak isteyenlerin isteyerek ya da istemeyerek, bilerek ya da bilmeyerek buna iştirak etmeleridir. Onların da bir kısmı iştirak etmemiş. Alevilik ayrı bir dindir, Alevilik İslâm dışıdır diyenlerle Alevi olarak işim olmaz, insan olarak olur.”

“KÜRT MÜSÜNÜZ” SORUSUNA CEVABI: İSLÂM’DA IRK HİÇBİR ANLAM İFADE ETMİYOR
“Hangi ırk, hangi milletten olursam olayım onur duyarım. Ben Tanrısal zerreden oluştuğumuza inanan bir insanım, Tanrı hepimizi bir yaratır ama, hepinizi ayrı ayrı yarattım diyor. Laz, Çerkez olmak bir marifet değil. Hâlâ ırklarından, cinslerinden, siyasi felsefelerinden insanlar kınanıyorsa, o kınayan çağların gerisinde kalmış demektir. O yüzden bizim İslâm anlayışımızda ırk hiçbir anlam ifade etmiyor. Mevlana’yı, Yunus’u, hümanist filozofu, insanı yetiştiren düşünce Orta Asya’dadır. Türk ve Arap kavimlerini en çok birbirinden ayıran nokta budur… Arap’ın Müslümanlık böyle olmalı demesi seni bağlamaz. İslâm’a göre bütün Müminler kardeştir. Kur’an insana gelmiştir, Adem’e gelmiştir, Arap’a gelmemiştir. Sizin için Kürt diyorlar, desinler ama ben Türk’üm. Ben soyumu sopumu ön plana çıkarmıyorum. Ben herkesin ayaklarının altında yer almayı tercih ederim, Alevi-Sünni önemli değil. Ben tasavvufun ilkelerine saygılıyım. Ben Yunus, Mevlana olmak istiyorum, niçin Muaviye olayım?”

‘ALEVİLİK İSLÂM DIŞIDIR’ DİYENLERLE İŞİM OLMAZ
“9 Kasım için bir çağrı almadım ama büyük ihtimalle gelmiştir. Ama desteklemedim. Bir defa ‘Alevilik İslâm dışıdır’ diyenlerle benim işim olmaz. Bunları saklamıyorlar. Belki onlara da saygı duyanlar vardır ama bir de tarihi gerçekler var. ‘Alevilik İslâm dışıdır’ derken hepimizi çocuk yerine koyuyorlar.”

DTP’NİN MİTİNGİ DESTEKLEMESİ ”
  DTP seçimlerde Alevi oylarını almak için bunu yaptı. Adıyaman’dan, Batman’dan ve Diyarbakır’dan otobüslerle insan geldi. Yani Kürt kardeşlerimizin Alevilerin isteklerine destek vermesi önemli ama olayı doğru yere oturtmak lazım. Mahalli seçimlere çok az bir süre kala, böyle bir şeyi düzenlemek, ben bunun hocalığını da yaptım. AB’nin ve ABD’nin böyle projeleri var. Kürtlerin ve Alevilerin ayrı bir partide birleştirilmesi. Yani dini bir kimliği etnik bir kimlik haline getiriyorlar.

SON MESAJ: KUR’AN’A GÖRE BÜTÜN MÜMİNLER KARDEŞTİR
“Aleviliği bir inanç olarak yaşayalım, siyasi sonuçları olsa bile siyasi bir şey olarak görmeyelim. Hz. Ali’nin inancı olarak görelim, Sünni kardeşlerimize göre diğer bütün müminler kardeştir Kur’an’a göre. Kur’an da Adem’in, insanın kendisine yollandığına göre, insanlığın erişebileceği nihai noktadır. Yunus’un deyimiyle ‘Ete kemiğe burundum, Yunus diye göründüm.’ Bu istikamette yaşamlarını tanzim etsinler.” ( 16 Kasım 2008)

“HEM AVRUPA KAYNAKLILAR HEM ALEVİ DEĞİLLER” DİYOR SAYIN DOĞAN … KENDİSİ ARADA SIRADA ALEVİ TOPLUMU SİYASETE – CHP- ANGAJE YAPMAK İSTESE DE BU DEFA TAM ON IKIDEN VURDU. KÜRTLERLE ALEVİLERİ BİR POTADA ERİTİP TÜRKİYE’DEN AYIRMAK İSTEYEN AVRUPA’NIN OYUNUNA GELEN BU KARDEŞLERİMİZ NE YAZIK KI MİTİNGE DESTEK VEREN KOMUNİST PARTİSİNİN ALEVİLİKLE NE İLGİSİ OLDUĞUNU AÇIKLAYABİLECEKLER Mİ VEYA ATATÜRK’ÜN  EMRİ İLE KURULAN  DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ KAPATILMASINI  İSTEMELERİNİ  NASIL AÇIKLAYACAKLAR ACABA…?! OLAYI ÖZETLEYEN CÜMLEYİ ZAMAN GAZETESİ BAŞLIK OLARAK ATAR: ” Sivas ve Gazi’yi planlayan eller, yeni oyun peşinde! ”  EY GERÇEK ALEVİ KARDEŞLERİM.HANGİ İDEOLOJİYE OLURSA OLSUN ALET OLMAYIN .NE AVRUPA’NIN NE AŞIRI SOL’UN NE DE SAHTE ATATÜRKÇÜLERİN EMELLERİNE ALET OLMAYIN LÜTFEN…!
       BİZ; ALEVİ-Şİİ- VE SÜNNİ MÜSLÜMAN BİR TOPLUMUZ!  ÜZERİMİZDE OYNANMAYA ÇALIŞILAN BÖLME, İSLAM’DAN UZAKLAŞTIRMA,.. İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN ÇALIŞMALARINA DİKKAT! ALEVİ SÜNNİ KARDEŞTİR, O KADAR !

                                         Bir soruda bizden bu dinin tanrısı var mı, varsa kim veya ne?


         SÜNNİ  BİR KARDEŞİNİZDEN ALEVİLİK ÜZERİNE !
     Aleviliğin İslam’ın sevgi, hümanizm, boyutunu ortaya çıkaran bir yorum olduğu tartışmasız bir gerçektir.Çünkü Alevilik İslam’ın tasavvufi yorum ekolünden süzülerek gelen bir anlayış biçimidir.Tıpkı Kadirilik veya Nakşibendilik gibi.Sevgi, Hoşgörü, tevazu, iyilik, ihsan ve ihlas…gibi kavramlar tüm tasavvufi ekollerde olduğu gibi, Alevilikte de mevcuttur.Ama göz ardı edilmemesi gereken önemli bir konuda şudur ki : Kur’an  bir bütündür ve Kur’an’ın ahlaki emirlerinin yorumu ile oluşan tasavvufi ekoller dışında, Kur’an’da inanç( Kelam: Maturidi-Eşari) ve ibadet,Sosyal hayat ( Fıkıh:Hanefi, Maliki, Şafi,Hanbeli, Vehhabi, Zeydi, Şii,… ) ile ilgili de kurum-ekol-yorumlar vardır.İman- Ahlak- İbadet ve sosyal hayat bir bütün olarak Kur’an’ı ancak ifade edebilir.Her üç yorumda ancak Kur’an’ın bir bölümünü anlama çabasının sonucudur, üç yorum insan hayatında birleşince İslam’ı ve Müslüman’ı temsil edebilir, ifade edebilir.
Aleviliğin içinde olduğu  tasavvufi ekolün en büyük özelliği ise inanç-ibadet ve sosyal hayatın harcını, çimentosunu oluşturmasıdır. Ahlak-tasavvufi yorum olmadan İslam asla tam manası ile anlaşılamaz, yaşanamaz.
“Alevilerin Müslüman olması için önce başka bir dine girip sonra Müslüman olması gerektiği ” gibi aptalca, Alevi biri Sunni birine yemek ikram ediyorsa önce içine tükürüp öyle verdiği gibi salakça iddiaları, mumsöndü gibi  iftiraları bir kenara bırakacak olursak, “Hz Ali namaza giderken şehit edildi biz o nedenle kılmıyoruz” gibi akıl-mantık dışı ifadelerden Alevliğin kendisini temizlemesinin bir zaruret olduğunun altını özellikle çizmek istiyoruz! Hz Ömer namaz kıldırırken, Osman Kur’an okurken şehit edildi…Biz Sünnî’ler  aynı  mantığı işletsek ortada İslam mı kalırdı yoksa Kur’an mı…?! İnşa-e Allah Müslümanların ortak ibadet alanı olan camilerde birleşmek ama namazdan çıkınca tasavvufi hayatımızı ortaya koyacağımız cem -tarikat evlerine yöneleceğimiz günlerin yakın olması dileği ile Alevi-Sünni tüm kardeşlerimizin  Kur’anî bir hayat yaşamalarını temenni ediyoruz !

ALEVİ KARDEŞLERİMİZİN KENDİ İÇLERİNDEKİ BAZI SORULARA CEVAP BULMADAN SORUNLARININ ÇÖZÜLEMEYECEĞİ KANAATİNDEYİZ!
1- Alevilerin Türkiye’deki sayısı:Bizce 10-12 milyon Alevi kardeşimiz var yurdumuzda.( Özellikle sayın İzzettin Doğan’ın 20-25 milyon olarak ilan ettiği rakamdan vazgeçmesi gerekir.Yıllardır soldan başka partiye oy vermeyen Alevilerin, sol’u iktidar edememeleri, sola oy veren Sunnilerin oylarının Nasreddin Hoca’nın ciğeri misali yok sayılması bu sayının gerçek dışılığını ispatlamaktadır ! )
2- Aleviliği İslam dışı kabul edenlerin Aleviler içindeki yüzdelik dilimi nedir? :Vardığımız sonuç % 5 civarında ve belli örgüt-istihbarat-illerle sınırlı oldukları ama seslerini sayılarını aşan şekilde çok çıkardıklarıdır.Sayıları az çünkü en son yaptıkları mitingte Komünist, sol, DTP, Eğit-sen, …bir çok Alevi olmayan kurum destek verdiği halde topladıkları sayı ortada !
3- Kendilerini İslam dışı kabul eden Alevilerin (!) dini ne? Ateistler mi, Şamanistleri mi, İsevi veya Museviler mi…? .Cami red edilir ama reenkarnasyon kabul edilir, soldan başka partilere oy verilmez emri verilir, din düşmanı fikirler baş tacı edilirken, insan hiç mi altında  oturdukları o Ali resminden utanmaz…! Nerden baksan kaosça, nerden baksan mantıksızlık !
4- Alevilik bir kültür mü, tarikat mı, mezhep mi?: Bizce -özü itibari ile bozulan ritüelleri olmasına rağmen – Bektaşilik  Tarikatının günümüz müntesipleridirler.Ülkemizin kültürel bir öğesini oluşturmaktadırlar.
5- Müslümanların ortak mabedi- dünyada başka hiç bir İslam topluluğunun itiraz etmediği- cami’ye olan bakışları nedir? : Ortak mabedimizin  – Cami+cem evi külliyesi şeklinde bile olabilir ama –  cami olduğu mutlaka kabul edilmelidir, dünyada sadece buna farklı bakan sadece ülkemizdeki Alevi kardeşlerimizin olması onları da şaşırtmıyor, “Biz nerede hata yapıyoruz ?” dedirtmiyor mu !?
6- Hz. Ali hakkında Alevi kardeşlerimizin görüşü nedir?  “Hilafetin Hz Ali’nin hakkı iken diğer halifelerce hakkının gasp edildiği” görüşü di mi? Peki o zaman sormak istiyorum Alevi kardeşlerime, ” Halifelik nedir?” , İslami kurallara göre devlet yöneten dini lider değil mi…? Yozlaştırılmış adı ile ” Siyasal İslam” değil mi!?…İkinci sorum da şu Alevi kardeşlerime: “Alevilik nedir?” , Hz Ali yolu değil mi? Halife Ali’nin dünya görüşü ve hayat kurallarına karşı olan bir Alevi olabilir mi…!?

7- Alevilik ehli beyt geleneğine bağlıdır. Ehlibeyt ise Araptır! Dedeler kendi soylarını ehlibeyte nispet ederler. Ama Alevilik denince akla önce Türk İslam’ı (!) gelir… Sizcede bu işte bir terslik yok mu?
SUNNÎ KARDEŞİNİZİN BU  BAKIŞ AÇISI  YORUM, YAPICI ELEŞTİRİYE, DEĞERLENDİRMEYE AÇIKTIR VE TAMAMEN İYİ NİYET ÜRÜNÜDÜR!

NOT: ALEVİ OLDUĞUNU İDDİA EDEN SİTELERİ TAKİP EDİYORUZ, CEM VAKFI İLE SİTEMİZİ PARALEL OLMAKLA İTHAM EDENLERE SADECE ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ: İSLAM İÇİ ALEVİLİĞİ SAVUNAN TÜM ALEVİLER KARDEŞİMİZDİR, DİĞER AZINLIK İSE POLİTİZE EDİLMİŞ KLİKLERDİR!

                                                              Alevilik tasavvufi bir ekoldür
  Alevîlerin İslâm inancına göre, İslâm’ın şartları değişmez. Alevîler de kelime-i şahadet getirir, namaz kılar, oruç tutar, Hacca gider, zekât verir ve kurban keserler. Nasıl ki Sünnîler arasında ibadetini edâ etmeyenler varsa, Alevîler arasında da vardır. Bütün Müslümanlarda olduğu gibi, Alevîlerin de asıl ibadethâneleri ‘cami’dir. ‘Cemevi’, câmiye alternatif bir mâbet değil, kültür yönü ağır basan bir nevi ‘dergâh’ gibidir. Esasen, ‘cem’ de bir ibadet değil, bir ‘zikir’dir. Alevî canlarımız ‘cem âyini’nde, Allah, Muhammed, Ali ve Ehlibeyti zikrederler. Alevîlik, İslâmiyet’in dışında ayrı bir din değildir. Hep söylenildiği gibi ayrı bir ‘mezhep’ de değildir. Köklerinde bazı benzerlikler de olsa Alevîlik, Şiîlik’ten tamamen farklıdır. Şiî mezhebinin katı kuralları ile gönlü zengin ve hoşgörülü Alevîliğin hiçbir ilgisi yoktur. Alevîlik, daha ziyade tasavvufla ilgilidir. Alevîlik, bir ‘yol’, bir ‘tarîk’tir. Bu sebepledir ki Alevîlik, Bektâşî Tarikatı ile birlikte gelişmiştir. Ahmet Yesevî’nin Horasan Erleri’nden Hacı Bektâş-ı Velî hazretleri, Alevîlerin rehberi olmuştur. Alevî deyişiyle, ‘Mürşit’ Hz. Muhammed (s.a.v.), ‘Pîr’ Hz. Ali (k.v.), ‘Rehber’ ise Hacı Bektâş- ı Veli (Hz.) dir. Aziz dostum Hacı Şıh Ali Metin Dede, ‘Bizim kıblemiz Kâbe, kitabımız Kur’an, peygamberimiz Muhammed, dinimiz İslâm’ diyor. Şimdi siz kalkıp da bu Can Alevîleri, İslâmiyet’in dışında farz edip ayrı din sayacak ve azınlık kabul etmeye çalışacaksınız ha!.. Böyle düşünenleri önce Allah, sonra Peygamber, daha sonra da İmam Ali çarpar. ( H. Celal Güzel: Sabah: 14 Temmuz 2012)

  ALEVİLİK ÜZERİNE SEÇME YAZILAR

SEÇME  İKİ MAİL
MERHABALAR…BÖYLE BİR SİTE HAZIRLADIĞINIZ İÇİN İLK ÖNCE TEŞEKKÜRLERİMİ BİLDİRİYORUM….ALEVİ BİR İNSAN OLARAK DİNİME DÜŞKÜN BİR BİREY OLARAK YAŞAMIMI SÜRDÜRÜYORUM.. ALEVİLİĞİN YANLIŞ TANIMLANMASI HER ALEVİ VATANDAŞIMIZ GİBİ BENİ DE ÜZMEKTEDİR  .. ALEVİLİK  HZ.ALİ’Yİ  SEVEN  ANLAMINA  GELDİĞİNDEN  ÖTÜRÜ  BEN  ALEVİ  OLUŞUMDAN  DOLAYI GURUR DUYUYORUM..SİTENİZDE ALEVİLİĞE YER AYIRDIĞINIZ İÇİN AYRICA MUTLU OLDUM..SİZİN ARACILIĞINIZLA BURADAN DİN KARDEŞLERİME ŞUNLARI SÖYLEMEK İSTİYORUM:HAYATIMIZI İNSAN AYRIMI YAPARAK GEÇİRMEYELİM ALEVİ-SÜNNİ İNSANLARIMIZ HEP BİR ARADA OLMAYA ÖZEN GÖSTERELİM YAKINLAŞMAKTAN KAÇARSAK BİRBİRİMİZİ TANIYAMAYIZ BU DA DAHA ÇOK YANLIŞ BİLGİYLE DOLMAMIZA SEBEP OLUR…ALLAH’A EMANET OLUN ALLAH İÇİNİZİ İNSAN SEVGİSİYLE DOLDURSUN. is-amas..@hotmail.com

öncelikle merhaba, sitenizde alevilikle ilgili bölümleri okudum ve bu yazıyı yazma gereği duydum,herşeyden önce sünni arkadaşların aleviliğe  ilişkin olumsuz düşüncelerden yavaş yavaş sıyrılmaya başladığını görmek sevindirici bir gelişmedir,ben bir alevi olarak bu durumdan son derece memnun olduğumu söylemek istiyorum, alevi-sünni yakınlaşması bu ülkenin gelecekte en büyük kazanımlarından biri olacaktır düşüncesindeyim. Ancak, bu yakınlaşma olurken,bunun aleviliğin asimile edilip sünnileştirilmesi şeklinde algılanmaması lazım,çünkü yakınlaşmadan bir kısım sünniler alevilerin sünnileşmesini anlıyorlar. Öncelikle şunu belirtelim,alevilik islamın tıpkı sünnilik gibi,şiilik gibi ayrı ve kendine özgü bir yorumudur,hiçbir inancın alt kolu veya şubesi değildir,tamamen bağımsız,kendi teolojik inanç yapısı olan bir yoldur,alevilere göre Hakk-Muhammed -Ali yoludur, aleviliği islam dışı diyen sözde alevilerin alevilikle hiçbir ilgisi yoktur,alevilik dışında başka bir yerlere hizmet ettikleri daha doğru bir tespit olur.Sitenizde bunun gibi bazı aleviyim diyenlerinde, camiye gittiklerini,namaz kıldıklarını vs söylemeleride çelişkilidir,zira alevilerin ibadet yeri cemevidir cami değildir,temel ibadeti cemdir namaz değildir,bu kişiler bu yolu terk edip asimile olanlardır,alevilikle bir alakaları yoktur,onun için inancımız hakkında yanlış bilgi vermesinler. YANLIŞLAR
1.Alevilik dört halifenin tamamını meşru görmezler,ebubekir,ömer ve osman alevilerin halifesi değildir,alevi demek Ali taraftarı demektir,şimdi bu üç halifeyi kabul eden nasıl Ali yandaşı olur?ayrıca İmam Ali alevilerin gözünde İmamdır,halife değildir,hilafet siyasi bir makamdır ki Ali zaten istemeyerek halkın ısrarıyla halifeliği kabul etmiştir,yoksa inancımızda hz. imam 12 imamların birincisidir. KARDEŞİM : İDDİALARINIZA SAYGILIYIM CEVAPLARI İSE ŞİİLİKLE İLGİLİ YAZILARIMIZDA MEVCUT: AMA ŞUNU UNUTMAYALIM : HZ ÖMER, EBU BEKİR, OSMAN İLE ALİ ARASINDA ASLA AYRILIK, KAVGA, FARKLILIK YOKTUR, “INSANI “  KAYNAKLI  GÖRÜŞ FARKLILILARI HARİÇ. DETAY ŞİİLİK YAZILARIMIZDA! BIZ SUNNİLER 4  HALİFEYI DE SEVER, SAYGI DUYARIZ.-
2.Alevilikte cami yoktur,cemevi tekke değil,birincil ibadet yerimizdir,alevilerin camiye gitmemesinin nedeni,sanıldığı gibi Alinin camide şehit edildiği hikayesi de değildir,zira şah-ı merdan evinin önünde mülcem tarafından zehirli kılıç darbesiyle yaralanmıştır,2-3 gün sonra hakka yürümüştür,camiler hz.peygamber zamanında yoktur hatta bizzat peygamber emri ile yıkılmıştır(dırar mescidi), ilk defa minareler ömer zamanında dikilmiştir, şam valisi muaviyenin başlattığı bir adetle,90 yıllık emevi saltanatının tam 70 yıllık sürecinde camilerde Ali ve ehlibeyte küfürler,hakaretler edilmiştir, bu yüzden aleviler camiye gitmezler, ibadetlerini dergahlarda ve cemevlerinde yaparlar. AMA OLDU MU KARDESIM. PİREYE KIZIP YORGAN YAKMAK GİBİ… HZ RESUL’UN  “YIKMADIGI MESCIDLERE “ GIDINIZ  O ZAMAN SEVGILI KARDESIM. HZ RESUL KAÇ MESCID ACMIS ZAMANINDA SIZ DE BILIYORSUNUZ DI MI…ADI ONEMLI DEGIL, MESELE NAMAZ KILMAKTA , YOKSA – CUMA HARIC- ISTERSENIZ EVDE KILIN, SORUN DEĞİL.AMA NAMAZ KURANIN EMRI.INKARI KUFURDUR- NAMAZ KILAN BIR COK ALEVI KARDESIMIZ VAR, HACCA GIDEN…VS.. BU ASIMILASYON DEĞİL, ÖZE DÖNÜŞTÜR, TIPKI SUNNILERIN YAPMASI GEREKEN GIBI…SUNNI DE SII DE KURANILEŞMELİ., TEK KAYNAK ONU KABUL ETMELİ, DEĞİL Mİ KARDEŞİM…!
3.Ali, alevilikte ilim şehrinin kapısı,hakkın sırrına ermiş,hak ile hak olmuş şah-ı  velayettir,hakkın sıfatları onda tecelli etmiş tir, işte böyle bir uluhuyet sahibi olan İmam Alinin ortalıkta bir yerlerde zahiri ibadet yapıp namaz kıldığının bizce mantıklı bir tarafı yoktur, zira sıradan bir kul gibi Ali kavrayışı alevilikte yoktur, o yüceler yücesi,evliyaların şahıdır,Mürtezadır,Haydar-ı Kerrar olandır, peygamberimizin dediği gibi cümle nebilerle sırren gelip giden, Muhammedle aşikare olan bir sırdır,şimdi bu Aliyi sünniler ve şiiler camiye sokup namaz kıldırıyorlar.
ULUHIYET SAHIBI OLAN IMAMI ALI SOZU COK TEHLIKELI KARDESIM. ULUHIYET DEMEK, İLAHI, ALLAH’LIK TARAFI OLMAK DEMEK – HAŞA- .BUNU BIR DÜŞÜNÜNÜZ, GERİ KALAN GÖRÜŞLER ZATEN KLASIK ALEVİ KARDEŞLERİMİZİN GÖRÜŞLERİ SAYGI DUYUYORUZ!
4.Yine iddia edildiği gibi camiler ortak ibadet yeri    m… @mynet.com
MESAJ BURADA BITIYOR, HERHALDE MAİL EKSİK GELDİ…!
KARDESİM; ULUHIYET KONUSU COK TEHLİKELİ BİR ALAN.O KONUYA HİÇ GİRMİYORUZ!, DİĞER KONU ; “İBADET YERİ CEM EVİDİR “ SÖZÜ DIŞINDA HER TÜRLÜ GÖRÜŞLERİNE SAYGIMIZ VARDIR.AMA CAMİ MÜSLÜMANLARIN EVRENSEL “TEK “ İBADET MERKEZİDİR, NE TARİHTE NE GÜNÜMÜZDE CAMİ DIŞINDA İBADET MERKEZİ İDDİASINDA BULUNAN YOKTUR, HELE SU TV SAHIBİ ARKADAŞIMIZIN DA ALTINI ÇİZDİĞİ GİBİ : CEM EVİ SON 20 YIL İÇİNDE ÖNPLANA ÇIKMIŞ BİR VAKIADIR, GEÇMİŞTE BÖYLE BİR ALTERNATİF ASLA OLMAMIŞTIR.!
HER HALUKARDA, SON SOZUMUZ;  ALEVİ SUNNİ KARDEŞTİR, O KADAR !

            ”  ÇAĞDAŞ  YEZİDİLİK  ‘ALİSİZ’ ALEVİLİKTİR!  “ Erenler  ( E.K. )

Beliebte Posts aus diesem Blog

#ChpMaskesi5816 ataturq M. Kamal'i #ChpMaskesi5816 ile korumasınlar da, bu gerçekleri nasıl saklasınlar ?