Abdurrahman Dilipak : Dindar Atatürk!
111
https://www.youtube.com/watch?v=ZC7F8BOqu7o
“Hangi Atatürk” ya da “hangi CHP”
Hatırlarsanız, bir zamanlar Nadir Nadi’nin “Ben Atatürkçü Değilim” diye bir kitabı vardı. Atilla İlhan’ın kitabının adı da “Hangi Atatürk”tü!
Şimdi bu kitap adlarını şöyle tercüme etmek gerek: “Ben CHP’li değilim” ya da “Hangi CHP”. İmamoğlu sonrası, İmamoğlu kazansın ya da kaybetsin, CHP’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. CHP’lilerin şuuraltında bu konuda ciddi bir tedirginlik var.
Mustafa Kemal’in siyasi hayatında birçok çelişki var. Osmanlı döneminde İttihat Terakkicidir.
Samsun’a giderken Cumhuriyet fikriyatındadır. Ama mesela Kars İslam Cumhuriyetinden hiç söz etmez. Oysa Mustafa Kemal Erzurum, Sivas kongreleri diye bir mektebin bir sınıfında toplantılar yapmak üzere yola çıkmaya hazırlandığı günlerde, Kars’ta, konfederatif, başkanlıkla yönetilen, ordusu, parası, bayrağı, Anayasası olan bir Cumhuriyet vardır: Kars İslam Cumhuriyeti. İngilizler bu Cumhuriyeti yıktıktan bir ay kadar sonra Mustafa Kemal Samsun’a çıkar. Samsun limanı, İstanbul limanı gibi İngilizlerin kontrolündedir. İngilizler durumun farkındadır ama bir sorun yaşanmaz.
Mustafa Kemal, heyeti temsiliye adına Ankara’ya döndüğünde hilafetçi ve saltanatçıdır.
Kurtuluş savaşında Ruslar, Ankara hükümetine silah desteği verir. Onun için Taksim anıtında Rus generallerin de heykelleri vardır. İşe bak ki, anıtı yapan da en büyük bağışçı da yine İtalya’dır!
Gün gelir, bizimkiler Komünist olur. Birbirlerini “Yoldaş” diye selamlarlar. 18 Ekim 1920’de Ankara’da “Türkiye Komünist Fırkası” adı ile yeni bir parti kuruldu. Partiye Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü ve Kazım Karabekir üye oldu. Yeni Gün gazetesi de partinin yayın organı oldu. Dikkat! “Komünist olunacaaak. Ol!” Oldular. Emir yüksek yerden. Daha sonra emir gelecek “Faşist olunacaaak! Ol!” Faşist da oldular. “Anadolu yaylalarında, çıplak ayakları ile şaraplık üzüm ezen Normandiya köylülerini arayanı”nı dersiniz, “Mussolini’nin terbiye diktatoryası”na övgüler dizenleri mi, “Yavru kurt”lara “kara gömlek” giydirenleri mi, ya da Hitler tipi bıyık bırakıp Hitler’in doğum günü partisine katılmak için kuyruğa girenleri mi! Missouri zırhlısı İstanbul’a geldi, bizimkiler Amerikancı oldu! Gün geldi 1944’de, 146 Azeri sığınmacı Boraltan Köprüsü’nde İsmet İnönü’nün emriyle Ruslara teslim edildiler ve oracıkta infaz edildiler. Azerileri götüren memurun akli dengesini yitirdiğini ve akıl hastanesinde vefat ettiği söylenir. Sabahaddin Ali nasıl öldürüldü geçelim. Kurtuluş Savaşı’na destek verdi diye Taksim’e anıtı dikilenlerin yoldaşlarına, Mustafa Kemal’in layık gördüğü “ödül”se Mustafa Suphi ve on dört arkadaşının, Yahya Kahya’nın çetesi tarafından Karadeniz’de boğdurulması olacaktır. Ama öte yandan CHP hâlâ sosyalist enternasyonal üyesidir.
CHP bir bakarsınız Amerikancı olmuş. Kendi bağrından DP’yi doğuran demokrat bir partidir aynı zamanda. Öyle bir Demokrasi ki, tek parti var. Seçmen parti üyesi, açık oy gizli tasnif. Adaylar tek adam tarafından belirleniyor. Milli Şef, ömür boyu şef olacak denmiş. Mahkemeler kanuna göre yargılama yapmıyor, verdiği karar kanun sayılıyor, İstiklal Mahkemelerinde, savcı, savunma, temyiz yok! Laiktir ama kendi resmi ideolojisini dinleştirme iddiasındadır. “Türk’ün dini Kemalizmdir” netekim! “Cumhuriyetçi”dir ama ”Tek adamcı”dır aynı zamanda. Vali belediye başkanıdır aynı zamanda.
Her darbenin içinde onlar vardır! Kambersiz düğün olmaz. Her darbeden sonra oluşan ara rejim hükümetinde bakanların yarısı Mason, diğer yarısı CHP’li! Mustafa Kemal Mason Localarını kapatıştı değil mi! Aynı gayeye hizmet eden iki ayrı organizasyona ne gerek vardı ki! Mustafa Kemal böyle düşünüyordu. Onun için de locaları kapattı, Meşrik-i Azam’ı kendine danışman yaptı! Ayrıları gayrıları yoktu ki! “Kesebir” de Maliye Bakanı idi zaten!
CHP Atatürk’ün izinde (mi)? Ona siz karar verin. Akif Beki geçen gün “Bu Ramazan’ın en ilginç iftarına, geçtiğimiz cumartesi Üsküdar’da katıldım. ‘Kılıçdaroğlu, Hakkı Savunanlar Platformu’nun ev sahipliğinde Kürt camiasının önde gelenleri, meleler ve şeyhlerle iftar yaptı…” diye yazdı. Siz karar verin, İmamoğlu üzerinden AK Parti köşeye sıkıştırılmaya mı çalışılıyor, yoksa İmamoğlu üzerinden CHP yeniden dizayn edilmeye mi çalışılıyor. Yani CHP’nin içine Soros mu kaçtı! Sahi, Canan Kaftancıoğlu bu işin neresinde.
Sahi yarın bu kadar şişirilen İmamoğlu’nun dosyaları ortalığa dökülürse ne olacak. Böyle diyoruz da, kimsenin dosyasının döküldüğü de yok. Sanki bir dehşet dengesi kurulmuş durumda.
Sahi Nadir Nadi niye “Ben Atatürkçü değilim” deme gereği duymuştu. Ya da Atilla İlhan niye “Hangi Atatürk” diye sormuştu.
Sahi hangi Atatürk? Erbakan’ın Atatürk’ü mü, Özal’ın Atatürk’ü mü, AK Parti’nin Atatürk’ü mü, CHP’nin Atatürk’ü, Perinçek’in Atatürk’ü mü gerçek Atatürk! Bursa nutkunu söyleyen kişi ile Balıkesir’de hutbe okuyan kişi aynı kişi mi? Atatürk ateist ise, THK her 10 Kasımda niye mevlid okutur. Ya da okunacaksa niye Türk’ün yeni Amentüsü ardından Behçet Kemal’in Mustafa Kemal için yazdığı “Yeni Mevlid”i okunmaz.
Bir zamanlar Necla Çarpan diye bir hatun kişi Atatürk’ün ruhu ile irtibat kurduğunu ileri sürerek yeni nutuk yazmıştı. Hatta Mevlana ile temas kurmuş, yeni mesneviyi kaleme almıştı. MEB ve TSK bu kitapları tavsiye etmişti. Kitabın tam adı şöyle: “Öte Âlemden Atatürk Sesleniyor: İlâhî Nutuk”..
Dindar Atatürk imalatı konusunda en önemli adımlardan biri TİSK başkanı Refik Baydur’dan geldi. Hani şu 28 Şubat’ın 5’li çetesinde “Sosyalist” DİSK ile el ele tutuşan Türkiye İşveren Sendikası Konfederasyonu isimli “Kapitalist” örgütün başkanı. Toktamış hocayla TV programı yapınca birlikte bir kitap yazıp, dindarlarla Atatürk’ü barıştırmak istiyordu. Ben birlikte tek bir kitap yazmak yerine, tek ciltte iki ayrı kitap teklif ettim. Kabul etmedi. O “Küllerinden doğan ülke ve Mustafa Kemal” yazdı. Daha önce de “Mucizeyi Yaratan adam: Mustafa Kemal”i yazmıştı.
“Dindar Atatürk” konusunda Milli Görüş açısından kitap yazanlar da var.
Adnan Oktar’ın da farklı bir Atatürk profili vardı. Bir sürü kitap yazıp dağıttılar. Sadece Mehdi ve Mesih ya da Masonluk ve Darwin ile ilgilenmiyorlardı.
Sahi İmamoğlu, Osman Nuri Çerman’ın “Dinde Reform” programını ne yapacak? Ya da “Cumhuriyetin 10. ve 15. yıl albümleri” çöpe mi gidiyor.
İmamoğlu sadece CHP’yi değil Kemalizm’i de reforme edeceğe benziyor. Göreceğiz, bakalım İmamoğlu Atatürk ilke ve inkılaplarına ne kadar bağlı. Ya da onun Kemalizm’i nasıl bir Kemalizm olacak, “Made in …..”. Onun CHP’si de sonuçta öyle bir CHP olacak. NATO’ya, ABD’ye, AB’ye bağlı, BOP’un gösterdiği istikamette bir CHP mi göreceğiz.?
Merak ediyorum: Soros bu işin neresinde, FETÖ neresinde. Koch bu işin neresinde. Gezi olaylarının bileşenleri neresinde. “Anti Kapitalist Müslümanlar”dan “Kemalist Müslümanlar”a, oradan nereye! Niye kızıyorsunuz ki, yeni CHP’ye İmamoğlu çok yakışıyor!?. Selam ve dua ile.
Içişleri bakanının annesine kötü söyleyen yargıdan himaye görüyor
İletişim Başkanının eşine edilen küfür keseye kalıyor
Ravza Kavakçı olayı hakeza
Mahir Ünal 17 dava açtım hiçbirini kazanamadım diyor
Buna benzer yüzlerce örnek varken
Bir artize bilmem ne suratlı diyen
ceza alıyor
Sade vatandaş
Bürokratik oligarşi tarafından
(bilhassa yargı)
bir haksızlığa uğrasa
seçtiği adamlardan (yani siyasetten)
medet umuyor ama
Nafile
Jüritokrasi
Ne bakan dinliyor ne vekil.
Mahkeme kararları:
-Sevgilisini öldüresiye döven ve naklen tecavüz eden adam serbest.
-90 yaşındaki annesini öldüresiye döven oğlu serbest.
-Eşini önce dövdü sonra yaktı ama serbest
-Eşine işkence yaptı ama serbest.
Son 6 aydan birkaç adet.
Hakimler ne yapmak istiyor?
Fuat Ugur
Tunc Soyer E.Imamoglunu öperken :)
tunc soyer'in ekrem imamoglu'nu öpüyor zanettim
bir öpücük insani degistirir --->corona plandemie
İmamoğlu, DHKP-C terör örgütünce
şehit edilen Cumhuriyet Savcımız
Mehmet Selim Kiraz'ı anmadı.
Terörist Sakine Cansız’ı hesabında
yad eden Kaftancıoğlu, DHKP-C terör
örgütünce şehit edilen Cumhuriyet
Savcımız Mehmet Selim Kiraz'ı anmadı.
Sizce neden ?
Mansur Yavaş’ta anmamış!
Dikkatlerinize sunulur.
#MehmetSelimKiraz
fetöcü ekrem İmamoğlu, alevi oylarını kaybetmek istemiyor
ajans ve canan k. izin vermez
pkk ve DHKP-C alevi terör örgütleridir
ajans izin vermez
pkk ve DHKP-C alevi terör örgütleridir
fetö'nün alevi ayağı iyi ciddi bir şekilde ARAŞTIRILMALI
fetö'nün üst kadrolarında çok islam karşıtı alevi var !
bu vidyoyu çeken itler önce vidyonun başını göstersinler
çünkü o iki Sarıklıyı provoke etmişler
çok sinirlilerdi
hemen böyle kurgulara sazan gibi atlamayın
elime geçse o piçler sıçardım agızlarına Sarıklı sabırlı gine
küçük itt'nelerGesicht mit Symbolen über dem MundGesicht mit Symbolen über dem MundGesicht mit Symbolen über dem Mund https://twitter.com/delibatumlu/status/1377752605498150921
İSTİKLAL MAHKEMELERİNİN İKİNCİ PERDESİ
29.03.2021
Dünden Bugüne
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Tüm Yazıları
İstiklal Mahkemeleri’nin müebbet hapis cezası verdiği gazeteci Hüseyin Cahid Yalçın “Böyle bir muhakemede hâkim olmaktan ise, mahkûm olmayı tercih ederim” demişti.
Asker kaçaklarını muhakeme için 1920’de kurulan İstiklâl Mahkemeleri, 22 Ocak 1923’ten sonra artık rejim muhaliflerini sindirmek için çalışmıştır.
Kaderin cilvesi
4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılarak her türlü muhalefet yasaklandı; basın sansüre alındı. 2. devrede faaliyet gösteren İstanbul İstiklal Mahkemesi çok meşhurdur. Halifelik taraftarı muhalif gazeteciler Hüseyin Cahid (Yalçın), Ahmet Emin (Yalman), Velid (Ebüzziya) ve Ahmet Cevdet Bey ile eski Dersim mebusu ve İstanbul baro reisi Lütfi Fikri (Düşünsel) Beye mahkûmiyet verildi. Lütfi Fikri Bey, bir gazeteye verdiği mülakatta meşrutiyeti (demokrasiyi) müdafaa ettiği için 5 yıl küreğe mahkûm oldu.
Şeyh Said Kıyamı sebebiyle kurulan “İsyan Mıntıkası İstiklal Mahkemeleri”, 5241 kişiyi elden geçirdi. 2779 beraat; 551 idam kararı verdi. Bu mahkemede Mazhar Müfit (Kansu), reis; Ahmet Süreyya (Örgeevren), müddeiumumi; Ali Saip (Ursavaş), aza; Lütfi Müfit, aza; Avni Doğan, yedek aza idi. Eşref Edip, Velid Ebüzziya, Abdülkadir Kemali, Fevzi Lütfi ve Sadri Ethem Bey gibi muhalif İstanbul gazetecileri de bu mahkemeye çıkarıldı; biri hariç (Kemal Tahir’in babası Abdülkadir Bey) hepsi beraat etti.
Muharrir Orhan Kemal’in babası olan Abdülkadir Kemali Bey, vaktiyle Pozantı İstiklal Mahkemesi azası idi. Kaderin cilvesine bakınız ki, şimdi kendisi de bu mekanizmadan 6 ay mahkûmiyet almıştı. Bu öyle gözünü korkutmuş olacak ki, 1930’dan sonra siyasi muhalefeti sebebiyle mahkemeye çıkarılmak endişesiyle canını yurt dışına atmış; 10 seneye yakın sürgünde gezmişti.
4 Aliler Divanı
4 Aliler Divanı da denilen Ankara İstiklal Mahkemesi’nde; Ali (Çetinkaya), reis; Necip Ali (Küçüka), müddeiumumi; Ali (Kılıç), aza, Ali (Rize), aza ve Reşit Galip, yedek aza idi. İlk muhalefet partisi Terakkiperver Fırka’nın kapatılabilmesi için evrakına el koydu. Bunu haber yapan gazetecileri de, tevkif ettirdi. Hüseyin Cahid (Yalçın), müebbet; Zekeriya (Sertel) ve Cevad Şakir (Kabaağaçlı-Halikarnas Balıkçısı) 3 sene sürgün cezasına çarptırıldı. Nazım Hikmet’e solculuktan 15 sene kürek cezası veren de bu mahkemedir.
Elmalılı Hamdi (Yazır), vaktiyle İstanbul hükûmetinde evkaf nâzırlığı yaptığından dolayı bu mahkemede idamla muhakeme olundu. 40 gün sonra, vaktiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne aza olduğu ve Sultan Hamid’in hal’ fetvasını yazdığı için, biraz da Kel Ali’nin damadı olan yeğeni Emin Paksüt sayesinde beraat etti.
Şapka muhalifleri
Şapka kanununa direnenleri cezalandırmak üzere Kasım 1925’te Anadolu turnesine çıkan Ankara İstiklal Mahkemesi, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon, Erzurum, Rize, Giresun’da faaliyet yürüttü. Kayseri ve Sivas’ta hadiseler çıkmış; Erzurum’da şapka aleyhinde nümayiş yapan 3 bin kişi üzerine polis ateş açmış; 3 kişi ölmüştü. Rize’de Hamidiye zırhlısı, şehri bombardıman etmek mecburiyetinde kalmıştı.
Kayseri’de halkı şapka kanununa muhalefete teşvik etmek suçundan Şeyh Hamdi Efendi ve 6 arkadaşı 15 ila 1 sene kürek cezasına konuldu. Sivas’ta halkın nümayişlerine liderlik ettiği ithamıyla ulemadan 2 kişi idama mahkûm oldu; Abdurrahman Efendi kaçtı; İmamzade Necati Efendi infaz edildi. Aralarında belediye reisinin de bulunduğu 33 kişi de ağır hapse mahkûm oldu.
Tokat’ta, şapka ve türbeler kanununu protesto eden Erbaa belediye reisi ağır hapse mahkûm edildi. Maraş’taki nümayişlerde 39 kişi tevkif edildi; aralarında Ulucami İmamı Molla İbrahim ve müezzin Hafız Mehmed’in de bulunduğu 5 kişi idama ve gerisi ağır hapse mahkûm oldular. Giresun’da mahkemeye çıkarılan 60 kişiden, Nakşi Şeyhi Muharrem Efendi ve 2 hoca idama; 9 kişi ağır hapse mahkûm oldu.
Ne 64 kaldı, ne 102
Ankara İstiklal Mahkemesi, İstanbul üzerinden Ankara’ya geldi. Evvelce buraya sevk edilmiş zanlıları muhakemeye başladı. Rize’de 10 gün süren ve köylere kadar sirayet eden nümayişlerin failleri olan 143 kişi muhakeme edildi. 2 gün içinde içlerinde Ulucami İmamı Şaban Hoca’nın da bulunduğu 8 kişi idama; 55 kişi ağır hapse mahkûm oldu; gerisi beraat etti. Turneden eksik kalan davalara 1-15 Ocak arasında bakıldı; 9 kişi idama mahkûm oldu.
Giresun davası çerçevesinde İskilipli Atıf Hoca ve İstanbul ulemasından 27 kişinin muhakemesi Ankara’da yapıldı. Şapka inkılabından evvel yazdığı “Frenk Mukallidliği ve Şapka” adlı kitabından ve Ankara hareketine baştan beri muhalefet etmekten dolayı, hukukun umumi prensibine aykırı şekilde kanunlar geriye yürütülerek ve 1923’te çıkarılan umumi af nazara alınmayarak Atıf Efendi’ye ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi’ye idam cezası verildi.
Mevlevi şair İhsan Mahvi, bir mektubundaki “Ne 64 kaldı, ne 102” cümlesinden dolayı burada muhakeme olunmuştur. Ebced hesabıyla 64 “din”, 102 ise “iman” demektir. Tahirül-Mevlevi, Ömer Rıza (Doğrul), Ahıskalı Ali Haydar Efendi ve Atıf Efendi’nin kitabını basan Ermeni Mihran Efendi beraat etti. Tahirü’l-Mevlevi’nin o günleri anlatan hatıraları matbudur. Mahkeme zabıtları TBMM tarafından neşredilmiştir. Burada zanlılara sorulan sualler, adalet tarihi cihetiyle trajikomiktir.
“Anandan şapka ile mi doğdun?”
Ankara İstiklal Mahkemesi, muhalefetin sindirilmesinde ve rejimin güçlenmesinde en mühim rolü oynamıştır. En çok idam cezası verip infaz eden İstiklal Mahkemesi de budur. Meclis zabıtları ve Hâkimiyet-i Milliye gazetesinden öğrendiğimize göre, sadece şapka sebebiyle 33 kişi idama mahkûm olmuştur. Mecliste kanun aleyhinde konuştuğu için, Nureddin Paşa bile mahkemeye çıkarılmıştır.
Ne gariptir ki, kanundan birkaç ay evvel meclis merdivenlerinde, başında hasır şapka ile gördüğü genç muhabir Hikmet Şevki’yi “Anandan şapkayla mı doğdun?” diye tokatlayan Kel Ali, şimdi şapka giymeyenlere ceza dağıtıyordu. (Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam)
Paşalar Davası
Ankara İstiklal Mahkemesi, İzmir Suikastı davasına bakıp 15 idam cezası verdi. “Paşalar Davası” diye de bilinen ve Gazi’ye yapılan neticesiz suikasta bakan davada, Kâzım (Karabekir), Ali Fuat (Cebesoy), Cafer Tayyar (Eğilmez), Refet (Bele), Mersinli Cemal Paşa; Bekir Sami (Kunduh), Sabit (Sağıroğlu) gibi Ankara hareketinin kurucularından olup şimdi muhalefet safındaki şahıslar muhakeme edildi.
Cavid Bey, Dr. Nazım, İsmail Canbolat, Ayıcı Arif, Kara Kemal gibi eski İttihatçıları tasfiye eden de bu mahkemedir. Hatta Halis Turgut ve İsmail Canbulat, 10 sene kürek cezasına itiraz edince, cezaları idama çevrilmiştir.
Ankara hareketinin kurucularından olduğu hâlde, şimdi Gazi’yle yolunu ayırdığı düşünülen Rauf (Orbay) bile Viyana’da tedavideyken 10 sene hapse mahkûm edildi. Memlekete 10 sene sonra dönebildi.
Cavid Bey’in âdeti veçhiyle mahkemede de eli cebinde konuşması, eski İttihatçı Kel Ali’nin gazabını uyandırmış; kendisini ağır şekilde azarlamıştı. Mahkeme, Ankara hareketine hizmeti geçmiş nice mühim şahsiyetlere bile nezaket şöyle dursun, tahkir edici muamelede bulunurdu. Dünya çapında bir iktisatçı olan Cavid Bey’in asılmaması için ecnebi hükûmetler ricada bulundu; infaz üzerine Fransa parlamentosu saygı duruşunda durdu.
Mahkeme, yakın dostu Kazım Karabekir’i, milletvekili dokunulmazlığı gerekçesiyle serbest bıraktıran başvekil İsmet İnönü’nün tevkifine karar verdi. Gazi’nin tavsiyesi/talimatı üzerine, İsmet Bey mahkemeden alenen özür diledi; tevkiften kurtuldu.
Mamafih Kazım Karabekir’in mahkemeye gelişinde, bütün subayların selama durması hükûmetin gözünü korkutarak kararda tesirli oldu. Beraat kararı verildiğinde ise salon alkışlardan inledi. (Şevket Süreyya, Tek Adam, III/276-277). Hükûmet, bilahare bu subayların tamamını şarka tayin etti.
Avukatla şahitle vakit kaybedilmesin!
2 Mart 1927 tarihinde mahkemelerin faaliyeti durduruldu. Ancak “İstiklal Mahkemeleri Kanunu” meriyette kaldı. Demokrasi rüzgârlarının tesiriyle 5 Mayıs 1949’da evvelce İstiklal Mahkemeleri’nde mahkûmiyet almış Adnan Adıvar’ın teklifiyle kaldırıldı.
Mevzu hakkında ilk etraflı çalışmayı yapmış olan Kemalist tarihçi Ergün Aybars, “devrim mahkemesi” olarak vasıflandırdığı İstiklal Mahkemeleri’nin tenkit edilmesine asla razı gelmez; hiçbir devrimin muhalefete hayat imkânı tanımamasının tabii olduğunu söyler.
Şevket Süreyya Aydemir, bu mahkemelerde avukat bulundurmak, hatta şahit dinlemek gibi usullerle vakit kaybedilmediğini söyler (Tek Adam, III/279). Evvelce verilmiş bir hükmü meşru hâle getirmek için delil arandığından dolayı, İstiklal Mahkemeleri, halk arasında, Kel Ali’nin ağzından, “Zanlının idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine karar verildi” şeklinde acı bir alaya alınmıştır.
Usta komitacı Celal Bayar’ın, yıllar sonra İnönü’nün reisicumhurluğuna karşı çıkan Eskişehir milletvekili Emin Sazak’ı tehdit için mecliste söylediği şu sözler ibretliktir: “Bu bir rejim meselesidir. En önce asarım; sonra muhakeme ederim!”
İstiklal Mahkemeleri’nin müebbet hapse mahkûm ettiği Hüseyin Cahid Bey’in mahkemede söylediği şu söz, müesseseyi tasvire kâfidir: “Böyle bir mahkemede hâkim olmaktan ise, mahkûm olmayı tercih ederim.”
İdam sehpaları üzerinde yükselen rejim
Kemalist gazeteci Falih Rıfkı Atay der ki: “Ne kadar yazık ki, yeni rejimin otoritesi, İzmir ve Ankara sehpaları üstünde tutundu. Bu kesin tasfiye, her türlü aleyhtarlığın ve gericiliğin bütün cesaretlerini kırdı. Mustafa Kemal’e başladığı inkılâbı tamamlamak fırsatını verdi. Nasıl ki, Meşrutiyette İttihat ve Terakki otoritesi de taklib-i hükûmet [darbe] hadisesinin sehpaları üstünde tutunmuştu.
Fakat hükûmet içinde hükûmet gibi, bir de İstiklal Mahkemesi otoritesi meydana geldi. Reisin evi hemen hemen merci-i enam [insanların başvuru merkezi] idi. Bu hâl, İsmet Paşa'nın devamlı ısrarları üzerine bir akşam, Ankara Palas’ın bir balosunda Mustafa Kemal'in İstiklal mahkemecilerini çağırıp hemen oracıkta vazifelerine nihayet vermelerine kadar sürdü.” (Çankaya, s.405-406)
Modern bilimi kendi dünya görüşü ve inanç sistemine göre yorumlayanlar;
(1) Dünyayı ruhsuzlaştırdı
(2) İnsanı makineleştirdi
(3) Hayatı çölleştirdi
(5) Manayı öldürdü
(6) İnsanlığı köleleştirdi
“Ya İslam’la yükselir, ya inkarla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün…”
Aldanma dünya malına,
Zehir sunma balına ,
Düşüp dünya hayaline ,
Dalma gözüm bundan sonra..
Üstad ne güzel demiş: Ne Oğuz, ne han, ne asil, ne de Türk (NFK)
İki zıt sevgi bir kalpte Cem olmaz efendim
mesela: Müslüman kemalist olamaz-ASLA-!!!
karar verecek, yerini belli edeceksin
Eskiden Avrupada bunlar GAZIGA oturtularmis
Güzel Gelenek Canlandirmak gerek
the golden last stick
Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
Ne edep var ne haya, çırılçıplak bedeni !
Eğer medeni Cumhuriyet açıp saçmaksa bedeni;
desenize hayvanlar sizden daha medeni Cumhuriyetci !
Ne kadar soyunursan o kadar Cumhuriyet kadınısın
Ne edep var ne haya, çırılçıplak bedeni !
Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;
desenize hayvanlar sizden daha medeni !
Ne kadar soyunursan o kadar Cumhuriyet kadınısın
BUĞZU FİLLAH,
HUBBU FİLLAH !
İSLAM'A karşı olan her şeye karşı.
BİR ALLAH-VATAN SEVDALISI
Korkaklar, zafer anıtı dikemezler.
Türkiye Savaşa Girse !! Atatürkcüler ! Düşmanı Kapıda çiçekle Karşılar...!
İnna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn
Darbe yapmak isteyen alçaklara Hz. Ömer (radıyallahu anh)'ın müşriklere seslendiği gibi sesleniyoruz:
"Karısını dul bırakmak, anasını ağlatmak, çocuklarını öksüz bırakmak isteyen varsa, şu vadide önümüze çıksın!"
Hz. Wir rufen, wie Ömer (radıyallahu anh) die Polytheisten ruft:
"Wenn jemand seiner Frau als Witwe hinterlassen, seine Mutter zum Weinen bringen und eure Kinder als Waisenkinder zurücklassen möchte, lassen Sie uns in dieses Tal kommen!"
'Ana başa taç imiş
Her derde ilaç imiş.
Kişi Pir olsa da
Anaya muhtacimiş
Tüm Annelerimizin Anneler günü Kurlu Olsun.
keMAListler yahudi,hiristiyan ve bunlarin yalakasi yerli mahluklardir
keMAList-FETÖ-PKK TAKIP ETMESIN
Hak da veririz, had de bildiririz.
Fikirse fikir, kavgaysa kavga
NEREDEN BAKSAK PUT ÇAGIDIR ÇAGIMIZ EZELDEN EBEDE KOPTU BAGIMIZ MELEK DOGAR, MURDAR ÖLÜR ÇOGUMUZ HANGİ LEŞİN NERESİNİ YAZAYIM..
Abdurrahim
Karakoc..
Merhûm Üstad Kadir Mısıroğlu “alçalmada da rekor bizde, yükselmede de” derdi hep. İşte alçalmaya dâir aktüel bir misal...
gülünç ama gülmeyin, 5816dan içeriyi boylayabilirsiniz Gesicht mit FreudentränenGesicht mit Freudentränen
definition--tanımlama-tanım
ALGI YARATMAK-Wahrnehmung schaffen
ALGI ÜRETMEK-WAHRNEHMUNG HERSTELLEN
Onuda sen araştır bul kafandaki soru işaretini kendin gider..
Türk Milleti olarak yükselme rekoru bizde ama ne yazikki alçalma rekoruda bizde
Sırrını akıllıya söyleme seni zelil görür
Sırrını ahmağa söyleme seni zelil eder
Minareler kale, ezanlar sancaktır. Buyüzden işbirlikçiler ilk olarak sancağa saldırır. Ezana saldırmak, sancağa saldırmaktır.
Kafirun:
De ki: Ey kâfirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana.
Müfredat değişmedikçe her yeni nesil “CHP kafası” ile yetişmeye devam eder.
Müfredat en temel husus olduğu hâlde hep ihmâl edilmiştir.
Kardeş kavgasının tek kazananı pusuda bekleyen düşman olur.
"Siyasetle ilgilenmeyen Müslüman'ı, Müslümanla ilgilenmeyen siyasetçi yönetir."
"Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlidir."
Fazlaca alttan alırsanız
tepenize binen çok olur.
Fazla tevazu kibirdendir ve zillete sebeptir.
İslamiyet’i kabul etmeyen Türkler bir uygarlığa önderlik edemediler. Müslüman olan Türkler devrim yaptı.”
Hani, "Kur'ân" diyen, sence yobazdı,
Hani, O yobaza, her zulüm azdı
Az önce mezarcı, yerini kazdı ;
Tahliye kapısı, yok tabutların ,
Söyle de bir avukat, tutsun putların.
"İnsanın aklı kadar edebi, edebi kadar da ederi vardır” diye.
Yaklaşıyor yaklaşmakta olan...
*
Dosta müjde
Düşmana gözdağı
*
Haydi bismillah
never ending story-digitale diktatur kommt
Hayırlar feht olsun
Şerler defolsun
Hastalar şifa
Borçlular eda
Dertliler deva bulsun
Aş, iş, eş, evlat istiyen
Tez vakitte Hayırlısını bulsun
Sıkıntılarımız yok
Neşemiz bol olsun
Devletim daima var
Ordumuz Muzaffer olsun
Ölmüşlerimize Rahmet
Dirilerimiz selamette olsun
AMİİN
KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER..!
Faschismus (Ultra Nationalismus)und Kommunismus (Sozialismus) sind beide Seiten der gleichen (Zionism) Münze !
Bu Atatürkün Heykelleri, Büstleri ve Resimleri,
Bu yıllar boyu dışlanan..Hor görülen..
Ötekileştirilen Müslüman bir milletin bağrına Kahpeler,
Alçaklar ve Hainler tarafından sapladığı bir hançerdir
biz Ümmeti Muhammed'iz, onlar Ümmeti KeMal yani hiristiyanlasmis paganistler
Bizde bütün Ülke Resim ve Heykel Müzesi zaten.
Cebrail a.s.ile gelen Vahy'e inanmayanlar,Azrail ile gelen ecele teslim olacaklar bir gün!
Kûn Fe Yekûn Ol der ve Olur
HasbünAllah ve nî’mel vekîl
Allah bize yeter,O ne güzel vekildir
Rabbim;Tüm bekleyişlerimizi hayrınla sonlandır
Bir duruşu olmalı insanın
Bir bakışı
Bir anlayışı
Bir aşkı
Bir davası olmalı
#CahitZarifoğlu
Beden ölür, çürür, cana bakın siz
Kim kiminle yürür, ona bakın siz
Bırakın dönsün dönme dolaplar
Haktan, Hakikatten yana bakın siz
#AbdurrahimKarakoç
İnkılaplardan sonra ortaya çıkan manzara şudur:
Avrupa ile Avrupalı olabilmek uğruna savaştık.
keMALizm hiristiyanliga götüren yoldur
Her Kapının Eşiğine
Her Sofranın Kaşığına
Balaların Beşiğine
Hak Yol İslâm Yazacağız
Kemalizm demek 80 milyonluk Türkiyenin mezardan yönetilmesi demektir.
Bize gerici diyen adamlar 19 mayıs 1919'dan ileri gidemiyor.
2 ghost rules TR
yani iki ölünün ruhlari TCyi yönetiyor diye
dünyada benzeri yok
yam yamlardan bile gerideyiz
Muhtevasında Türklüğe dair tek bir kalıntı yok ama Büyük Kurtarıcı' ın yaptığı bütün inkilaplar Türk inkılabı! Yersen!
#5816SayılıKanunKaldırılsın
İnsanların Atatürkçü olmalarının en büyük sebebi Atatürk'ü tanımamaları.
Ottoman Empire reloaded
what's the problem
gavura gavur demekte'mi zorunuza gidiyor
gurbettekiler keMAList egitimden gecip siz gibi köle yetismediler
onlar gavuru müslümandan iyi ayirabiliyorlar
onlar Ümmeti Muhammed'iz diyebiliyor siz ise
Ümmeti KeMal yani hiristiyanlasmis paganistlersiniz
Bu dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Miskin Yunus söyler sözün
Yaş doldurmuş iki gözün
Bizi bilmeyen ne bilsin
Bilenlere selam olsun
Her gün biriniz, bir gün hepiniz-
Einer von euch jeden Tag, alle von euch eines Tages
Subhanallah (سبحان الله) Glory be to Allah.
Alhamdulillah (الحمد لله) Praise be to Allah.
Allahu Akbar (الله اكبر)
en büyük HIRSIZ KATIL BULGAR SARIYDI
GÖK GÖZLÜ TÜRK KATILI
Nice insanlar gördüm mesleği çoban
Amma fikirleri aydınlığa giden yol gibi
Nicelerinde ise kıravat, sırtta kaban
Lakin her biri çobanın güttüğü mal gibi
zaten GIRAVAT insanlara gecirmis oldugu bir Tasma degilmi
asla takmadim takmamda ASLA !!!!
Subhanallah (سبحان الله) Glory be to Allah.
Alhamdulillah (الحمد لله) Praise be to Allah.
Allahu Akbar (الله اكبر)
en büyük HIRSIZ KATIL BULGAR SARIYDI
GÖK GÖZLÜ TÜRK KATILI
Nice insanlar gördüm mesleği çoban
Amma fikirleri aydınlığa giden yol gibi
Nicelerinde ise kıravat, sırtta kaban
Lakin her biri çobanın güttüğü mal gibi
zaten GIRAVAT insanlara gecirmis oldugu bir Tasma degilmi
asla takmadim takmamda ASLA !!!!
Mustafa Güldağı
1) Fransa, eski sömürgesi olan 15 Afrika ülkesinden senede 500 milyar dolar alıyor. Bir de her sene Afrika'dan gelen altın,elmas madenleri ve petrol var. Bu dev sömürüye rağmen Fransa'da herşey bedava olmalı. Değilse ekonomisi çok kötü demektir benim için.
2) İngilizler, İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı 15 ülkeden her sene milyarlarca para ve altın alır.15 devletin lideri resmi olarak Kraliçedir. Kanada, Avustralya, maden zengini Afrika ülkeleri buna dahil.Bu sömürüye rağmen herşey bedava değilse ekonomisi kötü demektir.Övmeyin.
3) ABD hâkim olduğu 35 ülkeden bedava petrol, altın, elmas, maden, faizle para alıyor. Biz de kalkıp ekonomisi iyi diye övüyoruz. Bu sömurüye rağmen bir zahmet iyi olsun. Hatta bu sömürüye rağmen ABD'de her şeyin bedava olması lazım. Değilse ekonomisi kötü demektir. Övmeyin!
4) Almanya, Hollanda gibi Avrupa devletleri de Afrika'dan ciddi maden, petrol ve haraç almaya devam ediyor. Bu saydığım tüm emperyalist ülkelerde bu dev sömürü gelirine rağmen ekmek, su, elektrik bedava değilse ekonomileri çok kötü demektir bana göre. Övülecek durumları yok!
5) İngiltere, ABD ve Fransa Ortadoğu ve Afrika'daki sömürgelerinden her sene Merkez Bankalarına aktardığı milyarlarca dolar dev para ve maddi varlığı pandemi döneminde halkına, esnafa dağıttı. Afrika'daki insanların aç, sefil kalmasıyla gerçekleşiyor bu! Övecek birşey yok!
Tesettürlü bacılara "gerici" diyen çağdaşlar, ilk insanların CIBILDAK modasını takip ediyor..
Tesettürlü bacılara "gerici" diyen atatürkcü ''çağdaşlar", ilk insanların CIBILDAK modasını takip ediyor..!
Cehape vatan hainidir, tecavüz, yalan, iftira,fitne ve hırsızlığın merkezidir,terör,terörist ve terörizm ile aynı yataktadır,evveli itibari ile katildir en büyük özelliği ise Allah cc. Düşmanlığı dır, Filistin cephesi ise bu millete yapılmış en büyük ihanettir, #VarBirBildigimiz
Raubtier Kapitalismus a la usa
Biz dinimizi Resulullah'tan,
Siyaseti Erdoğan'dan,
Edebi Menderes'ten,
Şanlı tarihimizi Mısıroğlu'ndan,
Yavşağın vücut bulmuş halini
İmamınoğlu'ndan öğrendik.....
Islâm Ruhumuz
Türklük Bedenimiz
Okursak kısaca şudur künyemiz
Ana Adımız Vatan
Baba adımız DEVLETTİR
Mazlumlar Yunus olarak bilir
Zalimler Yavuz olarak bilir
bir kafir tengirici alevi iran kökenli fake türkcü'nün twetleri
bakin görün bu mundarlarin hepisi atatürkcü !
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@PencereY @Selim_Karahan_ @IlHakkari Burası Ortadoğu değil Anadolu yavşak yavşak konuşma Türk yurdu burası siktir git Arabistan’ına orada yaşa 4 karı mı alıyorsun oğlancılara göt mü verirsin orada yap işini
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@cigoladalibazda @Ekremkonur İnşallah , Erol hocayı severim başarılı olmasını da çok isterdim , ilk açıklandığında telefon duvar kağıdım onun resmiydi. Ben Fenerbahçeliyim kişilere takılmıyorum yani şu ortada şucu bucu olanlardan değilim
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@cigoladalibazda @Ekremkonur Erol bulut’un tüm istediği transferler yapıldı , başarı için tüm ortamı hazırlandı. Erol hocayı severim ama maalesef Fenerbahçe hocalığı büyük geldi . Takım içerisinde otoriteyi sağlayamadı maalesef
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@PhantaSo1_ @IHagusa @KutadguBilim Evet kardeşim biliyorum benim kastettiğim konu önden direk kazalardı. Bir zamanlar michael hayranıydım hakkinen ile çok çekiştiler ferrariyi seviyorum ama bu yıl da hüsran olacak gibi görünüyor
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@felina1128 Engelledi beni gavat gerçekleri söyleyince zoruna gitti. Hacı Bektaşi Veli den öncesi Türk tarih kitaplarında yazmazmış:)) kaynak attım göt oldu hemen engelledi beni.
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@mthridates Nasıl anlatılmaz hacı Bektaşi Veli’nin Hocası hoca Ahmet Yesevi Aleviliği yorumlayan kişiden bahsedilmez yani . La bi siktir git . Olmayan hırtları TÜRK tarihini çalarak mı yapacaksınız ?
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@mthridates Bu arada salakça bir yorum daha yapmış götünden sallamışsın Alevilik yani Bektaşilik Türk’ün öz mezhebidir. Kültür dezenformasyon u yapma olmayan tarihini çalarak yama yaparak yapamazsın. Kaynak dediğin şeylerin hepsi uydurma kimin nerede ne yazdığı belli olmayan paçavralar
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@mthridates Nasıl lan 😂😂 adam safevi Türk devleti kurucusu ve Türk edebiyatına bir çok eser kazandırmış büyük bir Ozan ve Safeviler dergahının kurucusu , bir çeşit Alevi dergahı bak Alevi diyorum Türk’ün öz mezhebi :))
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@IHagusa @KutadguBilim Ve eklemeyi unuttum kazalara oranla en çok ölümün olduğu sporda f1
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@IHagusa @KutadguBilim Evet Silverstoneda michael de 300 km hızla duvara vurmuş iki bacağı da kırılmıştı sezonu kapatmıştı. Yaşım 37 ve 1995 ten beri takip ederim f1 ‘i artı mesleğim makina ve metalurji :))
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@KutadguBilim En ufak bir önden kazada ayakları ve bacakları bir kaç yerinden kırılabiliyor. Güvenlik ön planda evet ama bu araçlar hız yapsın diye çok hafif parçalardan üretiliyor.
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@Fenerbahce Bize hangi takımı tutuyorsun dediklerinde biz takım tutmayız Fenerbahçeliyim deriz . Geçmişte kaptanlık yapmış bu şahsiyetin Fenerbahçelilik ruhunu taşımadığı aşikardır.
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@licelyy_cekoo21 Küt böreği o amk 😂😂
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@felina1128 Evet yanlış oldu özür dilerim
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@felina1128 + kabul etmez :))
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@felina1128 Artı Aleviler öz Türk’tür, ben k*rdüm Aleviyim diyenler ermenidir . Çünkü k*rtlerin çoğunlu şafi mezhebine bağlıdır çok az bir kısmı ise Sünni mezhebine bağlıdır.
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@felina1128 Mal amk bunlar. Hatay’da nüfusun çoğunluğu Alevi Türkmenlerden oluşur ki yörüktür bu insanlarımız; Türkler den sonra en çok nüfus Araplara aittir hatay da k*rtler de azınlıktadır.
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ixbaran 😂😂😂 lan adam aslen iskenderunlu Alevi yani Türk :)) ha alevinin k*rdü olmaz çünkü Türk’ün öz mezhebidir ve k*rtler şafidir. Kısaca götünü yırtığına değmez uğraşma olmayan ırktan olmayan tarih üretmeye çalışmayın
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@felina1128 Adam İskenderun’lu Alevi Türkmeni
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ebugargamel Yanlış yere yatırım yapıyorsun batacaksın :))
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ebugargamel https://t.co/iMuaGdDf5D
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ebugargamel Bira içilir mi ? Bu 3. Ama
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@TC_Aynasiz Piç kurusu . İçeride bi hoşgeldin yaparlar bu piçe
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@periasyasu @OkulAcikcom Türk insanı sabırsızdır. Ben 3 yıl sonrası için düşünceler kurabiliyorum keşke hepimiz böyle olsak işte o zaman planlı bir şekilde başarılar gelir.
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@periasyasu @OkulAcikcom Sportif direktör kulübü yönetir zaten :)) teknik direktör ise saha içini . Saha içinde sıkıntılar olduğu için gitti zaten
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@atakayatpkya @BirgaripMehfam @atavrattroll Sana
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@bbosports Tabi ki bielsa
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@BirgaripMehfam @atavrattroll Bunu söyledi zaten Vakıfbank ın bize tahsis ettiği ve sadece havaalanı ve İstanbul seferlerinde kullandığımız araç dedi
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@aycaniren Aynı Ömer Demir
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@aycaniren Çok felsefik konuşmuş :))))
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ttahaber Bu ayıp bize yeter
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@elsbatu @Zerrin63423142 @nadirfotograf İkisi de orospu çocuğudur
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ByUltimatom @SMH88657 Roboski diye bir yer de yok ayn el arab oranın ismi 😏
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@bbosports 😂😂
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@elsbatu @Zerrin63423142 @nadirfotograf Hakkaten mi ? Halla halla bak sen 😂😂 saidi kürdi asıl ismi isyan başlatmış Abdülhamit tarafından Bakırköy’e yatırılmıştır. Padişah ve Halife tarafından dikkate alınmamış meczubun biridir. İki said de piçtir haindir
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ymrblgn @Zerrin63423142 @nadirfotograf Ya bi siktir git . Adamın dinle imanla işi yok bokistan kurulsun diye uğraşan gavatın biriydi
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@albandemir Bielsa
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@CubukluPesinde Bielsa yı getir 3-2-3-2 oynayıp boğalım rakipleri .
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ebugargamel Önder mahallesi / Ankara
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@TC_Aynasiz Acemi birliğimi yaptığım yer :)) Kenan evren kışlası Maltepe KBRN bölüğü
ahmet serkan yılmaz 〽️ @zerkan_10
@ebugargamel 2. Sezon isim La Casa Da Para Yok olarak değişir 😂😂😂
Bu mükemmel tespite ben de şunu ekleyeyim: 5816 yüzünden neyi konuşamadığımızı bile konuşamıyoruz!
Tweet zitieren
Juba
@jubahsyy
· 27. März
İsmail saymaz tek partili dönemi konuşmak istiyoruz diyen akit gazetesi yazarına neyi konuşamıyorsunuz diyor adam söyleyemiyor
Ben söyleyeyim
Neyi konuşamadığımızı konuşamıyoruz
Dönemin Başbakanı Helmut Kohl cenaze törenlerine "taziye turizmine katılmam" diyerek gelmedi. Irkçılar öldürdüler ama siyasiler de Türklere "öldürülseniz de bu toplumun bir parçası değilsiniz" mesajını verdiler. Alman devletine güvenimiz kalmadı! Ne dün ne bugün. #Teşkilat
Gezi de ısındık,
15 temmuz da antreman yaptık ve şimdi maça hazırız buyrun gelin d£yyuslar.
Afrika'yı sömüren Avrupa, Afrika kadınını;
Aç bıraktı.
Eğitimsiz bıraktı.
Sefil hale getirdi.
Hastalıktan öldürdü.
Çaresiz bıraktı.
Avrupa madem kadın haklarını düşünüyor, Afrikalı kadınları neden sefil bıraktı!
Afrika değil de neden Türk kadının hakları(!) ile uğraşıyorlar? Denkendes Gesicht
Elin İngilizi Kuranı Kerimi okur Müslüman olur, İçimizdeki dünyadan habersiz gerizekalı beyinsizlerde ALAY eder. Dalga geçecek başka bir şey bulamadın mı? Ya böyle aşağılık insanlarla kutuplaşmak insan olmanın gereği. İnanmayabilirsin, Ama saygı duyacaksın AŞAĞILIK PİSLİK https://twitter.com/haklisinmira/status/1376158292100141065
Dieser Tweet ist nicht verfügbar.
Gökhan Kahraman
@GkhnKhrman
·
28. März
İnanmayabilirsin, hatta Ateşe, İneğe, Köpeğe tapabilirsin, Ama Müslümanların kitabına saygısızlık yapmaya hakkın yok. Bunlar topluma KİN ve NEFRET EKMEK, insanları birbirine düşürmek için her türlü alçaklığı yapıyorlar. Şeytan bunların eline su dökemez.
Gökhan Kahraman
@GkhnKhrman
·
28. März
Alttaki yorumları okuyun, İslama Müslümanlara hakaret edenlerin, kin ve nefret kusanların hepsi LGBT'ci, Ellerinden gelse Müslümanları bir kaşık suda boğacaklar. Allah fırsat vermesin. İki yakanızı bir araya getirmesin. Hep böyle sürüm sürüm sürünün.
İstedikleri kadar rahatsız olsunlar bu memleket İslam memleketidir, onların derdi İslama düşmanlıklarından yoksa çandan veya sinangogdan yanî başka dinden rahatsız olmazlar ya, İslamadan rahatsızlar, bin yıldır Anadoluyu yurt edindik ama halen kabullenmeyenler var.
Benim de babaannem anlatırdı ...Evlerin de Kur an -ı Kerim var diye onun da ana babasını gözünün önünde dipçiklemişler hatta büyük dedemi karşı gelince nerdeyse alıp götürüyorlarmış köylüler direnince bırakmışlar ..Kur-an ı Kerim i evin duvarlarına özel yer açıp gizlemişler
Rahmetli dedem önüne oturtur anlatırdı.!Çok küçüktüm ama zihnime yer etmiş yıllardır unutamam.Konyanin meshur Kapu Camisi vardır şehrin merkezinde oradaki yaşanmışlıkları anlatır Şükrü artırın Sizin zamanınız da inanıyorum ki Imanin lezzetini alamasanızda ibadetleriniz kolay Rückhand Zeigefinger nach unten
derdi...
Yaşanmışlıkları Kuran-ı kerimi yorganların altlarinda saklayıp gece yarısı gazlambasını yakarak okuduklarını söylerdi.. Yakanmaktan Verilecek cezalarin ağırlığından bahsederdi..! DUAMDIR Kİ...!Rückhand Zeigefinger nach untenRückhand Zeigefinger nach unten
Putperestlik iyice ayyuka çıktı..böyle giderse 2023 te seçimleri kaybedeceğiz..ATATÜRK SEVGİSİ İLE ALLAH SEVGİSİ BİR KALPTE OLMAZ
Recep Tayyip Erdoğan'ın laiklerden oy almak için rakı içtiğini göremezsiniz. Ama seçim zamanı Chp'nin muhafazakar kesimden oy almak için yasin okuduğunu, cumaya gittiğini, oruç tuttuğunu, namaz kıldığını görürsünüz. Şimdi kim sahrekar? Lachend auf dem Boden rollen
YAHUDI, OSMANLI, İSLÂMIYET VE TÜRK DÜŞMANLIĞINDA İNGILTERE’YI KULLANMIŞTIR.
Mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan zafer Lozan'da kaybedilmiştir.
- Şehid-i muazzez Ali Şükrü Bey
#MuesluemanKemalistOlamaz
#CAHİLİYE Döneminin Bugün kü Temsilcileri...
Şefika’nın kişiliği ne kadar ilginçse, Müslümanlığı da o kadar ilginçti. Tanrıya sonsuz inancı, bütün dinlere büyük saygısı vardı. Ama son din olduğu için, dinlerin en mükemmeli bilirdi İslâmı. Bir yandan Ramazanlarda oruç tutarken, bir yandan da, bu iş henüz moda olmadığı halde, St. Antoine Kilisesi’nde Noel gecesi Katoliklerin âyinine katılırdı ya da Rum dostlarıyla Ortodoks kiliselerinde mumlar yakardı. Bir defasında Ayayorgi Kilisesi’nde, çok yaşlı bir papaz tarafından fena halde azarlanmıştı. Büyükada’da uzun süre oturduğu ve ”paramanası" yani sütninesi Rum olduğu için, kusursuz Rumca konuşurdu. Yaşlı papaz da annemi Rum sanmış. Kardeşim Halil ile benim Türkçe konuştuğumuzu görünce de, son derece Müslüman annem gibi hoşgörülü olmadığından, ”utanmıyor. musun! Neden bir Müslümanla evlendin!” diye ona çatmıştı. Şefika da, gözlerini gökyüzüne kaldırıp derin derin içini çekerek, trajik bir sesle ”utanıyorum, ama ne yapabilirdim ki? O Müslümanı sevdim” deyince, Rum arkadaşları katıla katıla gülerek kiliseden kaçmışlardı.
Annem Şefika, Alevilikle hiçbir ilgisi olmamakla birlikte, tam anlamıyla çağdaş ve ilerici bir Müslümandı. Kuran okuduğu ya da camiye gittiği anlar dışında, başını örttüğünü hiç görmedim. Köktendinci yobazlarm aslâ kabul edemeyecekleri bir Müslümanlıktı onunkisi. Zamana ve mekâna uymak, İslâmın temel ilkelerinden biriydi anneme bakılacak olursa. Bu konuda bir hadis söylerdi sık sık. Bu hadisi, gerçek bir kitaplık uzmanı olduğu için, her şeyi bilen dostum Prof. Jale Baysal'a geçenlerde telefonla sordum. Bir hadisi-kutsiymiş bu. Jale, ”tebeddütül
Zaman, tagayüsül mekân” gibi bir şey söyledi. Ama belki de yanlış anlamışımdır telefonda.
Annemin inançlarına göre, bir yirminci yüzyıl Müslümanı, yirminci yüzyılda nasıl yaşanılması gerekiyorsa, öyle yaşamalıydı. Örneğin, annem domuz eti yerdi. Domuz eti yasağı, domuzun çabucak kokuşan, kurtlarla dolu, sağlıksız bir hayvan olduğu 1400 yıl önceki Arap çölleri için konulan doğru bir yasakmış. Ama günümüz koşullarında, bu et kurtlardan ve pisliklerden kurtulduğuna göre, yenilebilirmiş pekâlâ.
Annem, İslâma ne denli inanıyorsa, laikliğe de o denli inanırdı. Onun gözünde, İslâm, siyasal ve toplumsal bir düzen değil, kendisiyle Tanrısı arasında kutsal bir duyguydu ancak. 1950’den sonra, İslâmın bir oy toplama aracına dönüşmesine şiddetle karşı çıkmıştı. Örneğin devlet radyolarında Mevlitler başlayınca, öfkeden köpürür, bizim emektar Philips'i hemen kapatırdı. Kendisi dost evlerinde ya da camilerde Mevlitlere gider, başını örtüp, huşuyla dinlerdi. Birçok dizesini ezbere bildiği, Türk dilinin en güzel şiirlerinden biri saydığı Mevlit'i dinlemenin bir yeri, bir adabı vardı anneme göre. Oturma odalannda, kimi bir divana uzanmış kitap okurken, kimi sofrayı kurarken, çocuklar bağıra çağıra oynarken dinlenemezdi Mevlit. Aynı yıllarda, namazın Türkçe yerine Arapça okunmasına da yoğun bir tepki göstermişti. Gerçi kendisi Kuran’ın Arapçasını okurdu, ama bu konuda eğitim görmüştü, okuduğunu anlardı. İslâm akla dayanan bir din olduğuna göre, bu eğitimi görme yen halkın dinlerini anlayabilmeleri için, Kuran'ı Türkçe okumalı, ezanı Türkçe dinlemeliydi.
Annem, Parmakkapı'daki apartmanımızın penceresinden gerici gençlerin ”Allahü ekber!” diye bağırarak geçtiklerini görünce, ”Allah vermesin'! İrtica geliyor, Mîna!” diye bağırmıştı bana. Allah ile irticayı böyle birleştirmesine çok gülmüştüm O sıralarda. Ama buna hiç gülemiyorum şimdi. Ve Aleviler dışında, annem Şefika gibi, hem gerçekten Müslüman hem de irtica' ya karşı acaba kaç kişi kaldı günümüzde diye acı acı düşünüyorum.
En küçük kusurlarımı yüzüme çarpan annemin, dinsiz olduğum için bana hiç baskı yapmaması din konusunda hoşgörüsünün bir kanıtıydı aslında. Ancak bana hazin hazin bakar, içini çeker,’ ’sana çok acıyorum, kızım” derdi ara sıra. Ben de onun dindarlığıyla uğraşmazdım. Şefika, İslâmın yüceliğini anlatırken, sessizce dinlerdim. Ne var ki, oğlum Mustafa dünyaya gelince, sonunda bir komedyaya dönüşen sinsi bir savaşım yaşamıştık: Annem, ince bir altın zarfla kaplı küçücük bir Kuran’ı, mavi bir kurdelayla torununun bebek yatağına bağlamıştı. (Kendi büyük boy Kuran’ı, ipek bir şala sarılı olarak, yatağının başucunda dururdu.) Annem sokağa çıkar çıkmaz, ben o küçük Kuran’ı Mustafa'nın yatağından alır, annemin yatağına bitişik komedinin üstüne koyardım. Ben sokağa çıkar çıkmaz da, annem küçük Kuran’ı eski yerine koyardı. Bu konuda ne Şefika bir şey söylerdi ne de ben. Derken, günün birinde baktım ki, artık yatağının kenarına tutunarak ayağa kalkabilen oğlum, o küçücük elleriyle minik Kuran’ın zarfını parçalamış, içindeki kâğıtları ağzına doldurmuş, çiğniyor. Elimde olmadan kahkahalar atmaya başlayınca, annem odaya girdi. Bebeğin ağZmdan Kuran parçalarını çıkarıp avucuna koydu, bir tek lâf etmeden, trajik bir yüzle çıkıp gitti. Kuran savaşımız da bitti böylece.
Kaynak: Bir Dinozorun Anıları, Mîna Urgan, sayfa: 111 - 113
#NOT: Mîna Urgan, M. Kamal'ın en yakın adamı kemalist kalemşör, sabetayist-mason Falih Rıfkı Atay'ın üvey kızıdır. Şefika hanım da Falih Rıfkı Atay'ın boşandığı eşidir.
4 işlem” hesabı ile “CoVID yalanı”
3 bilinmeyenli bir denklem değil, öyle bilim kurullarına filan da gerek yok, söylediklerinin bilimsel tarafı da yok aslında. Bilim işin kandırmacası, maskesi, imajı ne derseniz deyin. Ben “Beydaba dili” ile bir dedenin ya da ninenin torunlarına anlattığı gibi anlatacağım. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Hem zaten anlamak istemeyen birine ne anlatabilirsiniz ki. Hem de gözleri var görmüyorlarsa, kulakları var duymuyorlarsa, kalpleri var hissetmiyorsa. Kalpleri mühürlenmişse, kafaları kiralanmışsa, onlara anlatsan da bir anlatmasan da!
Bize yaklaşık 1,5 yıldır aynı şeyler söyleniyor. Maske, Mesafe, Musluk. HES, aşı olacaksınız. DSÖ, FDA, Bill’in adamları ne derse o. Bunları söylemek için o kadar politika kurullarına, bilim kurullarına gerek yok, Bill’in kurulları ve kuralları yeter.. Bu zaten DSÖ’nün, bu CoVID dedikleri “biyolojik ajan” üretilirken planladıkları sloganlardan ibaret şeyler. Bu “Biyolojik savaş ajanı” üretilirken üretildi, bu PCR tanı kiti. Bunun ilacı ve aşısı da o günden planlandı, patentlendi. Üretim, pazarlama, dağıtım ve uygulama standartları belirlendi.
Farkında mısınız, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü on yıldır Coronavirüs grubu SARS, MERS, Domuz ve Kuş gribini on yıldır izliyor ve haftalık olarak raporluyordu. Ne oldu da bu CoVID ile birlikte bir anda bu izleme, raporlama, değerlendirme ve derecelendirme faaliyetlerine son verildi. Bu sorunun bir cevabı var mı?
Yıllardır aşı yapmaktan söz ediyoruz. Bir sürü çalışmalar yapıldı, arazi tahsisi yapıldı, ekipler oluşturuldu, bir türlü bu iş kotarılamadı da, şimdi nasıl oluyor da bu işler pata küte, dar ekipler tarafından olağanüstü hızla yapılabiliyor. Hani 1. Faz, 2. Faz, 3. Faz.. Hani 5-10 yıl gerekiyordu. Mevzuat engeli vardı. Tabi acil durum kolaylıkları. Bu gerekçe ile kendi ülkesinde bile kullanılmayan, faz çalışmaları yapılmamış bir aşıyı getirip uygulamaya başladınız bile.
Bu mikropla ilgili 10 yıl öncesinden sinema filmleri, çizgi filmler bu olacakları nasıl bilmişler acaba? Yoksa bunlar daha önceden planlandı da, konjonktürel sebeplerle bu iş ertelendi mi? Yoksa kehanetle mi açıklayacak bu durumu bizim laik politikacılar ve Bill’in adamları.
Sahi niye kimse sormuyor, bu virüs Çin’de çıktı da, Çin nasıl bu virüsü yendi, hem de kendi aşısını kullanmadan. 1,5 milyar nüfusa sahip Çin’de 1,5 yılda açıklanan ölen insan sayısı hâlâ 10.000 bile değil. Çin’de vaka sayısı: 90.115, iyileşen: 85.321, vefat sayısı: 4.636.
Bunların da büyük çoğunluğu Hubei’de vaka sayısı 68.152, iyileşen 63.639, vefat 4512.. Diğer eyaletlere gelince; Guangdong’da ölüm 8, Heilongjiang’da 13, Zhejiang’da 1, Hebei’de 7, diğer eyaletlerde sıfır.
Siz bu yalana inanıyor musunuz? Çin’de başladı, fakat bu hastalık Çin’in diğer eyaletlerine bulaşmadı. Sokakta insanlar yürürken düşüp ölüyordu, ama sonra hiçbir şey kalmadı. Ama on binlerce km uzaklara bir anda yayıldı ve milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. 330 milyonluk ABD’de vaka sayısı 30 milyonu geçti, ölü sayısı 560 bin oldu.
Bize gelince vaka sayısı 3.120.000, iyileşen 2.900.000, vefat 30.619. Ben bu rakamların hiç birine inanmıyorum. Bir defa PCR testi yalan, yanlış! Dolayısı ile vaka sayısı “PCR Pozitif”ler üzerinden hesaplandığı için tüm dünyada yalan. Ölüm rakamları da yalan. “PCR pozitif” diye hastaneye girişi yapılan hastalar, kanser, şeker, astım, organ yetmezliği, Alzaymırdan ölüyor. Hepsinin üzerine CoVID etiketi yapıştırılıyor. Böylece olmayan bir salgın icat ediliyor.
Bu anlamda doğru düzgün bir sağlık, ölüm istatistiği yayınlanmıyor. Açıklanan veriler gerçeği yansıtmıyor. Gerçekten “varolan pandemi” ise “korku pandemisi”nden başka bir şey değil.
Bakın sosyal medyada, internette, konuyla ilgili gerçekler size ulaşmasın diye checking sistemleri kuruldu ve haberleşme sosyal ağlarda büyük ölçüde filtreleniyor. Yani minareyi çalmadan önce kılıfını hazırlamışlar. Dahası kendilerine, din, bilim, siyaset, bürokrasi, medya, STK, iş dünyası ve meslek örgütlerinden çok sayıda “yalancı şahid”i ayarlamışlar.
Bugün size, pandemi ile ilgili son haberi vereyim, ama bu konuya devam edeceğim..
Cevabını arayan soruları sıralayacağım.
CoVID ile ilgili PCR testi ile ilgili son bilgi şöyle: CoVID konusunda SARS CoV2 RNA varlığını belirlemeye yönelik olarak kullanılan PCR testleri sadece kalitatif yani pozitif/negatif sonuç vermektedir. Doğru bir sonuç için kantitatif yani virüse ait RNA viral yük miktarını rakamsal olarak (IU/mL) belirleyen ve sonuç veren kit geliştirilerek kullanılması şart.
Biliyorsunuz daha önce döngü olayını anlattık. Bu tartışma Tanzanya Cumhurbaşkanının hayatına mal oldu. Bu test sonuçlarının doğru olmadığını zaten başından beri söylüyoruz. Bu test cihazı yanlış, hileli, bu kirli olayın bir parçası.
Şimdi elimizde yeni bir kanıt daha var. Kantitatif PCR sonuçlarının yorumlanmasında, kategorize edilmesinde, hasta takibinde ve antiviral tedaviye cevabın izlenmesinde bu konu zorunludur. Kantitatif PCR test sonuçları ile hastalara ait klinik bilgiler arasında korelasyon çalışmaları yapılarak, SARS CoV2 RNA için iki kritik eşik değerin belirlenmesine acil ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu anlamda; 1- Enfektivite (bulaştırıcılık) dozu, 2- Hastalık meydana getirebilme dozu zorunludur.
Ancak bu iki kritik eşik değerin bilinmesi ile elde edilecek olan Kantitatif PCR sonuçları kategorize edilerek farklı anlamlarda, klinik bilgiler ile birlikte değerlendirilerek yorumlanması mümkün olacaktır.
Kalitatif PCR testi ile; SARS CoV2 RNA viral yük değerleri 200 IU/mL ile 2.000.000 IU/mL ve aradaki farklı değerlerin tamamına aynı sonuç verilmekte ve farklı kategorilere ayırarak farklı yorumlar yapmak mümkün olmamaktadır.
Bu anlattıklarımı bizim 5gvirusnes’in bağımsız bilim kurulundaki akademisyenler de teyit ediyor.
Daha anlatacağım, söyleyeceğim, soracağım çok şey var.
Zaman zaman bu konuya tekrar döneceğim.
Selam ve dua ile.
TESADÜFE BAK😏 Bakin Türkiye´de kimler Selanik göçmeni – şaşacaksınız!
10. Feb. 2021
CHPLaikSelanik
TESADÜFE BAK😏
▪️Muharrem İnce
Selanik göçmeni
▪️ Meral Akşener
Selanik göçmeni
İsmet İnönü annesi
Selanik göçmeni
▪️ Ahmet Kenan Evren
Selanik göçmeni
▪️ Ahmet Nejdet Sezer
Selanik göçmeni
▪️ Mehmet İlker Başbuğ
Selanik göçmeni
▪️ İsmail Hakkı Karadayı
Selanik göçmeni
▪️ Çevik Bir
Selanik göçmeni
▪️ Sabiha Gökçen
Selanik göçmeni
▪️ Tahsin Yazıcı
Selanik göçmeni
▪️ Ali Fethi Okyar
Selanik göçmeni
▪️ İbrahim Refet Bele
Selanik göçmeni
▪️ Kazım Özalp
Selanik göçmeni
▪️ Necdet Menzir
Selanik göçmeni
▪️ Ertuğrul Yalçınbayır
Selanik göçmeni
▪️ Lütfullah Kayalar
Selanik göçmeni
▪️ Hilmi Tunalı
Selanik göçmeni
▪️ Hüsamettin Cindoruk
Selanik göçmeni
▪️ Mehmet Ağarın eşi Emel Ağar Selanik göçmeni
▪️ Nazım Hikmet Ran
Selanik göçmeni
Polonya Asıllı
▪️ Cavit Çağlar
Selanik göçmeni
▪️ Cem Uzan
Selanik göçmeni
▪️ Hasan Tahsin
Selanik göçmeni
▪️ Uğur Dündar
Selanik göçmeni
▪️ Yılmaz Özdil
Selanik göçmeni
▪️ Ertuğrul Özkök
Selanik göçmeni
▪️ Ali Kırca
Selanik göçmeni
▪️ M. Ali Birand
Selanik göçmeni
▪️ İlhan Selçuk
Selanik göçmeni
▪️ Emin Çölaşan
Selanik göçmeni
▪️ Doğan hızlan
Selanik göçmeni
▪️ Sezen Aksu
Selanik göçmeni
▪️ Haluk Bilginer
Selanik göçmeni
▪️ Azra Akın
Selanik göçmeni
▪️ Sertap Erener
Selanik göçmeni
▪️ Hadise
Selanik göçmeni
(Belçika kütüklü)
vs vs vs vs
OSMANLI döneminde Selanik yahudi toplanma merkeziydi.
Bunların çoğu CHP li.
TESADÜF mü? 🤔
Bir Kemalist ile asla fikri bir şey tartışmayın ben o hatayı yaptim sonuc Ahlaksızlıkları ile Şeytanı bile solda sıfır bıraktırır..Kemalizm böyle bir şey...
#MüslümanKemalistOlamaz
Yahudileri Hahamlar,
Hristiyanları Papa,
Budistleri Dalaylama temsil ederken
97 senedir Müslümanları Temsil Eden Bir #Halife yok..
Halife Vahdettin Han sadece dua istedi diye
Hindistan Hilafet Komitesi,
İstiklâl Harbi için tam 15 kez yardım parası gönderdi..
O makam dolmalı.!
60 senede 2 İslam ülkesi bir araya gelip İsrail'e kafa tutamazken..
24 saatte 7 İslam ülkesi Katar'a karşı bir araya geliyorsa..
Siyonizmi hafife alma!!!
“Eyyy keMAListler Türkiyelileri kandırabilirsiniz ama Amlanyadakileri kandırmak kolay değil Paganist Antik'acı Gavurlar Cumhuriyeti kurdular bakın Almanyada Quadriga denen 4 Atlı greek-romen kültürü Asla Türk degillerdi-ne Türk kültürü varsa yok ettiler ve bunlara İNKİLAB dediler”
olmasaydi olmazdik ?
olmasaydi daha iyi olurduk
Lozan ölüm fermanımızdı! Bu ülke dışardan değil, laikleştirilerek içerden ele geçirildi. Bunu göremeyen ya salaktır ya da asalak!
İyi partililer siyah önlük giyip and okuyor.
CHPliler ise PKK marşıyla saygı duruşuna kalkıyor.
Hdpliler de istiklal marşını okumuyor.
Bu üçünü bir araya getiren küresel güç için sağ-sol, Türk Kürt, Alevi-Sünni yok, ihanet kimden gelse de toplayıp aynı potada eritiyorlar..
Osmanlı da müsadere sistemi vardı.
Bir yolsuzluğa adı karışan kamu görevlisinin tüm mal varlığına el konurdu.
Bu sistemi incelemek lazım.
Mustafa Güldağı
@mustafa_guldag
Ülkede büyük bir kesim hayatın her alanında "sekülerleşerek" aydınlanıp çağdaşlaştığını sanıyor.
*
Ülkede büyük bir kesim de "şekilciliği" benimseyerek daha çok dindarlaştığını sanıyor.
*
Asıl ürpertici olan "Atatürk ve din" kullanılarak kandırılmaya hazır milyonların olması.
Original (Türkisch) übersetzt von
Ein großer Teil des Landes glaubt, dass jeder Aspekt des Lebens durch "Säkularisierung" aufgeklärt und modernisiert wird.
* *
Osmanlı Bankası’nın Galata şubesinin müdürü ve Robert Koleji mezunu Berc Keresteciyan, Cumhuriyet kurulduktan sonra Mustafa Kamal’ın kendisine verdiği “Türker” soyadını alarak ömründe bir defa bile gitmediği görmediği Afyon’dan mebus seçildi..
Osmanlı Bankası’nın Galata şubesinin müdürü ve Robert Koleji mezunu Berc Keresteciyan, Cumhuriyet kurulduktan sonra Mustafa Kamal’ın kendisine verdiği “Türker” soyadını alarak ömründe bir defa bile gitmediği görmediği Afyon’dan mebus seçildi..
Original (Türkisch) übersetzt von
Türkiyede'ki fanatik gerici radikal atatürk'cü Teröristler
Bir Chp Atasözü der ki..
-Hükümet olup Milletin kahrını çekeceğine, Muhalefet ol Millet senin kahrını çeksin..!
CHP Kadını savunur
Başörtülüyü görene kadar.
İnsanı savunur
Müslümanı görene kadar.
Ahlakı savunur
İ*neyi görene kadar.Grinsendes Gesicht
Düşmanın güçlü yanı sinsi olması ve iyi gizlenmesidir.
Biz ise fazla merhametliyiz !
Andımız için ortalığı ayağa kaldıranlar ; hiçbir milli projeden yana olmadılar..
- Türk'mü değilsiniz
- Doğrumu değilsiniz
- Çalışkan mı değilsiniz
Diejenigen, die sich für unseren Eid erheben; Sie haben keine nationalen Projekte unterstützt.
- Bist du nicht türkisch?
- Du hast nicht recht
- Bist du nicht fleißig
Ömer Mollaahmetoğlu
Günümüzün cumhuriyet çi ilerici çağdaş yopaz laiklerine sorsan?
Neden heykel yaparsınız dersen?
Tapındığımız derler
*
Neden hep sarhoş sunuz?
İlericiyiz derler
*
Neden hep cıplak sınız?
Çağdaş yobazız derler
*
Cettiniz kimdir dersin?
Maymundan geldik defler
*
İman 'a davet edsen?
Bizler laik'iz derler
*
Batılılar kimdir dersen?
Sahibimizdir derler
*
Sapıklık yapma dersin?
Lgbt liyiz deler
*
Hırsız olmayın dersin?
Bizim işimiz derler
*
Hain olmayın dersin?
Çipiliyedimiz derler
*
Ahiriniz kimdir dersen?
Olmasaydı olmazdık derler
*
3. Selim kimdir dersen?
Fatihin babası derler
*
Seyit rıza kimdir dersen?
Oda bir insan derler
*
İnsan deyilsiniz dersen?
Nasıl anladın derler
*
Ahlaklı olun dersen?
Bulamadık ki derler
*
Paçalarınızdan damlayan nedir sorsan ?
Medeniyet dir derler
*
BİZİM ORALARDA BU TİP LERE?
EŞEK OĞLU EŞSEK DERLER??????
Belgelerle Gerçek Tarih
Atatürk’ü Tanrılaştırma Temayülü
atatürk heykeli kemal heykeli tanrilastirma***
M. Kemal Atatürk tenkid edildiğinde neredeyse bütün Atatürkçüler, kendilerine ezberletilen yanlışların etkisiyle küfür ve hakaret içeren sözlerle saldırıyorlar. Çünkü M. Kemal’i mekteplerde “insan üstü” bir varlık olarak tanıdılar… Mütemadiyen Atatürk şiirleri okudular, resmi dairelerde Atatürk resimleri, meydanlarda Atatürk heykelleri, stadyumlarda Atatürk posterleri gördüler, televizyonda Atatürk meddahlarını izlediler. Nerede anlamlı bir söz varsa, ona ait olmasa bile altında “Kemal Atatürk” imzası gördüler. M. Kemal’in yaptıklarını hiç sorgulayamadılar, hiç eleştiremediler, şüpheyle bakmaya fırsatları dahi olmadı. Nereye baksalar hep Atatürk’ü gördüler. Atatürk, Atatürk, Atatürk… Böyle bir ortamda yetişen bir insanın Atatürk konusunda sağlıklı bir değerlendirme yapabilmesine imkan var mı? Bu beyin yıkama seanslarından beyni hasar görmemiş olanların sayısı maalesef çok azdır. Bu da yetmezmiş gibi, bir de “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkardılar. Siz hiç dünyada kendi milletine karşı korunan bir lider gördünüz mü? Bir şeyler saklanıyor ki koruma altına alıyorlar. Peki…
Kurt Boğan
Osmanli Katliam yapmadi ama lanet bizansli greekiler pelepones moro yarim adasinda 70. bin Türkü katlettiler aramizdaki fark bu. batsin bu demokrasi denen lanet sistem,benim devltimde Kellesi gitmisti bu atatürkcü yorgonun. inanmayan twittere baksin.
Şu anda dünyaya Osmanlı medeniyeti hâkim olsaydı durum bu halden kesinlikle daha iyi olurdu. Bu kadar insan ölmezdi, bu kadar insan aç kalmazdı, bu kadar insan yollarda telef olmazdı; ozon tabakası delinmiş olmazdı, bu dünya taşlaşmak riskiyle karşı karşıya kalmazdı.
https://twitter.com/i/status/1374760420385431557
MASKELERİ DÜŞTÜ..!
Kemalist Terör Örgütü Ketö,
Fetullahçı Terör Örgütü Fetö
ve hiristiyan-zerdüst pKaKa
ikizdirler
Tayyip Erdoğan'ın bu ülkedeki en büyük icraati, Osmanlı'nın yıkılmasına çok az kala, Startı verilip...
bir buçuk asırdır aralıksız devam eden maskeli baloya son vermesi...
Ve tüm maskeleri düşürmesidir..
❗Bizler Türkiye'nin bağımsız ve özgür bir ülke olmadığını..
❗CHP'nin bir parti olmadığını...
❗Sanatçıların sanatçı olmadığını..
❗Gazetecilerin gazeteci olmadığını..
❗Bilim adamlarının bilim adamı olmadığını..
❗Tam bir asır boyunca ülkemizi, Türklerin değil... Selanik'ten ve Bulgaristan'dan şurdan buradan ülkemize göçen Sabetayist Yahudi göçmenlerin yönettiğini...
❗ Daha düne kadar Ülkenin en kıdemli mevkilerinde ve yönetim mekanizmalarında bu Sabetayist göçmenlerin görevlendirildiğini..
❗Eğitim sistemimizin Yahudilerin elinde olduğunu...
❗Bu ülkede belli mevkilerde görev almanın başarıya değil... aile kütüğüne bağlı olduğunu...
❗Milli bayram diye bize kutlattırılan bayramların Avrupa ülkelerinde kutlanmadığını... bu türden bayramların sadece Müslüman olan ülkelerde birilerini ve bir sistemi bize şirin göstermek adına kutlattırıldığını..
❗Eğitim sistemimizde bizlere üretim değil tüketim toplumu olmayı aşıladıklarını...
❗Bize raflarda tükettirdikleri ürünlerin tamamının kimyasal olduğunu..
❗Raflardaki ürünleri üreten ve sağlığımızı bozan firmalarla... sağlığımızı güya düzeltmek için kurulan ilaç firmalarının aynı siyonist yapının firmaları olduğunu...
❗Paramızın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Merkez Bankası değil;
#Türkiye #Cumhuriyet #Merkez #Bankası yazdığını...
Ve bizim milli bankamız olarak bildiğimiz Merkez Bankası'nın aslında hiçbir zaman bize ait olmadığını...
Üç tane daha siyonist ortağının daha olduğunu...
❗Sanayimizin bu güne kadar tamamının Yahudilere ve hıristiyanlara bağlı olduğunu...
❗Türkiyenin şimdiye kadar üretim değil...Distribitör ve antrepo ülkesi olduğunu...
❗Ordumuzun ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın, dönme siyonist Yahudilerin ve Gizli din taşıyan İngilizlerin İstilası altında olduğunu..
❗Kanunlarımızın İsviçre'ye.. Harflerimizin Latin ülkelerine..Kılık kıyafetlerimizin batılı ülkelere ait olduğunu...
❗Harf inkılabının çağdaşlaşma adına değil... tarihimizle bağımızı koparmak için yapıldığını..
❗Deniz kenarlarında ve en kallavi mekanlarda, zengin olanların değil, *Gizli din taşıyan;* sabataist yahudi ve ermenilerin yaşadığını...
❗Medya sistemimizin tamamen siyonist Yahudilerin güdümünde olduğunu..
❗Sanatçı, gazeteci, veya medyatik olmak için... ve bu işten para kazanmak için mutlaka ve mutlaka siyonist Yahudilerin kurduğu sistemin yöneticilerine belli sözler verilmesi gerektiğini...Aksi takdirde.. ne kadar başarılı olursanız olun... sizin medyayı kullanmanıza izin verilmediğini...
❗ Milli Derneklerimizi ve vakıflarımızı taklid eden, içlerine sızmaya çalışan; Siyonist Yahudi, Evangelist ve Gizli din taşıyanların da binlerle dernek ve vakıf kurduklarını; yurt içi ve dışında, İslâm coğrafyasında, hemen sınır ötesinde, içinde; FETÖ, PKK, PYD gibi legal illegal, terör yapıları ile memleketi istila etmekte olduğunu...
❗Bu ülkenin imana değer veren insanlarının yalan ile kandırıldığını anlayan *gizli din taşıyanlar* ın, nasıl fırıldak gibi döndüklerini..
O dinden bu dine, bu dinden öbürüne...
Evlerinin üstünü cami, altını nasıl sinagog, kilise yaptıklarını...
❗Yani Ahmet'in Ahmet olmadığını.. Mehmet'in Mehmet olmadığını, hep iki, üç isim taşıdıklarını...
Ayşe'nin Ayşe Fatma'nın Fatma olmadığını.. Bizler Erdoğan'dan sonra öğrendik...
Yani anlayacağınız Erdoğan sadece bu ülkenin Başkanı değildir..
Aynı zamanda MASKELERİ DÜŞÜREN ADAMI'dır..
Bu yüzden Erdoğan'a DİKTATÖR diyorlar.. ve onun gitmesini istiyorlar...
Tıpkı kendilerine baş kaldıran
Menderes'e...
Özal'a... Kaddafi'ye...
İdi Amin'e ...
...
dedikleri gibi...
Çünkü onların ilmek ilmek işlediği, kurduğu düzeni yerle yeksân etti...
peki bunu tek başına mı yaptı..?
Tabii ki hayır...
milletimiz..
milli derin devletimiz..
Menderes..
Özal..
Erbakan...
Erdoğan..
Bahçeli..
Milli ve yerli siyasetçilerimiz hep beraber bu İşi başardık...
Ve asra yemin olsun ki, bu saatten sonra çark etmek gibi bir niyetimiz yok...
O'nu bu Kutlu yolda yalnız bırakmak, ülkeye ihanettir...
İhanet edenlerden olmayacağız...
BU KADAR NET...
Muhsin Yazıcıoğlu 2 bin yıllık Türk Gizli Teşkilatı'nın bir askeriydi.
TÜRK istihbaratı tarafından rus istihbaratına ajan olarak sızdırılan istihbaratçı, TÜRK DEVLET'ine çalıştığı deşifre olunca rus ajanları tarafından İstanbul'da şehit edilir. Ajanı'nın üzerinden Muhsin Yazıcıoğlu'na verilmek üzere çok gizli bazı istihbarat belgeleri ve #MuhsinKomutan'ın şahsına verilmek üzere bir mektup çıkmıştı. İstihbarat bilgileri hakkında #MİT bir bilgi vermese de, şehit edilen istihbaratçının, Muhsin Yazıcıoğlu'na yazdığı mektubu paylaşmakta sakınca görmediler.
Mektupta burada paylaşabileceğimiz özet olarak şunlar yazılmaktaydı;
"Çok değerli #MuhsinBaşkan'ım,
Sizin ile aynı davaya hizmet etmek, operasyona gitmeķ zalimlere katillere kurşun sıkmak, bu dava yolunda nasip olursa inşallah şehid olmak benim için bir şereftir.
ingilizlerin ülkemizi yönettiği karar odasına ilk kurşunu sıkmak bize nasip olmuştu. ingiliz ajanlarının elindeki köy görünümlü istıhbarat üssüne operasyon yaptığımızda #EşrefBitlis'in helikopterle bize desteğe gelmesi ve o gün toprağın altına kendini gömmüş altına saklanıp ingilizlerin karşısına aniden çıkan askerlerimiz, o günü unutamıyordum efendim.
Hatırlar mısınız? sırpların Bosna'da boşnaklara silahlarla saldırdığını katliam yaptıklarını duyduğunuzda bosnaya para ve silah götürmek için #NecmeddinErbakan ile irtibata geçmiştiniz. Gelen silahları helikoptere yüklemiştik. Helikopter pilotuna Bosna'ya gideceğimizi söylediğinizde, pilot; "o bölgeye gidemeyiz gidersek bizi %90 havada vururlar" demişti. Sizde belinizden çıkardığınız silâhınızı pilotun kafasına dayayıp "gidersek belki %90 havada ölürüz ama gitmezsek %100 ölürsün" demiştiniz. Ve Bosna'ya götürebildiğimiz silahları götürmüş indiğimiz köyü teşkilatlandırıp köylülerle birlikte sırplarla savaşıp o köyü sırplardan kurtarmıştık. #Aliyaİzzetbegoviç sizi alnınızdan öpmüş "Türk'ün evladı hoş geldin" demişti.
Sizinle birlikte #DevletEbedMüddet için savaşmak sizin askeriniz olmak benim için şereftir komutanım" yazıyordu.
#NecmeddinErbakan gizli ödenek ile Bosna Hersek lideri Aliyaİzzetbegoviç'e silah almaları için para göndermiş ve #Erbakan bu para yüzünden gün gelecek kayıp trilyon davası olarak tarihe geçecek ve paranın hesabını veremediği için hapis cezası alacaktı.
Görüyoruzki MuhsinYazıcıoğlu, Necmeddin Erbakan ve #RecepTayyipErdoğan ve #DevletBahçeli sıradan siyasetçiler değillerdi.
#MillîİstihbaratTeşkilatı üzerinde bir istihbarata sahip olan Muhsin Yazıcıoğlu'nu ve isimsiz kahramanları rahmetle anıyoruz.
#SelmanKayabaşı ☝🏻☝🏻☝🏻🇹🇷🇹🇷🇹🇷 Tuğrul Arslanoğlu
Resmi Tarihler'in Yazamadığı gerçek (zion katır birliği) !!!!!!
İsrail Ordusu "Çanakkale'de" Kuruldu.Çanakkale’yi geçmek isteyenlerin amacının İstanbul’u Müslümanlardan geri almak olduğundan zerre şüphemiz yok.
"Çanakkale geçilmedi" ama İstanbul işgal edildi öyle mi?
Bir başka ilginçlik ise İstanbul’un kurtuluşunun hiç kutlanmamış olması.İngilizler İstanbul’u işgal etmediler mi? Ettiler.
Peki, İstanbul’a nasıl ulaştılar ve biz İstanbul’u İngilizlerden nasıl geri aldık? Savaşmadan aldığımıza göre neyin karşılığında? “Çanakkale Savaşı’nda Siyonistler” eseri, İrlandalı Yarbay J. H. Patterson’un hatıralarından oluşuyor. Yarbay Patterson, Gelibolu Harekâtında Zion Mule Corps (ZMC) yani Sion Katır Birliği Komutanı olarak görev yapmış bir subay.Patterson, Yahudi ve Siyonist değil ancak Müslümanlardan nefret eden, İstanbulun geri alınması gerektiğine inanan Yahudilere adeta tapan biri.
Hatırat, Gelibolu Harekâtında Zion Mule Corps(ZMC Sion Katır Birliği) komutanı olarak görev yapan İrlandalı Yarbay JH.Patterson’un anıları.
Yahudiler, 2 bin sene aradan sonra ilk savaşlarını Çanakkale'de yaptılar. Yahudi dünyası ile aramızda tarih boyunca hiçbir silâhlı karşılaşma olmadığını yazıp söyleyenlerin gözüne gözüne sokmak için hatırlatılır.
Siyon Katır Bölüğü.!!
Mehmetçik kan ve ateş içerisinde vatanını savunurken, karşısındaki müttefik güçler arasında tuhaf bir birlik de vardı: Siyon Katır Bölüğü.!
Bölüklerin kuruculuğunu Joseph Trumpeldor ve Ze’ev Jabotinsky adında iki Rus Yahudi’si yaptı.
Filistin’e gitmiş, Cemal Paşa tarafından kovulunca Mısır’a geçmişler ve hızlı birer Siyonist olmuşlardı.Birinci Dünya Savaşının çıkması üzerine İngilizler’e, bir Yahudi askerî birliği teşkil edip, birliğin Türkler’e karşı savaşmasını önce geri çevrildi, sonra kabul edildi.
1915 Mart’ında kurulan ve Yarbay John Patterson’un kumandasına verilen birlik, 17 Nisan’da gemilerle Çanakkale’ye gönderildi.İngilizler, Siyon Katır Bölüğü’nü 1916 Mayıs’ının sonunda Çanakkale’den Filistin’e gönderip General Allenby’nin emrine verdiler.Birliğin adı “Yahudi Lejyonu” oldu, dünyanın dört bir tarafından Yahudi gönüllüler topladı ve Allenby’nin yine bize karşı başlattığı harekâta katıldılar.
Çanakkale’deki Yahudi Katır Bölüğü Yahudiler, Roma ordularının Milât'tan Sonra 70’te Kudüs’ü yerle bir etmeleri üzerine Bir orduya sahip olamamışlardı. Çanakkale’ye gönderilen birlik, askerlerinin sayısının az olmasına rağmen, aradan geçen yaklaşık 2 bin sene boyunca kurulan ilk Yahudi ordusu idi ve Yahudiler, 2 bin sene aradan sonra ilk savaşlarını bize karşı yapıyorlardı..Güney Afrika’daki Boer Savaşı’ndan Çanakkale Savaşı’na kadar çok sayıda savaşa katılmış olan, savaşı bir zevk ve romantizm olarak görebilecek kadar gözü dönmüş bir yarbay olan Patterson’ın kitabında yer alıyor.
İstanbul’un düşürülmesini ‘tarihin akışını yeniden değiştirecek destansı bir olay’ olarak düşleyen ve işgalin bu yüzden yapıldığını belirten yazar, 1947’de ölür. Kendisinden altı hafta sonra ölen karısı ile birlikte yakılır ve külleri Filistin topraklarına serpilir.Cephede Osmanlı’ya karşı savaşan “Siyon Katır Bölüğü” askerlerinin arasında ilginç isimler İsrail’in ilk başbakanı olacak olan David Ben Gurion, 1967’deki 6 Gün Savaşı sırasında İsrail Başbakanı olan Levy Eskhol, yine İsrail
Cumhurbaşkanlarından
Yitzhak Ben Zvi de vardır.Siyonistlerin, Çanakkale Savaşında örgütlenmesini sağlayan Ze’ev Jabotinsky “Savaşmak açısından Gelibolu’ya gidiş, Siyonizm’e yepyeni ufuklar açmıştır” şeklinde itiraf etmiştir..Ze’ev Jabotinsky’in bir başka itirafı da, Mete Tuncoku’nun Türk Tarih Kurumu’ndan çıkan “Çanakkale 1915 Buzdağının Altı” kitabında şu şekilde yer alır: Eğer biz 2 Kasım 1917’de Balfour Bildirisi ile Filistin’de yurt edinme sözü aldıksa, buna ulaşan yol Gelibolu’dan geçmiştir.Bugün dünyanın en büyük servetine sahip aile İmparatorluğunu kuran büyükbaba ‘Mayer Amschel Rothschild’in, Osmanlı’nın dağılmasıyla, Filistin topraklarının en verimli yerlerinin Siyonist Yahudilerin eline geçmesini sağlamak için 2 milyon Sterlinlik bir fon tahsis etmiştir.Kontrolü altındaki İngiliz Hükümetine baskı uygulayarak, Balfour Deklerasyonu'nu yayınlattığını, bununla da yetinmeyip Hitler'i finanse ederek, zehirli gaz sağlandığını ve bu sayede Filistin topraklarına gitmek istemeyen fakir Yahudilerin katledilmesine teşvik edilmiştir.Osmanlının hiçbir savaşını övmeyen resmi tarih kitaplarımızın, Çanakkale Savaşını MustafaKamal'a bağlaması anlaşılabilir birşey değil fakat Siyonistlerden tek kelimeyle bile olsa bahsetmemesi bir kast'ın sebebidir.ZMC, Mart 1915 sonunda GeliboluCephesi'ne gitmek üzere İskenderiye'den ayrılırken yapılan törende, Başhaham La Pergola Komutan Yarbay Patterson'u Yahudilerin çıkış efsanesini yeniden yaşatacak, İsrailoğulları'nı Mısır'dan Filistin'e ulaştıracak II.Musa olarak ilan etmişti.Patterson, Gelibolu'dan sonra Filistin'de de İngiliz ordusunun Yahudi birliklerin içerisinde İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, 1967'de Araplarla yapılan 6 Gün Savaşı sırasında İsrail Başbakanı Levy Eskhol, İsrail Cumhurbaşkanlarından Yitzhak Ben Zvi de görev almıştır.Yine bu birliklerdeki birçok Yahudi asker, İngiliz mandası döneminde Araplara ve İngiliz yönetimine karşı çarpışan Haganah adlı paramiliter örgütün çekirdeğini oluşturmuştur..Dönemin Siyonist liderlerinin çoğu ile tanışıklığı olan Patterson'un, en yakın dostlarından birisi de şimdiki İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun babası Cornell Üniversitesi Tarih Profesörlerinden Ben Zion Netanyahu'dur
#KonstantinMüftüsü
Necasetten yasa kalktı
taharet alın mor ittifaklar!!!!
İstanbulSözleşmesi kaldırıldı diye ne kadar çok bilmiş kadın varsa kadın hakları diye duyar kasıyor.Oysa bunlar,
1.5 yıldır çocukları PKK tarafından dağa kaçırılmış Diyarbakır Annelerinin kadın haklarından hiç bahsetmediler.
Gelelim bu günden sonrasına;
Bu günden itibaren yapılan kadın haberleri 5 ise 10, ise yüz yapılacak... Bunlar zamanın'da "Elletirim,Belletirim,Dilletirim" diyen müptezeller. Bunlar istanbul sözleşmesi geri gelsin diye kiralık katil tutup kadın dahi öldürtürller...Çünkü mesele kadın değil cinsiyet eşitliği adı altın'da feminizm şakşakçılığı yaparak kara para aklamak,ve kadınları kullanmak ...
Saflarımızı kadınlarımız ile sıklaştıralım...
Zillet ittifakı kudum kudum kudursun...
O OLMASAYDI !!!!!!!
O olmasaydı; Filistin düşmez,
İslam coğrafyası yanmaz,
Çanakkale'de 57. Alay'ın tamamı yok olmaz,
İzmir'de 250 bin Yahudi vatandaşlığı asla almazdı.
"Evet o olmasay'dı"
5816 mağdurları olmazdı.
Şimdi soru şu !; Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü????
Not /hakaret içeriki yorum yapılmasın....
#KonstantinMüftüsü
Üstad Kadir Mısıroğlu, insan oğluna ahir zamanda gelen bir hoca idir. Büyük kalabalıkların icat ettiği sahte kahramanları, etkin ve azgın azınlığın ideolocyalarını reddetti, onların ilahlarının önünde eğilmedi, Kelime-i tevhidin birinci yani Allah'tan başka bütün ilahları reddetme faslını sadece diliyle değil hayatıyla da söyledi. Gençliğe, mektep sıralarında kendilerine kahraman olarak gösterilenlerin gerçekte ruh kökümüze kasteden ve tecavüz eden insanlar olduklarını anlattı. "Uydum kalabalığa" diyenler, kalabalıktaki hevayı sarhoş bir şuursuzlukluk içinde din edinenelerin ezberlerini bozan bu kahraman karşısında şiddetli bir deprem etkisi ile sarsıldı. 'Ne diyor bu adam?' diyecek kadar bir tahkik cehdi göstermeyenler, "Susturun bu meczubu" diye tahkir, tezyif dolu cümleler kurdu.
Yakın tarihi sahte kahramanlarla dolu olan milletimizin %70 civarı ekseriyetle Üstad'ın söylediklerine inansa da "Şimdi keyfimizi kaçırmanın zamanı mı?” diyen okumuşların sayısı da küçümsenmeyecek orandaydı. Çoğunluğun "an'ı yaşama derdine meftun olduğu bir zamanda yarınların sancısını çekenler garip kalmaya , yetim kalmaya ,ruhsuz gibi yaşamaya hatta yalnızlaşamaya mahkumdur. O, Ümmetin selameti için hürriyet dahil sahip olduğu her şeyi feda edecek bir iradeyle meydan yerine çıktı ve yalnızlığına bakmadan bunun gereğini layıkı ile yaptı.
Peki bizler ne yaptık !
Peki bu yazı'yı okuyan sen ne yaptın !!!
Sahiden ne yaptık???
"Bede’tü bi bismillahi rûhî bihihtedet İlâ keşfi esrârin
bi bâtınihintavet"
Sakın Ümitsiz olmayın..!
İstikbal İslam'a gebedir küfür halatının kopacak tek ve cılız bir lifi kaldı. Onun beklediği Son Darbe'de gecikmeyecektir. Buna zemin hazırlayan ;Tayyip Erdoğan'ın açtığı "ilayi kelimetullah" sancağı ve "Devlet bahçeli'nin" açtığı kızıl elma sancağı ile Ruh bulacak, İslam'a "Turan" ruhu üflenecek ..
Sakın ha Unutmayın, Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihân diyorken hiç şaka yapmıyorduk,Fıtrat değişiyor belki ama bu kan ,
yine o kandır!..
Hilafet i seniyye çok yakın'da
#KonstantinMüftüsü
Anası yavuklusuy'la tüp kuyruğunda tanışmış,
Dedesi bastonuna sarılarak maaş kuyruğunda kalp krizi geçirip ölmüş,
üstüne cenazesi hastanede rehin kalmış yetmemiş senet imzalatılmış veletler, çok fazla rahat kaldıkların'dan kalkmış devleti sahipsiz zağar gibi eleştiriyor! Son olarak dolar Euro yükseliyor Tayyip yüzünden diyorsunuz !
Şimdi soruyorum;
"Her türlü problemin müsebbipi olarak Tayyip gitsin diyenler !!!
"SİZ EVİNİZDE GEÇİM SIKINTISI YAŞADIĞINIZ'DA ,BABANIZI DEĞİŞİP ANANIZIN KOYNUNA'MI ATIYORSUNUZ???"
#KonstantinMüftüsü
#100YılımızıChp7
#40YılımızıPKKhdp7
CHP 100 yılımızı yedi.
HDP (PKK) 40 yılımızı yedi.
Rasûlullah ﷺ şöyle duâ ederdi:
“Allahım! Senin iznin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık. Yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
(Ebu Dâvûd, “Edeb”,110)
Harry Potter ataturq ve Maceralari, % 90 uydurma ve abartma sahte kahraman !
Chp= ataturq ve 40 Haramiler
100 senedir bayatlamis kokmus uydurma hikayelere inanan laikci KIRKIR'lar
ne dersiniz Harry Potter Hikayelerimi gercek yoksa MKA atatörkün kahraman Hikayelerimi ?
Cihadınız yok, gayretiniz yok, korku içindesiniz, ödleklik var, aman bir şey gelmesin, aman bir şey olmasın, akşamleyin sıcak çayımı içeyim, pijamamı giyeyim, televizyon seyredeyim derdiniz bu sizin.
Böyle müslümanlık mı olur?
Timurtaş Uçar Hocaefendi
#5816Kaldırılsın
, ich verbiete Ihnen zu kommentieren, bis Sie lernen, wie ein Mensch zu kommentieren.
EDEPTEN YOKSUN,
AHLAKİ ZAAFI OLAN VE HAKARETİ MESAJ GÖREN KENDİNİ BİLMEZLER DOLAYISIYLA HERKESE AÇIK TWEETİ YENİLEMEK ZORUNDA KALDIM.
SİZ EDEPTEN YOKSUNLAR İNSAN GİBİ YORUM YAPMAYI ÖĞRENİNCEYE KADAR SİZİ YORUM YAPMAKTAN YASAKLIYORUM.
Cihadınız yok, gayretiniz yok, korku içindesiniz, ödleklik var, aman bir şey gelmesin, aman bir şey olmasın, akşamleyin sıcak çayımı içeyim, pijamamı giyeyim, televizyon seyredeyim derdiniz bu sizin.
Böyle müslümanlık mı olur?
Timurtaş Uçar Hocaefendi
#5816Kaldırılsın
Harry Potter ataturq ve Maceralari, % 90 uydurma ve abartma sahte kahraman !
ne dersiniz Harry Potter Hikayelerimi gercek yoksa MKA atatörkün kahraman Hikayelerimi ?
Chp= ataturq ve 40 Haramiler
100 senedir bayatlamis kokmus uydurma hikayelere inanan laikci KIRKIR'lar
Tacizcilerin ve tecavüzcülerin kadın haklarını savunması kadar saçma bir şey yoktur dava adamlarına selam olsun
atatürk cumhuriyetinin çocukları
https://youtu.be/89ww_8P-26s
Gaziantep Eski
Cumhuriyet Başsavcı'sı
Sayın #ÜnelArık'tan
#ÖnemliBirTespit!
Aziz dostlarım,
Size bir hatıramı ve tespitimi anlatayım.
Dünyanın bazı büyük ülkelerinde ve büyük kentlerinde,bir elin parmak sayısı kadar 5 yıldızlı otellerde kaldım.
İstisnasız bütün bu otellerin hepsinin odalarında yatak başı komodin çekmecesinde bir tane Incil vardı,
Ingiltere’de İngilizce Incil,
Almanya’da Almanca İncil,
İtalya’da İtalyanca İncil vardı ve kitabın birinci sayfasının başında;
“Ey RAB,Konstantına'yI Bize İade Eyle, Yavrularımızı'da” yazıyordu.
Batı Avrupalıların unutamadığı iki tarihi olaydan #Konstantina'yı anladım da, yavruları ne idi ?
#Moskova'da Türklere yakın bir öğretim üyesi tarih profesörü ile ahbap oldum.
Kendisi dini inancı Ortodoks Hristiyan olan biriydi.
Bu İncil'de yazan son cümlenin ne anlama geldiğini sordum.
Samimi bir insan ve çok bilgili bilim adamıydı.
Beni kırmadı cevapladı.
Belki İstanbul’u kaybetmekten Hrıstiyan alemi bu kadar rahatsız değildi, ama Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan bu #Devşirme sistemi ile Hrıstiyan çocuklarının, en gürbüzlerini katırların sırtındaki sepetlere koyup, önce Çanakkale’ye, sonra da Bursa’ya götürdünüz ve sonra da orada sünnet ettirip, Müslüman yaptınız!...
Çabuk öğrenen ve beyni güçlü olan #Devşirme çocukları da #Enderuna’a yolladınız, orada okusun bilim öğrensinler diye. Pazusu güçlü ve kuvvetliyse, onları #YeniçeriOcağına'na gönderdiniz, İyi savaşmayı, iyi savunmayı öğrensin, sağlam bir asker olsun diye.
Sonra bir savaş zamanında o Yeniçerilere savaş meydanında #HristiyanlarıKırdırdınız ...“
Bu çok uzun bir sohbet oldu...
"Yahu üstat sen şimdi böyle söyleyince, aklıma başka bir şey geldi.
Bizim ülkemizdeki #FetöOlayı, bunun bir rövanşı mı yoksa?" dedim...
“Hah, ta kendisi“ dedi...
Gerçekten de 81 vilayetin en seçkin, gürbüz ve zeki çocuklarını seçmişlerdi, kendi kurdukları özel okullarda eğitmek için, sonra "Vay anasını..." dedim...
25 yaş ile 55 yaş arası bir Türk sosyal kuşağının yok edilişi, böyle büyük bir plan, böyle içten yıkıcı hesaplaşma, bir tarihi intikam almak planıymış meğerse...
50 sene geçse de tamir edilemez bir intikam planıymış!
#Fetö liderine Mezopotamya’nın son #Nemrut'u, Anadolu’nun ilk #Firavun'u diyordum, sözüm de hayli itibar görmüştü.
Dostlarım bu işe Firavun ve Nemrut’un aklı bile çok kısa kalırmış..!
ALLAH bize feraset ve basiret versin, bu tür tuzaklardan hepimizi korusun.
Emekli Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı #ÜnalArık....
Ülkenin yarısı PKK-FETÖ ve LGBT sevicilerine oy veriyorsa, bu devleti şer cephesine teslim etmemek için her Müslüman sorumluluk bilinciyle hareket etmeli... Ayrıştırmaya yönelik tuzaklara düşmemeli, uzatılan her zokayı yutmamalıdır. Devleti bir kaybedersek vay halimize
*
Ayasofya
Müslümanların çoğunlukta olduğu iddia edilen bir ülkede bir imamın ayet,hadis okumasından rahatsız olunuyorsa bu ülkenin çoğunluğunun hangi inanca sahip olduğunu sorgulamak gerekirZeigefinger nach oben
İslam dinin de nevroz Bayramı yoktur. Mecusiler gibi ateş ile işimiz yok.
Bizim Ramazan, Kurban ve Cuma dışında Bayramımız yoktur. Müslüman kimliği taşıyorsunuz yapmayın Allah aşkına..
Islam, diger dinlerin geleneklerinden beridir. Nitekim bununla ilgili de bir çok Hadis vardır. Hiristiyanların gelenegi olan noel'i kutlamadığımız gibi mecusilerin ateşi etrafında da aynı şekilde dans edip oynayamayız. Baharı elbette severiz ama usule, Müslümanlığa aykırı olmama şartı ile.. biz Müslümanız ve Müslüman diger dinlerin geleneklerinden uzaktır.
100 sene ingiliz ve yahudi propagandası TC. lilerin beyinlerini iyice sulandırmış
bunlar yalana tapıp
gerçeği inkar eden kefere olmuşlar TC deki atatürkce eğitimin kurbanları
bunlar dış gavurdan daha tehlikeli paganist laikci tıpkı o sahte kahramanları gibi !5816 kanunu
Millî Görüş'ün hayra motor şerre fren (ma'rufu emir münkeri nehiy) şiarı ile alakası olmayan Saadet Partisi kabuk yönetimi ve çapsız salako palyaço pelte YRP tağuti Kemalcı vesayet rejimi statükosunu savunuyor.
150 Jahre britische und lokale Hain-Propaganda haben das Gehirn der Türken gründlich verwässert
Dies sind die Opfer der atatürkistischen Bildung in der Republik Türkei.
Diese sind gefährlicher als ausländische heidnische Säkularisten
sie glauben es endlich - Dummkopf-Ignoranz
Bu ülkede kendi örf, âdet, kültür, inanç ve birikiminin hiçbir şeyi çözmeyeceğine inanıp, herşeyi Batı normları ile çözmeye çalışan "aşağılık psikolojisine" hapsedilmiş büyük bir sürü var.
Kendi değerlerinin ne kadar iyi çözümler sunduğu kasıtlı olarak öğretilmedi.
Bilmiyorlar.
In diesem Land gibt es sehr viele Menschen, die in der "Minderwertigkeitspsychologie" inhaftiert sind und glauben, dass ihre eigenen Bräuche, Kultur, Überzeugungen und Akkumulationen nichts lösen und versuchen, alles mit westlichen Normen zu lösen.
Wie gute Lösungen ihre eigenen Werte bieten, wurde nicht bewusst vermittelt.
Sie wissen es nicht.
Ben İngiliz değilim,
İngilizin şapkasını sevmem, ve giymem..
Ben Fransız değilim,
Fransızın laikliğinden bana ne..
Ben italyan değilim,
İtalya'nın modasından bana ne..
Ben Amerikalı değilim,
Amerika'nın materyalist yaşamından bana ne..
Ben Müslümanım Elhamdülillah..
#Sıra5816da
Hem bu milletin ekmeğini yediler..
Hem bu milletin başında hükmettiler..
Hem bu milleti fakir bıraktılar..
Hem bu millete zulmettiler..
Hem de bu millete, İngiliz kültürünü, ileri medeniyet diye dayattılar..
#KemalizmYargılansın
https://youtu.be/dPTxM9KSrjA
https://youtu.be/jr6-0a1_ZUs
https://youtu.be/g-KWSNyiVX4
https://youtu.be/RgkbwcT5FcE
https://youtu.be/ophAwRCRHik
https://youtu.be/nTclA7Jv4xE
Haykırış 1-6 kasetleri
https://youtu.be/JZA-CjjihWA
Osmanlıya düşman olan Chp neden Osmanlının Çanakkale Savaşına ilgi duyuyor? Osmanlının mesela Filistin-Suriye Cephesi savaşı da var ama ona ilgi duymuyor?
Bir patatesin yarısını (cips)7 tl'ye alınca zevk duyan, aynı patatesin bir kilosunu 2 tl'ye alınca isyan eden canlıya insan denir.
"Mü'minin hali ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mü'mine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayır olur."
Hz. Muhammed (sav)
(Müslim, Zühd,64)
Hilâfeti kaldırmış..
Kur'an harflerini yasaklamış..
Fesi, sarığı çarşafı men etmiş..
Alkolizmi teşvik etmiş..
İngiliz şapkası giymeyeni idam etmiş..
Camileri, Kuran kurslarını kapatmış..
Bu mu bizim atamız.?
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..
#KemalizmYargılansın
2023 seçimlerinde karşı karşıya gelecekler:
-Cumhur ittifakı
-Erdoğan düşmanları
Bu düşmanlık öyle bir boyut aldı ki sözde birbirleriyle tamamen zıt ideolojideki insanlar artık kol kola geziyor, "ülke batsın, bitsin ama Erdoğan gitsin" diyorlar.
Osman Gün
GcesttttetranStc pdosnmdsaunormsS 0o0c:20edo ·
HİÇ UNUTMAM YIL 2001 FİLANDI. BİR PAZAR GÜNÜ SABAH UYANDIM CANIM MÜTHİŞ BİR FRANSIZ PEYNİRİ İSTİYOR Kİ SORMA GİTSİN. HEMEN ATLARSIN UÇAĞA DOĞRU FRANSA. HEMEN BİR RESTORANTA GİRİP BOL PEYNİRLİ BİR KAHVALTI YAPTIM. SONRA HOTELDE BİRAZ DİNLENDİKTEN SONRA CANIM PİZZA ÇEKTİ DOĞRU İTALYA. ORADA KIZLAR FİLAN DA VARDI, ONLARA DA PİZZA ISMARLADIM TABİ Kİ CENTİLMEN BİR TÜRK GENCİ OLARAK. O ZAMANLAR BAŞTA ECEVİT VAR, MEMLEKET GÜL GÜLİSTAN, CEPTE YÜZBİNLİKLER, MİLYONLAR TOMARLA, PARA ÇOK YANİ. DEDİM Kİ EH ARTIK AKŞAM BALIĞI DA İSPANYA’DA YİYEYİM. ONDAN SONRA DOĞRU HOLLANDA. ALMANYA FİLAN DERKEN GECE SABAHA KADAR AVRUPAYI DOLAŞTIM. SONRA BİR GECE KULÜBÜNDE BENİ ÜNLÜ BİRİNE BENZETTİLER, GELEN SARILIYOR GİDEN ÖPÜYOR ŞAPUR ŞUPUR IPISLAK OLDUM. SONRA Bİ UYANDIM Kİ MEĞER ANNEM BENİ BİR TÜRLÜ UYANDIRAMAMIŞ YÜZÜME SU DÖKÜYORMUŞ😁😁
BEN UYANDIM TABİ AMA HALA O RÜYADAN UYANAMAYANLAR VAR. İYİ UYKULAR..😁😁
İnanılır gibi değil !
%36 oy alarak tek başına iktidar olmuş,herhangi bir terör yada ayrılıkçı bir eylemi olmayan partiyi gazete haberlerine dayanarak kapatma davası açılınca kararı alkışlayan muhalefet, HDP için açılan kapatma davasına karşı çıkıyor.
'ata'türk'ün bu resmî Anıtkabir'de 'ata'türk' e özel eşyalar bölümünde sergilenmektedir.
Bu resimin yanında o seccadeye bastığı ayakkabıları'da dâhilinde.
Atatürk Allah, Resulü ve islâm düşmanıydı.
Bu kadar net diyorum.
Burada verilen mesajı net tir.
"Dinî'nizi ayaklar altına alıyorum"
anlamını taşır.
Ayrıca Anıtkabir'de sergilenen bu resim haricinde Atatürk'ün başka resmî mi yoktu veya bulamamışlar'da bilhassa bu resimi sergiye koymuşlar?
Şimdi sorarım...
Ayakta kılınan Cenaze namazında ayakkabında necaset varsa Cenaze namazı dâhi kabul olmuyor iken, yerde kılınan namazlığın üstüne ayak yoluna dâhi gittiğiniz ayakkabı ile basılır mı?
Bu görüntünün ardından onlarca yıl sonra bu resimin benzerini seccade üstüne ayakkabısı ile basıp fotoğrafçıya poz verip resim çekilerek omurgasız bir şekilde duruş sergileyen bir vatan haini çıktı ortaya..
Onun adı da Vatan Haini Fetullah Gülen'dir.
Fakat gel gelelim birine Vatan haini diyebilir.. diğeri ne diyemezsiniz.
Malûm 5816 ile başınıza dert alırsınız.
İşte bizde bu sebepten "ata"türk'e hakaret etmiyoruz. Dinsiz İmansız Allahsiz Kitapsız Kâfir diyoruz.
#CEHENNEMEZUMERRA
Saygılar
Turgay Erduran
“Muhakeme yok: slogan.
İlk mektebe mi başladın:
Atatürk en büyük Türk.
Atatürk en büyük türk. Manyaklaşırsın.
Muhakemeli adam istemiyorlar,muhakemeli adam itiraz eder.
Koyun gibi olsun,nereye iterse oraya gitsin.Sistemin ruhu budur.”
Üstad Kadir Mısıroğlu
https://www.youtube.com/watch?v=y8Or8MrGf0o
Filmin icinde kendimi yaptim bir de Reisimizi Filmde oynuyor kursun elinde olan ve kursunlar üzerime gelen Benim ve Aynen fimldeki gibi 5816 kanunuylan aynen kendimi ögle hissediyorum Bu yalancinin kanunuylan yatsiya kadar gidermis artik dogrular acik olsun.
Paylaşmak yasak Atatürk Kanuni var 5816 sesini ayarladim bu version.
Paylasmak yasak 5816 kanuna karşı doğrular.Masonlarin Devleti
https://www.facebook.com/aktepe.hidayet/videos/3763878273657642/
Atatürk 5816 Kanunu niye Atatürk koruyor adam ölmüş hala müslümana vuruyor hala bizi kovaliyor Cami yasaklaniyor Adam gebermis kimi koruyor.
Tüm Türkiye Projelerine Engel oluyorlar gercek dini Kabala Atatürkün eşcinsel Maske giyip vuran vurana. Atatürk size Mason dinini anlatmamis utanmis sizi dinsiz birakmis kendi dini vardi ve bu din icin Masonlara cocuklarin Kani lazim ve Kemik ve escinsel Bu Heykellerde büyü var yoksa kan kullanmazlar.
Hemi Masonlar herkesi almiyor Cami degil orasi Kabala arastirin.
Bu ülkeyi Bu hale getiren CHP 100 SENE EKSIK hersimiz 18 sene icinde Bu silahlara Erdogan Allah razi olsun sayesinde herseyimiz var yoksa Türkiye yoktu.
Savaştan sonrası Ataput 5 misli daha çok Osmanlı öldürmüş Atayahudi olmasaydı belki 2 veyahut 3 misli ölürdük ama 5 misli degil hemide burası İslam devleti kalırdı Mason devleti olmuş çok günah Şeytana tapiyorlar.
Oglum su Atayahudiyi kaldirin Artik politikaylan kafami siktiniz
Atatürk ötobüsü bozuldugu zaman Tüm halk yardim ediyordu etmeyini asiyordu.
Erdogan otobüsü bozuldugu zaman 💯 51 Prozent yardim ediyor 49 otobüsü geri tepiyorlar Oglum Erdogan kazanmis 5 sene yaptirmiyorsunuz o zaman Niye Erdogan kazamnisda yaptirmiyorsunus sizin kemalistler Amk korum sizin CHP Atatürk hic elestirmeyen kanuni 5618 yasak etmis ama dünyada en cok sevilen lieder Erdogani en cok dünyada elestirilen Baskan
Hemide Vatanhainlerinden CHP untanin Atatürk partisinde pkk YPG
Benim icin sadece silah önemli en cok en iyi silahi Kim yapiyorsa oyumu ona vericegim iszerseniz ac kalin geberin ama bir karis toprak vermiyecegiz hatta alacagiz aldik bile heryerde azarbaycan Libya Syrien bunlari asin gitsin Bu 7 cete kemalistler artik Bu ülkeyi Bu Hale getiren CHP
Atatürk istemezdi böyle ayip heykelleri sikli götlü bir gercek ibne bile istemez kendi ciplak heykelini Atatürk bokunuda cikarttiniz Atatürk kac silah yapmis
Atatürk olsaydi asardi CHP 7 ceteyi dar agacinda sizden Masonlar olmaz
Atatürk YPG PKK FETÖ ihtiyaci yoktu Atatürk CHP maf ettiler namussuz heykelden kimseye faydasi yok
Size anlatiyim Tek dudak atasi karar veriyor diyorsunuz iki dudaktada PROJELERI durduma imkaniniz kalkiyor Vatan hainleri ondan hep iki dudak arasi öbür dudaklariniz disgücleri azini dedigini aynisini söylüyorsunuz sonunuz geldi artik caktim artik iki dudak arasi ne demek istiyorsunuz.
Onlarin dudagindaki laflarinizi aynisi si 100 sene Bu ülkeyi disgüclere biraktiniz müslümanlari kovaladiniz.
Atatürk ibneydi Dini escinsel Kabala cocukkani iciyor Atatürk DMT Tozuyla beraber sonra Maskeyi giyiyorlar Masonlar
Simdi bir Osmanli 📲 Atatürk eline tel verse Maymun gibi bakar bir bok anlamaz Atatürk kemalistlerlen maymunlarin caginda kaldi Atatürk barbardi Demokratie degildi kendini Masonlara yardim ettin vatani Satti adalari verdi.
Atatürk altinda disgüclere baglandiniz Darbe cunta hepsi CHP ATATÜRK üzeri kac silah yapmis veyahut Toprak almis Atatürk Osmanli ölmüs Atatürk adalarimizi yunanlara vermis mezarinida aynisi yunan Mazarini yapmis adalari vermis ondan yunalar Istambul karisiyor Niye Atatürkün mezari yunan Mezari herkellerin Parasi Yunanlara Italyaya gidiyor Simdi savasda ne faydasi var Bu sikli götkü ibne Herkellerin coluk cocuklarin önünde ayip ama hep Erdogan hakaret ilestiriyorsunuz alin su yunan mezarini yunanlara versin o topraklar Atatürkün yattigi sizin olsun yikin Atatürk mezarini artik
Erdogan Atatürkten 1000 kere fazla yapti birakin Bu Demokratie laflarini biliyormusuz en cok savas cikartmak kullanilan Lafdir birisini yikmak icin.
Erdogan yalniz degil Erdogan 100 lerce bilim adamlarininlan ikide birde Tek Adam demeyin suna kafama cok atiyor Bunu hep imperial kullaniyor söz hakki olmasi icin projleri durduruyorlar böyle caktim davayi
O zaman Erdogan da gelsin Bu Atatürk kanunu 5816 ondan sonra görün Bu ülke cok cabuk ileri gidecek bakalim azinizi aciyormusunuz siz o zaman Diktatörlüten anliyorsunuz o zaman diktatör olsun Erdogan azinizin payini versin insallah Erdogan Diktatur olur cok sevinirim Ben
Abimin oglu sordu Erdogan iyise kötülüyorlar onlar para aliyor ve disgücleri ve Pkk YPG Fetö destekliyor tanklarin arasindan kaciyorlar güven yok diye sikayet ediyorlar dedim utandim ne bicim nankör insanlarmissiniz sonunuz zaten geliyor 7 cete en büyük zarari veren Atatürk Kemalistler para yapmak icin Atatürk ciplak sikli götlü ibne gösteriyorlar para kazaniyorlar
sonrada bize hakaret diyorlar asil bunlar Atatürke hakaret ediyor Bende böyle Video yaptim
Atatürk bunlari asardi bunlarin böyle olmasin hic istemezdi
CHP Atatürk 100 sene Heykelden yarrak Atatürk götüne yapmislar para kazaniyorlar CHP yunanlarlan beraber bize ne faydasi var Bu sik gibi heykellrin kime faydasi var bende elestiriyim sizi
Atatürk Troja gibi 40 tane ABD üstü kurdular orada Deprem yagmur Tornado 🌪 her boku türkiyede yapiyorlar Harrp deprem Silahi bir de Harrp Gemisi var .
Araba neden Almanya da ucuz burada pahalı
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3943838718994929&id=100001065186281&sfnsn=scwspmo
Bize batıyı Modern gösteren ve Osmanlıyı karaliyan CHP Sihniyeti
Bunu onlara söylemek istiyorum Link
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3780614241984045/
Atatürk yargilanacakmis 2023 Size Bu filmdeki Musik Video Clip teki gibi 2023 İstanbul konzser vermeye geliyorum özel Kemalistler için bu video clipdeki gibi dayak atmaya geliyorum Wing Chung yapamaya geliyorum size kemalistler amk sizin Tecavüzcünüz iyi baskasinki ama kötü 30 takla attiniz CHP Tecavüzcü c....o...c...gö.......sk..... partisidir Masonlarin Dini cocukkani ve cocukgö...t,......s...k...let
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3763886513656818/
Bunu ben sade demiyorum bakin Kimler diyor .Link
Arastirdim CHP SEYTAN isaretleri bulunduruyor ve okul degistirmeleri
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3790771150968354/
Anayasa calismasinada Bunu diyorum
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3783360331709436/
Atatürk tarihi tarihcilerden Link burada iyi bakin
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/2170448866333932/
Matrix gizemi
https://m.facebook.com/story.php...
Bizi öldürme planları Masonlarin 9 sene önce posten yapmıştım virüsü 2019 geleceğini
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3925142504197884&id=100001065186281&sfnsn=scwspmo
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2945901168788694&id=100001065186281&sfnsn=scwspmo
Türkiye
Ya bu müslüman Türk milleti bu kadar aptalmı?
Bu dinsiz Türk ve müslüman düşmanları, Abdülhamit e Menderes e
Özal a Erbakan a ne dedilerse ne yaptılarsa aynısını
Erdoğan a yapıyor aynısını Erdoğan için söylüyorlar...
Hani Müslüman aynı delikten ikinci kez ısırılmazdı?
Davamızı kör dünyanın göbeğine, kuşların göz bebeğine, yola, ağaca, pınara, esen yele, yağan kara, yağmur yüklü bulutlara, bebeklerin avucuna, minarelerin burcuna, kara taşa, kor ateşe yazacağımız güne kadar bize durmak, duraksamak haramdır!”
Haydi Hatırlayalım köşesi
17. Seri Reşat kaynar ve Latife'nin Hatırat
Defteri
1975 yılında vefat Eden Latife uşşakizâde
5 defter Halinde El Yazması olan Hatırat Defterlerini
ilk Ve Tek okuyan kişi
Aha Habu Meymenetsiz oldu ve Türkiye Buna Hazır değil Eğer okunursa
Türkiyenin Kaderi yeniden Yazılmak zorunda kalacak
Kamuya Açılmasını 2025'e Te'cîl Eden okuduklarım
Benim ile Mezara girecek diye Açıkladı ve 2006'da
Geberip gitti ..
Peki bir kadının Yazdığı Hatırat Defteri niye koca bir
Ülkenin Kaderini Allak Bullak Etme kudretine Sahip
Ne Vardı ki bu kadar gizli Tutuldu zîraat bankasının
Bilinmeyen Kasasında
Kocası ölmüş Aciz bir kadın Deftere Yazsa Ne yazar ki
Gizli Aşkını mı yazacak millet bilse ne olur yani Zs'a Gábor da herkes bildi
Yada Kahraman bey ona Tokat Atmış veya Tartışmışlar
Bundan Ziyade Ne yazacak Kadın amma iyi biliyoruz ki
Bunlar değil En önemlisi Gazi Beyin ⚽️luk Hatırası var
Var oğlu Var. işte Bu Asıl nedeni ve daha kim bilir neler
Var ...
Kılıçdaroğlu yüzünden başını örten kadın…
24. yılını geride bıraktığımız lanetli 28 Şubat darbesinin en etkili “Psikolojik Harp Metodu” tecavüzdü.
Darbeciler, tasarladıkları “Fadime Şahin, Ali Kalkancı” gibi figürlerle ve “Filanca tarikatın şeyhi, kadınlara kızlara tecavüz etmiş” şeklindeki hayali hikâyelerle, Türk toplumunun en hassas noktasını kaşıyarak, darbeye zemin hazırlamışlardı.
“Ne gelirse hacıdan- hocadan gelir” iftirası, işte o müfteriliğin tortusudur.
“Laikçi” değil de “muhafazakâr” iseniz, azgın azınlığa göre potansiyel “sapık” sayılmanızın nedeni de budur.
İşin tuhaf yanı ise bugün bu nefret söylemini tekrar edenlerin kahir ekseriyeti de Genel Başkanı, bir “zina kasedi”yle başa gelen bir partiye oy veriyor.
Evet!
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi…
AIDS olmasınlar diye parti teşkilatlarına “güvenli zina brifingleri” veren…
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, öğretmenlere; “Grup seks”ten, “tecavüz”den ve “eşcinsellik”ten bahseden “pornografik” kitaplar hediye eden…
Evli ve 3 çocuk babası olan yeğeni Hıdır Çakmak, yaşları 11 ila 14 arasında değişen 4 kız çocuğuna defalarca tecavüz ettiği için 20 yıl hapis cezasına çarptırıldığı halde “gık”ını çıkarmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “CHP’sinden bahsediyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu, 20 Kasım’da patlak veren ve son olarak Kepez’de tekrar eden CHP teşkilatlarındaki 20. taciz vakasıyla birlikte tam 105 gündür suskun kalmayı başardı.
Hâlbuki göreve geldiğinde “tecavüz”ler karşısında çok “hassas”mış profili çizmişti.
Tek tek araştırdım…
2010’dan 2014’e kadar, yüzlerce kez; “Irak’ta binlerce Müslüman kadına tecavüzün sorumlusu Recep Bey’dir” diyerek, sınır ötesinde yaşanan ABD vahşetinden bile sayın Cumhurbaşkanımızı sorumlu tutmuş.
Sonra!..
CHP’lilerin o çok sevdiği Beşşar Esad’ın tecavüzleri ayyuka çıkınca da bu iftirayı terk edip, yine sessizliğe bürünmüş.
*
Hatırlarsanız…
Kemal Bey, CHP’nin başına Baykal’ın zina kasediyle geldiğinde, onu “Gandi”ye benzetmişlerdi.
Kemal Bey de Enis Berberoğlu’nun “casusluk”tan tutuklanmasının ardından başlattığı ve ayak tırnaklarını kaybettiği sözde “adalet yürüyüşü” ile Mahatma Gandi’nin meşhur “Tuz Yürüyüşü”nü hatırlatmış…
Şeklen değil, eylem olarak da Gandi’yi anımsatmıştı.
CHP’de yaşanan tecavüzler karşısındaki suskunluğuyla, “huy” olarak da Mahatma Gandi’ye benzeyecek diye korkmaya başladım.
Zira!
Gandi de Güney Afrika’da olduğu yıllarda, tecavüze uğrayan iki kadını olaydan sorumlu tutmuş, mağdureleri saçlarını kesmeye zorlamıştı. Tabii, tecavüze teslim oldukları gerekçesiyle kadınları “insanlıklarını kaybetmekle” suçlaması da işin cabası..
Kemal Bey’in, CHP teşkilatlarındaki tecavüz mağduru kadınları, yeterince direnmemekle suçlayıp suçlamadığını bilmem ama…
Geçmişten beri bu tür adi vakalar karşısında dut yemiş bülbül taklidi yaptığı onu tanıyan herkesin malumudur.
Dilerseniz bunu CHP Genel Başkanlığı’ndan yıllar yıllar evvel, kendi SSK Genel Müdürlüğü döneminde yaşanan elim bir olayla hatırlayalım..
Yıl, 4 Ağustos 1996…
Nagihan Erdemir adlı hasta, o dönem güvenlikten yoksun olan SSK Okmeydanı Hastanesi İntaniye Servisi’nde tedavi görmektedir.
Gece vakti odasına giren bir sapık, bıçağını Erdemir’in boğazına dayadıktan sonra iğrenç emeline ulaşır.
Bu sırada mağdurenin yatak komşusu kadın da olanları görür, ancak korktuğu için sesini çıkaramaz.
Mutlu bir evliliği bir de çocuğu olan Erdemir’in yuvası bu olaydan sonra sarsılır.
O çok sevdiği kocası Ahmet, tecavüz olayını her gün eşinin yüzüne vurmaya, hatta onu suçlamaya başlar.
Sonrası malum..
Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 63’üncü yıldönümünde boşanırlar.
Zavallı kadın, bırakın SKK tarafından desteklenmeyi, o dönemin parasıyla 100 milyon liralık harcı yatıramadığı için dava açmakta bile zorlanır.
İstanbul Adliyesi 4. İş Mahkemesi’nde görülen ve ikinci duruşmada sonuçlanarak Türk adliye tarihine en kısa sürede sonuçlanan davalardan biri olarak geçen davayla yüzde 80 haklı bulunarak hastaneyi 2.5 milyar lira tazminat ödemeye mahkum eder. Ancak, Yargıtay 9’uncu Hukuk Dairesi kararı bozar ve yargılama yeniden başlar.
Avukatının yardımıyla çalışacak bir iş bulsa da çıkan haberler nedeniyle tanındığı için her seferinde işinden ayrılmak zorunda kalır ve art arda işyeri değiştirir.
Buna da dayanamayınca, çareyi tanınmamak için başörtüsü takmakta bulur.
***
Ezcümle…
Bugün CHP’de yaşanan tecavüzler karşısında ısrarla sessiz kalmayı tercih eden Kemal Kılıçdaroğlu, kendi sorumluluğundaki bir hastanede meydana gelen tecavüze de sessiz kalmıştı.
Fakat!
Şimdilerde mütedeyyin insanları avlamak için sık sık “başörtüsünü ben çözdüm” diyen Kılıçdaroğlu’nun örttüğü tek kadın, maalesef onun bu çıldırtan sessizliği yüzünden örtünmek zorunda kalan Nagihan Erdemir olmuştu.
Türkiye'de hayvanlara uygulanan işkence görüntüleri büyük infiale neden olurken, bu sorunla başa çıkmak için çıkarılmak istenen kanunlar ayrı bir tartışma konusu oldu. Sokak köpekleri sadece 1 yılda 180 bin kişiyi yaralarken, hayvanları koruma bahanesiyle insanları riske atacak olan düzenlemelere muhalefet de açık destek veriyor.
Akit TV'de Murat Alan'ın sunumu ve Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun yorumlarıyla ekranlarınıza gelen Manşetlerin Dili'nde, söz konusu dünenleme de masaya yatırıldı.
Türkiye Gazetesi'nden Fuat Uğur'un gündeme getirdiği konu hakkında konuşan Ali İhsan Karahasanoğlu, "Hayvanları toplu halde işkenceye tabi tutalım diyoruz şeklinde bir algı çalışması yapabilirler. Sosyal medyada Fuat Uğur'un yazısını bu şekilde algılayıp kendisini yargısız infaza tabi tutabilirler. Ama doğruı olan şey şu, bizim de yaklaşımımız bu" dedi. Karahasanoğlu, "İstanbul Sözleşmesi adı altında AK Parti sözde kadın haklarını korumak için bir adım atmıştı,. Bakın ona CHP'liler, HDP'Liler en önde destek sağladlar. orada AK PArti'nin aslında uyanması lazımdı. CHP Ve HDP bize hiçbir konuda destek vermiyorken bu konuda neden destek veriyorlar, acaba yanlış bir şey mi yapıyoruız demeliydiler. Maalesef uyanmadılar." diye konuştu.
Karahasanoğlu, hayvanlara eziyete müsamaha gösterilmemesi gerektiğini vurgulayarak, saldırgan bir köpeğe müdahale ederken mecburen zor kullanmanın da işkence veya eziyet olarak yorumlanmaması gerektiğinin altını çizdi.
Atatürk Sansürlenen Mektup #Amerika #Fransa #gezi #geziparkı #terörist #İngiliz #Sözcü #Meclis #Miletvekili #TBMM #İsmetİnönü #Atatürk #Cumhuriyet #KemalKılıçdaroğlu #RecepTayyipErdoğan #türkiye #istanbul #ankara #izmir #kayıboyu #laiklik #asker #sondakika #mhp #antalya #polis #jöh #pöh #dirilişertuğrul #tsk #Kitap #OdaTv #chp #KurtuluşSavaşı #şiir #tarih #bayrak #vatan #devlet #islam #gündem #türk #ata #Pakistan #Adalet #turan #kemalist #Azerbaycan #Öğretmen #Musul #Kerkük #israil
ATATÜRK #Nutuk #Meclis #Put #Miletvekili #TBMM #İsmetİnönü #Atatürk #Cumhuriyet #ZaferBayramı #receptayyiperdogan #Cami #türkiye #istanbul #ankara #izmir #kayıboyu #Kul #laiklik #asker #cumhurbaşkanı #sondakika #mhp #antalya #polis #jöh #pöh #15Temmuz #dirilişertuğrul #tsk #Kitap #Tarikat #Sol #OdaTv #chp #Ayasofya #şiir #tarih #bayrak #vatan #devlet #islam #din #gündem #türk #ata #Pakistan #Adalet #turan #kemalist #solcu #Azerbaycan #Öğretmen #Kanun #Belge #KemalAtatürk #LatifeHanım #Yunan
Şu Kullanımlar Yanlıştır;
Siyasal İslam,
Demokraktik İslam,
Geleneksel İslam,
Muhafazakar İslam,
Lİberal İslam
vs vs
SONUÇ; İslamın Önüne /ve Arkasına Eklenen Her Kavramla Tanıtımı Yanlıştır.. İslam İslamdır.. NOKTA...
Kemalist Terör Örgütü ile Fetullahçı Terör Örgütü, aynı emperyalistlerin iki işbirlikçi tetikçisidir. Biz, yerli ve milli zihniyetteki vatanseverler olarak, bu iki terör örgütünü de Allah’ın izni ile tarihe gömeceğiz. Allah, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve yoldaşlarını korusun.
.
M.Kemal'i sevdirmek için 100 senedir;
Yıkmadığınız tarih
Yazmadığınız kitap
Yontmadığınız heykel
Yapmadığınız propaganda
Yakmadığınız ocak kalmadı.
Ama yine de sevdiremediniz. Olmuyor, olmayacak... Bir Atasözümüz var;
Zorla Güzellik Ol-maZ!
Kimsin dediler;Devletin kendisiyim dedim
Sen yalnızsın dediler;kardeşlerim var dedim
Kim dediler;Asena-Bozkurtlar-Akkurtlar kardeşim dedim
Nerede dediler;çakalları görünce çıkarlar dedim
Hedefiniz ne dediler; KIZIL ELMA dedim
Son sözün dediler;hainlere burayı dar edeceğiz dedim..
FUTBOL DENEN UYUŞTURUCU
Sen yoksan bir eksiğiz diyorlar, gidiyorsun en uzak yerden bile izlemek için 40 TL istiyorlar, hepsini tek tek tanıyor biliyorsun, lakin hiç biri seni tanımıyor.
Soğukta donma pahasına maçlarını izliyorsun, hepsi lüx arabasına binip evine gidiyor sen otobüsle dönüyorsun. Trilyonlar kazanıyorlar, sana bir çay bile ısmarlamıyorlar.
Evin her tarafını renkleriyle resimleriyle donatıyorsun, oysa beraber çekilmiş hiç bir resminiz yok. Tutku aşk sevgi ile bağlanıyorsun, hiç satmıyorsun ama onlar üç kuruş fazla para veren takıma gitmekte tereddüt bile etmiyorlar, yetmiyor dönüp sana bide gol atıyor atarken sevinmeye devam ediyor, profesyonellik deyip işin içinden çıkıyorlar.
Sen GOOL diye bağırdığında, golden başka bir şey olmadığını, onların hesaplarına primler yattığını görmüyor musun?
Yani: Büyütmeyin, kırmayın sevdiklerinizi... Başkaları bu kadar rahatken, rahatınızı bozduğunuza değmez..
İNSAN İNANDIĞI ŞEYLER UĞRUNA MUHTEŞEM HATALAR YAPABİLİR!
Alıntı
Yemin
Abdurrahim Karakoç
Canım sağ oldukça rahmetli babam
Susarsam, hakkını helâl etmesin!
Ak sütün emziren ihtiyar anam,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Yerindedir daha aklım, iradem
Ve işte yeminim, işte ifadem!
İlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Meylim ne şöhrete, ne saltanata;
Hak için sarıldım ben bu sanata;
Kür-Şad, Bilge Kağan, Oğuzhan Ata,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Önümde dururken Türklüğün hâli,
Susup da boynuma almam vebali;
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali(r.a)
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,
Bana zindan olur Maraş, Elbistan
İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan
Susarsam, hakkını helâl etmesin!İmanda bu fire, zillete bu zam!
Doymuyor yüreğim ne kadar yazsam.
Farabi, Gazali, İmamı Azam,
Susarsam, hakkını helal etmesin!Nusret versin yeri, göğü yaratan
Çekip çıkartalım akı karadan
Ertuğrul Bey, Osman Gazi, Murat Han,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Ülküm aşk çölünde Veysel Karani
Ulubatlı Hasan eyler göreni
Fatih, Ak Şemsettin, Molla Gürani
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Bu yol bahadırlar, ermişler yolu;
Kendini davaya vermişler yolu!
Şeyh Mevlana, Derviş Yunus, Köroğlu,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Türkçe sevdalanan, İslâmca yanan
Adar milletine bir değil bin can
Yavuz Sultan Selim, Barbaros, Sinan
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Uyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il
Yüreğimi yetmiş yerden yara bil;
Mehmet Âkif, Osman Batur, Şeyh Şâmil
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Usta savaşçılar, genç mücahitler
İmkanıma hizmetime şahitler
Basbuğ, ülküdaşlar, aziz şehitler,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!İçimde İslâmın ince mânâsı
Önümde Türklüğün soylu davası
Oflu Kör Şakirin Elif anası,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Sevdim, milletime gönlümü verdim
Zalimin zulmüne göğsümü gerdim
Kırıkhanlı Kâzım, Niksarlı Nedim,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Kemalimiz, Turanımız, Hacımız
Beraberdir sevincimiz, acımız
Mutta davar güden Zeynep bacımız,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Mühim değil güceneni, küseni
Allah sevmez haksızlığa susanı
Yozgatın Yerköylü Yetim Hasanı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Komünist, siyonist, pusudan çıktı
Dinime saldırdı, töremi yıktı
Gönenli Gülizar, Bünyanlı Sıtkı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Yurdum bir kağıttır ışık beyazı
Üstünde insanlar mukaddes yazı
Genci, ihtiyarı gelini kızı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Mazlumlar hakkını almayıp ele,
Günü gün edersem zalimler ile
Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Allah rızasıdır arzum, emelim!
Bu necip milleti ondan severim
Hazreti Muhammed(S.A.V) gerçek rehberim,
Susarsam, hakkını helal etmesin!
“Biz onlara “laiklik” adı altında öyle bir format attık ki, yetiştirdikleri nesiller bile bize hizmet edecek.
Bu nesil birgün gerçekleri duyarsa inanmayacak,
Gerçekleri anlatanlara da küfür edecek.”
İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth
Gerade durchgezählt. Habe sie tatsächlich nicht mehr alle
LOZAN ANTLAŞMASININ MADDELERİ
newsspecial blog / 4. August 2019
Tarihin bilmediginiz gercekleri. Baris anlasmasi diye yutturulan anlasmayla neleri kaybetmisiz ögrenin.
Güney Sınırı
20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması gereğince, Fransa ile anlaşılarak güney sınırı kararlaştırılmış, Lozan’da bu sınır sadece teyit edilmiştir.
Irak sınırı
Irak sınırı uyuşmazlığı çözülememiştir. Antlaşmada, Türk topraklarının tahliyesinden itibaren, bu uyuşmazlığın dokuz ay zarfında dostane bir şekilde halledileceği belirtiliyordu.
Batı Sınırlarımız
Yunanlılarla batı sınırı, Misak-ı Milli’ye uygun, Mudanya Mütarekesi’nde ön görüldüğü gibi, Meriç nehri sınır olmak üzere düzenlenmiştir. Karaağaç ve çevresi Yunanlılardan alınarak savaş tamiratı karşılığı Türkiye’ye bırakılmıştır. Ege Denizi’nde Bozcaada ve İmroz Türkiye’ye verilmiştir. Ayrıca, Yunanlıların elinde bırakılan Anadolu kıyısına yakın adalar da, askersiz hale getirilmiştir.
Azınlıklar
Birinci Dünya Savaşı’na son veren barış antlaşmalarında azınlıkların himayesine ait hükümler mevcuttur. Lozan Barış Antlaşması’nın bu hususla ilgili hükümleri incelendiğinde, azınlıklar bir ayrıcalığa sahip olmamışlardır. Türk tebaasından sayılan gayri Müslimlerin kanun ve hukuk düzeni önünde eşitliği söz konusu olmuştur. Antlaşmanın 42. maddesi ile gayrimüslim azınlıklar yararına olarak kabul edilen şahsi haklar ile aile hakları, Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girmesi ile önem ve anlamını yitirmiştir. Böylece Patrikhanelerin dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi muamelelerinde hiç bir yetkileri kalmamıştır.
Kapitülasyonlar
Kapitülasyonlar, adli, mali ve idari sahada yabancılara tanınan imtiyaz ve muafiyetlerdir. Antlaşmanın 28.maddesiyle, kapitülasyonlar bütün sonuçları ile birlikte kaldırılmış ve yeni Türkiye, yüzyıllardan beri çekilen bir beladan sonsuza dek kurtulmuştur.
Savaş Tazminatları
1.Dünya Savaşı’nın galipleri, bizden 1.Dünya Savaşı sebebi ile tazminat talep ettiler. Ayrıca buna ek olarak, işgal masraflarını, kendi tebaalarının zarar ve ziyanlarını da eklemişlerdir. Savaş içinde Almanya’dan borç karşılığı rehini bulunan beş milyon altın ve savaş yıllarında İngiltere’ye sipariş edilen donanma bedeli de kendi ellerinde bulunduğundan, bizlere verilmemiş ve tamirat karşılığı tutulmuştur.
1. Dünya Savaşı’na giren mağlup devletlere ciddi bir mali yük olan bu beladan, geleceğe bir borç bırakılmadan, sadece fiilen elimizde bulunmayan meblağ karşılık gösterilerek, büyük bir başarı ile sıyrılınmıştır.
Türkiye, Yunanistan’ın harbin devamından ve bunun neticelerinden doğan mali vaziyetini dikkate alarak, tamirat hususunda her türlü taleplerinden Karaağaç ve çevresinin Türkiye’ye bırakılması şartı ile vazgeçmiştir.
Borç Sorunu
1854’ten itibaren Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam eden Osmanlı amme borçları, Birinci Dünya Savaşı’nda yapılan istikrazlar da dahil, büyük bir yekün teşkil ediyordu.
Sene tertipleri üzerinde borcun taksimi yerine, sermaye üzerinden borcun taksimi ile esas borç toplamı bir hayli azaltılmıştır. Diğer taraftan bu borçlar, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan devletlere de gelirle orantılı olarak bölünmüştür. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğunun Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’a olan borçları bu devletlerle de yapılan antlaşmalarla 1.Dünya Savaşı’nın galiplerine devredilmiştir.
Osmanlı amme borçlarının diğer çetin bir safhası da tediye edeceğimiz borçların hangi para ile ödenmesi hususunda kendini göstermiştir. Karşı taraf bunu altın veya sterlin olarak talep etmiştir. Biz, Türk parası ve Fransız frangı olarak ödemeyi teklif ettik. Aradaki fark muazzam meblağlara varmasına rağmen, burada da görüşümüz kabul edilmiştir.
Boğazlar
Lozan’da imza olunan en önemli belgelerden biri de, Türk Boğazlarının statüsü ile ilgili sözleşmedir. Boğazlar sorunu, madde 23’de genel olarak yer almış, Barış Antlaşması’na ek Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile ayrıca ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Boğazlardan serbest geçişi, Boğazlar Komisyonunun kurulmasını, boğazların ve civarının askersiz hale getirilmesini hedef tutan ve Milletler Cemiyeti’nin de garantisini sağlayan hükümleri ihtiva eden bu Sözleşme, 1936’da Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir. Milli hakimiyeti sınırlayıcı hükümler kaldırılmış, milli çıkarlarımıza uygun hale getirilmiştir.
Nüfus Değişimi
Lozan’da çözümlenen bir diğer önemli sorun da, İstanbul’da yaşayan Rumlarla Batı Trakya’da yaşayan Türkler hariç, Türkiye’deki bütün Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin değiştirileceğini öngören sözleşmenin, Barış Antlaşması’na ek olarak konmasıdır.
Lozan Barış Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın sağladığı, Türk milletinin hayati haklarını ve emellerini gerçekleştirdiği bir eserdir. Lozan aynı zamanda, Orta Doğunun en önemli bölgesinde, barış ve güvenliği kurmak ve devam ettirmekle dünya barışına da hizmet etmiştir. Türkiye Lozan’da genel olarak, Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmiştir.
MADDELER
BÖLÜM I
SİYASAL HÜKÜMLER
MADDE 1.
İşbu Anlaşmanın yürürlüğe girişi tarihinden başlayarak, bir yandan İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve öte yandan Türkiye arasında olduğu kadar, bunların uyrukları arasında da, barış durumu kesin olarak kurulmuş olacaktır.
Taraflar arasında resmi ilişkiler kurulacak ve Tarafların ülkelerinde diplomasi ve konsolosluk görevlileri (agents diplomatiques et consulaires), yapılacak özel anlaşmalara halel gelmeksizin, Devletler hukukunun genel ilkeleri uyarınca işlem göreceklerdir.
KESIM I
i.ÜLKEYE İLİŞKİN HÜKÜMLER
MADDE 2
Karadeniz’den Ege Denizi’ne kadar Türkiye’nin sınırları aşağıdaki gibi saptanmıştır
(I sayılı Haritaya bakılması):
1. Bulgaristan ile:
Rezvasya’nın denize döküldüğü yerden, Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarının birleştikleri noktada, Meriç’e kadar:
Bulgaristan’ın Güney sınırı, şimdiki durumuyla saptanmış olduğu gibi;
2. Yunanistan ile:
Buradan, Arda ve Meriç’in birleştikleri yere kadar:
Meriç’in akım yolu;
Buradan Arda kaynağına doğru (vers l’amont de l’Arda) bu nehir üzerinde ve Çörek Köy’ün hemen yakınında olmak üzere arazi üzerinde saptanacak bir noktaya kadar:
Arda’nın akım yolu;
Buradan, Güney-Doğu doğrultusunda, Bosna Köy’ün, nehrin denize döküldüğü yönde (en aval) 1 kilometre uzaklığında bulunan bir noktaya kadar:
Bosna-Köy’ü Türkiye’de bırakan, belli olacak ölçüde düz bir çizgi, Çörek Köy, 5 nci maddede belirtilen Komisyonca, nüfusunun (halkının) çoğunluğunun Türk ya da Rum olarak kabul edileceğine göre Türkiye’ye ya da Yunanistan’a verilecektir; 1 Ekim 1922 den sonra bu köye göç etmiş olanlar hesaba katılmayacaklardır;
Buradan, Ege Denizi’ne kadar;
Meriç’in akım yolu.
MADDE 3
Akdeniz’den İran sınırına kadar, Türkiye’nin sınırı aşağıdaki gibi saptanmıştır:
1. Suriye ile:
20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Andlaşmasının 8 nci maddesiyle saptanmış olan sınır;
2. Irak ile:
Türkiye ile Irak arasındaki sınır, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak dokuz aylık bir süre içinde Türkiye ile İngiltere arasında dostça bir çözüm yoluyla saptanacaktır.
Öngörülen süre içinde iki Hükümet arasında bir anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti Meclisine götürülecektir.
Sınır çizgisi konusunda alınacak kararı beklerken, Türk ve İngiliz Hükümetleri, kesin geleceği [kaderi] bu karara bağlı olan toprakların şimdiki durumunda herhangi bir değişiklik yapacak nitelikte hiç bir askeri ya da başka bir harekete bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler.
MADDE 4
İşbu Andlaşmada belirtilen sınırlar, Andlaşmaya eklenmiş 1/1,000,000 ölçekli haritalar üzerine çizilecektir. Andlaşma metni ile haritalar arasında uyuşmazlık çıkarsa, Andlaşma metni üstün tutulacaktır.
MADDE 5
İşbu Andlaşmanın 2 nci maddesinin 2 nci paragrafında tanımlanmış sınırı, toprak [arazi] üzerinde çizmekle, bir Sınırlandırma Komisyonu görevlendirilecektir. Komisyon, Türkiye ile Yunanistan’in -her Devlet için birer temsilci olmak üzere- temsilcilerinden ve bunların üçüncü bir Devletin uyrukları arasında seçecekleri bir Başkan’dan kurulacaktır.
Sınırlandırma Komisyonu, her yerde, yönetsel sınırlarla yerel [mahalli] ekonomik çıkarları, elden geldiği ölçüde göz önünde tutarak, Andlaşmalarda verilmiş tanımlamaları en yakından izlemeye çalışacaktır.
Komisyonun kararları oyçokluğuyla alınacak ve bu kararlar ilgili Taraflar için bağlayıcı nitelikte olacaktır.
Sınırlandırma Komisyonunun giderleri ilgili Taraflarca eşit olarak yüklenilecektir.
MADDE 6
Bir nehrin ya da bir ırmağın kıyılarıyla değil de akım yollarıyla tanımlanan sınırlar bakımından, işbu Andlaşmadaki tanımlamalarda kullanılan „akım yolu“ (mecra „cours“ ya da „chenal“) terimleri, şu anlama gelmektedir: Bir yandan, gemilerin gidiş-gelişine (ulaşıma) elverişli olmayan nehirlerde, akar suyun ya da ana kolunun ortay çizgisi (ligne mYdiane), ve öte yandan, gemilerin gidiş-gelişlerine (ulaşıma) elverişli nehirlerde, ana gidiş-geliş yolunun ortay çizgisi (ligne mYdiane du chenal de navigation principale). Bununla birlikte, akım ya da gidiş-geliş yolunda değişiklikler olması halinde, sınır çizgisinin, bu biçimde tanımlanmış olan akım yoluyla gidiş-geliş yolunu mu izleyeceğini, yoksa, bu yolun, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş anındaki durumunda olduğu gibi kesin olarak saptanmış mı kalacağını kararlaştırmaya, işbu Andlaşmada öngörülen Sınırlandırma Komisyonu yetkili olacaktır.
İşbu Andlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, deniz sınırları, kıyıya üç milden daha yakın bulunan adaları ve adacıkları da içine alacaktır.
MADDE 7
İlgili Devletler, Sınırlandırma Komisyonuna, görevlerini yerine getirmesi için gerekli her türlü belgeleri, özellikle şimdiki ya da eski sınırların saptanmasına ilişkin tutanakların doğruluğu onanmış örneklerini, elde bulunan en büyük ölçekli bütün haritaları, geodezik verileri, yapılmış fakat yayınlanmamış yerölçmesi [mesaha] haritalarını (levYs), sınırdaki akar suların yatak değiştirmelerine ilişkin bilgileri vermeyi yüklenirler. Türk makamlarının elinde bulunan haritalar, geodezik veriler, yayınlanmamış olsa bile yerölçmesi [mesaha] haritaları, işbu Andlaşmanın yürürlüğe konulmasından sonra en kısa süre içinde, İstanbul’da, Sınırlandırma Komisyonunun Başkanına teslim edilecektir.
İlgili Devletler, bundan başka, bütün belgeleri, özellikle planları, kadastrolarla tapu kütüklerini ve, Komisyon isterse, mülkiyet durumuna ve ekonomik akımlara ilişkin bilgilerle gerekli her çeşit bilgileri Komisyona iletmeleri için yerel makamlara yönergeler [talimat] vermeyi de yükümlenirler.
MADDE 8
İlgili Devletler, Sınırlandırma Komisyonuna, görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan ulaşım, konut, işgücü ve malzemeye (direkler ve sınır işaretleri) ilişkin her türlü yardımı gerek doğrudan gerekse yerel makamların aracılığıyla yapmayı yükümlenirler.
Özellikle, Türk Hükümeti, Sınırlandırma Komisyonunun görevlerini yerine getirmesinde, gerekli görünürse, teknik personel yardımında bulunmayı yükümlenir.
MADDE 9
İlgili Devletler, Komisyonca konulmuş nirengi noktalarını, sınır işaretlerini, taşlarını, kazık ya da direklerini korumayı yükümlenirler.
MADDE 10
Sınır işaretleri [taş, kazık ya da direkler], birbirinden gözle görülecek uzaklıklarda konulacaktır; bunlara sayı verilecek ve yerleriyle sayıları bir haritaya işlenecektir.
MADDE 11
Sınırlandırmaya ilişkin kesin tutanaklar, bunlara ekli haritalar ve belgeler, her biri de asıl nusha sayılmak üzere, üç nusha olarak düzenlenecektir; bunlardan ikisi sınırdaş Devletlere, üçüncüsü de, doğruluğu onaylanmış birer örneğini işbu Andlaşmayı imzalamış Devletlere gönderecek olan, Fransa Cumhuriyeti Hükümetine verilecektir.
MADDE 12
İmroz (Imbros) adası ile Bozcaada (Tenedos) ve Tavşan adaları (Iles aux Lapins) dışında, Doğu Akdeniz adaları ve özellikle Limmi (Lemnos), Semadirek (Semendirek, Samothrace), Midilli (MitylYne), Sakız (Chio), Sisam (Samos) ve Nikarya (Nicaria) adaları üzerinde Yunan egemenliği konusunda 17/30 Mayıs 1913 tarihli Londra Andlaşmasının 5 nci ve 1/14 Kasım 1913 tarihli Atina Andlaşmasının 15 nci Maddeleri hükümleri uyarınca alınan ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine bildirilen karar, bu Andlaşmanın, İtalya’nın egemenliği altına konulan ve 15 nci Maddede belirtilen adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere, doğrulanmıştır. İşbu Andlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar, Türk egemenliği altında kalacaktır.
MADDE 13
Barışın sürekli olmasını sağlamak amacıyla, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında, aşağıdaki tedbirlere uymayı yükümlenir:
1. Bu adalarda hiç bir deniz üssü kurulmayacak, hiç bir istihkam yapılmayacaktır.
2. Yunan askeri uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları yasak olacaktır.
Buna karşılık, Türk Hükümeti de askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmalarını yasaklayacaktır.
3. Bu adalarda, Yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısında çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de, bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır.
MADDE 14
Türk egemenliği altında kalan İmroz adasıyla Bozcaada, yerel [mahalli] yönetim ile can ve mal güvenliği bakımından, Müslüman-olmayan yerli halka gerekli bütün güvenceyi sağlayan, yerel unsurlardan kurulu bir özel yönetim örgütünden yararlanacaktır. Bu adalarda düzenin korunması yukarıda öngörülen yerel yönetim örgütünün aracılığıyla yerli halktan seçilmiş ve bu örgütün emrinde bulunan bir polis kuvvetince sağlanacaktır.
Rum ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin olarak Türkiye ile Yunanistan arasında kararlaştırılmış ya da kararlastırılacak olan hükümler, İmroz ve Bozcaada adaları halkına uygulanmayacaktır.
MADDE 15
Türkiye, aşağıda sayılan adalar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İtalya yararına vazgeçer: Bugünkü durumda İtalya’nin işgali altında bulunan Stampalia (Astropolia), Rodos (Rhodes, Rhodos), Kalki (Calki, Khalki), Skarpanto (Scarpanto), Kazos (Casos, Casso), Piskopis (Piscopis, Tilos), Miziroz (Misiros, Nisyros), Kalimnos (Calimnos, Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Simi (Symi) ve İstanköy (Cos, Kos), adaları ile, bunlara bağlı adacıklar, ve Meis (Castellorizo) adası (2 sayılı Haritaya bakılması).
MADDE 16
Türkiye, işbu Andlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin olarak, her türlü haklarıyla sıfatlarından ve egemenliği işbu Andlaşmada tanınmış adalardan başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir; bu toprakların ve adaların geleceği [kaderi], ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir.
İşbu maddenin hükümleri, Türkiye ile sınırdaş olan ülkeler arasında komşuluk durumları yüzünden kararlaştırılmış ya da kararlaştırılacak olan özel hükümlere halel vermez.
MADDE 17
Türkiye’nin Mısır ve Sudan üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçisi, 5 Kasım 1914 tarihinden başlayarak yürürlüğe girmiş olacaktır.
MADDE 18
Türkiye, Mısır vergisiyle güvence altına alınmış Osmanlı borçlanmaları -başka bir deyimle 1855, 1891 ve 1894 borçlanmaları- konusundaki bütün yükümlerinden ve borçlarından aklanmıştır [ibra edilmiştir]. Bu üç borçlanmanın hizmetleri için Mısır’ın yaptığı yıllık ödemeler, bugün Mısır Devlet Borcu hizmetlerinin ödenmesinin bir parçasını oluşturmakta olduğundan, Mısır, Osmanlı Devlet Borcuna [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye’ye] ilişkin olarak başka her türlü borçlardan aklanmıştır.
MADDE 19
Mısır Devletinin tanınmasından doğan sorunlar, ilgili Devletler arasında saptanacak şartlar içinde, sonradan kararlaştırılacak hükümlerle çözüme bağlanacak ve işbu Andlaşma uyarınca Türkiye’den ayrılan topraklara ilişkin olarak sözü geçen Andlaşmanın hükümleri Mısır Devletine uygulanacaktır.
MADDE 20
Türkiye, İngiliz Hükümetince 5 Kasım 1914 tarihinden ilan edilen, Kıbrıs’ın [İngiltere’ye] katılışını tanıdığını bildirir.
MADDE 21
5 Kasım 1914 tarihinden Kıbrıs adasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı şartlar içinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçme yetenekleri olacaktır; bu durumda, seçme hakkını (option) kullandıkları tarihi izleyecek oniki ay içinde Kıbrıs adasından ayrılmaları zorunlu olacaktır.
İşbu Andlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte Kıbrıs adasında yerleşmiş olup da, bu tarihte, yerel kanunun öngördüğü şartlar içinde yapılmış başvurma üzerine İngiliz uyrukluğunu edinmiş bulunan ya da edinmekte olan Türk uyrukları da bu yüzden Türk uyrukluğunu yitireceklerdir.
şurası kararlaştırılmıştır ki, Kıbrıs Hükümetinin, Türk Hükümetinin rızası olmaksızın Türk uyrukluğundan başka bir uyrukluk edinmiş olan kimselere, İngiliz uyrukluğunu reddetme yeteneği olacaktır.
MADDE 22
Türkiye, 27 nci Maddenin genel hükümlerine halel gelmemek şartıyla, 18 Ekim 1912 tarihli Lausanne Andlaşması ve bu Andlaşmaya ilişkin senetler uyarınca, ne nitelikte olursa olsun, Libya’da yararlandığı bütün haklarının ve ayrıcalıklarının kesin olarak sona erdiğini tanıdığını bildirir.
2.ÖZEL HÜKÜMLER
MADDE 23
Bağıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar rejimine ilişkin bugünkü tarihle yapılmış olan Sözleşmede öngörüldüğü üzere Çanakkale Boğazı’nda, Marmara Denizi’nde ve Karadeniz Boğazı’nda, denizden ve havadan, barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varmışlardır. [Boğazlar rejimine ilişkin olarak bugünkü tarihle yapılmış] bu Sözleşme, Yüksek Taraflar bakımından, sanki bu Andlaşmanın içindeymiş gibi, aynı güç ve değerde olacaktır.
MADDE 24
İşbu Andlaşmanın 2 nci Maddesinde tanımlanan sınır rejimine ilişkin olarak bugünkü tarihte yapılmış olan Sözleşme, işbu Andlaşmaya taraf olan Devletler bakımından, sanki bu Andlaşmanın içindeymiş gibi, aynı güç ve değerde olacaktır.
MADDE 25
Türkiye kendisiyle yan yana savaşmış olan Devletlerle öteki Bağıtlı Devletler arasında yapılmış Barış Andlaşmaları ile ek Sözleşmeleri tam geçerli olarak tanımadığı, eski Alman İmparatorluğu, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan topraklarına ilişkin olarak alınmış ya da alınacak kararları kabul etmeyi ve yeni Devletler [bu andlaşmalarda] saptanan sınırlar içinde tanımayı yükümlenir.
MADDE 26
Türkiye, şimdiden, Almanya’nın, Avusturya’nın, Bulgaristan’ın, Yunanistan’ın, Macaristan’ın, Polonya’nın, Romanya’nın, Sırp-Hırvat-Sloven Devletinin ve Çeko-Slovakya Devletinin sınırlarını -işbu sınırlar 25 nci Maddede belirtilen Andlaşmalar ya da bunları tamamlayıcı bütün sözleşmelerde saptanmış olduğu ya da saptanabileceği üzere- tanıdığını ve kabul ettiğini bildirir.
MADDE 27
Türk ülkesinin dışında, işbu Andlaşmayı imzalayan öteki Devletlerin egemenliği ya da koruyuculuğu (protectorat) altında bulunan ülkelerin uyrukları ile Türkiye’den ayrılmış ülkelerin uyrukları üzerinde, Türk Hükümeti ya da Türk makamlarınca, siyasal, yasamaya ya da yönetime iliskin herhangi bir nedenle olursa olsun, hiç bir güç ya da yetki kullanılmayacaktır.
şurası kararlastırılmıştır ki, Müslüman din makamlarının ruhani yetkilerine halel verilmiş değildir.
MADDE 28
Bağıtlı Yüksek Taraflar, her biri kendi yönünden, Türkiye’de Kapitülasyonların her bakımdan kaldırıldığını kabul ettiklerini bildirirler.
MADDE 29
Fransız uyrukluğundaki Fas’lılara ve Tunus’lulara, Türkiye’de, her bakımdan, öteki Fransız uyruklarına uygulanan rejim uygulanacaktır.
Libya uyrukluğunda olanlara, Türkiye’de, her bakımdan, öteki İtalyan uyruklarına uygulanan rejim uygulanacaktır.
İşbu Maddenin hükümleri, Türkiye’de, yerleşmiş, Tunus, Libya ve Fas kökenli kimselerin uyrukluğunu etkilememektedir.
Buna karşılık, Türk uyrukları, halkı 1 nci ve 2 nci fıkraların hükümlerinden yararlanan ülkelerde, Fransa ile Italya’da yararlandıkları aynı rejimden yararlanacaklardır.
Birinci fıkradaki hükümlerden halkı yararlanan ülkelerden gelen ya da bu ülkelere gönderilen mallara [ticaret esyaşına] Türkiye’de uygulanacak rejim ile, buna karşılık, Türkiye’den gelen ya da Türkiye’ye gönderilecek mallara bu ülkede uygulanacak rejim, Fransız Hükümeti ile Türk Hükümeti arasında anlaşma ile saptanacaktır.
KESIM II
UYRUKLAR
MADDE 30
İşbu Andlaşmanın hükümleri uyarınca, Türkiye’den ayrılmış ülkelerde yerleşmiş Türk uyrukları hukukça (de plein droit) ve yerel yasaların öngördüğü şartlarla, bu ülke hangi Devlete bırakılmışsa o Devletin uyruğu olacaklardır.
MADDE 31
Onsekiz yaşını aşmış olup da Türk uyrukluğunu yitiren ve 30 ncu Madde uyarınca hukuk açısından yeni bir uyrukluk edinmiş bulunan kimseler, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, iki yıllık bir süre içinde Türk uyrukluğunu seçebileceklerdir.
MADDE 32
İşbu Andlaşma uyarınca, Türkiye’den ayrılan bir ülkede yerleşmiş ve bu ülkede halkın çoğunluğundan soy [ırk] bakımından ayrı olan, 18 yaşını aşmış kimseler, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, halkın çoğunluğu seçme hakkını (droit d’option) kullanan kişinin soyundan olan Devletlerden birinin uyrukluğunu, bu Devletin de buna razı olması şartıyla, edinebileceklerdir.
MADDE 33
31 nci ve 32 nci Maddelerdeki hükümler uyarınca, seçme haklarını (droit d’option) kullanan kimseler, bunu izleyen oniki ay içinde konutlarını [ikametgahlarını], seçme haklarını hangi Devlet için kullanmışlarsa o Devletin ülkesine taşıtmak zorundadırlar.
Bu gibi kimseler, seçme haklarını kullanmazdan önce, oturmakta oldukları öteki Devletin ülkesinde malik oldukları taşınmaz malları ellerinde tutmakta serbest olacaklardır.
Bu gibi kimseler, her çeşit taşınır mallarını yanlarında götürebileceklerdir. Bu yüzden, kendilerinden, bu malların çıkarılışı ya da sokuluşu için hiç bir vergi ya da resim alınmayacaktır.
MADDE 34
İşbu Andlaşmanın hükümleri uyarinca, Türkiye’den ayrilan bir ülkenin yerli halkindan olup, 18 yasini asmis ve İşbu Andlaşmanın yürürlüge girdigi tarihte yabanci ülkelerde yerlesmis bulunan Türk uyrukları, Türkiye’den ayrilan ülkelerde yetkilerini [otoritelerini] kullanan Hükümetlerle, yerlesmis bulunduklari ülkelerin Hükümetleri arasında yapilmasi gerekli görülebilecek anlasmalar sakli kalmak üzere, yerli halkinda olduklari ülkedeki uyruklugu seçebilirler. Bu seçme hakkı (droit d’option), İşbu Andlaşmanın yürürlüge girdigi tarihten baslayarak iki yillik bir süre içinde kullanilmalidir.
MADDE 35
Bagitli Devletler, İşbu Andlaşmada, ya da Almanya, Avusturya, Bulgaristan ya da Macaristan ile yapilmis Barış Andlaşmalarinda, ya da Türkiye’den baska bagitli Devletlerle ya da onlardan biriyle Rusya arasında, ya da kendileri arasında yapilmis bir Andlaşmada öngörülen ve ilgililere, kendileri için edinilmesi mümkün her hangi bir uyrukluga geçme olanagini saglayan seçme hakkının (droit d’option) kullanilmasina, herhangi bir engel çikartmamayi yükümlenirler.
MADDE 36
İşbu Kesimdeki hükümlerin uygulanmasinda, her bakimdan, evli kadinlarin durumu kocalarinin, ve 18 yasindan küçük çocuklarin durumu da ana-babalarinin durumuna göre ayarlanacaktir.
KESIM III
AZINLIKLARIN KORUNMASI
MADDE 37
Türkiye, 38 nci Maddeden 44 ncü Maddeye kadar olan Maddelerin kapsadigi hükümlerin temel yasalar olarak taninmasini ve hiç bir kanunun, hiç bir yönetmeligin (tüzügün) ve hiç bir resmi islemin bu hükümlere aykiri ya da bunlarla çelisir olmamasini ve hiç bir kanun, hiç bir yönetmelik (tüzük) ve hiç bir resim islemin söz konusu hükümlerden üstün sayilmamasini yükümlenir.
MADDE 38
Türk Hükümeti, Türkiye’de oturan herkesin, dogum, bir ulusal topluluktan olma [milliyet, nationalitY], dil, soy ya da din ayirimi yapmaksizin, hayatlarini ve özgürlüklerini korumayi tam ve eksiksiz olarak saglamayi yükümlenir.
Türkiye’de oturan herkes, her inancin, dinin ya da mezhebin, kamu düzeni ve ahlak kurallariyla çatismayan gereklerini, ister açikta isterse özel olarak, serbestçe yerine getirme hakkına sahip olacaktir.
Müslüman-olmayan azinliklar, bütün Türk uyruklarına uygulanan ve Türk Hükümetince, ulusal savunma amaciyla ya da kamu düzeninin korunmasi için, ülkenin tümü ya da bir parçasi üzerinde alinabilecek tedbirler sakli kalmak sartiyla, dolasim ve göç etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanacaklardir.
MADDE 39
Müslüman-olmayan azinliklara mensup Türk uyrukları, Müslümanlarin yararlandiklari ayni yurttaslik [medeni] haklariyla siyasal haklardan yararlanacaklardir.
Türkiye’de oturan herkes, din ayirimi gözetilmeksizin, kanun önünde esit olacaktir.
Din, inanç ya da mezhep ayriligi, hiç bir Türk uyrugunun, yurttaslik haklariyla [medeni haklarla] siyasal haklarindan yararlanmasina, özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da çesitli mesleklerde ve is kollarinda çalisma bakimindan, bir engel sayilmayacaktir.
Herhangi bir Türk uyrugunun, gerek özel gerekse ticaret iliskilerinde, din, basin ya da her çesit yayin konulariyla açik toplantilarinda, diledigi bir dili kullanmasina karsi hiç bir kisitlama konulmayacaktir.
Devletin resmi dili bulunmasina ragmen, Türkçeden baska bir dil konusan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakimindan uygun düsen kolayliklar saglanacaktir.
MADDE 40
Müslüman-olmayan azinliklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakimindan hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla ayni islemlerden ve ayni güvencelerden [garantilerden] yararlanacaklardir. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayir kurumlariyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer ögretim ve egitim kurumlari kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularinda esit hakka sahip olacaklardir.
MADDE 41
Genel [kamusal] egitim konusunda, Türk Hükümeti, Müslüman-olmayan uyrukların önemli bir oranda oturmakta olduklari il ve ilçelerde, bu Türk uyruklarınin çocuklarina ilk okullarda ana dilleriyle ögretimde bulunulmasini saglamak bakimindan, uygun düsen kolayliklari gösterecektir. Bu hüküm, Türk Hükümetinin, söz konusu okullarda Türk dilinin ögrenimini zorunlu kilmasina engel olmayacaktir.
Müslüman-olmayan azanliklara mensup Türk uyruklarınin önemli bir oranda bulunduklari il ve ilçelerde, söz konusu azinliklar, Devlet bütçesi, belediye bütçesi ya da öteki bütçelerce, egitim, din ya da hayir islerine genel gelirlerden saglanabilecek paralardan yararlanmaya ve pay ayrilmasina hak gözetirlige uygun ölçülerde katilacaklardir.
Bu paralar, ilgili kurumlarin (Ytablissements et institutions) yetkili temsilcilerine teslim edilecektir.
MADDE 42
Türk Hükümeti, Müslüman-olmayan azinliklarin aile durumlarilya [statüleriyle, aile hukukuyla] kisisel durumlarin [statüleri, kisi halleri] konusunda, bu sorunlarin, söz konusu azinliklarin gelenek ve görenekleri uyarinca çözümlenmesine elverecek bütün tedbirleri almagi kabul eder.
Bu tedbirler, Türk Hükümetiyle ilgili azinliklardan her birinin esit sayida temsilcilerinden kurulu özel Komisyonlarca düzenlenecektir. Anlasmazlik çikarsa, Türk Hükümetiyle Milletler Cemiyeti Meclisi, Avrupa’li hukukçular arasından birlikte seçecekleri bir üst-hakem atayacaklardir.
Türk Hükümeti, söz konusu azinliklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarina tam bir koruma saglamayi yükümlenir. Bu azinliklarin Türkiye’deki vakiflarina, din ve hayir isleri kurumlarina her türlü kolayliklar ve izinler saglanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayir kurumlari kurulmasi için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara saglanmis gerekli kolayliklardan hiç birini esirgemeyecektir.
MADDE 43
Müslüman-olmayan azinliklara mensup Türk uyrukları, inançlarina ya da dinsel ayinlerine aykiri herhangi bir davranista bulunmaga zorlanamayacaklari gibi, hafta tatili günlerinde mahkemelerde hazir bulunmalari ya da kanunun öngördügü herhangi bir islemi yerine getirmemeleri yüzünden haklarini yitirmeyeceklerdir.
Bununla birlikte bu hüküm, söz konusu Türk uyruklarıni, kamu düzeninin korunmasi için, öteki Türk uyruklarına yükletilen yükümler disinda tutar anlamina gelmeyecektir.
MADDE 44
Türkiye, bu Kesimin bundan önceki Maddelerdeki hükümlerin, Türkiye’nin Müslüman-olmayan azinliklariyla ilgili oldugu ölçüde, uluslararasi nitelikte yükümler meydana getirmelerini ve Milletler Cemiyetinin güvencesi [garantisi] altina konulmalarini kabul eder. Bu hükümler, Milletler Cemiyeti Meclisinin çogunlugunca uygun bulunmadikça, degistirilemeyecektir. Ingiliz Imparatorlugu, Fransa, Italya ve Japon Hükümetleri, Milletler Cemiyeti Meclisinin çogunlugunca razi olunacak herhangi bir degisikligi reddetmemegi, İşbu Andlaşma uyarinca kabul ederler.
Türkiye, Milletler Cemiyeti Meclisi üyelerinden her birinin, bu yükümlerden herhangi birine aykiri herhangi bir davranisi ya da böyle bir davranista bulunma tehlikesini Meclise sunmaga yetkili olacagini ve Meclisin, duruma göre, uygun ve etkili sayacagi yolda davranabilecegini ve gerekli görecegi yönergeleri [talimati] verebilecegini kabul eder.
Türkiye, bundan baska, bu maddelere iliskin olarak, hukuk bakimindan ya da uygulamada, Türk Hükümetiyle imzaci öteki Devletlerden herhangi biri ya da Milletler Cemiyeti Meclisine üye herhangi bir baska Devlet arasında görüs ayriligi çikarsa, bu anlasmazligin, Milletler Cemiyeti Misakinin 14 ncü Maddesi uyarinca uluslararasi nitelikte sayilmasini kabul eder. Türk Hükümeti, böyle bir anlasmazligin, öteki taraf isterse, Milletlerarasi Daimi Adalet Divanina götürülmesini kabul eder. Divanin karari kesin ve Milletler Cemiyeti Misakinin 13 ncü maddesi uyarinca verilmis bir karar gücünde ve degerinde olacaktir.
MADDE 45
Bu Kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman-olmayan azinliklarina taninmis olan haklar, Yunanistan’ca da, kendi ülkesinde bulunan Müslüman azinliga taninmistir.
BÖLÜM III
MALI HÜKÜMLER
KESIM I
OSMANLI DEVLET BORCU
MADDE 46
İşbu Kesime ekli çizelgede belirtildigi üzere, Osmanli Devlet Borcu [Düyun-u Umumiye-i], Türkiye, 1921-1913 Balkan Savaslari sonucu olarak kendilerine Osmanla Imparatorlugundan topraklar katilmis Devletler, İşbu Andlaşmanın 12 nci ve 15 nci Maddelerinde belirtilen adalarla, bu Maddenin son fikrasinda belirtilen toprak parçasi kendilerine birakilmis olan Devletler ve, son olarak, İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis Asya topraklari üzerinde yeni kurulan Devletler arasında, İşbu Kesimde belirtilen sartlar içinde, bölüstürülecektir. Bundan baska, yukarıda belirtilen bütün bu Devletler, 53 ncü Maddede gösterilen tarihlerden baslayarak, Osmanli Devlet Borcu hizmetlerinin ödenmesine iliskin yillik yükümlere [taksitlere] de, İşbu kesimde belirtilen sartlar içinde, katilacaklardir.
Türkiye, 53 ncü Maddede belirtilen tarihlerden baslayarak, öteki Devletlere yükletilmis katilma paylarindan artik hiç bir biçimde sorumlu tutulmayacaktir.
1 Agustos 1914 tarihinde Osmanli egemenligi altinda olup, Türkiye’nin, İşbu Andlaşmanın 2 ncü Maddesinde saptanan sınırlari disinda bulunan Trakya arazi, Osmanli Devlet Borcunun bölüstürülmesi konusunda, İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis gibi sayilacaktir.
MADDE 47
Osmanli Devlet Borcu [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye] Meclisi, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde yazili borçlanmalara iliskin olan ve ilgili Devletlerden her birine düsen yillik taksitlerin tutarini, 50 nci ve 51 nci Maddelerde kabul edilmis esaslara dayanarak saptayacak ve bu tutari sözü geçen Devletlere bildirecektir.
Bu Devletler, Osmanli Borcu Meclisinin bu konudaki çalismalarini izlemek üzere, Istanbul’a temsilciler gönderebileceklerdir.
Osmanli Devlet Borcu Meclisi, Bulgaristan ile yapilmis 27 Kasim 1919 tarihli Andlaşmanın 134 ncü Maddesinde öngörülen görevleri de yerine getirecektir.
İşbu bu Maddede yazili ilkelerin uygulanmasi konusunda, ilgili taraflar arasında dogabilecek her türlü anlasmazliklar, 1 nci fikrada belirtilen bildirinin yapilmasi tarihinden baslayarak en çok bir ay içinde, Milletler Cemiyeti Meclisinden atanmasi rica edilecek bir hakeme sunulacak ve bu hakem, en çok üç aylik bir süre içinde kararini verecektir. Hakemin kararlari kesin olacaktir. Anlasmazligin sözü geçen hakeme sunulmus olmasi, yillik taksitlerin ödenmesini geciktirmeyecektir.
MADDE 48
İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde gösterilen Osmanli Devlet Borcunun aralarinda bölüstürülecegi, Türkiye’den baska Devletler, 47 nci Maddede öngörülen aylik taksitlerden her birine düsen pay konusunda, 47 nci Madde uyarinca kendilerine yapilacak bildiri gününden baslayarak üç aylik bir süre içinde, Osmanli Devlet Borcu Meclisine, kendi paylarinin güvence altina alinmasi için yeterli saglancalar [karşılıklar, rehinler] vereceklerdir. Bu saglancalar yukarıda belirtilen süre içinde gösterilmemis olursa, ya da bu saglancalarin uygun olup olmadigi konusunda anlasmazlik çikarsa, İşbu Andlaşmanın Imzacisi Devletlerden herhangi birince, Milletler Cemiyeti Meclisine basvurulabilecektir.
Milletler Cemiyeti Meclisi, saglanca olarak ayrilan gelirlerin toplanmasini, aralarinda Borcun bölüstürülmüs oldugu, Türkiye disindaki Devletlerde bulunan uluslararasi maliye örgütlerine emanet edebilecektir. Milletler Cemiyeti Meclisinin kararlari kesin olacaktir.
MADDE 49
Ilgili Devletlerden her birine düsecek yillik taksitler tutarinin 47 nci Madde hükümleri uyarinca kesin olarak saptanmasina girişilecegi günden baslayarak bir aylik bir süre içinde, İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde gösterilen Osmanli Devlet Borcunun nominal anaparasinin bölüstürülme yol ve yöntemlerini saptamak üzere, Paris’de bir komisyon toplanacaktir. Bu bölüstürme, yillik taksitlerin bölüstürülmesi için kabul edilen oranlara göre, borçlanma sözlesmeleriyle İşbu Kesimin hükümleri göz önünde tutularak, yapilacaktir.
1 nci fikrada öngörülen Komisyon, Türk Hükümetinin bir temsilcisiyle, Osmanli Devlet Borcu Meclisinin temsilcilerinden, Birlestirilmis Borç ve Ikramiyeli Türk Tahvilleri [Düyun-u Muvahhide ve Ikramiyeli Türk Tahvilati, la Detta unifiYe et les Lots turc] disinda kalan Osmanli Devlet Borcunun bir temsilcisinden ve ilgili Devletlerden her birinin atayabilecegi birer temsilciden kurulacaktir. Komisyonda görüs birligine varilamayacak bütün sorunlar, 47 nci Maddenin 4 ncü fikrasinda öngörülen hakeme sunulacaktir.
Türkiye, kendi payini temsil etmek üzere yeni borç senetleri çikarmaga karar verirse, Borç anaparasinin bölüstürülmesi, önce, Türkiye bakimindan, Türk Hükümetinin temsilcisinden, Osmanli Devlet Borcu temsilcisinden ve Birlestirilmis Borç ve Ikramiyeli Türk Tahvilleri disindaki borcun temsilcilerinden kurulu bir Komitece yapilacaktir. Yeni çikartilmis borç senetleri Komisyona teslim edilecektir; Komisyon da, bunlarin, bir yandan Türkiye’nin aklanmis [ibra edilmis] oldugunu, öte yandan da borç senetlerini ellerinde bulunduranlarin, Osmanli Devlet Borcundan kendilerine bir pay düsen öteki Devletlere karsi haklarini göz önünde tutarak, borç senetlerini ellerinde bulunduranlara verilmesini saglayacaktir. Osmanli Devlet Borcundan her Devlete düsecek payi temsil etmek üzere çikartilacak senetler, Bagitli Yüksek Taraflarin ülkelerinde, her türlü damga resimlerinden ya da bu senetlerin çikartilmasinin yol açabilecegi her çesit vergilerden bagisik tutulacaktir.
Ilgili Devletlerden her birine düsecek yillik taksitlerin ödenmesi, İşbu Maddenin, nominal anaparanin bölüstürülmesine iliskin hükümleri yüzünden, ertelenmeyecektir.
MADDE 50
Yillik taksitlerin 47 nci Maddede öngörülen bölüstürülmesi ile, Osmanli Devlet Borcu [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye] nominal anaparanin 49 ncu Maddede sözü edilen bölüstürülmesi, asagidaki gibi yapilacaktir:
(1) 17 Ekim 1912 tarihinden önce borçlanmalar ve onlara iliskin yükümler, 1912-1913 Balkan Savaslarindan sonraki durumda Osmanli Imparatorlugu ile, Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan toprak almis Balkan Devletleri ve İşbu Andlaşmanın 12 nci Maddesinde belirtilen adalar kendilerine verilmis olan Devletler arasında bölüstürülecektir; bu savaslara son veren Andlaşmalarin ya da sonradan yapilan Andlaşmalarin yürürlüge girislerinden bu yana meydana gelen ülke degisiklikleri de göz önünde tutulacaktir.
(2) Bu ilk bölüstürmeden sonra, Osmanli Imparatorlugunun üzerinde kalmis borçlanmalarin ve onlara iliskin yillik taksitlerin, 17 Ekim 1912 ile 1 Kasim 1914 tarihi arasında, Osmanli Imparatorlugunun yapmis oldugu borçlanmalarin ve bunlara iliskin taksitlerin ertelenmesiyle artmis olan geri kalan parçasi [bakiyesi], Türkiye ile, bu Andlaşma uyarinca kendilerine Osmanli Imparatorlugundan toprak katilmis Asya’da yeni kurulmus Devletler ve bu Andlaşmanın 46 nci Maddesinde belirtilen topragin kendisine verilmis bulundugu Devlet arasında bölüstürülecektir.
Anaparanin bölüstürülmesi, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişi tarihinde her borçlanmanin anaparasinin tutari üzerinden yapilacaktir.
MADDE 51
50 nci Maddede öngörülen bölüstürme sonucu olarak, Osmanli Devlet Borcu’nun [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye’nin] yillik borçlarindan, ilgili her Devlete düsen pay söyle saptanacaktir:
(1) 50 nci Maddenin lik fikrasinda öngörülen bölüstürme için, önce, 12 nci ve 15 nci Maddelerde belirtilen adalar ile, Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis topraklarin tümüne düsen payin saptanmasina girişilecektir. Bu payin 50 nci Maddenin 1 nci paragrafi hükümleri uyarinca bölüstürülmesi gereken yillik taksitler toplam tutarina göre tutari, yukarıda sözü geçen adalarla topraklarin, birlikte hesaplanan ortalama genel gelirinin, Osmanli Imparatorlugunun 1910-1911 ve 1911-1912 mali yillari içindeki -1907 yilinda konulmus ek gümrük vergisi gelirini de kapsamak üzere- ortalama genel gelirine olan oranina esit oranda olacaktir.
Böylece saptanan tutar, daha sonra, bir önceki fikrada öngörülen topraklar kendilerine verilmis bulunan Devletler arasında bölüstürülecektir; bu islem üzerine, sözü geçen Devletlerin her birine düsen payin, aralarinda bölüsülen toplam tutara göre orani, Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis bütün topraklar ile 12 nci ve 15 nci Maddelerde belirtilen adalarin -1910-1011 ve 1911-1912 mali yillari içindeki- genel ortalama geliri oraniyla ayni oranda olacaktir. Bu fikrada öngörülen gelirlerin hesaplanmasinda, gümrük vergi gelirleri dikkate alinmayacaktir.
(2) 46 nci Maddenin son fikrasinda belirtilen topragi da kapsamak üzere, İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilan topraklara gelince, ilgili Devletlerden her birine düsen payin, 50 nci Maddenin 2 nci fikrasi hükümleri uyarinca bölüstürülecek yillik taksitlerin toplam tutarina göre tutari, ayrilan topraklarin ortalama gelirinin 1910-1911 ve 1911-1912 mali yillari içindeki -1907 yilinda konulmus ek gümrük vergisi gelirini de kapsamak üzere- Osmanli Imparatorlugunun, 1 nci paragrafta belirtilen topraklarla adalarin payinin düsülmesinden sonraki ortalama toplam gelirine olan oranina esit oranda olacaktir.
MADDE 52
İşbu Kesime bagli çizelgenin (B) Bölümünde öngörülen öndelikler [avanslar], Türkiye ile 46 nci Maddede belirtilen öteki Devletler arasında, asagidaki sartlar içinde bölüstürülecektir:
(1) Çizelgede gösterilen ve 17 Ekim 1912 tarihinde varolan öndeliklerin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge konulmasi tarihinde ödenmemis bulunan anaparasi varsa, İşbu anapara ile, bunun, 53 ncü Maddenin birinci fikrasinda belirtilen tarihlerden bu yana birikmis faizleri ve bu tarihlerden sonra yapilmis bulunan ödemeler, 50 nci maddenin birinci paragrafi ile 51 nci maddenin birinci paragrafi hükümleri uyarinca bölüstürümecektir.
(2) Bu ilk bölüstürmeden sonra, Osmanli Imparatorlugu üzerinde kalan borçlara ve bu Imparatorlukça 17 Ekim 1912 ve 1 Kasim 1914 tarihleri arasında alinmis ve çizelgede gösterilen öndeliklere gelince, İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinde ödenmemis anapara varsa, bu anapara ile, bunun, 1 Mart 1920 tarihine kadar birikmis faizleri ve bu tarihten sonra yapilmis ödemeler, 50 nci Maddenin 2 nci paragrafi ile 51 nci Maddenin 2 nci paragrafi hükümleri uyarinca bölüstürülecektir.
Osmanli Devlet Borcu Meclisi, söz konusu öndeliklerden [avanslardan] ilgili Devletlerden her birine düsen payin tutarini, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde saptayacak ve bu tutari söz konusu Devletlere bildirecektir.
Türkiye’den baska Devletlerin borçlu tutulduklari paralar, bu Devletlerce, Osmanli Devlet Borcu Meclisine ödenecek, ya da Türkiye’nin bu Devletler hesabina gerek faiz gerekse borcun karsiligi olarak ödemis bulundugu para tutarina esit bir tutari buluncaya kadar, Türk Hükümeti hesabina gelir yazilacaktir.
Bir önceki fikrada öngörülen ödemeler, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak yillik bes esit taksitle yapilacaktir. Söz konusu ödemelerin Osmanli Imparatorlugunun alacaklilarina yapilacak parçasi, öndeki sözlesmelerinde sart kosulan faizleri de kapsayacak ve Türk Hükümetine düsen parçasi ise faizsiz ödenecektir.
MADDE 53
Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan ayrilan topraklari kendilerine katmis olan Devletlerce ödenmesi gereken, İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde belirtilmis bulunan Osmanli Devlet Borcu borçlanmalarinin yillik taksitleri, bu topraklarin sözü geçen Devletlere katilmasini saglamis bulunan Andlaşmalarin yürürlüge giris tarihinden baslayarak, ödenmesi gerekli duruma gelecektir. 12 nci Maddede belirtilen adalara iliskin yillik taksit 1/14 Kasim 1914 den baslayarak ve 15 nci Maddede belirtilen adalara iliskin yillik taksit de 17 Ekim 1912 den baslayarak ödenmesi gerekli duruma gelecektir.
İşbu Andlaşma uyarinca, Osmanli Imparatorlugundan ayrilan Asya’daki topraklar üzerinde yeni kurulmus Devletlerin ve 46 nci Maddenin son fikrasinda belirtilen topragi kendisine katan Devletin borçlu olduklari yillik taksitler, 1 Mart 1920 tarihinden baslayarak ödenmesi gerekli duruma gelecektir.
MADDE 54
İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde sayilan 1911-1912 ve 1913 yillari Hazine Tahvilleri (Bons de TrYsor), sözlesmelerinde öngörülen ödeme tarihlerinden baslayarak on yil içinde, kararlastirilmis faizleriyle birlikte ödeneceklerdir.
MADDE 55
Aralarinda Türkiye de bulunmak üzere 46 nci Maddede belirtilen Devletler, İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde gösterildigi üzere Osmanli Devlet Borcundan kendilerinde düsen ve 53 ncü Maddede belirtilen tarihlerden baslayarak ödenmesi gerekirken ödenmemis bulunan yillik taksitlerin tutarini Osmanli Devlet Borcu Meclisine ödeyeceklerdir. Bu ödeme, İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak, esit yirmi taksitle, faizsiz yapilacaktir.
Türkiye’den baska Devletlerin Osmanli Devlet Borcu Meclisine ödedikleri yillik taksitler, Borç Meclisince, söz konusu Devletler hesabina Türkiye’nin ödemis oldugu para tutarini buluncaya kadar, Türkiye’nin borçlu kalabilecegi gecikmis taksitler hesabindan düsülecektir.
MADDE 56
Bundan böyle, Osmanli Devlet Borcu Yönetim Meclisinde, ellerinde borç senetleri bulunduran Almanlarin, Avusturya’lilarin ve Macarlarin temsilcileri [vekilleri] bulunmayacaktir.
MADDE 57
Osmanli Devlet Borcu borçlanmalariyla faizlerine ve karsiligi Misir vergisi ile saglanmis olan 1855, 1891 ve 1894 borçlanmalarina iliskin faizsiz kuponlarin sunulmasina iliskin süreler ile, sözü geçen borçlanmalardan adçekme vurmus olan borç senetlerinin ödenmek üzere sunulma süreleri, Yüksek Bagitli Taraflar ülkesinde 29 Ekim 1914 tarihinden baslayarak İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişini izleyecek üç ayin sona ermesine kadar ertelenmis sayilacaktir.
KESIM II
ÇESITLI HÜKÜMLER
MADDE 58
Bir yandan Türkiye ve öte yandan (Yunanistan disinda) öteki Bagitli Devletler, bu Devletlerle (tüzem kisileri de kapsamak üzere) uyruklarınin, 1 Agustos 1914 tarihiyle İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihi arasındaki süre boyunca ugramis olduklari, gerek savas eylemleri, gerekse zoralim, haciz, diledigi gibi kullanma ve elkoyma tedbirlerinden dogan kayip ve zararlardan dolayi her türlü parasal istemde bulunanma hakkında karşılıkli olarak vazgeçerler.
Bununla birlikte, yukarıdaki hüküm, İşbu Andlaşmanın II ncü Bölümünde (Ekonomik hükümleri) öngören hükümlere halel getirmeyecektir.
Türkiye, Almanya ile yapilmis 28 Haziran 1919 tarihli Barış Andlaşmasınin 259 ncu Maddesinin birinci fikrasi ve Avusturya ile yapilmis 10 Eylül 1919 tarihli Barış Andlaşması 210 ncu Maddesinin birinci fikrasi uyarinca, Almanya ile Avusturya’nin geçirmis [transfer etmis] olduklari altin paralar üzerindeki her türlü haktan, (Yunanistan disinda) öteki Bagitli Devletler yararina vazgeçer.
Sürüme [tedavüle] çikarilan birinci tertip Türk kagit paralarina iliskin olarak, gerek 20 Haziran 1331 (3 Temmuz 1915) tarihli sözlesme, gerekse söz konusu kagit paralarin arkasinda yazili metin uyarinca, Osmanli Devlet Borcu Meclisine yükletilmis bütün ödeme yükümleri geçersiz sayilmistir.
Bunun gibi, Türkiye, Osmanli Hükümetince Ingiltere’ye ismarlanmis ve Ingiliz Hükümetince 1914 de elkonmus olan savas gemileri için ödenmis bulunan paranin geri verilmesini Ingiliz Hükümetinden ya da Ingiliz uyruklarından istememegi kabul eder ve bu yüzden her türlü istemde bulunmaktan vazgeçer.
MADDE 59
Yunanistan, Anadolu’da, savas yasalarina aykiri olarak, Yunan ordusu ya da Yunan yönetiminin eylemleriyle islenmis zararlari onarma yükümünü kabul eder.
Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’in, savasin uzamasindan ve savas sonuçlarindan dogan mali durumunu dikkate alarak, onarimlar karsiligi olarak, Yunan Hükümetine karsi yöneltebilecegi her türlü zarar-giderim isteminde kesinlikle vazgeçer.
MADDE 60
Gerek Balkan Savaslari sonucu olarak gerekse İşbu Andlaşma ile, kendilerine Osmanli Imparatorlugundan bir toprak parçasi ayrilmis ya da ayrilan Devletler, Osmanli Imparatorlugunun bu toprak parçasinda bulunan her türlü tasınır ve tasinmaz mallari, herhangi bir karşılık ödemeksizin, edinmis olacaklardir.
surasi kararlastirilmistir ki, 26 Agustos 1324 (8 Eylül 1908) ve 20 Nisan 1325 (2 Mayis 1909) tarihli Iradelerde, Hazine-i Hassa’dan (Liste civile) Devlete geçirilmesi buyrulmus olan tasınır ve tasinmaz mallarla, 30 Ekim 1918’de, bir kamu hizmeti yararina Hazine-i Hassa’ca yönetilen mallar, sözü geçen Devletler Osmanli Imparatorlugunun yerini almis olduklarindan ve bu mallar üzerinde kurulmus bulunan Vakiflarin geçerli taninmasi sartiyla, bir önceki fikrada belirtilen tasınır ve tasinmaz mallarin kapsami içinde bulunmaktadirlar.
Gerek Balkan Savaslari sonucu olarak, gerek daha sonra Yunanistan’a geçmis eski Osmanli Imparatorlugu topraklarinda bulunan ve Hazine-i Hassa’dan Devlete geçmis tasınır ve tasinmaz mallar konusunda, Türk Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında çikan anlasmazlik, 1/14 Kasim 1913 tarihli Atina Andlaşmasına ekli özel bir protokol uyarinca yapilacak bir hakemlik sözlesmesine göre, La Haye’de bir hakemlik mahkemesine götürülücektir.
İşbu Maddenin hükümleri, Hazine-i Hassa adina yazitli bulunan ya da Hazine-i Hasa’ca yönetilen ve bu Maddenin 2 nci ve 3 ncü fikralarinda öngörülmeyen tasınır ve tasinmaz mallarin hukuksal niteligini degistirmeyecektir.
MADDE 61
Türk sivil ya da askeri emeklilik maasindan yararlananlardan, İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den baska bir Devletin uyrukluguna geçmis bulunanlar, emeklilik maaslarina iliskin olarak Türk Hükümetine karsi herhangi bir istemde bulunamayacaklardir.
MADDE 62
Türkiye, Almanya ile Versailles’de 28 Haziran 1919 tarihinde yapilmis Barış Andlaşmasınin 261 nci Maddesi, ve Avusturya ile 10 Eylül 1919 da, Bulgaristan ile 27 Kasim 1919 da ve Macaristan ile 4 Haziran 1920 de yapilmis Barış Andlaşmalarinin bu konuyla ilgili maddeleri uyarinca, Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan’in, Türkiye’den olan bütün alacaklarinin [Bagitli Devletlere] geçirilmesini [transferini] kabul eder.
Bagitli öteki Devletler, bu yüzden Türkiye’ye düsen borçlardan Türkiye’yi aklanmis [ibra edilmis] saymayi razi olurlar.
Türkiye’nin, Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan’dan olan alacaklari da sözü geçen Bagitli Devletlere geçirilmistir.
MADDE 63
Türk Hükümeti, öteki Bagitli Devletlerle görüs birligi içinde, savastan sonra Almanya’dan Türkiye’ye gönderilecek mallarin tutarina karşılık olarak, Alman Hükümetince sürüme çikartilmis kagit paralari belli bir kambio degeri üzerinden kabul edecegi konusunda girmis oldugu yükümlerden Alman Hükümetini aklanmis [kurtulmus, ibra edilmis] saydigini bildirir.
BÖLÜM III
EKONOMIK HÜKÜMLER
MADDE 64
Bu Bölümde, „Müttefik Devletler“ (Puissances alliYes) terimi, Türkiye’den baska bagitli Devletler anlamina gelmektedir; „Müttefik uyrukları“ (ressortissants alliYes) terimi, Türkiye’den baska bagitli Devletlerin uyruklugunda bulunan ya da bu Devletlerin koruyuculugu (protectorat) altinda bulunan bir Devletin ya da bir ülkenin uyruklugunda olan gerçek kisileri, dernekleri ve kurumlari kapsamaktadir.
Bu Bölümün, sözü geçen „Müttefik uyrukları“na iliskin hükümleri, Müttefik Devletlerin uyruklugunda bulunmamakla birlikte, bu Devletlerin olgusal [fiili] korumasindan (protection) yararlanmis bulunmalari yüzünden, Osmanli makamlarinca kendilerine Müttefik uyrukları gibi islem yapilmis ve bu yüzden de zarar görmüs olan kimselere de uygulanacaktir.
KESIM I
MALLAR, HAKLAR VE ÇIKARLAR
MADDE 65
İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinde Türk egemenligi altinda kalmis bir ülkede bugün de bulunup kimligi ortaya konulabilecek ve 29 Ekim 1914 tarihinde Müttefiklerin uyrugu olan kimselere ait mallar, haklar ve çikarlar, bulunduklari durumlariyla, derhal hak sahiplerine geri verilecektir.
karşılıkli olarak, 29 Ekim 1914 tarihinde Müttefik Devletlerin egemenligi ya da koruyuculugu altina konulmus ülkelerde ya da Balkan Savaslarindan sonra Osmanli Imparatorlugundan ayrilarak bugün sözü geçen Devletlerin egemenligi altina konulmus ülkelerde bulunup da Türk uyruklarına ait olan mallar, haklar ve çikarlar, derhal hak sahiplerine geri verilecektir. İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis ülkelerde bulunan ve Müttefik Devletler makamlarinca tasfiye konusu yapilmis ya da baska herhangi olaganüstü tedbirler uygulanmis, Türk uyruklarına ait olan mallar, haklar ve çikarlar konusunda da bu hüküm uygulanacaktir.
İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis bir ülkede bulunup, Osmanli Hükümetince uygulanan kural-disi [istisnai] bir savas tedbirine konu olduktan sonra, bu ülkede yetkilerini [otoritesini] kullanan Bagitli Yüksek Taraflarin simdi elinde bulunan mallardan kimligi ortaya konulabilecek olanlar, bulunduklari durumlariyla, mesru maliklerine geri verilecektir. Bu ülkede yetkilerini [otoritesini] kullanan Bagitli Devletçe tasfiye edilmis tasinmaz mallar konusunda da ayni islem yapilacaktir. Özel kisiler arasında bunlar disinda kalan istemler, yetkili yerel mahkemelere sunulacaktir.
Istenmis mallarin kimin oldugu ya da bunlarin geri verilisi konusunda ortaya çikacak her türlü anlasmazliklar, bu Bölümün V nci Kesiminde öngörülen Hakemlik Karma Mahkemesine sunulacaktir.
MADDE 66
64 nci Maddenin 1 nci ve 2 nci fikralarindaki hükümleri yürürlüge koymak için, Bagitli Yüksek Taraflar, en hizli bir yönetim süreci uygulayarak, maliklerin rizasi olmaksizin konmus olabilecek her türlü yükümlerden ya da yararlanma haklarindan arinmis olarak, maliklere, mallarini, haklarini ve çikarlarini geri verdireceklerdir. Mallari, haklari ve çikarlari, bu geri verdirmeyi yaptiracak olan Hükümetten dolayli ya da dolaysiz olarak edinmis olan ve bu geri vermeden zarara ugramis bulunabilecek üçüncü kisilerin zararlarini gidermekle, geri verdirmeyi yaptiran Hükümet yükümlü olacaktir. Bu zarar-giderim konusunda ortaya çikabilecek olan anlasmazliklarin çözümünde ortak (genel) hukuk mahkemeleri yetkili olacaklardir.
Bütün öteki durumlarda, zarar-giderimde bulunmalari gerekenlere karsi, zarara ugramis üçüncü kisilerin dava açma haklari olacaktir.
Bu amaçla, Bagitli Yüksek Taraflarca, düsman mallarina, haklarina ve çakarlarina iliskin olarak alinmis bütün kullanim (geçirim) islemleri ya da baska olaganüstü savas tedbirleri -henüz tamamlanmamis bir tasfiye söz konusu ise- derhal kaldirilacak ve durdurulacaktir. Istemde bulunan maliklerin mallari, haklari ve çikarlari -bunlarin sahipleri belli olur olmaz- derhal geri verilerek, bu istemler yerine getirilecektir.
Geri verilmesi 65 nci Maddede öngörülen mallar, haklar ve çikarlar, İşbu Andasmanin imzasi tarihinde Bagitli Yüksek Taraflardan birinin yetkili makamlarinca tasfiye edilmis bulunursa, bu Bagitli Taraf, tasfiye tutarini, mallarin, haklarin ve çikarlarin maliklerine ödeyerek, geri verme yükümünden aklanmis [kurtulmus, ibra edilmis] olacaktir. Malikin basvurmasi üzerine, Hakemlik Karma Mahkemesi, tasfiyenin hakli bir degeri tutturacak kosullar altinda yapilmamis oldugu kanisinda bulunursa, bu Mahkeme, taraflar anlasamazlarsa, tasfiyeden elde edilen geliri, hakgözetirlige uygun görecegi ölçüde arttirabilecektir. Söz konusu mallar, haklar ve çikarlar, malikleriyle yapilmis anlasmadan ya da yukarıda öngörülen Hakemlik Karma Mahkemesinin kararindan sonra iki ay içinde ödeme yapilmamissa, geri verilecektir.
MADDE 67
Bir yandan Yunanistan, Romanya, Sirp-Hirvat-Sloven Devleti, ve öte yandan Türkiye, Türkiye ülkesinde ve karşılıkli olarak, Yunanistan, Romanya ve Sirp Hirvat-Sloven Devleti ülkelerinde, ordularinca ya da yönetim makamlarinca elkonmus, haczedilmis ve geçici olarak elkonulmus olup da simdi de bu ülkede bulunan her türlü tasınır mallarin kendi ülkelerinde aranmasini ve bulunanlarin geri verilmesini, gerek uygun düsen yönetim tedbirleri alarak, gerekse bunlara iliskin bütün belgeleri teslim ederek, kolaylastiracaktir.
Bu arastirma ve geri verme, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ordularinca makamlarinca, Yunanistan, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Devleti ülkesinde haczedilmis ya da geçici olarak elkonulmus ve Türkiye’ye ya da Türk uyruklarına geçirilmis mallarla, Yunanistan, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Devleti ordularinca Türk ülkesinde elkonularak ya da haczedilerek Yunanistan’a, Romanya’ya ya da Sirp-Hirvat-Sloven Devletine ya da bunlarin uyruklarına geçirilmis mallar için de uygulanacaktir.
Bu arastirmalara ve geri vermelere iliskin istemler [dilekçeler], İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak alti aylik bir süre içinde sunulacaktir.
MADDE 68
Türkiye’de Yunan ordusunca isgal olunan bölgelerde, bir yandan Yunan makamlari ve yönetimleri ile, öte yandan Türk uyrukları arasında yapilmis sözlesmelerden dogan borçlar, bu sözlesmelerde öngörülen sartlar içinde, Yunan Hükümetince ödenecektir.
MADDE 69
1922-1923 mali yilindan önceki mali yillar için, Müttefiklerin uyruklarından ya da bunlarin mallarindan, Müttefik uyruklarınin ve mallarinin 1 Agustos 1914’de yararlandiklari statü uyarinca bagli kilinmamis bulunduklari hiç bir vergi resim ya da ek-resim (vergi) alinmayacaktir.
1922-1923 mali yilindan önceki mali yillar için, 15 Mayis 1923’den sonra para alinmis bulunuyorsa, İşbu Andlaşma yürürlüge girer girmez, bu paralar hak sahiplerine geri verilecektir.
15 Mayis 1923 den önce alinmis paralar için hiç bir basvurmada bulunulamayacaktir.
MADDE 70
65 nci, 66 nci ve 69 ncu Maddelere dayandirilacak istemlerin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge konulusundan baslayarak yetkili makamlara alti ay içinde ve, anlasmaya varilamazsa, Hakemlik Karma Mahkemesine onsekiz aylik bir süre içinde sunulmus olmalari gerekmektedir.
MADDE 71
Ingiliz Imparatorlugu, Fransa, Italya, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Devleti ya da bunlarin uyrukları, kendi mallari, haklari ve çikarlarina iliskin olarak, 19 Ekim 1914 tarihinden önce Osmanli Hükümetine istemlerde bulunmus ya da dava açmis olduklarindan, İşbu Kesimin hükümleri, sözü geçen istemleri ya da davalari hiç bir zaman etkileyemecektir. Ingiliz Imparatorlugu, Fransa, Italya, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Hükümetlerine Osmanli Hükümetince ya da Osmanli uyruklarınca sunulmus istemlere ya da açilmis davalara da ayni islem uygulanacaktir. Bu istemler ya da davalar, Türk Hükümetiyle İşbu Maddede belirtilen öteki Hükümetlere karsi, Kapitülasyonlara son verilmis oldugu göz önünde tutularak, kovusturulacaktir.
MADDE 72
İşbu Andlaşma uyarinca Türk kalan topraklarda, Almanya’ya, Avusturya’ya, Macaristan’a ve Bulgaristan’a ya da bunlarin uyruklarına ait olup da, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden önce Müttefik Hükümetlerce elkonulmus ya da isgal edilmis olan mallar, haklar ve çikarlar, [Müttefik] Hükümetlerle Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan Hükümetleri ya da ilgili uyrukları arasında anlasmalarin (düzenlemelerin) yapilmasina kadar, Müttefik Hükümetlerin elinde kalacaktir. Bu mallar, haklar ve çikarlar tasfiye edilmislerse, yapilmis tasfiyelerin geçerli oldugu dogrulanmistir.
İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den ayrilan topraklarda, Almanya’ya, Avusturya’ya, Macaristan’a ve Bulgaristan’a ya da bunlarin uyruklarına ait mallari, haklari ve çikarlari, söz konusu ülkelerde yetkilerini [otoritelerini] kullanan Hükümetler, İşbu Andlaşmanın yürürlüge konulusundan baslayarak alti ay içinde, tasfiye edilebileceklerdir.
Daha önce yapilmis ya da yapilmamis olsun, tasfiyelerden elde edilen para, tsafiye edilmis mallar Almanya, Avusturya, Macaristan ya da Bulgaristan Devletelrinin mülkiyetinde ise, ilgili devletle yapilmis Barış Andlaşmasınin kurmus oldugu Onarimlar Komisyonuna [Tâmirat Komisyonuna, La Commission des RYparations] ödenecektir. Tasfiye edilen mallar özel kisilerin ies, tasfiyeden elde edilen para, dogrudan dogruya mallarin sahiplerine ödenecektir.
İşbu Maddenin hükümleri, Osmanli anonim ortaklarina [sirketlerine] uygulanmayacaktir.
Türk Hükümeti, İşbu Maddeded öngörülen tedbirlerden hiç bir biçimde sorumlu olmayacaktir.
KESIM II
SÖZLEsMELER VE SÜRE AsIMLARI
MADDE 73
82 nci Maddede tanimlandigi biçimde, sonradan düsman durumuna girmis bulunan taraflar arasında ve bu Maddede belirtilmis tarihten önce yapilmis, asagidaki kategorilere giren sözlesmeler (contrats), bu sözlesmelerin kapsadigi hükümlerle İşbu Andlaşmanın hükümleri sakli tutulmak sartiyla, yürürlükte kalacaklardir:
a) Teslim islemi 82 nci Maddenin hükümleri uyarinca taraflarin düsman durumuna girmelerinden önce gerçekten yapilmis bulunan, tasinmaz mallarin satisina iliskin sözlesmeler – asil satis islemi usulüne uygun olarak gerçeklestirilmis olmasa bile;
b) Özel kisiler arasında yapilmis kiralama, kiraya verme sözlesmeleriyle, kira vaadi sözlesmeleri;
c) Madenlerin, ormanlarin ve tarim topraklarinin isletilmesine iliskin olarak, özel kisiler arasında yapilmis sözlesmeler;
d) Ipotek, teminat ve emanet konusunda sözlesmeler;
e) ortaklıkların kurulmasina iliskin sözlesmeler; bu hüküm, yönetildikleri kanun uyarinca, ortaklarin kisiliginden ayri bir kisilik olusturmayan kollektif ortaklıklara (partnerships) uygulanmaz;
f) Özel kisilerle ya da ortaklıklarla, Devlet, vilâyetler, belediyeler ya da bunlara berzer yönetim tüzel kisileri arasında, herhangi bir konuda, yapilmis sözlesmeler;
g) Aile durumuna [statüsüne] iliskin sözlesmeler;
h) Her çesit bagislara, [hibe ve teberrulara, à des donations ou à des libYralitYs] iliskin sözlesmeler.
İşbu Madde, sözlesmelerle, yapildiklari siradaki degerlerinden baska bir deger verdine amaciyla öne sürülemeyecektir.
İşbu Madde, ayricalik [imtiyaz] sözlesmelerine uygulanmayacaktir.
MADDE 74
Sigorta sözlesmelerine, İşbu Kesimin Ek’inde öngörülen hükümler uygulanacaktir.
MADDE 75
73 ncü ve 64 ncü Maddelerde sayilan sözlesmelerle, ayricalik [imtiyaz] sözlesmeleri disinda, sonradan düsman dukuna girmis kimseler arasında, taraflarin düsman durumuna girmeleri tarihinden önce yapilmis olan sözlesmeler, bu tarihten baslayarak sona erdirilmis sayilacaktir.
Bununla birlikte, sözlesmenin taraflarindan her biri, gerekirse, öteki tarafa, sözlesmenin yapildigi tarihte yürürlükte tutulmasi istenilen andaki kosullar ararisnadki farki karsiyalacak bir zarar -giderim [tazminat] ödenmesi sartiyla, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir sürenin geçisine kadra, öteki taraftan, bu sözlesmenin uygulanmasini isteyebilecektir. Bu zarar-giderim, taraflar kendi aralarinda anlasamazlarsa, Hakemlik Karma Mahkemesince saptanacaktir.
MADDE 76
İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden önce, 73 ncü Maddeden 75 nci Maddeye kadar olan Maddelerde belirtilen sözlesmelerde, ödemede kullanacak para ya da kambio degeri konusundaki sözlesmeleri de kapsamak üzere, özellikle bu sözlesmelerin sona erdirilmesine, yürürlükte tutulmasina, uygulama sartlarina ya da bu sözlesmelerde yapilacak degisikliklere iliskin olarak, taraflar arasında yapilmis bütün islemlerin geçerli oldugu dogrulanir.
MADDE 77
30 Ekim 1918 tarihinden sonra, Müttefik uyruklarıyla Türk uyrukları arasında yapilmis sözlesmeler geçerli kalmaktadirlar; bunlara genel (ortak) hukuk kurallari uygulanir.
30 Ekim 1918 tarihinden sonra, 16 Mart 1920 tarihine kadar Istanbul Hükümetiyle usulüne uygun olarak yapilmis sözlesmeler de geçerli kalmaktadirlar; bunlara genel (ortak) hukuk kurallari uygulanir.
16 Mayis 1920 den sonra Istanbul Hükümetiyle usulüne uygun olarak yapilmis bulunan ve bu Hükümetin etkin yetkili [otoritesi] altindaki topraklara iliskin bütün sözlesmeler ve anlasmalar, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde ilgililerin istemesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin uygun bulusuna sunulacaktir. Bu sözlesmeler uyarinca yapilmis bulunan ödemeler, İşbu ödemelerde bulunmus olan tarafin hesabina, geregi gibi, alacak yazilacaktir.
Bu sözlesmeler uygun bulunmazlarsa, ilgili tarafin, gerekiyorsa, dogrudan dogruya ve gerçekten ugranilmis zarari karsilayacak bir zarar-giderime [tazminata] hakkı olacaktir; dostça bir anlasmaya varilamazsa, bu zarar-giderim Hakemlik Karma Mahkemesince saptanacaktir.
İşbu Maddenin hükümleri, ayricalik [imtiyaz] sözlesmelerine, ayricalik geçirimlerine ve kamu hizmeti ayricaligina iliskin isletme sözlesmelerine uygulanmayacaktir.
MADDE 78
Sonradan düsman olmus taraflar arasında, ayricalik [imtiyaz] sözlesmeleri disindaki sözlesmelere iliskin olarak ortaya çikmis bulunan ya da, asagida gösterilen alti aylik sürenin bitiminden önce ortaya çikabilecek olan her türlü anlasmazliklar, Hakemlik Karma Mahkemesince çözümlenecektir; bununla birlikte, tarafsiz Devletlerin kanunlari uyarinca bu Devletlerin ulusal mahkemelerinin yargi yetkisi içinde bulunabilecek olan anlasmazliklar, bu kuralin disinda kalmaktadir. Bu durumda, bu çesit anlasmazliklar, Hakemlik Karma Mahkemesince degil, fakat bu ulusal mahkemelerce çözümlenecektir. Bu Madde uyarinca Hakemlik Karma Mahkemesinin yetki alanina giren anlasmazliklara iliskin sikayetlerin, bu mahkemenin kurulus tarihinden baslayarak alti aylik bir süre içinde bu mahkemeye sunulmalari gerekecektir.
Bu sürenin sona erisinde, Hakemlik Karma Mahkemesine sunulmamis olacak anlasmazliklar, genel (ortak) hukuk hükümleri uyarinca yetkili olan mahkemelerce çözüme baglanacaktir.
İşbu Maddenin hükümleri, savas boyunca ayni ülkede oturmus ve hem kendileri hem de mallari bakimindan diledikleri gibi davranmis olan bütün taraflar arasından yapilmis görüsmelerde, taraflarin düsman olduklari tarihten önce yetkili bir mahkemece hükme baglanmis anlasmazliklara uygulanamaz.
MADDE 79
Bagitli Yüksek Taraflarin ülkesinde, düsmanlar arasındaki iliskilerde, süre asimina, kanunda öngörülen sürelere uyulmamasi yüzünden dava açma hakkının sınırlanmasina ya da yitirilmesine iliskin bütün süreler, ister savasin baslangicindan ister önce, ister sonra islemege baslamis bulunsun, 29 Ekim 1914 tarihinden baslayarak İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden sonra üç ayin geçisine kadar ertelenmis sayilacaktir.
Bu hüküm, özellikle, faiz ve kazanç [temettü] kuponlarinin sunulmasi sürelerine ve adçekme ile ya da baska herhangi bir nedenle ödenmesi gerekli her türlü bonolarin sürelerine uygulanacaktir.
Yukarıda belirtilen süreler, Romanya bakimindan, 27 Agustos 1916 tarihinden baslayarak kesilmis sayilacaktir.
MADDE 80
Düsmanlar arasındaki iliskilerde, savastan önce yapilmisolan hiç bir ticaret senedi, salt kabul ya da ödeme için gerekli olan süre içinde sunulmamis olmasi, ya da ödenmemis bulunmasi yüzünden, ya da savas sirasinda çekicilerle [kesidecilerle, tireurs] yükleneceklere [cirantalara, endosseurs] kabul etmeme ya da ödememe bildirisinde bulunulmamasi nedeniyle, ya da protestoda bulunulmamis olmasindan veya baska herhangi bir islemi yerine getirmemis olmasi yüzünden, geçersiz sayilmayacaktir.
Bir ticaret senedinin kabulü ya da ödenmesi için sunulmasi gerekli olan süre, ya da kabul edilmeme ve ödememenin çekicilerle [kesidecilerce] yükleneceklere [cirantalar] bildirilmesi gerekli süre, ya da senedin protesto edilmesi için gerekli olan süre, savas içinde geçmisse ve senedi sunmasi, protesto etmesi ya da kabul edilmedigini, ya da ödenmedigini bildirmesi gereken taraf, savas sirasinda böyle bir davranista bulunmamissa, senedin sunulmasi, kabul edilmediginin ya da ödemediginin bildirilmesi ya da protesto düzenlenmesi için, kendisine, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak, üç aylik bir süre taninacaktir.
MADDE 81
Ödenmesi gerekli olmus borçlarin güvencesi olarak savastan önce kabul edilmis ipotekli bir tasinmaz malin ya da bir saglancanin [rehnin] paraya çevrilmesi için savas sirasinda yapilmis olan satislar, malikine haber verilmesi için gerekli bütün islemler yapilmamis olsa bile -söz konusu borçlunun, her türlü zarar ve ziyanlar konusunda hesaplasmak üzere, alacakliyi Hakemlik Karma Mahkemesine çagirmasi hakkı açikça sakli tutulmak sartiyla- geçerli sayilacaktir.
Mahkeme, taraflar arasındaki hesaplari tasfiye etmekle, saglanca ya da güvence olarak verilen malin satilis sartlarini incelemekle ve alacakli kötü niyetle davranmissa ya da saglancayi satmaktan kaçinmak için ya da bu satisin gerçek fiyatiyla yapilmasini saglamak bakimindan elinden gelebilecek her yola basvurmamis ise, borçlunun satis yüzünden ugramis olabilecegi zarari onarma zorunluluguyla alacakliyi yükümlü tutmakla görevli olacaktir.
İşbu hüküm, yalniz düsmanlar arasında uygulanabilecek ve yukarıda öngörülen islemlerden 1 Mayis 1923 tarihinden sonra yapilmis olanlara uygulanmayacaktir.
MADDE 82
İşbu Kesimdeki hükümler uyarinca, bir sözlesmeye taraf bulunan kisiler, aralarinda ticaret iliskilerinin olaylar yüzünden gerçekten imkansiz oldugu, ya da bu taraflardan birinin bagli oldugu kanunlar, kararnameler ya da tüzükler (yönetmelikler) yüzünden yasaklanmis ya da hukuka aykiri sayilmis bulundugu tarihten baslayarak, düsman sayilacaklardir.
Bununla birlikte, 73 ncü Maddeden 75 nci Maddeye kadar olan Maddelerle, 79 ncu ve 80 nci Maddelerde öngörülen hükümler, (ortaklıkları da kapsamak üzere) düsman kisiler ya da onlarin temsilcileri arasında, Bagitli Yüksek Taraflardan birinin ülkesinde yapilmis sözlesmelere -bu ülke, bagitlanan taraflardan biri için düsman ülkesi idiyse ve bu ülkede hem kendisi hem de mallari bakimindan diledigi gibi davranabilmisse- uygulanmayacaktir; bu sözlesmelere genel (ortak) hukuk kurallari uygulanacaktir.
MADDE 83
İşbu Kesimin hükümleri, Japonya ile Türkiye arasında uygulanmayacak ve bu hükümlere konu olan sorunlar, bu iki ülkeden her birinde, yerel [ulusal] kanunlari uyarinca çözüme baglanacaktir.
Anlasmaya varilamazsa, bu anlasmazlik, hakemlik yoluyla çözümlenecektir.
EK
I. HAYAT SIGORTASI
§ 1.
Bir sigortaci ile, sonradan düsman olan bir kimse arasında yapilmis hayat sigortasi sözlesmeleri, savasin baslamasi ya da bu kimsenin düsman durumuna girmesi yüzünden sona erdirilmis sayilmayacaktir.
Bir önceki fikra uyarinca sona erdirilmis sayilmayan bir sözlesme geregince, savas sirasinda ödenmesi gerekli olmus sigorta altinda bulunan bir para tutarinin, savastan sonra, ödenmesi istenebilecektir. Bu para tutarina, ödenmesi gerekli oldugu tarihten ödeme gününe kadar, yillik %5 faiz eklenecektir.
Sigorta ücretlerinin [primlerinin] savas sirasinda ödenmemesi, ya da sözlesme hükümlerinin yerine getirilmemesi yüzünden, bir sözlesme geçersiz duruma düsmüsse, sigortalinin ya da vekillerinin ya da hak sahiplerinin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden basliyarak oniki aylik bir süre içinde her an, sigorta senedinin [poliçesinin] geçersiz ya da sona erdirilmis sayildigi günkü degerini, yillik % 5 faizlerin de eklenmesiyle, sigortacidan istemege haklari olacaktir.
Hayat sigortasi sözlesmelir 29 Ekim 1914 tarihinden önce imzalanmis olup da, bu sözlesmelerin hükümleri geregince primlerin ödenmemis bulunmasi yüzünden sözlesmeleri sona erdirilmis ya da degeri indirilmis bulunan Türk uyruklarınin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak üç aylik bir süre içinde ve bu sirada yasiyorlarsa, sigorta edilmis para tutarinin tümü için, sigorta senetlerini [poliçelerini] yeniden düzenlemege haklari olacaktir. Bunun için, Sigorta Ortakliginin [Kumpanyasinin] doktorunca Ortakligin yeterli sayacagi bir saglik denetiminden geçirildikten sonra, birikmis primleri % 5 bilesik faiziyle ödeyeceklerdir.
§ 2.
simdi Müttefik devletlerden birinin uyruklugunda bulunan ortaklıklarla Türk uyrukları arasında, 29 Ekim 1914 tarihinden önce yapilmis olup da, primleri 18 Kasim 1915 tarihinden önce ve sonra, ya da yalniz bu tarihten önce, Türk Lirasindan baska bir para ile ödenmis bulunan hayat sigortasi sözlesmelerinin, asagidaki gibi uygulanmasi kararlastirilmis: (1) 18 Kasim 1915 tarihinden önceki dönem için sigorta edilen kimsenin haklari, sigorta senedindeki [poliçesindeki] genel sartlar uyarinca, sözlesmede öngörülen para ile ve bu paranin, onu çikaran ülkedeki degerine göre düzenlenecektir (öregin, Frnak, altin Frank, ya da kagit para Frnak olarak belirtilmis tutarlar, Frnasiz Frangi olarak dönecektir); (2) 18 Kasim 1915 tarihinden sonraki dönem için, kagit para Türk Lirasi ile ve Türk Lirasinin degeri savas öncesi degerine esit sayilarak ödenecektir.
Sözlesmeleri Türk parasından baska bir para üzerinden yapilmis olan Türk uyrukları, primlerini, 18 kasim 1915 tarihinden bu yana, sözlesmelerde öngörülen para ile ödemis oldukarini ispat ederlerse, bu sözlesmeler de, 18 Kasim 1915 tarihinden sonraki dönem için bile, bu para ile ve bu paranin, onu çikaran ülkedeki degeri üzerinden düzenlenecektir.
simdi Müttefik devletlerden birinin uyruklugunda bulunan ortaklıklarla, 29 Ekim 1914 tarihinden önce Türk parasından baska bir para üzerinden sözlesme yapmis bulunan Türk uyruklarınin sözlesmeleri, primlerinin ödenmis olmasi yüzünden bugün de yürürlükteyse, bu Türk uyruklarınin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden basliyarak üç aylik bir süre içinde, söz konusu para ile ve bu paranin, onu çikaran ülkedeki degeri üzerinden, anapara tutarinin tümü için sigorta senetlerini [poliçelerini] yenileme haklari olacaktir. Bunun için, 18 Kasim 1915 tarihinden bu yana, süreleri gelmis olan primleri bu para ile ödemeleri gerekmektedir. Buna karşılık, söz konusu Türk uyruklarınin, belirtilen tarihten bu yana kagit para Türk Lirasiyla ödemis olduklari primler, onlara, ayni çesit parayla geri verilecektir.
§ 3.
Türk Lirasi olarak yapilmis sigorta sözlesmeleri, kagit para Türk Lirasi olarak hesaplanarak ödenecektir.
§ 4.
Sigorta ortakligi ile özel bir sözlesme yaparak, sigorta senetlerinin [poliçelerinin] degerini ve primlerin nasil ödenecegini daha önce düzenlemis bulunan sigortalilarla, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinde sigorta senetlerini kesin olarak ödemis olan sigortalilara 2 nci ve 3 ncü pragraflarin hükümleri uygulanacaktir.
§ 5.
Yukarıdaki paragrafin uygulanmasi bakimindan, hayat sigortasi sözlesmesi sayilacak sözlesmeler, taraflarin karşılıkli yükümlerini hesaplamak için, insan yasantisinin olasiliklarina dayanan ve bunlarin faiz tutarlari eklenerek hesaplanan sigorta sözlesmeleridir.
II. DENIZ SIGORTALARI
§ 6.
Taraflarin düsman olmalarindan önce, tehlike [risk, risque] dogmus bulunmaktaysa ve sigortalinin, uyrugu bulundugu Devletçe ya da bu Devletin müttefiklerince girişilmis savas eylemlerinden dogan zararlari karsilamak söz konusu olmamak sartiyla, deniz sigortalari sözlesmeleri, bu sözlesmelerdeki hükümler sakli kalmak üzere, sona erdirilmis sayilmayacaklardir.
III.YANGIN SIGORTALARI VE ÖTEKI SIGORTALAR
§ 7.
Bir önceki paragrafta belirtilen çekince [ihtirazi kayit] yürürlükte kalmak üzere, yangina karsi sigortalarla bütün öteki sigortalara iliskin sözlesmeler sona ermis sayilmayacaklardir.
KESIM III
BORÇLAR
MADDE 84
Bagitli Yüksek Taraflar, savastan önce yapilmis sözlesmeler uyarinca, savastan önce ya da savas sirasinda ödenmesi gereken ve savas yüzünden ödenmemis kalan borçlarin, sözlesmelerde öngörülen sartlar içinde, üzerinde anlasilimsi para ile ve o paranin çikartildigi ülkeldeki degir üzerinden ödenmesi gerekeeceginde görüs birligine varmislardir.
İşbu Bölümün II nci Kesimi Ek’indeki hükümlere halel gelmemek sartiyla, surasi kararlastirilmistir ki, savastan önceki bir sözlesme uyarinca yapilmasi gereken ödemelerin savas sirasinda, söz konusu sözlesmede gösterilen paradan baska bir para ile tüm olarak ya da yalniz bir parçasi alinmis bir para tutarinin karsiligi olmalari durumunda, bu ödemeler, gerçekte alinmis olan para tutarlari için hangi cins para ile yapilmis ise, ayni cins para ile yapilabilecektir. Bu hüküm, işbu Andlaşmanın yürürlüge konulmasindan önce, ilgili taraflar arasında dostça bir anlasma ile yapilmis buna aykiri hükümlere halel getirmeyecektir.
MADDE 85
Osmanli Devlet Borcu [Dünyun-u Umumiye-i Osmaniye], görüs birligi içinde, işbu Bölümün (Ekonomik hükümler) bu Kesimiyle öteki Kesimlerinin disinda birakilmistir.
KESIM IV
ENDÜSTRI, EDEBIYAT YA DA SANAT YAPITLARI
MÜLKIYETI
MADDE 86
İşbu Andlaşmanın hükümleri sakli kalmak üzere, endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyetine iliskin haklar, Bagitli Devletlerden her birini yasalari uyarinca 1 Agustos 1914 tarihindeki durumlariyla, Bagitli Yüksek Taraflarin ülkelerinde, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak, bu haklardan savas durumunun basladigi anda yararlanmakta olan kimseler ya da bunlarin hak sahipleri yararina yeniden taninacak ya da geçerli sayilacaktir. Bunun gibi, savas çikmamis olsaydi, endüstri mülkiyetinin ya da bir edebiyat veya sanat yapitinin yayinlanmasini korumak için, yasalar uyarinca yapilmis bir istem sonucu olarak, savas süresince edinilebilecek haklar da, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak, hak sahibi durumunda olan kimseler yararina yeniden kabul edecek ya da yeniden geçerli sayilacaktir.
Yukarıdaki hüküm uyarinca, sahiplerine yeniden taninmasi gerekecek haklara halel gelmemek sartiyla, savas sirasinda Müttefik Devletlerden birinin yasama, yürütme ya da yönetim makamlarindan birince, Osmanli uyruklarınin endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyeti haklarina iliskin olarak, alinmis olabilecek özel tedbirler, yapilmis kamusal islemler (lisans vermeyi de kapsamak üzere), yürürlükte kalacak ve hukuk açisindan tam geçerli sayilacaklardir. Bu hüküm, herhangi bir Müttefik Devlet uyruklarınin haklarina iliskin olarak Türk makamlarinca alinmis olabilecek tedbirler için de, ayrintilarda gerekli degisikliklerle (mutatis mutandis) uygulanacaktir.
MADDE 87
1 Agustos 1914 tarihine kadar edinilmis bulunan, ya da savas çikmamis olsaydi, savastan önce ya da savas süresi içinde yapilmis bir istem ile o tarihten bu yana edinilebilecek olan endüstri mülkiyetine iliskin haklarin sakli tutulmasi ya da iade edilebilmeleri, veya bu konuda bir itirazda bulunabilmeleri amaciyla, Bagitli Devletlerden her birinin ülkesinde Türk uyruklarına, ek vergi ya da her hang ibir ceza olmaksizin, gerekli bütün islemleri yapmak, her türlü usul gereklerini yerine getirmek, her çesit vergi ödemek ve genel olarak her Devletin kanunlarinda ve tüzüklerinde [yönetmeliklerinde] öngörülen her türlü yükümü yerine getirmek için, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden basliyarak, en az bir yillik bir süre taninacaktir.
Herhangi bir islemin yapilmamasindan, bir formalitenin yerine getirilmemesinden, ya da bir harcin ödenmemis olmasi yüzünden, endüstri mülkiyetine iliskin olarak, yitirilmis sayilan haklar yeniden geçerli kabul edilecektir; bulus belgeleri [ihtira beratlari, brevets] ile desenler [dessins] konularnida, bunlarin, geçersiz sayildiklari süre içinde isletmis ya da kullanmis olan üçüncü kisilerin haklarini korumak için, her Devletin hak gözetirlik bakimindan gerekli sayacagi tedbirleri alabilmek hakkı saklidir.
Bir bulus belgesinin [ihtira beratinin] isletmeye konulmasi, ya da fabrika ve ticaret markalarinin, ya da desenlerin kullanilmasi için taninan süre bakimindan, 1 Agustos 1914 tarihi ile işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihi arasındaki dönem hesaba katilmayacaktir; bundan baska, 1 Agustos 1914 tarihinde geçerli bulunmakta olan hiç bir bulus belgesinin, fabrika ya da ticaret makrkasinin veya desenin, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden basliyarak iki yillik bir süre geçmedikçe, salt isletmeye konulmamis ya da kullanilmamis olmasi nedeniyle, geçerli olmaktan çikmis ya da hükümsüz sayilmayacagi da kararlastirilmistir.
MADDE 88
Bir yandan Türk uyrukları ve Türkiye’de oturmakta olan ya da Türkiye’de bir is tutmus kimselerle, öte yandan Müttefik Devletler uyrukları ya da Müttefiklerin ülkesinde oturan ya da bu ülkede bir is tutmus kimselerce, ya da bu kimselerin savas sirasinda haklarini kendilerinden yana birakmis olabilecekleri üçüncü kisilerce, savas durumunun baslama tarihi ile işbu Andlaşmanın yürürlüge konulus tarihi arasında geçen süre içinde, öteki tarafin ülkesinde meydana gelmis olabilecek ve savas süresinin herhangi bir aninda varolmus ya da 86 nci Madde uyarinca yeniden taninacak endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyeti haklarini bozmus gibi sayilacka olaylar yüzünden hiç bir dava açilamayacak, hiç bir istemde bulunulamayacaktir.
Yukarıda sözü edilen olaylar arasında, Bagitli Yüksek Tarafllarin Hükümetleri ya da onlarin hesabina, ya da onlarin rizasiyla, herhangi bir kimsece, endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyeti haklarinin kullanilmasi bulundugu gibi, bu haklarin uygulanacagi her türlü ürünlerin, araç ve gereçlerin, ya da her türlü nesnelerin kullanilmasi, satisi ya da satisa çikartilmasi da bulunmaktadir.
MADDE 89
Bir yandan Müttefik Devletler uyrukları ya da bu Devletlerin ülkelerinde oturan ya da orada bir is tutmus olan kimlerle, öte yandan Osmanli uyrukları arasında, savas durumundan önce yapilmis olan isletme lisanslari ya da edebiyat veya sanat yapitlarinin çogaltilmasi konularindaki sözlesmeler, Türkiye ile Müttefik bir Devlet arasında savas durumunun baslamasi tarihinden sona ermis sayilacaktir. Ancak, her konuyla ilgili olarak, daha önceleri bu çesit bir sözlesmeden yararlanmakta olan kimsenin, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak alti ay içinde, hak sahibinden yeni bir lisans ayricaligi istemege hakkı olacak ve bunun sartlari, taraflar arasında anlasma olmazsa, bu Bölümün V nci Kesimiyle öngörülen Hakemlik Karma Mahkemesince saptanacaktir. Mahkeme, gerekirse, savar süresince haklarin kullanilmis olmasi yüzünden, ödenmesini adalete uygun görecegi parayi da saptayabilecektir.
MADDE 90
İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den ayrilmis bulunan ülkelerde oturanlar -bu ayrilma ve bunun dogurdugu uyruklar degisikligi göz önünde tutulmaksizin- Osmanli yasalarina göre, bu ülke geçirimi [transferi] aninda sahip olduklari endüstri, edebiyat ve sanat yapitlari mülkiyetine iliskin haklardan, Türkiye’de tam ve eksiksiz olarak yararlanmaya devam edeceklerdir.
İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den ayrilmis ülkelerde, bu ayrilma aninda geçerli olan ya da 86 nci Madde uyarinca yeniden taninacak ya da geçerli sayilacak olan endüstri, edebiyat ve sanat yapitlari mülkiyetine iliskin haklar, söz konusu ülkenin geçecegi Devletlerce taninacak ve Türk [Osmanli] kanunlari uyarinca kendilerine verilecek süre içinde bu ülkede geçerli olacaklardir.
MADDE 91
Osmanli Imparatorlugu Hükümetinin, 30 Ekim 1918 tarihinden bu yana, Istanbul’da ya da baska yerlerde, unsulüne uygun olarak vermis oldugu ya da kütüge geçirmis bulundugu bütün bulus belgeleri [ihtira beratlari] ya da fabrika markalarinin baskalarina geçirilmesi ya da birakilmasina iliskin istemler, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde yapacaklari istem üzerine, Türk Hükümetine sunulacaktir. Bu kütüge yazitlanma, ilk yazitlanma tarihinden baslayarak geçerli sayilacaktir.
KESIM V
HAKEMLIK KARMA MAHKEMESI
MADDE 92
Bir yandan Müttefik Devletlerden her biri ve öte yandan Türkiye arasında, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde, bir Hakemlik Karma Mahkemesi kurulacaktir.
Bu Mahkemelerden her biri, ikisi ilgili Hükümetlerden her birince atanmak üzere, üç üyeden olusacaktir; bu Hükümetler birçok kimseyi üye olarak göstermege yetkili olacaklar ve duruma göre, Mahkemede üye olarak bulunacak kimseyi, bunlar arasından seçeceklerdir. Baskan, ilgili iki Hükümet arasında anlasma ile seçilecektir.
İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişi tarihinden baslayarak iki aylik bir süre içinde bu anlasmaya varilamazsa, söz konusu Baskan, ilgili Hükümetlerden birinin istemesi üzerine, La Haye Milletlerararasi Daimi Adalet Divani Baskaninca, savas sirasinda tarafsiz kalmis Devletlerin uyrukları arasından seçilecektir.
Söz konusu iki aylik süre içinde, ilgili Hükümetlerden biri, kendisini Mahkemede temsil edecek üyeyi atamamis olursa, ilgili öteki Hükümetin istemesi üzerine, Milletler Cemiyeti Meclisi bu üyeyi atamakla görevli olacaktir.
Mahkeme üyelerinden birinin ölümü ya da görevden çekilmesi halinde, ya da herhangi bir neden yüzünden Mahkeme üyelerinden birisi görevini yapamayacak bir durumda bulunursa, bu üyenin yeri, atanmasinda izlenen yöntem uyarinca doldurulacaktir; öngörülen iki aylik süre, ölümün, görevden çekilmenin ya da görev yapma olanaksizliginin usulüne uygun olarak saptandigi günden baslayarak hesaplanacaktir.
MADDE 93
Hakemlik Karma Mahkemisinin toplanma yeri istanbul’da olacaktir. Davalarin sayisi ve niteligi hakli gösterirse, ilgili Hükümetler, her mahkemede bir ya da birkaç ek Daire kurmaya yetkili olacaklardir. Bu Dairelerden her birinin toplanmasi için, gerekli görülebilecek herhangi bir yer saptanabilecektir. Bu Dairelerden her biri 92 nci Maddenin 2 nci fikrasindan 5 nci fikrasina kadar olan fikralarinda öngörüldügü biçimde, bir baskan yardimcisi ile iki üyeden olusacaktir.
Her Hükümet, Mahkemede kendisini temsil ettirmek için, bir ya da birkaç ajan atayacaktir.
Bir Hakemlik Karma Mahkemesinin ya da bu Mahkemenin Dairelerinden birinin kurulusundan baslayarak üç yil sonra işbu Mahkeme ya da Daire çalismasini bilirlememis bulunursa, bu Mahkemenin ya da Dairenin toplanti yerinin bulundugu ülke Devleti isterse, sözkonusu Hakemlik Karma Mahkemesinin ya da bu Dairenin toplanti yeri bu ülkenin disina çikartilacaktir.
MADDE 94
92 nci ve 93 ncü Maddeler uyarinca kurulmus Hakemlik Karma Mahkemeleri, işbu Anlasma uyarinca yetkilerine giren anlasmazliklar konusunda hüküm vereceklerdir.
Kararlar oyçokluguyla alinacaktir.
Bagitli Yüksek Taraflar, Hakemlik Karma Mahkemelerinin kararlarini kesin saydiklarini ve kendi uyruklarına iliskin olarak bunlara uyulmasini zorunlu kilacaklarini ve Mahkeme kararlari kendilerine bildirilir bildirilmez, hiç bir yürütme karari [tenfiz karari, exequatur] beklemek gerekmeksezin, ülkelerinde bunlarin uygulanmasini saglayacaklarini kabul ederler.
Bagitli Yüksek Taraflar, bundan baska, özellikle yargi bildirilerinin iletilmesine ve kanitlarin toplanmasina iliskin konularda, kendi Mahkemelerinin ve makamlarinin, Hakemlik Karma Mahkemelerine, elden gelen her türlü yardimi dogrudan dogruya yapmalarini yükümlenir.
MADDE 95
Hakemlik Karma Mahkemeleri adalet, hakgözetirlik ve iyi niyet uyarinca karar vereceklerdir.
Her Mahkeme, kendi önünde kullanilacak dili saptayacak, islerin iyice anlasilmasini saglamak için gerekli çevirileri de yaptiracaktir; her Mahkeme, kendi önünde izlenecek usul kurallarini ve sürelerini saptayacaktir. Bu kurallarin asagidaki ilkelere uygun olmasi gerekecektir:
1. Yargilama usulü, taraflarin karşılıkli olarak bir layiha (mYmoire) ile bir karsi-layiha (contre-mYmoire) sunulmasini gerektirecektir; bir cevap layihasi (rYpliue) ile bir karsi-cevap (contre-rYplique) sunulabilecektir. Taraflardan biri sözlü açiklamalarda bulunmak isterse, öteki tarafa da böyle davranma olanaginin saglanmasi sartiyla, kendisine bu yolda izin verilecektir.
2. Mahkeme, sorusturma yapilmasini, belgeler sunulmasini, bilirkisiye basvurulmasini buyrumaga, yerinde arastirmalar ve denetlemeler yapmaga, her türlü bilgiler istemege, bütün taniklari dinlemege ve taraflardan yazili ya da sözü açiklamalarda bulunmalarini istemege her bakimdan yetkili olacaktir.
3. İşbu Andlaşmadaki aykiri hükümler disinda, Mahkemenin kurulusundan baslayarak alti aylik bir sürenin geçmesinden sonra, her bir istem kabul olunmayacaktir; meger ki, söz konusu Mahkemece verilmis ve uzaklik ya da kaçinilmaz zorunluluk (force majeure) gibi bir nedene dayanan kural-disi [istisnai] olarak hakli gösterilebilecek özel bir izin ola.
4. Bir yil içinde sekiz haftayi asmayacak tatil dönemleri disinda, Mahkeme, davanin çabuk görülmesi için her hafta gerekli sayida oturum yapmakta görevli olacaktir.
5. Davanin Mahkemece görüsülmesine de baslandigi anlamina gelen, durusmanin bitimi tarihinden sonra en çok iki ay içinde, hükümlerin verilmis olmalari gerecektir.
6. Davada sözlü durusmalar olursa, bunlar açik oturumda yapilacaktir; hüküm, her zaman, açik oturumda bildirilecektir.
7. Her Hakemlik Karma Mahkemesinin, islerin iyi yürütülmesi için gerekli görürse, oturumlarin yapildigi yer disinda, bir ya da birkaç oturum yapabilme yetkisi olacaktir.
MADDE 96
Ilgili Hükümetler, aralarinda anlasarak, her Mahkeme için, bir Genel Sekreter ile bir ya da birkaç Sekreter atayacaklardir. Genel Sekreter ile Sekreterler Mahkemeye bagli olacaklardir. Mahkeme, ilgili Hükümetlerin de uygun bulmalariyla, yardimlari gerekli görülecek bütün görevlileri de atayabileceklerdir.
Her Mahkemenin Sekreterlik daireleri Istanbul’da olacaktir; ilgili Hükümetler, gerekli görülecek baska yerlerde de Sekreterlik daireleri kurabileceklerdir.
Her Mahkeme, kendisine sunulmus olacak davalara iliskin arsivleri, belgeleri ve yazismalari saklayacak ve görevi sona erince, bunlari, oturumlarin yapildigi ülke Hükümetinin arsivlerine teslim edecektir. Bu arsivler, ilgili Hükümetlerce her zaman açik tutulacaktir.
MADDE 97
Her Hükümet, Hakemlik Karma Mahkemesine atadigi üyenin, her ajanin ve sekreterin ödenecegini kendisi karsilayacaktir.
Baskanla Genel Sekreterin ödenekleri, ilgili Hükümetler arasında anlasmayla saptanacak ve bu ödeneklerle her Mahkemeye iliskin ortak giderler, ilgili Hükümetlerce yari yariya karsilanacaktir.
MADDE 98
İşbu Kesim, Türkiye ile Japonya arasında, işbu Andlaşma uyarinca, Hakemlik Karma Mahkemesinin yetki alanina girebilecek islere uygulanamayacaktir; bu anlasmazliklar, her iki Hükümet arasında varilacak anlasmayla çözüme baglanacaktir.
KESIM VI
AndlaşmaLAR
MADDE 99
İşbu Andlasmanin yürürlüge girmesiyle ve Andlaşmanın baska yerlerindeki hükümlere halel gelmeksizin, asagida belirtilen ekonomik ya da teknik nitelikteki çok-tarafli Andlaşmalar, Sözlesmeler ve Anlasmalar, Türkiye ile bunlara taraf olan öteki Devletler arasında yeniden yürürlüge gireceklerdir:
1. Denizalti kablolarinin korunmasina iliskin 14 Mart 1884, 1 Aralik 1886 ve 23 Mart 1887 tarihli Sözlesmelerle, 7 Temmuz 1887 tarihli Kapanis Protokolü (Protocole de clôture);
2. Gümrük tarifelerinin yayinlanmasina ve gümrük tarifelerinin yayinlanmasi için bir Uluslararasi Birlik kurulmasina iliskin, 5 Temmuz 1890 tarihli Sözlesme;
3. Paris’de Kamu Sagligi Uluslararasi Kurumu (Office Internationale d’Hygiène Publique) kurulmasina iliskin, 9 Aralik 1905 tarihli Sözlesme;
4. Roma’da bir Uluslararasi Tarim Enstitüsü (Institut Internationale Agricole) kurulmasina iliskin, 7 Haziran 1905 tarihli Sözlesme;
5. Escault nehri üzerinde geçis resmi haklarinin satin alinisina iliskin, 16 Temmuz 1863 tarihli Sözlesme;
6. İşbu Andlaşmanın 19 ncu Maddesinde öngörülen özel hükümler sakli kalmak üzere, Süveys Kanali’nin serbest kullanilmasini güvence altina alacak bir rejim kurulmasina iliskin, 29 Ekim 1888 Sözlesmesi;
7. Madrid’de 30 Kasim 1920 tarihinde imzalananlari da kapsamak üzere, Dünya Posta Birligi’e (Union Postale Universelle) iliskin Sözlesmeler ve Anlasmalar;
8. 10/22 Temmuz 1875 tarihinde Saint-Petersbourg’da imzalanan Uluslararasi Telgraf Sözlesmesi ile, 11 Haziran 1908 de Lizbon’da Uluslararasi Telgraf Konferansinda kararlastirilan yönetmelikler ve tarifeler.
MADDE 100
Türkiye, asagida belirtilen Sözlesmeler ya da Anlasmalara katilmagi ya da bunlari onaylamagi yükümlenir:
1. Otomobilllerin uluslararasi dolasimina iliskin, 11 Ekim 1909 Sözlesmesi;
2. Gümrük uygulanacak vagonlarin kursunlanmasina iliskin, 15 Mayis 1886 tarihli Anlasma ve 18 Mayis 1907 tarihli Protokol;
3. Denizde çatmalar, deniz kazalarinda yardim ve kurtarma konusundaki kurallarin birlestirilmesine iliskin, 3 Eylül 1910 tarihli Sözlesme;
4. Hastane gemilerinin liman resim ve harçlarindan bagisik tutulmalarina iliskin, 21 Aralik 1904 tarihli Sözlesme;
5. Kadin ticaretinin yasaklanip önlenmesine iliskin, 18 Mayis 1904, 4 Mayis 1910 ve 30 Eylül 1921 tarihli Sözlesmeler;
6. Açik-saçik [müstehcen] yayinlarin yasaklanip önlenmesine iliskin, 4 Mayis 1910 tarihli Sözlesme;
7. 54 ncü, 88 nci ve 90 nci Maddelere iliskin çekinceler [ihtitazi kayitlar] sakli kalmak üzere, 17 Ocak 1912 tarihli Saglik Sözlesmesi;
8. Filoksera (phylloxYra) ya karsi alinacak tedbirlere iliskin, 3 Kasim 1881 ve 15 Nisan 1889 tarihli Sözlesmeler;
9. Afyon konusunda La Haye’de 23 Ocak 1912 tarihinde imzalanmis Sözlesme ve 1914 tarihli ek Protokol;
10. Uluslararasi Radyo-Telegrafi konusunda, 5 Temmuz 1912 tarihli Sözlesme;
11. Afrika’da alkollü maddelere uygulanacak rejim konusunda, Saint-Germain-en-Laye’de, 10 Eylül 1919 da imzalanmis Sözlesme;
12. 26 subat 1885 tarihli Berlik Senedi’nin ve 2 Temmuz 1890 tarihli Brüksel Genel Senedi ile Brüksel Bildirisinin yeniden gözden geçirilmesine iliskin olarak Saint-Germain-en-Laye’de, 10 Eylül 1919 da imzalanmis Sözlesme;
13. 1 Mayis 1920 tarihli Protokol hükümlerinin uygulanmasiyla, Türkiye, cografya açisindan durumunun gerekli kildigi degisiklik yapilmasini elde ederse, Hava ulasiminin düzenlenmesi konusunda, 13 Ekim 1919 tarihli Sözlesme;
14. Kibrit yapiminda beyaz fosfor kullanilmasinin yasaklanmasina iliskin olarak, Bern’de, 26 Eylül 196 da imzalanmis Sözlesme.
Türkiye, bundan baska, Telegrafi ve Radyo-Telegrafi konusunda, uluslararasi yeni Sözlesmelerin hazirlanmasina katilmayi da yükümlenir.
BÖLÜM IV
ULASIM YOLLARI VE SAGLIK SORUNLARI
KESIM I
ULASIM YOLLARI
MADDE 101
BÖLÜM
ULASIM YOLLARI VE SAGLIK SORUNLARI
————-
KESIM I
ULASIM YOLLARI
————-
MADDE 101
Türkiye, transit serbestligi konusunda Barselona Konferansinca 14 Nisan 1921 tarihinde kabul edilmis olan Sözlesme ve Statü ile, uluslararasi yarari olan su yollari rejimine iliskin olara, ayni Konferansça 19 Nisan 1921 tarihinde kabul edilen Sözlesme ile Statüye ve ek Protokole katildigini bildirir.
Bunun sonucu olarak, Türkiye, işbu Anlasmanin yürürlüge girişiyle, bu Sözlesmelerin, Statülerin ve Protokollerin hükümlerini uygulamaya koymagi yükümlenir.
MADDE 102
Türkiye, „deniz kıyısından yoksun Devletlerin bayrak hakkının (droit au povillon) taninmasina iliskin“, 20 Nisan 1921 tarihli Barselona Bildirisine katildigini bildirir.
MADDE 103
Türkiye, uluslararasi rejim uygulanan limanlara iliskin olarak, 20 Nisan 1921 tarihli Barselona Konferansinin Tavsiyelerine katildigini bildirir. Türkiye, bu rejim altina konulaca limanlarini sonradan açiklayacaktir.
MADDE 104
Türkiye, 20 Nisan 1921 tarihli Barselona Konferansinin, uluslararasi demiryollarina iliskin Tavsiyelerine katildigini bildirir. Bu Tavsiyeler, karşılıkli olmak çekincesiyle [ ihtirazi kaydiyla], işbu Andlaşmanın yürürlüge girişiyle, Türk Hükümetince uygulamaya konulacaktir.
MADDE 105
Türkiye, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişiyle, 14 Ekim 1890, 20 Eylül 1893, 16 Temmuz 1895, 16 Haziran 1898 ve 19 Eylül 1906 tarihlerinde Bern’de imza edilen, demiryollariyla yük (marchandises) tasinmasina iliskin Sözlesmeler ve Düzenlemelere katilmagi yükümlenir.
MADDE 106
Yeni sınırlarin çizilmesi sonucu olarak, ayni ülkenin iki parçasını birlestiren bir demiryolu bir baska ülkeden geçerse, ya da bir ülkede baslayan bir demiryolu kolu [sube hatti, ligne d’embranchement] bir baska ülkede sona ererse, iki ülke arasındaki ulasima iliskin isletme sartlari, ilgili demiryollari isletmeleri [idareleri] arasında yapilacak bir anlasma ile düzenlenecektir. Bu isletmeler [idareler], böyle bir düzenlemenin sartlari üzerinde anlasmaya varamazlarsa, bu sartlar hakemlik yoluyla saptanacaktir.
Türkiye ile komsu Devletler arasındaki bütün yeni sınır-istasyonlarinin (gares frontières) kurulmasi ve bu istasyonlar arasındaki demiryollarinin isletilmesi, ayni sartlar içinde yapilacak anlasmalarla düzenlenecektir.
MADDE 107
Türkiye’den ya da Yunanistan’dan gelecek, ya da Türkiye’ye ya da Yunanistan’a gidecek ve Dogu demiryollarinin Yunan-Bulgar sınırı ile Kuleli Burgaz yakininaki Yunan-Türkiye sınırı arasında bulunan üç parçasindan transit geçerek yararlanacak yolcularla mallar [ticaret esyasi, yük, marchandises], bu transit yüzünden, hiç bir vergi ya da resmi, pasaport islemine ya da gümrük denetimine bagli kilinmayacaklardir.
İşbu Maddedeki hükümlerin yürütülmesi, Milletler Cemiyeti Meclisinin seçecegi bir Komiser araciligiyla saglanacaktir.
Yunan ve Türk Hükümetlerinden her birinin, bu Komiserin yanina birer temsilci atamaya hakkı olacaktir; görevini yapmak için gerekli bütün kolayliklardan yararlanacak olan bu temsilci, yukarıdaki hükümlerin uygulanmasina iliskin her sorunu, Komiserin dikkatine sunmakla görevli olacaktir. Bu temsilciler, ihtiyaç duyacaklari alt-kademe memurlarin sayisi ve niteligi konusunda, Komiserle anlasacaklardir.
Komiser, sözü geçen hükümlerin yürürlüge konulmasina iliskin sorunlardan, kendi basina çözemedigi her sorunu, Milletler Cemiyeti Meclisinin kararina sunabilecektir. Yunan ve Türk Hükümetleri, Milletler Cemiyeti Meclisinin oyçokluguyla alacagi her karara uymagi yükümlenirler.
Söz konusu Komiserin maasi ve hizmetinin yerine getirilmesine iliskin giderler, Yunan ve Türk Hükümetlerince esit paylar olarak karsilanacaktir.
Türkiye, ileride, Edirne’ye Kuleli Burgat ile Istanbul arasındaki demiryoluna baglayacak bir demiryolu yaparsa, bu Maddenin, Kuleli Burgaz ile Bosna-Köy yakinindaki Yunan-Türk sınır noktalari arasında karşılıkli olarak transite iliskin hükümleri geçerli olmaktan çikacaktir.
Ilgili iki Devletten her birinin, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak beş yillik bir sürenin bitiminde, işbu Maddenin 2 nci fikrasindan 5 nci fikrasina kadar olan fikralarinda öngörülen denetimin yürürlükte tutulmasinin gerekip gerekmedigine karar verilmesi için, Yunan-Bulgar sınırı ile Bosna-Köy arasında Dogu demiryollarinin iki parçasinda transit bakimindan, ilk iki fikra hükümlerinin yürürlükte kalmasi kararlastirilmistir.
MADDE 108
Türk Hükümetinin ya da özel ortaklıklarin mülkiyetinde olan ve işbu Andlaşma geregince Osmanli Imparatorlugundan ayrilan ülkelerde (topraklarda) bulunan limanlarin ve demiryollarinin geçirimine [transferine] iliskin özel hükümlerle, işbu Andlaşmanın ayricalik [imtiyaz] sahiplerine ve memurlarin emeklilik islerine iliskin mali hükümleri sakli kalmak üzere, demiryollarinin geçirimi [transferi] asagidaki sartlar içinde yapilacaktir:
1. Bütün demiryollarinin yapilari ve tesisleri (auvrages et installations) bütünüyle ve mümkün oldugu kadar iyi bir durumda birakilacaktir;
2. Kendisine özgü tekerlekli araç ve gereçleri (materiel roulant) olan bir demiryolu sebekesi, bütünüyle, Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis bir ülkede bulunmakta ise, bu araç ve gereçler, 30 Ekim 1918 dökümüne [envanterine] göre, eksiksiz olarak birakilacaktir;
3. İşbu Andlaşma geregince, yönetimi bölüsülmüs demiryollari baskimindan, tekerlekli araç ve gereçlerin bölüsülmesi, demiryolunun çesitli kollari kendilerine verilen isletmeler arasında, dostça anlasmayla yapilacaktir. Bu anlasmada, 30 Ekim 1918 tarihli son döküme göre, bu demiryollari üzerinde kütüge geçirilmis bulunan araç ve gereçlerin önemi, hizmet hatlarini da kapsamak üzere demiryollarinin uzunlugu, trafigin niteligi ve önemi göz önünde tutulmak gerekir. Anlasmaya varilamazsa, uyusmazliklar hakemlik yoluyla çözümlenecektir. Bu hakemlik, gerekirse, her kesime birakilacak yolcu ve yük (esya) vagonlarini belirtecek, bunlarin teslim sartlarini saptayacak ve simdiki isyerlerine tasinan araç ve gereçlerin, sınırli bir süre boyunca, günlük bakimi için gerekli görecegi düzenlemeleri yapacaktir;
4. Donatim depolari, demirbaslar ve takimlar, tekerlekli araç ve gereçlere uygulanan ayni sartlar içinde birakilacaktir.
MADDE 109
Aykiri hükümler bulunmadikça, yeni bir sınırın çizilmesi yüzünden bir Devletin sular sistemi (kanal açmalar, su tasimalari, sulama, akaçlama (drainage) ya da benzeri konular), bir baska Devletin ülkesinde yapilan çalismalara bagli bulunursa, ya da bir Devletin ülkesinde, savas öncesi kullanimlar uyarinca, kaynagi bir baska Devletin ülkesinde olan sular ya da su gücü (Ynergie hydraulique) kullanıldığı durumlarda, ilgili Devletler arasında, her birinin çikarlarini ve kazanilmis haklarini sakli tutacak biçimde, bir anlasma yapilmasi gerekir.
Anlasmaya varilamazsa, bu anlasmazlik, hakemlik yoluyla çözümlenecektir.











































































































