PAPA NIN IRAK ZİYARETİNİN DERİN GERÇEĞİ
Modern bilimi kendi dünya görüşü ve inanç sistemine göre yorumlayanlar;
(1) Dünyayı ruhsuzlaştırdı
(2) İnsanı makineleştirdi
(3) Hayatı çölleştirdi
(5) Manayı öldürdü
(6) İnsanlığı köleleştirdi
Diejenigen, die die moderne Wissenschaft nach ihrem eigenen Weltbild und Glaubenssystem interpretieren;
(1) Es machte die Welt seelenlos
(2) Es mechanisierte den Menschen
(3) Es machte das Leben zu einer Wüste
(5) Es hat das Mana getötet
(6) Er versklavte die Menschheit
Praktice what you preach
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ Praise be to Allah, Lord of the Worlds إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ.
P.S. 49% of the tweets sent by me however 51% might be sent by my advisors.
Praktice what you preach
Zahlen,Daten,Fakten--
Objektive News,Meinungen,Hintergründe
“Ya İslam’la yükselir, ya inkarla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün…”
"Either you rise with Islam, or you deny it, this road does not end in the grave, you see it when you go ..."
Aldanma dünya malına,
Zehir sunma balına ,
Düşüp dünya hayaline ,
Dalma gözüm bundan sonra..
Üstad ne güzel demiş: Ne Oğuz, ne han, ne asil, ne de Türk (NFK)
İki zıt sevgi bir kalpte Cem olmaz efendim
mesela: Müslüman kemalist olamaz-ASLA-!!!
karar verecek, yerini belli edeceksin
Eskiden Avrupada bunlar GAZIGA oturtularmis
Güzel Gelenek Canlandirmak gerek
the golden last stick
Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
Ne edep var ne haya, çırılçıplak bedeni !
Eğer medeni Cumhuriyet açıp saçmaksa bedeni;
desenize hayvanlar sizden daha medeni Cumhuriyetci !
Ne kadar soyunursan o kadar Cumhuriyet kadınısın
Ne edep var ne haya, çırılçıplak bedeni !
Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;
desenize hayvanlar sizden daha medeni !
Ne kadar soyunursan o kadar Cumhuriyet kadınısın
BUĞZU FİLLAH,
HUBBU FİLLAH !
İSLAM'A karşı olan her şeye karşı.
BİR ALLAH-VATAN SEVDALISI
Korkaklar, zafer anıtı dikemezler.
Cowards cannot build a monument to victory.
sehr geehrte damen und herren,
aus welchen gründen wurde mein konto gesperrt
bitte um entsperrung dieser konto danke
Reconquista„Rückeroberung" von #Turkey,#Turquie,#Türkiye, #elTurchia #Türkei
Türkiye Savaşa Girse !! Atatürkcüler ! Düşmanı Kapıda çiçekle Karşılar...!
İnna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn
Darbe yapmak isteyen alçaklara Hz. Ömer (radıyallahu anh)'ın müşriklere seslendiği gibi sesleniyoruz:
"Karısını dul bırakmak, anasını ağlatmak, çocuklarını öksüz bırakmak isteyen varsa, şu vadide önümüze
çıksın!"
Hz. Wir rufen, wie Ömer (radıyallahu anh) die Polytheisten ruft:
"Wenn jemand seiner Frau als Witwe hinterlassen, seine Mutter zum Weinen bringen und eure Kinder als
Waisenkinder zurücklassen möchte, lassen Sie uns in dieses Tal kommen!"
'Ana başa taç imiş
Her derde ilaç imiş.
Kişi Pir olsa da
Anaya muhtacimiş
Tüm Annelerimizin Anneler günü Kurlu Olsun.
warum ist das konto noch gesperrt ?
facebook hatt ihren fehler erkannt , und hat mich benachrichtigt aber mein konto ist immer noch gesperrt.
bitte entsperren sie mein konto
mit freundlichen grüßen
keMAListler yahudi,hiristiyan ve bunlarin yalakasi yerli mahluklardir
keMAList-FETÖ-PKK TAKIP ETMESIN
Hak da veririz, had de bildiririz.
Fikirse fikir, kavgaysa kavga
NEREDEN BAKSAK PUT ÇAGIDIR ÇAGIMIZ EZELDEN EBEDE KOPTU BAGIMIZ MELEK DOGAR, MURDAR ÖLÜR
ÇOGUMUZ HANGİ LEŞİN NERESİNİ YAZAYIM..
Abdurrahim
Karakoc..
Merhûm Üstad Kadir Mısıroğlu “alçalmada da rekor bizde, yükselmede de” derdi hep. İşte alçalmaya dâir
aktüel bir misal...
gülünç ama gülmeyin, 5816dan içeriyi boylayabilirsiniz Gesicht mit FreudentränenGesicht mit Freudentränen
definition--tanımlama-tanım
ALGI YARATMAK-Wahrnehmung schaffen
ALGI ÜRETMEK-WAHRNEHMUNG HERSTELLEN
Onuda sen araştır bul kafandaki soru işaretini kendin gider..
Türk Milleti olarak yükselme rekoru bizde ama ne yazikki alçalma rekoruda bizde
Sırrını akıllıya söyleme seni zelil görür
Sırrını ahmağa söyleme seni zelil eder
Minareler kale, ezanlar sancaktır. Buyüzden işbirlikçiler ilk olarak sancağa saldırır. Ezana saldırmak, sancağa
saldırmaktır.
Kafirun:
De ki: Ey kâfirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. Ben
de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz. Sizin dininiz size,
benim dinim bana.
Müfredat değişmedikçe her yeni nesil “CHP kafası” ile yetişmeye devam eder.
Müfredat en temel husus olduğu hâlde hep ihmâl edilmiştir.
Kardeş kavgasının tek kazananı pusuda bekleyen düşman olur.
"Siyasetle ilgilenmeyen Müslüman'ı, Müslümanla ilgilenmeyen siyasetçi yönetir."
"Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlidir."
Fazlaca alttan alırsanız
tepenize binen çok olur.
Fazla tevazu kibirdendir ve zillete sebeptir.
İslamiyet’i kabul etmeyen Türkler bir uygarlığa önderlik edemediler. Müslüman olan Türkler devrim yaptı.”
Hani, "Kur'ân" diyen, sence yobazdı,
Hani, O yobaza, her zulüm azdı
Az önce mezarcı, yerini kazdı ;
Tahliye kapısı, yok tabutların ,
Söyle de bir avukat, tutsun putların.
"İnsanın aklı kadar edebi, edebi kadar da ederi vardır” diye.
Yaklaşıyor yaklaşmakta olan...
*
Dosta müjde
Düşmana gözdağı
*
Haydi bismillah
never ending story-digitale diktatur kommt
Hayırlar feht olsun
Şerler defolsun
Hastalar şifa
Borçlular eda
Dertliler deva bulsun
Aş, iş, eş, evlat istiyen
Tez vakitte Hayırlısını bulsun
Sıkıntılarımız yok
Neşemiz bol olsun
Devletim daima var
Ordumuz Muzaffer olsun
Ölmüşlerimize Rahmet
Dirilerimiz selamette olsun
AMİİN
KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER..!
Faschismus (Ultra Nationalismus)und Kommunismus (Sozialismus) sind beide Seiten der gleichen (Zionism)
Münze !
Bu Atatürkün Heykelleri, Büstleri ve Resimleri,
Bu yıllar boyu dışlanan..Hor görülen..
Ötekileştirilen Müslüman bir milletin bağrına Kahpeler,
Alçaklar ve Hainler tarafından sapladığı bir hançerdir
biz Ümmeti Muhammed'iz, onlar Ümmeti KeMal yani hiristiyanlasmis paganistler
Bizde bütün Ülke Resim ve Heykel Müzesi zaten.
Cebrail a.s.ile gelen Vahy'e inanmayanlar,Azrail ile gelen ecele teslim olacaklar bir gün!
Kûn Fe Yekûn Ol der ve Olur
HasbünAllah ve nî’mel vekîl
Allah bize yeter,O ne güzel vekildir
Rabbim;Tüm bekleyişlerimizi hayrınla sonlandır
Bir duruşu olmalı insanın
Bir bakışı
Bir anlayışı
Bir aşkı
Bir davası olmalı
#CahitZarifoğlu
Beden ölür, çürür, cana bakın siz
Kim kiminle yürür, ona bakın siz
Bırakın dönsün dönme dolaplar
Haktan, Hakikatten yana bakın siz
#AbdurrahimKarakoç
İnkılaplardan sonra ortaya çıkan manzara şudur:
Avrupa ile Avrupalı olabilmek uğruna savaştık.
keMALizm hiristiyanliga götüren yoldur
Her Kapının Eşiğine
Her Sofranın Kaşığına
Balaların Beşiğine
Hak Yol İslâm Yazacağız
kazan · ترکی Törkie Turkije Turquie Tyrkia Török Köztársaság Török Tirkiye Τουρκία Δημοκρατία της Τουρκίας
Τουρκία טורקיה तुर्की Թուրքիա Турк
Kemalizm demek 80 milyonluk Türkiyenin mezardan yönetilmesi demektir.
Bize gerici diyen adamlar 19 mayıs 1919'dan ileri gidemiyor.
2 ghost rules TR
yani iki ölünün ruhlari TCyi yönetiyor diye
dünyada benzeri yok
yam yamlardan bile gerideyiz
Muhtevasında Türklüğe dair tek bir kalıntı yok ama Büyük Kurtarıcı' ın yaptığı bütün inkilaplar Türk inkılabı!
Yersen!
#5816SayılıKanunKaldırılsın
İnsanların Atatürkçü olmalarının en büyük sebebi Atatürk'ü tanımamaları.
Ottoman Empire reloaded
what's the problem
gavura gavur demekte'mi zorunuza gidiyor
gurbettekiler keMAList egitimden gecip siz gibi köle yetismediler
onlar gavuru müslümandan iyi ayirabiliyorlar
onlar Ümmeti Muhammed'iz diyebiliyor siz ise
Ümmeti KeMal yani hiristiyanlasmis paganistlersiniz
rassismus
religiöser fanatismus
fanatische nationalismus
menschenverachtung
unmenschen
snobisten
unbelehrbarer
selbstgefälliger aassholessssssss
verachtung gegen nicht deutsche und nicht christliche personen
rudel mentalität
steinzeit paganisten
kein respekt vor Menschen
Bu dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Miskin Yunus söyler sözün
Yaş doldurmuş iki gözün
Bizi bilmeyen ne bilsin
Bilenlere selam olsun
Her gün biriniz, bir gün hepiniz-
Einer von euch jeden Tag, alle von euch eines Tages
Subhanallah (سبحان الله) Glory be to Allah.
Alhamdulillah (الحمد لله) Praise be to Allah.
Allahu Akbar (الله اكبر)
en büyük HIRSIZ KATIL BULGAR SARIYDI
GÖK GÖZLÜ TÜRK KATILI
Nice insanlar gördüm mesleği çoban
Amma fikirleri aydınlığa giden yol gibi
Nicelerinde ise kıravat, sırtta kaban
Lakin her biri çobanın güttüğü mal gibi
zaten GIRAVAT insanlara gecirmis oldugu bir Tasma degilmi
asla takmadim takmamda ASLA !!!!
Subhanallah (سبحان الله) Glory be to Allah.
Alhamdulillah (الحمد لله) Praise be to Allah.
Allahu Akbar (الله اكبر)
en büyük HIRSIZ KATIL BULGAR SARIYDI
GÖK GÖZLÜ TÜRK KATILI
Nice insanlar gördüm mesleği çoban
Amma fikirleri aydınlığa giden yol gibi
Nicelerinde ise kıravat, sırtta kaban
Lakin her biri çobanın güttüğü mal gibi
zaten GIRAVAT insanlara gecirmis oldugu bir Tasma degilmi
asla takmadim takmamda ASLA !!!!
1) Francia recibe 500 mil millones de dólares al año de 15 países africanos que son antiguas colonias.
También hay minas de oro, diamantes y petróleo procedentes de África todos los años. A pesar de esta
enorme explotación, todo debe ser gratis en Francia. Si no, la economía me va muy mal.
2) Los británicos reciben miles de millones de dinero y oro cada año de 15 países afiliados a la
Commonwealth of Nations británica. El líder de los 15 estados es oficialmente la Reina. Incluyendo Canadá,
Australia y los países africanos ricos en minería, si no todo es gratis a pesar de la explotación, entonces la
economía va mal.
3) EE.UU. recibe petróleo, oro, diamantes, minerales, dinero con intereses gratis de 35 países que domina.
Nos levantamos y elogiamos que la economía sea buena. A pesar de este rumor, una molestia es buena. De
hecho, a pesar de esta explotación, todo debería ser gratis en EE. UU. Si no, significa mala economía. ¡No
alabes!
4) Estados europeos como Alemania y los Países Bajos continúan recibiendo importantes tributos, petróleo y
minería de África. En todos estos países imperialistas que he mencionado, si el pan, el agua y la electricidad
no son gratis a pesar de esta enorme renta de explotación, sus economías son muy malas en mi opinión. ¡No
tienen situaciones que elogiar!
5) Gran Bretaña, EE. UU. Y Francia distribuyeron miles de millones de dólares en enormes cantidades de
dinero y activos materiales a los bancos centrales cada año desde sus colonias en el Medio Oriente y África a
su gente y comerciantes durante el período de la pandemia. ¡Sucede cuando la gente en África tiene hambre
y es miserable! ¡Nada que alabar!
1) تتلقى فرنسا 500 مليار دولار سنويًا من 15 دولة أفريقية كانت مستعمرات سابقة. هناك أيضًا مناجم ذهب وألماس ونفط يأتي من إفريقيا كل عام. على الرغم
من هذا الاستغلال الضخم ، يجب أن يكون كل شيء مجانيًا في فرنسا. إذا لم يكن الأمر كذلك ، فإن الاقتصاد سيء للغاية بالنسبة لي.
2) يتلقى البريطانيون مليارات الأموال والذهب كل عام من 15 دولة تابعة للكومنولث البريطاني ، وزعيم 15 ولاية هي الملكة رسميًا. بما في ذلك كندا وأستراليا
والدول الإفريقية الغنية بالتعدين ، فإذا لم يكن كل شيء مجانيًا رغم الاستغلال ، فالاقتصاد سيء.
3) الولايات المتحدة تتلقى النفط والذهب والماس والمعادن والمال مجانا بفوائد من 35 دولة تسيطر عليها. ننهض ونثني على أن الاقتصاد جيد. على الرغم من هذه
الإشاعة ، فإن الإزعاج جيد. في الواقع ، على الرغم من هذا الاستغلال ، يجب أن يكون كل شيء مجانيًا في الولايات المتحدة. إذا لم يكن الأمر كذلك ، فهذا يعني
الاقتصاد السيئ. لا تمدح!
4) تستمر الدول الأوروبية مثل ألمانيا وهولندا في تلقي التعدين الجاد والنفط والإشادة من إفريقيا. في كل هذه البلدان الإمبريالية التي ذكرتها ، إذا لم يكن الخبز
والماء والكهرباء مجانية رغم هذا الدخل الضخم من الاستغلال ، فإن اقتصاداتها سيئة للغاية في رأيي. ليس لديهم مواقف للثناء!
5) وزعت بريطانيا والولايات المتحدة وفرنسا مليارات الدولارات من الأموال الضخمة والأصول المادية على البنوك المركزية كل عام من مستعمراتها في الشرق
الأوسط وأفريقيا إلى شعوبها وتجارها خلال فترة الوباء. يحدث ذلك عندما يكون الناس في أفريقيا جائعين وبائسين! لا شيء للاشادة!
1) tatalaqaa faransa 500 mlyar dular snwyana min 15 dawlatan 'afriqiatan kanat mustaemarat sabiqa. hnak
aydana manajim dhahab wa'almas wanaft yati min 'iifriqia kl eam. ela alrghm mn hdha alaistighlal aldakhm ,
yjb 'an yakun kl shay' mjanyana fi faransa. 'iidha lm yakun al'amr kdhlk , fa'iin alaiqtisad sayi' lilghayat balnsbt
ly.
2) yatalaqaa albritaniuwn milyarat al'amwal waldhahab kl eam min 15 dawlatan tabieatan lilkumnulith albritanii ,
wazaeim 15 wilayatan hi almalikat rsmyana. bima fi dhalik kanadaan wa'usturalia walduwal al'iifriqiat alghaniat
bialtaedin , fa'iidhaan lm yakun kulu shay' mjanyana raghm alaistighlal , falaiqtisad si'.
3) alwilayat almutahidat tatalaqaa alnaft waldhahab walmas walmaeadin walmal majanaan bifawayid min 35
dawlatan tusaytir ealayha. nanhad wanathni ealaa 'ana alaiqtisad jyd. ela alrghm min hadhih al'iishaeat , fa'iin
al'iizeaj jayd. fi alwaqie , ela alrghm mn hdha alaistighlal , yjb 'an yakun kl shay' mjanyana fi alwilayat
almutahidati. 'iidha lm yakun al'amr kdhlk , fuhadha yaeni alaiqtisad alsyy. la tmdh!
4) tastamiru alduwal al'uwrubiyat mithl 'almania wahulanda fi tulqi altaedin aljadi walnaft wal'iishadat min
'iifriqia. fi kl hadhih albuldan al'iimbirialiat alty dhakartuha , 'iidha lm yakun alkhubz walma' walkahraba'
majaniatan raghm hdha aldakhl aldakhm min alaistighlal , fa'iin aiqtisadatuha sayiyatan lilghayat fi rayi. lays
ladayhim mawaqif lilthana'!
5) wuzieat britania walwilayat almutahidat wafaransa milyarat alduwlarat min al'amwal aldakhmat wal'usul
almadiyat ealaa albunuk almarkaziat kl eam min mustaeamaratiha fi alshrq al'awsat wa'afriqiaan 'iilaa
shueubiha watujariha khilal fatrat alwaba'. yahduth dhlk eindama yakun alnaas fi 'afriqia jayiein wabayisin! la
shay' lilashad!
1) La France reçoit 500 milliards de dollars par an de 15 pays africains qui sont d'anciennes colonies. Il y a
aussi chaque année de l'or, des mines de diamants et du pétrole en provenance d'Afrique. Malgré cette
énorme exploitation, tout doit être gratuit en France. Sinon, l'économie est très mauvaise pour moi.
2) Les Britanniques reçoivent des milliards d'argent et d'or chaque année de 15 pays affiliés au
Commonwealth britannique des nations. Le chef des 15 États est officiellement la reine. Y compris le Canada,
l'Australie et les pays africains riches en mines. Si tout n'est pas gratuit malgré l'exploitation, alors l'économie
va mal.
3) Les États-Unis reçoivent gratuitement du pétrole, de l'or, des diamants, des minéraux et de l'argent avec
intérêts de 35 pays qu'ils dominent. Nous nous levons et louons que l'économie est bonne. Malgré cette
rumeur, la peine est bonne. En fait, malgré cette exploitation, tout devrait être gratuit aux USA. Sinon, cela
signifie une mauvaise économie. Ne louez pas!
4) Les États européens tels que l'Allemagne et les Pays-Bas continuent de recevoir d'importants revenus
miniers, pétroliers et tributaires de l'Afrique. Dans tous ces pays impérialistes que j'ai mentionnés, si le pain,
l'eau et l'électricité ne sont pas gratuits malgré ces énormes revenus d'exploitation, leurs économies sont à
mon avis très mauvaises. Ils n'ont aucune situation à louer!
5) La Grande-Bretagne, les États-Unis et la France ont distribué des milliards de dollars d'énormes sommes
d'argent et d'actifs matériels aux banques centrales chaque année de leurs colonies au Moyen-Orient et en
Afrique à ses habitants et commerçants pendant la période de pandémie. Cela arrive quand les Africains ont
faim et sont misérables! Rien à louer!
1) Frankreich erhält jährlich 500 Milliarden Dollar von 15 afrikanischen Ländern, die ehemalige Kolonien sind.
Außerdem kommen jedes Jahr Gold, Diamantenminen und Öl aus Afrika. Trotz dieser enormen Ausbeutung
muss in Frankreich alles frei sein. Wenn nicht, ist die Wirtschaft sehr schlecht für mich.
2) Die Briten erhalten jedes Jahr Milliarden von Geld und Gold aus 15 Ländern, die dem britischen
Commonwealth of Nations angeschlossen sind. Der Führer der 15 Staaten ist offiziell die Königin.
Einschließlich Kanada, Australien und der bergbaureichen afrikanischen Länder. Wenn trotz Ausbeutung
nicht alles frei ist, ist die Wirtschaft schlecht.
3) Die USA erhalten kostenloses Öl, Gold, Diamanten, Mineralien und Geld mit Zinsen aus 35 Ländern, die sie
dominieren. Wir stehen auf und loben, dass die Wirtschaft gut ist. Trotz dieses Gerüchts ist eine Mühe gut.
Trotz dieser Ausbeutung sollte in den USA alles frei sein. Wenn nicht, bedeutet das schlechte
Wirtschaftlichkeit. Lobe nicht!
4) Europäische Staaten wie Deutschland und die Niederlande erhalten weiterhin ernsthaften Bergbau, Öl und
Tribut von Afrika. In all diesen imperialistischen Ländern, die ich erwähnt habe, sind ihre Volkswirtschaften
meiner Meinung nach sehr schlecht, wenn Brot, Wasser und Strom trotz dieses enormen
Ausbeutungseinkommens nicht frei sind. Sie haben keine Situationen, die gelobt werden müssen!
5) Großbritannien, die USA und Frankreich verteilten während der Pandemie jedes Jahr Milliarden von Dollar
an riesigen Geldern und materiellen Vermögenswerten an die Zentralbanken von ihren Kolonien im Nahen
Osten und in Afrika an ihre Bevölkerung und Händler. Es passiert, wenn Menschen in Afrika hungrig und
elend sind! Nichts zu loben!
1) France receives 500 billion dollars a year from 15 African countries that are former colonies. There are also
gold, diamond mines and oil coming from Africa every year. Despite this huge exploitation, everything must
be free in France. If not, the economy is very bad for me.
2) The British receive billions of money and gold every year from 15 countries affiliated to the British
Commonwealth of Nations.The leader of the 15 states is officially the Queen. Including Canada, Australia, and
the mining-rich African countries. If everything is not free despite exploitation, it means bad economy.
3) The USA receives free oil, gold, diamonds, minerals, money with interest from 35 countries it dominates.
We get up and praise that the economy is good. Despite this rumor, a bother is good. In fact, despite this
exploitation, everything should be free in the USA. If not, it means bad economy. Do not praise!
4) European states such as Germany and the Netherlands continue to receive serious mining, oil and tribute
from Africa. In all these imperialist countries that I have mentioned, if bread, water and electricity are not free
despite this huge exploitation income, their economies are very bad in my opinion. They have no situations to
be praised!
5) The UK, USA and France distributed billions of dollars of huge money and tangible assets to the Central
Banks every year from their colonies in the Middle East and Africa to its people and tradesmen during the
pandemic period. This happens when people in Africa are hungry and miserable! Nothing to praise!
Mustafa Güldağı
1) Fransa, eski sömürgesi olan 15 Afrika ülkesinden senede 500 milyar dolar alıyor. Bir de her sene Afrika'dan
gelen altın,elmas madenleri ve petrol var. Bu dev sömürüye rağmen Fransa'da herşey bedava olmalı. Değilse
ekonomisi çok kötü demektir benim için.
2) İngilizler, İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı 15 ülkeden her sene milyarlarca para ve altın alır.15 devletin lideri
resmi olarak Kraliçedir. Kanada, Avustralya, maden zengini Afrika ülkeleri buna dahil.Bu sömürüye rağmen
herşey bedava değilse ekonomisi kötü demektir.Övmeyin.
3) ABD hâkim olduğu 35 ülkeden bedava petrol, altın, elmas, maden, faizle para alıyor. Biz de kalkıp ekonomisi
iyi diye övüyoruz. Bu sömurüye rağmen bir zahmet iyi olsun. Hatta bu sömürüye rağmen ABD'de her şeyin
bedava olması lazım. Değilse ekonomisi kötü demektir. Övmeyin!
4) Almanya, Hollanda gibi Avrupa devletleri de Afrika'dan ciddi maden, petrol ve haraç almaya devam ediyor.
Bu saydığım tüm emperyalist ülkelerde bu dev sömürü gelirine rağmen ekmek, su, elektrik bedava değilse
ekonomileri çok kötü demektir bana göre. Övülecek durumları yok!
5) İngiltere, ABD ve Fransa Ortadoğu ve Afrika'daki sömürgelerinden her sene Merkez Bankalarına aktardığı
milyarlarca dolar dev para ve maddi varlığı pandemi döneminde halkına, esnafa dağıttı. Afrika'daki insanların
aç, sefil kalmasıyla gerçekleşiyor bu! Övecek birşey yok!
As Muslims, it's our duty to share the gems from the life of of the Prophet Muhammad PBUH who was sent by
the almighty Allah for the guidance of mankind. we have a trust and it must be delivered to those whom it
belongs.
The Prophet Muhammad Peace Be Upon Him is Mercy to the entire mankind. derogatory remarks against him
are intolerable. The mocker only exposes his own psychopath behavior.
#prophetmuhammad4all
#ProphetOfHumanity
#ProphetForAll
Our beloved Prophet Muhammad (PBUH) has told us the best way to live a better life is to set an example of
humanity, care for others, forgiveness,appreciation,bravery,and self-reflection.
Dönemin Başbakanı Helmut Kohl cenaze törenlerine "taziye turizmine katılmam" diyerek gelmedi. Irkçılar
öldürdüler ama siyasiler de Türklere "öldürülseniz de bu toplumun bir parçası değilsiniz" mesajını verdiler.
Alman devletine güvenimiz kalmadı! Ne dün ne bugün. #Teşkilat
Gezi de ısındık,
15 temmuz da antreman yaptık ve şimdi maça hazırız buyrun gelin d£yyuslar.
Afrika'yı sömüren Avrupa, Afrika kadınını;
Aç bıraktı.
Eğitimsiz bıraktı.
Sefil hale getirdi.
Hastalıktan öldürdü.
Çaresiz bıraktı.
Avrupa madem kadın haklarını düşünüyor, Afrikalı kadınları neden sefil bıraktı!
Afrika değil de neden Türk kadının hakları(!) ile uğraşıyorlar? Denkendes Gesicht
Elin İngilizi Kuranı Kerimi okur Müslüman olur, İçimizdeki dünyadan habersiz gerizekalı beyinsizlerde ALAY
eder. Dalga geçecek başka bir şey bulamadın mı? Ya böyle aşağılık insanlarla kutuplaşmak insan olmanın
gereği. İnanmayabilirsin, Ama saygı duyacaksın AŞAĞILIK PİSLİK
https://twitter.com/haklisinmira/status/1376158292100141065
Dieser Tweet ist nicht verfügbar.
Gökhan Kahraman
@GkhnKhrman
·
28. März
İnanmayabilirsin, hatta Ateşe, İneğe, Köpeğe tapabilirsin, Ama Müslümanların kitabına saygısızlık yapmaya
hakkın yok. Bunlar topluma KİN ve NEFRET EKMEK, insanları birbirine düşürmek için her türlü alçaklığı
yapıyorlar. Şeytan bunların eline su dökemez.
Gökhan Kahraman
@GkhnKhrman
·
28. März
Alttaki yorumları okuyun, İslama Müslümanlara hakaret edenlerin, kin ve nefret kusanların hepsi LGBT'ci,
Ellerinden gelse Müslümanları bir kaşık suda boğacaklar. Allah fırsat vermesin. İki yakanızı bir araya
getirmesin. Hep böyle sürüm sürüm sürünün.
İstedikleri kadar rahatsız olsunlar bu memleket İslam memleketidir, onların derdi İslama düşmanlıklarından
yoksa çandan veya sinangogdan yanî başka dinden rahatsız olmazlar ya, İslamadan rahatsızlar, bin yıldır
Anadoluyu yurt edindik ama halen kabullenmeyenler var.
Benim de babaannem anlatırdı ...Evlerin de Kur an -ı Kerim var diye onun da ana babasını gözünün önünde
dipçiklemişler hatta büyük dedemi karşı gelince nerdeyse alıp götürüyorlarmış köylüler direnince bırakmışlar
..Kur-an ı Kerim i evin duvarlarına özel yer açıp gizlemişler
Rahmetli dedem önüne oturtur anlatırdı.!Çok küçüktüm ama zihnime yer etmiş yıllardır unutamam.Konyanin
meshur Kapu Camisi vardır şehrin merkezinde oradaki yaşanmışlıkları anlatır Şükrü artırın Sizin zamanınız da
inanıyorum ki Imanin lezzetini alamasanızda ibadetleriniz kolay Rückhand Zeigefinger nach unten
derdi...
Yaşanmışlıkları Kuran-ı kerimi yorganların altlarinda saklayıp gece yarısı gazlambasını yakarak okuduklarını
söylerdi.. Yakanmaktan Verilecek cezalarin ağırlığından bahsederdi..! DUAMDIR Kİ...!Rückhand Zeigefinger
nach untenRückhand Zeigefinger nach unten
suspended account for policy violation
Konto wegen Verstoßes gegen Richtlinien gesperrt
UYARI POLİTİKA ihlali hesabınızın 10000 gün süreyle askıya EDİLDİ ...
Putperestlik iyice ayyuka çıktı..böyle giderse 2023 te seçimleri kaybedeceğiz..ATATÜRK SEVGİSİ İLE ALLAH
SEVGİSİ BİR KALPTE OLMAZ
Recep Tayyip Erdoğan'ın laiklerden oy almak için rakı içtiğini göremezsiniz. Ama seçim zamanı Chp'nin
muhafazakar kesimden oy almak için yasin okuduğunu, cumaya gittiğini, oruç tuttuğunu, namaz kıldığını
görürsünüz. Şimdi kim sahrekar? Lachend auf dem Boden rollen
YAHUDI, OSMANLI, İSLÂMIYET VE TÜRK DÜŞMANLIĞINDA İNGILTERE’YI KULLANMIŞTIR.
Mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan zafer Lozan'da kaybedilmiştir.
- Şehid-i muazzez Ali Şükrü Bey
#MuesluemanKemalistOlamaz
#CAHİLİYE Döneminin Bugün kü Temsilcileri...
Şefika’nın kişiliği ne kadar ilginçse, Müslümanlığı da o kadar ilginçti. Tanrıya sonsuz inancı, bütün dinlere
büyük saygısı vardı. Ama son din olduğu için, dinlerin en mükemmeli bilirdi İslâmı. Bir yandan Ramazanlarda
oruç tutarken, bir yandan da, bu iş henüz moda olmadığı halde, St. Antoine Kilisesi’nde Noel gecesi
Katoliklerin âyinine katılırdı ya da Rum dostlarıyla Ortodoks kiliselerinde mumlar yakardı. Bir defasında
Ayayorgi Kilisesi’nde, çok yaşlı bir papaz tarafından fena halde azarlanmıştı. Büyükada’da uzun süre oturduğu
ve ”paramanası" yani sütninesi Rum olduğu için, kusursuz Rumca konuşurdu. Yaşlı papaz da annemi Rum
sanmış. Kardeşim Halil ile benim Türkçe konuştuğumuzu görünce de, son derece Müslüman annem gibi
hoşgörülü olmadığından, ”utanmıyor. musun! Neden bir Müslümanla evlendin!” diye ona çatmıştı. Şefika da,
gözlerini gökyüzüne kaldırıp derin derin içini çekerek, trajik bir sesle ”utanıyorum, ama ne yapabilirdim ki? O
Müslümanı sevdim” deyince, Rum arkadaşları katıla katıla gülerek kiliseden kaçmışlardı.
Annem Şefika, Alevilikle hiçbir ilgisi olmamakla birlikte, tam anlamıyla çağdaş ve ilerici bir Müslümandı. Kuran
okuduğu ya da camiye gittiği anlar dışında, başını örttüğünü hiç görmedim. Köktendinci yobazlarm aslâ kabul
edemeyecekleri bir Müslümanlıktı onunkisi. Zamana ve mekâna uymak, İslâmın temel ilkelerinden biriydi
anneme bakılacak olursa. Bu konuda bir hadis söylerdi sık sık. Bu hadisi, gerçek bir kitaplık uzmanı olduğu
için, her şeyi bilen dostum Prof. Jale Baysal'a geçenlerde telefonla sordum. Bir hadisi-kutsiymiş bu. Jale,
”tebeddütül
Zaman, tagayüsül mekân” gibi bir şey söyledi. Ama belki de yanlış anlamışımdır telefonda.
Annemin inançlarına göre, bir yirminci yüzyıl Müslümanı, yirminci yüzyılda nasıl yaşanılması gerekiyorsa, öyle
yaşamalıydı. Örneğin, annem domuz eti yerdi. Domuz eti yasağı, domuzun çabucak kokuşan, kurtlarla dolu,
sağlıksız bir hayvan olduğu 1400 yıl önceki Arap çölleri için konulan doğru bir yasakmış. Ama günümüz
koşullarında, bu et kurtlardan ve pisliklerden kurtulduğuna göre, yenilebilirmiş pekâlâ.
Annem, İslâma ne denli inanıyorsa, laikliğe de o denli inanırdı. Onun gözünde, İslâm, siyasal ve toplumsal bir
düzen değil, kendisiyle Tanrısı arasında kutsal bir duyguydu ancak. 1950’den sonra, İslâmın bir oy toplama
aracına dönüşmesine şiddetle karşı çıkmıştı. Örneğin devlet radyolarında Mevlitler başlayınca, öfkeden
köpürür, bizim emektar Philips'i hemen kapatırdı. Kendisi dost evlerinde ya da camilerde Mevlitlere gider,
başını örtüp, huşuyla dinlerdi. Birçok dizesini ezbere bildiği, Türk dilinin en güzel şiirlerinden biri saydığı
Mevlit'i dinlemenin bir yeri, bir adabı vardı anneme göre. Oturma odalannda, kimi bir divana uzanmış kitap
okurken, kimi sofrayı kurarken, çocuklar bağıra çağıra oynarken dinlenemezdi Mevlit. Aynı yıllarda, namazın
Türkçe yerine Arapça okunmasına da yoğun bir tepki göstermişti. Gerçi kendisi Kuran’ın Arapçasını okurdu,
ama bu konuda eğitim görmüştü, okuduğunu anlardı. İslâm akla dayanan bir din olduğuna göre, bu eğitimi
görme yen halkın dinlerini anlayabilmeleri için, Kuran'ı Türkçe okumalı, ezanı Türkçe dinlemeliydi.
Annem, Parmakkapı'daki apartmanımızın penceresinden gerici gençlerin ”Allahü ekber!” diye bağırarak
geçtiklerini görünce, ”Allah vermesin'! İrtica geliyor, Mîna!” diye bağırmıştı bana. Allah ile irticayı böyle
birleştirmesine çok gülmüştüm O sıralarda. Ama buna hiç gülemiyorum şimdi. Ve Aleviler dışında, annem
Şefika gibi, hem gerçekten Müslüman hem de irtica' ya karşı acaba kaç kişi kaldı günümüzde diye acı acı
düşünüyorum.
En küçük kusurlarımı yüzüme çarpan annemin, dinsiz olduğum için bana hiç baskı yapmaması din konusunda
hoşgörüsünün bir kanıtıydı aslında. Ancak bana hazin hazin bakar, içini çeker,’ ’sana çok acıyorum, kızım”
derdi ara sıra. Ben de onun dindarlığıyla uğraşmazdım. Şefika, İslâmın yüceliğini anlatırken, sessizce
dinlerdim. Ne var ki, oğlum Mustafa dünyaya gelince, sonunda bir komedyaya dönüşen sinsi bir savaşım
yaşamıştık: Annem, ince bir altın zarfla kaplı küçücük bir Kuran’ı, mavi bir kurdelayla torununun bebek
yatağına bağlamıştı. (Kendi büyük boy Kuran’ı, ipek bir şala sarılı olarak, yatağının başucunda dururdu.)
Annem sokağa çıkar çıkmaz, ben o küçük Kuran’ı Mustafa'nın yatağından alır, annemin yatağına bitişik
komedinin üstüne koyardım. Ben sokağa çıkar çıkmaz da, annem küçük Kuran’ı eski yerine koyardı. Bu
konuda ne Şefika bir şey söylerdi ne de ben. Derken, günün birinde baktım ki, artık yatağının kenarına
tutunarak ayağa kalkabilen oğlum, o küçücük elleriyle minik Kuran’ın zarfını parçalamış, içindeki kâğıtları
ağzına doldurmuş, çiğniyor. Elimde olmadan kahkahalar atmaya başlayınca, annem odaya girdi. Bebeğin
ağZmdan Kuran parçalarını çıkarıp avucuna koydu, bir tek lâf etmeden, trajik bir yüzle çıkıp gitti. Kuran
savaşımız da bitti böylece.
Kaynak: Bir Dinozorun Anıları, Mîna Urgan, sayfa: 111 - 113
#NOT: Mîna Urgan, M. Kamal'ın en yakın adamı kemalist kalemşör, sabetayist-mason Falih Rıfkı Atay'ın üvey
kızıdır. Şefika hanım da Falih Rıfkı Atay'ın boşandığı eşidir.
4 işlem” hesabı ile “CoVID yalanı”
3 bilinmeyenli bir denklem değil, öyle bilim kurullarına filan da gerek yok, söylediklerinin bilimsel tarafı da yok
aslında. Bilim işin kandırmacası, maskesi, imajı ne derseniz deyin. Ben “Beydaba dili” ile bir dedenin ya da
ninenin torunlarına anlattığı gibi anlatacağım. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Hem zaten
anlamak istemeyen birine ne anlatabilirsiniz ki. Hem de gözleri var görmüyorlarsa, kulakları var
duymuyorlarsa, kalpleri var hissetmiyorsa. Kalpleri mühürlenmişse, kafaları kiralanmışsa, onlara anlatsan da
bir anlatmasan da!
Bize yaklaşık 1,5 yıldır aynı şeyler söyleniyor. Maske, Mesafe, Musluk. HES, aşı olacaksınız. DSÖ, FDA, Bill’in
adamları ne derse o. Bunları söylemek için o kadar politika kurullarına, bilim kurullarına gerek yok, Bill’in
kurulları ve kuralları yeter.. Bu zaten DSÖ’nün, bu CoVID dedikleri “biyolojik ajan” üretilirken planladıkları
sloganlardan ibaret şeyler. Bu “Biyolojik savaş ajanı” üretilirken üretildi, bu PCR tanı kiti. Bunun ilacı ve aşısı
da o günden planlandı, patentlendi. Üretim, pazarlama, dağıtım ve uygulama standartları belirlendi.
Farkında mısınız, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü on yıldır Coronavirüs grubu SARS, MERS, Domuz ve Kuş
gribini on yıldır izliyor ve haftalık olarak raporluyordu. Ne oldu da bu CoVID ile birlikte bir anda bu izleme,
raporlama, değerlendirme ve derecelendirme faaliyetlerine son verildi. Bu sorunun bir cevabı var mı?
Yıllardır aşı yapmaktan söz ediyoruz. Bir sürü çalışmalar yapıldı, arazi tahsisi yapıldı, ekipler oluşturuldu, bir
türlü bu iş kotarılamadı da, şimdi nasıl oluyor da bu işler pata küte, dar ekipler tarafından olağanüstü hızla
yapılabiliyor. Hani 1. Faz, 2. Faz, 3. Faz.. Hani 5-10 yıl gerekiyordu. Mevzuat engeli vardı. Tabi acil durum
kolaylıkları. Bu gerekçe ile kendi ülkesinde bile kullanılmayan, faz çalışmaları yapılmamış bir aşıyı getirip
uygulamaya başladınız bile.
Bu mikropla ilgili 10 yıl öncesinden sinema filmleri, çizgi filmler bu olacakları nasıl bilmişler acaba? Yoksa
bunlar daha önceden planlandı da, konjonktürel sebeplerle bu iş ertelendi mi? Yoksa kehanetle mi açıklayacak
bu durumu bizim laik politikacılar ve Bill’in adamları.
Sahi niye kimse sormuyor, bu virüs Çin’de çıktı da, Çin nasıl bu virüsü yendi, hem de kendi aşısını
kullanmadan. 1,5 milyar nüfusa sahip Çin’de 1,5 yılda açıklanan ölen insan sayısı hâlâ 10.000 bile değil. Çin’de
vaka sayısı: 90.115, iyileşen: 85.321, vefat sayısı: 4.636.
Bunların da büyük çoğunluğu Hubei’de vaka sayısı 68.152, iyileşen 63.639, vefat 4512.. Diğer eyaletlere
gelince; Guangdong’da ölüm 8, Heilongjiang’da 13, Zhejiang’da 1, Hebei’de 7, diğer eyaletlerde sıfır.
Siz bu yalana inanıyor musunuz? Çin’de başladı, fakat bu hastalık Çin’in diğer eyaletlerine bulaşmadı. Sokakta
insanlar yürürken düşüp ölüyordu, ama sonra hiçbir şey kalmadı. Ama on binlerce km uzaklara bir anda
yayıldı ve milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. 330 milyonluk ABD’de vaka sayısı 30 milyonu geçti, ölü
sayısı 560 bin oldu.
Bize gelince vaka sayısı 3.120.000, iyileşen 2.900.000, vefat 30.619. Ben bu rakamların hiç birine inanmıyorum.
Bir defa PCR testi yalan, yanlış! Dolayısı ile vaka sayısı “PCR Pozitif”ler üzerinden hesaplandığı için tüm
dünyada yalan. Ölüm rakamları da yalan. “PCR pozitif” diye hastaneye girişi yapılan hastalar, kanser, şeker,
astım, organ yetmezliği, Alzaymırdan ölüyor. Hepsinin üzerine CoVID etiketi yapıştırılıyor. Böylece olmayan bir
salgın icat ediliyor.
Bu anlamda doğru düzgün bir sağlık, ölüm istatistiği yayınlanmıyor. Açıklanan veriler gerçeği yansıtmıyor.
Gerçekten “varolan pandemi” ise “korku pandemisi”nden başka bir şey değil.
Bakın sosyal medyada, internette, konuyla ilgili gerçekler size ulaşmasın diye checking sistemleri kuruldu ve
haberleşme sosyal ağlarda büyük ölçüde filtreleniyor. Yani minareyi çalmadan önce kılıfını hazırlamışlar.
Dahası kendilerine, din, bilim, siyaset, bürokrasi, medya, STK, iş dünyası ve meslek örgütlerinden çok sayıda
“yalancı şahid”i ayarlamışlar.
Bugün size, pandemi ile ilgili son haberi vereyim, ama bu konuya devam edeceğim..
Cevabını arayan soruları sıralayacağım.
CoVID ile ilgili PCR testi ile ilgili son bilgi şöyle: CoVID konusunda SARS CoV2 RNA varlığını belirlemeye yönelik
olarak kullanılan PCR testleri sadece kalitatif yani pozitif/negatif sonuç vermektedir. Doğru bir sonuç için
kantitatif yani virüse ait RNA viral yük miktarını rakamsal olarak (IU/mL) belirleyen ve sonuç veren kit
geliştirilerek kullanılması şart.
Biliyorsunuz daha önce döngü olayını anlattık. Bu tartışma Tanzanya Cumhurbaşkanının hayatına mal oldu. Bu
test sonuçlarının doğru olmadığını zaten başından beri söylüyoruz. Bu test cihazı yanlış, hileli, bu kirli olayın
bir parçası.
Şimdi elimizde yeni bir kanıt daha var. Kantitatif PCR sonuçlarının yorumlanmasında, kategorize edilmesinde,
hasta takibinde ve antiviral tedaviye cevabın izlenmesinde bu konu zorunludur. Kantitatif PCR test sonuçları
ile hastalara ait klinik bilgiler arasında korelasyon çalışmaları yapılarak, SARS CoV2 RNA için iki kritik eşik
değerin belirlenmesine acil ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu anlamda; 1- Enfektivite (bulaştırıcılık) dozu, 2- Hastalık meydana getirebilme dozu zorunludur.
Ancak bu iki kritik eşik değerin bilinmesi ile elde edilecek olan Kantitatif PCR sonuçları kategorize edilerek
farklı anlamlarda, klinik bilgiler ile birlikte değerlendirilerek yorumlanması mümkün olacaktır.
Kalitatif PCR testi ile; SARS CoV2 RNA viral yük değerleri 200 IU/mL ile 2.000.000 IU/mL ve aradaki farklı
değerlerin tamamına aynı sonuç verilmekte ve farklı kategorilere ayırarak farklı yorumlar yapmak mümkün
olmamaktadır.
Bu anlattıklarımı bizim 5gvirusnes’in bağımsız bilim kurulundaki akademisyenler de teyit ediyor.
Daha anlatacağım, söyleyeceğim, soracağım çok şey var.
Zaman zaman bu konuya tekrar döneceğim.
Selam ve dua ile.
TESADÜFE BAK😏 Bakin Türkiye´de kimler Selanik göçmeni – şaşacaksınız!
10. Feb. 2021
CHPLaikSelanik
TESADÜFE BAK😏
▪️Muharrem İnce
Selanik göçmeni
▪️ Meral Akşener
Selanik göçmeni
İsmet İnönü annesi
Selanik göçmeni
▪️ Ahmet Kenan Evren
Selanik göçmeni
▪️ Ahmet Nejdet Sezer
Selanik göçmeni
▪️ Mehmet İlker Başbuğ
Selanik göçmeni
▪️ İsmail Hakkı Karadayı
Selanik göçmeni
▪️ Çevik Bir
Selanik göçmeni
▪️ Sabiha Gökçen
Selanik göçmeni
▪️ Tahsin Yazıcı
Selanik göçmeni
▪️ Ali Fethi Okyar
Selanik göçmeni
▪️ İbrahim Refet Bele
Selanik göçmeni
▪️ Kazım Özalp
Selanik göçmeni
▪️ Necdet Menzir
Selanik göçmeni
▪️ Ertuğrul Yalçınbayır
Selanik göçmeni
▪️ Lütfullah Kayalar
Selanik göçmeni
▪️ Hilmi Tunalı
Selanik göçmeni
▪️ Hüsamettin Cindoruk
Selanik göçmeni
▪️ Mehmet Ağarın eşi Emel Ağar Selanik göçmeni
▪️ Nazım Hikmet Ran
Selanik göçmeni
Polonya Asıllı
▪️ Cavit Çağlar
Selanik göçmeni
▪️ Cem Uzan
Selanik göçmeni
▪️ Hasan Tahsin
Selanik göçmeni
▪️ Uğur Dündar
Selanik göçmeni
▪️ Yılmaz Özdil
Selanik göçmeni
▪️ Ertuğrul Özkök
Selanik göçmeni
▪️ Ali Kırca
Selanik göçmeni
▪️ M. Ali Birand
Selanik göçmeni
▪️ İlhan Selçuk
Selanik göçmeni
▪️ Emin Çölaşan
Selanik göçmeni
▪️ Doğan hızlan
Selanik göçmeni
▪️ Sezen Aksu
Selanik göçmeni
▪️ Haluk Bilginer
Selanik göçmeni
▪️ Azra Akın
Selanik göçmeni
▪️ Sertap Erener
Selanik göçmeni
▪️ Hadise
Selanik göçmeni
(Belçika kütüklü)
vs vs vs vs
OSMANLI döneminde Selanik yahudi toplanma merkeziydi.
Bunların çoğu CHP li.
TESADÜF mü? 🤔
Bir Kemalist ile asla fikri bir şey tartışmayın ben o hatayı yaptim sonuc Ahlaksızlıkları ile Şeytanı bile solda sıfır
bıraktırır..Kemalizm böyle bir şey...
#MüslümanKemalistOlamaz
Yahudileri Hahamlar,
Hristiyanları Papa,
Budistleri Dalaylama temsil ederken
97 senedir Müslümanları Temsil Eden Bir #Halife yok..
Halife Vahdettin Han sadece dua istedi diye
Hindistan Hilafet Komitesi,
İstiklâl Harbi için tam 15 kez yardım parası gönderdi..
O makam dolmalı.!
AUCH IS/ISIS İST NUR EIN PROJEKT DAS ZİEL IST STEP BY STEP ‚GROSS ISRAEL-EREZ IZRAEL‘ FÜR DIESES
ZIEL KÖNNEN RUHIG 40 MILLONEN STERBEN VÖLLİG EGAL HAUPTSACHE EIN PAAR FANATATISCHE
JUDISTEN SIND ZUFFRIEDEN. ZUM ERREICHUNG VOM DIESEM ZIEL WIRD-WIEDER EIN RELIGIONSKRIEG WIE
VOR 1000 JAHREN VOM ZAUN GEBROCHEN
(DIE TEMPELRITTER WAREN ALS CHRISTEN VERKLEIDETE JUDEN DAS SOLLTEN DIE MENSCHEN WISSEN)
FELDHERREN SIND ZIYONISTEN NICHT ALLE JUDEN SIND ZIYONISTEN FUSSVOLK ODER
ARMEE SIND CHRISTEN VORNEHMLICH RADIKALE EVANGELISTEN AUS USA DIE FANATIKER WOLLEN DIE
VERNICHTUN ALLER NICHTJUDEN DAMIT ARMAGEDDON KOMMT DAMIT AUCH IHR GOTT HERABSTEIGT UND
DER LETZTER KRIEG BEGINNT -WAS FÜR EIN PERVERSER KRANKE GLAUBE DAFÜR SIND SIE BEREIT ALLE
MENSCHEN IM NAHOST AUSZUROTTEN.
LAUT TEO-HERZELS PLAN SOLLTE IN ERSTEN 50 JAHREN STAAT ISRAEL GEGRÜNDET WERDEN IN DEN
NAECHSTEN 50 JAHREN SOLLTE GROS ISRAEL IN GRENZEN VOM TALMUT ENTSTEHEN.
DARUM DIE ANSCHLAEGE VOM 911 UM DAS CRISTLICHE ABENDLAND ZUM GROSSANGRIFF AUF DIE
MUSSLIME AUFRUFEN ZUM GLÜCK SIND DIE MENSCHEN NICHT DRAUF EINGEGANGEN. DARUM WIRD JETZ
MIT TAEGLICHEN TERROR NACHRICHTEN HASS GEGEN ALLES ISLAMISCHE ERZEUGT !
VATİKANISTEN VERHALTEN SICH ETWAS ANDERS SIE WOLLEN PALISTINA OHNE JUDEN UND MUSSLIMANN
BEGRIFFE WIE HEILIGES LAND ODER HEILIGER KRIEG SIND DUMME BEGRIFFE. IM ISLAM GIBT ES SO
ETWAS NICHT, WEDER KRIEG KANN HEILIG SEIN NOCH DIE ERDE, WARUM SOLL EIN STÜCK ERDE AUF
DIESEN PLANETEN WERTVOLLER SEIN ALS ANDERE, DUMMER ABERGLAUBE
KRIEG IST SCHLECHT UND IST EIN WERKZEUG VOM DUMMEN EINFAELTIGEN UND BÖSEN MENSCHEN !
FRIEDEN SCHAFFEN ERFORDERT MEHR MUT ALS KRIEGE ZU BEGINNEN
B0QVuP9IYAAxgD1.jpg large
60 senede 2 İslam ülkesi bir araya gelip İsrail'e kafa tutamazken..
24 saatte 7 İslam ülkesi Katar'a karşı bir araya geliyorsa..
Siyonizmi hafife alma!!!
“Eyyy keMAListler Türkiyelileri kandırabilirsiniz ama Amlanyadakileri kandırmak kolay değil Paganist Antik'acı
Gavurlar Cumhuriyeti kurdular bakın Almanyada Quadriga denen 4 Atlı greek-romen kültürü Asla Türk
degillerdi-ne Türk kültürü varsa yok ettiler ve bunlara İNKİLAB dediler”
olmasaydi olmazdik ?
olmasaydi daha iyi olurduk
Lozan ölüm fermanımızdı! Bu ülke dışardan değil, laikleştirilerek içerden ele geçirildi. Bunu göremeyen ya
salaktır ya da asalak!
İyi partililer siyah önlük giyip and okuyor.
CHPliler ise PKK marşıyla saygı duruşuna kalkıyor.
Hdpliler de istiklal marşını okumuyor.
Bu üçünü bir araya getiren küresel güç için sağ-sol, Türk Kürt, Alevi-Sünni yok, ihanet kimden gelse de
toplayıp aynı potada eritiyorlar..
Osmanlı da müsadere sistemi vardı.
Bir yolsuzluğa adı karışan kamu görevlisinin tüm mal varlığına el konurdu.
Bu sistemi incelemek lazım.
Mustafa Güldağı
@mustafa_guldag
Ülkede büyük bir kesim hayatın her alanında "sekülerleşerek" aydınlanıp çağdaşlaştığını sanıyor.
*
Ülkede büyük bir kesim de "şekilciliği" benimseyerek daha çok dindarlaştığını sanıyor.
*
Asıl ürpertici olan "Atatürk ve din" kullanılarak kandırılmaya hazır milyonların olması.
Original (Türkisch) übersetzt von
Ein großer Teil des Landes glaubt, dass jeder Aspekt des Lebens durch "Säkularisierung" aufgeklärt und
modernisiert wird.
* *
Ein großer Teil des Landes glaubt, dass sie durch die Annahme des "Formalismus" religiöser werden.
* *
Das wirklich Gruselige ist, dass es Millionen gibt, die bereit sind, sich mit "Atatürk und Religion" täuschen zu
lassen.
6:55 nachm. · 28. März 2021·Twitter for Android
Osmanlı Bankası’nın Galata şubesinin müdürü ve Robert Koleji mezunu Berc Keresteciyan, Cumhuriyet
kurulduktan sonra Mustafa Kamal’ın kendisine verdiği “Türker” soyadını alarak ömründe bir defa bile
gitmediği görmediği Afyon’dan mebus seçildi..
Osmanlı Bankası’nın Galata şubesinin müdürü ve Robert Koleji mezunu Berc Keresteciyan, Cumhuriyet
kurulduktan sonra Mustafa Kamal’ın kendisine verdiği “Türker” soyadını alarak ömründe bir defa bile
gitmediği görmediği Afyon’dan mebus seçildi..
Original (Türkisch) übersetzt von
Berc Keresteciyan, der Manager der Galata-Filiale der Osmanischen Bank und Absolvent des Robert College,
nahm den Nachnamen „Türker“ an, den Mustafa Kamal ihm nach der Gründung der Republik gegeben hatte,
und wurde zum Abgeordneten von Afyon gewählt, den er nie gesehen hatte einmal in seinem Leben.
Türkiyede'ki fanatik gerici radikal atatürk'cü Teröristler
Bir Chp Atasözü der ki..
-Hükümet olup Milletin kahrını çekeceğine, Muhalefet ol Millet senin kahrını çeksin..!
CHP Kadını savunur
Başörtülüyü görene kadar.
İnsanı savunur
Müslümanı görene kadar.
Ahlakı savunur
İ*neyi görene kadar.Grinsendes Gesicht
Düşmanın güçlü yanı sinsi olması ve iyi gizlenmesidir.
Biz ise fazla merhametliyiz !
Andımız için ortalığı ayağa kaldıranlar ; hiçbir milli projeden yana olmadılar..
- Türk'mü değilsiniz
- Doğrumu değilsiniz
- Çalışkan mı değilsiniz
Diejenigen, die sich für unseren Eid erheben; Sie haben keine nationalen Projekte unterstützt.
- Bist du nicht türkisch?
- Du hast nicht recht
- Bist du nicht fleißig
Ömer Mollaahmetoğlu
Günümüzün cumhuriyet çi ilerici çağdaş yopaz laiklerine sorsan?
Neden heykel yaparsınız dersen?
Tapındığımız derler
*
Neden hep sarhoş sunuz?
İlericiyiz derler
*
Neden hep cıplak sınız?
Çağdaş yobazız derler
*
Cettiniz kimdir dersin?
Maymundan geldik defler
*
İman 'a davet edsen?
Bizler laik'iz derler
*
Batılılar kimdir dersen?
Sahibimizdir derler
*
Sapıklık yapma dersin?
Lgbt liyiz deler
*
Hırsız olmayın dersin?
Bizim işimiz derler
*
Hain olmayın dersin?
Çipiliyedimiz derler
*
Ahiriniz kimdir dersen?
Olmasaydı olmazdık derler
*
3. Selim kimdir dersen?
Fatihin babası derler
*
Seyit rıza kimdir dersen?
Oda bir insan derler
*
İnsan deyilsiniz dersen?
Nasıl anladın derler
*
Ahlaklı olun dersen?
Bulamadık ki derler
*
Paçalarınızdan damlayan nedir sorsan ?
Medeniyet dir derler
*
BİZİM ORALARDA BU TİP LERE?
EŞEK OĞLU EŞSEK DERLER??????
Belgelerle Gerçek Tarih
Atatürk’ü Tanrılaştırma Temayülü
atatürk heykeli kemal heykeli tanrilastirma***
M. Kemal Atatürk tenkid edildiğinde neredeyse bütün Atatürkçüler, kendilerine ezberletilen yanlışların etkisiyle
küfür ve hakaret içeren sözlerle saldırıyorlar. Çünkü M. Kemal’i mekteplerde “insan üstü” bir varlık olarak
tanıdılar… Mütemadiyen Atatürk şiirleri okudular, resmi dairelerde Atatürk resimleri, meydanlarda Atatürk
heykelleri, stadyumlarda Atatürk posterleri gördüler, televizyonda Atatürk meddahlarını izlediler. Nerede
anlamlı bir söz varsa, ona ait olmasa bile altında “Kemal Atatürk” imzası gördüler. M. Kemal’in yaptıklarını hiç
sorgulayamadılar, hiç eleştiremediler, şüpheyle bakmaya fırsatları dahi olmadı. Nereye baksalar hep Atatürk’ü
gördüler. Atatürk, Atatürk, Atatürk… Böyle bir ortamda yetişen bir insanın Atatürk konusunda sağlıklı bir
değerlendirme yapabilmesine imkan var mı? Bu beyin yıkama seanslarından beyni hasar görmemiş olanların
sayısı maalesef çok azdır. Bu da yetmezmiş gibi, bir de “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkardılar. Siz hiç
dünyada kendi milletine karşı korunan bir lider gördünüz mü? Bir şeyler saklanıyor ki koruma altına alıyorlar.
Peki…
Kurt Boğan
Osmanli Katliam yapmadi ama lanet bizansli greekiler pelepones moro yarim adasinda 70. bin Türkü katlettiler
aramizdaki fark bu. batsin bu demokrasi denen lanet sistem,benim devltimde Kellesi gitmisti bu atatürkcü
yorgonun. inanmayan twittere baksin.
Şu anda dünyaya Osmanlı medeniyeti hâkim olsaydı durum bu halden kesinlikle daha iyi olurdu. Bu kadar
insan ölmezdi, bu kadar insan aç kalmazdı, bu kadar insan yollarda telef olmazdı; ozon tabakası delinmiş
olmazdı, bu dünya taşlaşmak riskiyle karşı karşıya kalmazdı.
https://twitter.com/i/status/1374760420385431557
MASKELERİ DÜŞTÜ..!
Kemalist Terör Örgütü Ketö,
Fetullahçı Terör Örgütü Fetö
ve hiristiyan-zerdüst pKaKa
ikizdirler
Tayyip Erdoğan'ın bu ülkedeki en büyük icraati, Osmanlı'nın yıkılmasına çok az kala, Startı verilip...
bir buçuk asırdır aralıksız devam eden maskeli baloya son vermesi...
Ve tüm maskeleri düşürmesidir..
❗Bizler Türkiye'nin bağımsız ve özgür bir ülke olmadığını..
❗CHP'nin bir parti olmadığını...
❗Sanatçıların sanatçı olmadığını..
❗Gazetecilerin gazeteci olmadığını..
❗Bilim adamlarının bilim adamı olmadığını..
❗Tam bir asır boyunca ülkemizi, Türklerin değil... Selanik'ten ve Bulgaristan'dan şurdan buradan ülkemize
göçen Sabetayist Yahudi göçmenlerin yönettiğini...
❗ Daha düne kadar Ülkenin en kıdemli mevkilerinde ve yönetim mekanizmalarında bu Sabetayist göçmenlerin
görevlendirildiğini..
❗Eğitim sistemimizin Yahudilerin elinde olduğunu...
❗Bu ülkede belli mevkilerde görev almanın başarıya değil... aile kütüğüne bağlı olduğunu...
❗Milli bayram diye bize kutlattırılan bayramların Avrupa ülkelerinde kutlanmadığını... bu türden bayramların
sadece Müslüman olan ülkelerde birilerini ve bir sistemi bize şirin göstermek adına kutlattırıldığını..
❗Eğitim sistemimizde bizlere üretim değil tüketim toplumu olmayı aşıladıklarını...
❗Bize raflarda tükettirdikleri ürünlerin tamamının kimyasal olduğunu..
❗Raflardaki ürünleri üreten ve sağlığımızı bozan firmalarla... sağlığımızı güya düzeltmek için kurulan ilaç
firmalarının aynı siyonist yapının firmaları olduğunu...
❗Paramızın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Merkez Bankası değil;
#Türkiye #Cumhuriyet #Merkez #Bankası yazdığını...
Ve bizim milli bankamız olarak bildiğimiz Merkez Bankası'nın aslında hiçbir zaman bize ait olmadığını...
Üç tane daha siyonist ortağının daha olduğunu...
❗Sanayimizin bu güne kadar tamamının Yahudilere ve hıristiyanlara bağlı olduğunu...
❗Türkiyenin şimdiye kadar üretim değil...Distribitör ve antrepo ülkesi olduğunu...
❗Ordumuzun ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın, dönme siyonist Yahudilerin ve Gizli din taşıyan
İngilizlerin İstilası altında olduğunu..
❗Kanunlarımızın İsviçre'ye.. Harflerimizin Latin ülkelerine..Kılık kıyafetlerimizin batılı ülkelere ait olduğunu...
❗Harf inkılabının çağdaşlaşma adına değil... tarihimizle bağımızı koparmak için yapıldığını..
❗Deniz kenarlarında ve en kallavi mekanlarda, zengin olanların değil, *Gizli din taşıyan;* sabataist yahudi ve
ermenilerin yaşadığını...
❗Medya sistemimizin tamamen siyonist Yahudilerin güdümünde olduğunu..
❗Sanatçı, gazeteci, veya medyatik olmak için... ve bu işten para kazanmak için mutlaka ve mutlaka siyonist
Yahudilerin kurduğu sistemin yöneticilerine belli sözler verilmesi gerektiğini...Aksi takdirde.. ne kadar başarılı
olursanız olun... sizin medyayı kullanmanıza izin verilmediğini...
❗ Milli Derneklerimizi ve vakıflarımızı taklid eden, içlerine sızmaya çalışan; Siyonist Yahudi, Evangelist ve Gizli
din taşıyanların da binlerle dernek ve vakıf kurduklarını; yurt içi ve dışında, İslâm coğrafyasında, hemen sınır
ötesinde, içinde; FETÖ, PKK, PYD gibi legal illegal, terör yapıları ile memleketi istila etmekte olduğunu...
❗Bu ülkenin imana değer veren insanlarının yalan ile kandırıldığını anlayan *gizli din taşıyanlar* ın, nasıl fırıldak
gibi döndüklerini..
O dinden bu dine, bu dinden öbürüne...
Evlerinin üstünü cami, altını nasıl sinagog, kilise yaptıklarını...
❗Yani Ahmet'in Ahmet olmadığını.. Mehmet'in Mehmet olmadığını, hep iki, üç isim taşıdıklarını...
Ayşe'nin Ayşe Fatma'nın Fatma olmadığını.. Bizler Erdoğan'dan sonra öğrendik...
Yani anlayacağınız Erdoğan sadece bu ülkenin Başkanı değildir..
Aynı zamanda MASKELERİ DÜŞÜREN ADAMI'dır..
Bu yüzden Erdoğan'a DİKTATÖR diyorlar.. ve onun gitmesini istiyorlar...
Tıpkı kendilerine baş kaldıran
Menderes'e...
Özal'a... Kaddafi'ye...
İdi Amin'e ...
...
dedikleri gibi...
Çünkü onların ilmek ilmek işlediği, kurduğu düzeni yerle yeksân etti...
peki bunu tek başına mı yaptı..?
Tabii ki hayır...
milletimiz..
milli derin devletimiz..
Menderes..
Özal..
Erbakan...
Erdoğan..
Bahçeli..
Milli ve yerli siyasetçilerimiz hep beraber bu İşi başardık...
Ve asra yemin olsun ki, bu saatten sonra çark etmek gibi bir niyetimiz yok...
O'nu bu Kutlu yolda yalnız bırakmak, ülkeye ihanettir...
İhanet edenlerden olmayacağız...
BU KADAR NET...
Muhsin Yazıcıoğlu 2 bin yıllık Türk Gizli Teşkilatı'nın bir askeriydi.
TÜRK istihbaratı tarafından rus istihbaratına ajan olarak sızdırılan istihbaratçı, TÜRK DEVLET'ine çalıştığı
deşifre olunca rus ajanları tarafından İstanbul'da şehit edilir. Ajanı'nın üzerinden Muhsin Yazıcıoğlu'na verilmek
üzere çok gizli bazı istihbarat belgeleri ve #MuhsinKomutan'ın şahsına verilmek üzere bir mektup çıkmıştı.
İstihbarat bilgileri hakkında #MİT bir bilgi vermese de, şehit edilen istihbaratçının, Muhsin Yazıcıoğlu'na yazdığı
mektubu paylaşmakta sakınca görmediler.
Mektupta burada paylaşabileceğimiz özet olarak şunlar yazılmaktaydı;
"Çok değerli #MuhsinBaşkan'ım,
Sizin ile aynı davaya hizmet etmek, operasyona gitmeķ zalimlere katillere kurşun sıkmak, bu dava yolunda
nasip olursa inşallah şehid olmak benim için bir şereftir.
ingilizlerin ülkemizi yönettiği karar odasına ilk kurşunu sıkmak bize nasip olmuştu. ingiliz ajanlarının elindeki
köy görünümlü istıhbarat üssüne operasyon yaptığımızda #EşrefBitlis'in helikopterle bize desteğe gelmesi ve
o gün toprağın altına kendini gömmüş altına saklanıp ingilizlerin karşısına aniden çıkan askerlerimiz, o günü
unutamıyordum efendim.
Hatırlar mısınız? sırpların Bosna'da boşnaklara silahlarla saldırdığını katliam yaptıklarını duyduğunuzda
bosnaya para ve silah götürmek için #NecmeddinErbakan ile irtibata geçmiştiniz. Gelen silahları helikoptere
yüklemiştik. Helikopter pilotuna Bosna'ya gideceğimizi söylediğinizde, pilot; "o bölgeye gidemeyiz gidersek
bizi %90 havada vururlar" demişti. Sizde belinizden çıkardığınız silâhınızı pilotun kafasına dayayıp "gidersek
belki %90 havada ölürüz ama gitmezsek %100 ölürsün" demiştiniz. Ve Bosna'ya götürebildiğimiz silahları
götürmüş indiğimiz köyü teşkilatlandırıp köylülerle birlikte sırplarla savaşıp o köyü sırplardan kurtarmıştık.
#Aliyaİzzetbegoviç sizi alnınızdan öpmüş "Türk'ün evladı hoş geldin" demişti.
Sizinle birlikte #DevletEbedMüddet için savaşmak sizin askeriniz olmak benim için şereftir komutanım"
yazıyordu.
#NecmeddinErbakan gizli ödenek ile Bosna Hersek lideri Aliyaİzzetbegoviç'e silah almaları için para göndermiş
ve #Erbakan bu para yüzünden gün gelecek kayıp trilyon davası olarak tarihe geçecek ve paranın hesabını
veremediği için hapis cezası alacaktı.
Görüyoruzki MuhsinYazıcıoğlu, Necmeddin Erbakan ve #RecepTayyipErdoğan ve #DevletBahçeli sıradan
siyasetçiler değillerdi.
#MillîİstihbaratTeşkilatı üzerinde bir istihbarata sahip olan Muhsin Yazıcıoğlu'nu ve isimsiz kahramanları
rahmetle anıyoruz.
#SelmanKayabaşı ☝🏻☝🏻☝🏻🇹🇷🇹🇷🇹🇷 Tuğrul Arslanoğlu
Resmi Tarihler'in Yazamadığı gerçek (zion katır birliği) !!!!!!
İsrail Ordusu "Çanakkale'de" Kuruldu.Çanakkale’yi geçmek isteyenlerin amacının İstanbul’u Müslümanlardan
geri almak olduğundan zerre şüphemiz yok.
"Çanakkale geçilmedi" ama İstanbul işgal edildi öyle mi?
Bir başka ilginçlik ise İstanbul’un kurtuluşunun hiç kutlanmamış olması.İngilizler İstanbul’u işgal etmediler mi?
Ettiler.
Peki, İstanbul’a nasıl ulaştılar ve biz İstanbul’u İngilizlerden nasıl geri aldık? Savaşmadan aldığımıza göre
neyin karşılığında? “Çanakkale Savaşı’nda Siyonistler” eseri, İrlandalı Yarbay J. H. Patterson’un hatıralarından
oluşuyor. Yarbay Patterson, Gelibolu Harekâtında Zion Mule Corps (ZMC) yani Sion Katır Birliği Komutanı
olarak görev yapmış bir subay.Patterson, Yahudi ve Siyonist değil ancak Müslümanlardan nefret eden,
İstanbulun geri alınması gerektiğine inanan Yahudilere adeta tapan biri.
Hatırat, Gelibolu Harekâtında Zion Mule Corps(ZMC Sion Katır Birliği) komutanı olarak görev yapan İrlandalı
Yarbay JH.Patterson’un anıları.
Yahudiler, 2 bin sene aradan sonra ilk savaşlarını Çanakkale'de yaptılar. Yahudi dünyası ile aramızda tarih
boyunca hiçbir silâhlı karşılaşma olmadığını yazıp söyleyenlerin gözüne gözüne sokmak için hatırlatılır.
Siyon Katır Bölüğü.!!
Mehmetçik kan ve ateş içerisinde vatanını savunurken, karşısındaki müttefik güçler arasında tuhaf bir birlik
de vardı: Siyon Katır Bölüğü.!
Bölüklerin kuruculuğunu Joseph Trumpeldor ve Ze’ev Jabotinsky adında iki Rus Yahudi’si yaptı.
Filistin’e gitmiş, Cemal Paşa tarafından kovulunca Mısır’a geçmişler ve hızlı birer Siyonist olmuşlardı.Birinci
Dünya Savaşının çıkması üzerine İngilizler’e, bir Yahudi askerî birliği teşkil edip, birliğin Türkler’e karşı
savaşmasını önce geri çevrildi, sonra kabul edildi.
1915 Mart’ında kurulan ve Yarbay John Patterson’un kumandasına verilen birlik, 17 Nisan’da gemilerle
Çanakkale’ye gönderildi.İngilizler, Siyon Katır Bölüğü’nü 1916 Mayıs’ının sonunda Çanakkale’den Filistin’e
gönderip General Allenby’nin emrine verdiler.Birliğin adı “Yahudi Lejyonu” oldu, dünyanın dört bir tarafından
Yahudi gönüllüler topladı ve Allenby’nin yine bize karşı başlattığı harekâta katıldılar.
Çanakkale’deki Yahudi Katır Bölüğü Yahudiler, Roma ordularının Milât'tan Sonra 70’te Kudüs’ü yerle bir
etmeleri üzerine Bir orduya sahip olamamışlardı. Çanakkale’ye gönderilen birlik, askerlerinin sayısının az
olmasına rağmen, aradan geçen yaklaşık 2 bin sene boyunca kurulan ilk Yahudi ordusu idi ve Yahudiler, 2 bin
sene aradan sonra ilk savaşlarını bize karşı yapıyorlardı..Güney Afrika’daki Boer Savaşı’ndan Çanakkale
Savaşı’na kadar çok sayıda savaşa katılmış olan, savaşı bir zevk ve romantizm olarak görebilecek kadar gözü
dönmüş bir yarbay olan Patterson’ın kitabında yer alıyor.
İstanbul’un düşürülmesini ‘tarihin akışını yeniden değiştirecek destansı bir olay’ olarak düşleyen ve işgalin bu
yüzden yapıldığını belirten yazar, 1947’de ölür. Kendisinden altı hafta sonra ölen karısı ile birlikte yakılır ve
külleri Filistin topraklarına serpilir.Cephede Osmanlı’ya karşı savaşan “Siyon Katır Bölüğü” askerlerinin
arasında ilginç isimler İsrail’in ilk başbakanı olacak olan David Ben Gurion, 1967’deki 6 Gün Savaşı sırasında
İsrail Başbakanı olan Levy Eskhol, yine İsrail
Cumhurbaşkanlarından
Yitzhak Ben Zvi de vardır.Siyonistlerin, Çanakkale Savaşında örgütlenmesini sağlayan Ze’ev Jabotinsky
“Savaşmak açısından Gelibolu’ya gidiş, Siyonizm’e yepyeni ufuklar açmıştır” şeklinde itiraf etmiştir..Ze’ev
Jabotinsky’in bir başka itirafı da, Mete Tuncoku’nun Türk Tarih Kurumu’ndan çıkan “Çanakkale 1915
Buzdağının Altı” kitabında şu şekilde yer alır: Eğer biz 2 Kasım 1917’de Balfour Bildirisi ile Filistin’de yurt
edinme sözü aldıksa, buna ulaşan yol Gelibolu’dan geçmiştir.Bugün dünyanın en büyük servetine sahip aile
İmparatorluğunu kuran büyükbaba ‘Mayer Amschel Rothschild’in, Osmanlı’nın dağılmasıyla, Filistin
topraklarının en verimli yerlerinin Siyonist Yahudilerin eline geçmesini sağlamak için 2 milyon Sterlinlik bir fon
tahsis etmiştir.Kontrolü altındaki İngiliz Hükümetine baskı uygulayarak, Balfour Deklerasyonu'nu yayınlattığını,
bununla da yetinmeyip Hitler'i finanse ederek, zehirli gaz sağlandığını ve bu sayede Filistin topraklarına gitmek
istemeyen fakir Yahudilerin katledilmesine teşvik edilmiştir.Osmanlının hiçbir savaşını övmeyen resmi tarih
kitaplarımızın, Çanakkale Savaşını MustafaKamal'a bağlaması anlaşılabilir birşey değil fakat Siyonistlerden tek
kelimeyle bile olsa bahsetmemesi bir kast'ın sebebidir.ZMC, Mart 1915 sonunda GeliboluCephesi'ne gitmek
üzere İskenderiye'den ayrılırken yapılan törende, Başhaham La Pergola Komutan Yarbay Patterson'u
Yahudilerin çıkış efsanesini yeniden yaşatacak, İsrailoğulları'nı Mısır'dan Filistin'e ulaştıracak II.Musa olarak
ilan etmişti.Patterson, Gelibolu'dan sonra Filistin'de de İngiliz ordusunun Yahudi birliklerin içerisinde İsrail'in
ilk başbakanı David Ben Gurion, 1967'de Araplarla yapılan 6 Gün Savaşı sırasında İsrail Başbakanı Levy
Eskhol, İsrail Cumhurbaşkanlarından Yitzhak Ben Zvi de görev almıştır.Yine bu birliklerdeki birçok Yahudi
asker, İngiliz mandası döneminde Araplara ve İngiliz yönetimine karşı çarpışan Haganah adlı paramiliter
örgütün çekirdeğini oluşturmuştur..Dönemin Siyonist liderlerinin çoğu ile tanışıklığı olan Patterson'un, en
yakın dostlarından birisi de şimdiki İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun babası Cornell Üniversitesi Tarih
Profesörlerinden Ben Zion Netanyahu'dur
#KonstantinMüftüsü
Necasetten yasa kalktı
taharet alın mor ittifaklar!!!!
İstanbulSözleşmesi kaldırıldı diye ne kadar çok bilmiş kadın varsa kadın hakları diye duyar kasıyor.Oysa
bunlar,
1.5 yıldır çocukları PKK tarafından dağa kaçırılmış Diyarbakır Annelerinin kadın haklarından hiç bahsetmediler.
Gelelim bu günden sonrasına;
Bu günden itibaren yapılan kadın haberleri 5 ise 10, ise yüz yapılacak... Bunlar zamanın'da
"Elletirim,Belletirim,Dilletirim" diyen müptezeller. Bunlar istanbul sözleşmesi geri gelsin diye kiralık katil tutup
kadın dahi öldürtürller...Çünkü mesele kadın değil cinsiyet eşitliği adı altın'da feminizm şakşakçılığı yaparak
kara para aklamak,ve kadınları kullanmak ...
Saflarımızı kadınlarımız ile sıklaştıralım...
Zillet ittifakı kudum kudum kudursun...
O OLMASAYDI !!!!!!!
O olmasaydı; Filistin düşmez,
İslam coğrafyası yanmaz,
Çanakkale'de 57. Alay'ın tamamı yok olmaz,
İzmir'de 250 bin Yahudi vatandaşlığı asla almazdı.
"Evet o olmasay'dı"
5816 mağdurları olmazdı.
Şimdi soru şu !; Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü????
Not /hakaret içeriki yorum yapılmasın....
#KonstantinMüftüsü
Üstad Kadir Mısıroğlu, insan oğluna ahir zamanda gelen bir hoca idir. Büyük kalabalıkların icat ettiği sahte
kahramanları, etkin ve azgın azınlığın ideolocyalarını reddetti, onların ilahlarının önünde eğilmedi, Kelime-i
tevhidin birinci yani Allah'tan başka bütün ilahları reddetme faslını sadece diliyle değil hayatıyla da söyledi.
Gençliğe, mektep sıralarında kendilerine kahraman olarak gösterilenlerin gerçekte ruh kökümüze kasteden ve
tecavüz eden insanlar olduklarını anlattı. "Uydum kalabalığa" diyenler, kalabalıktaki hevayı sarhoş bir
şuursuzlukluk içinde din edinenelerin ezberlerini bozan bu kahraman karşısında şiddetli bir deprem etkisi ile
sarsıldı. 'Ne diyor bu adam?' diyecek kadar bir tahkik cehdi göstermeyenler, "Susturun bu meczubu" diye
tahkir, tezyif dolu cümleler kurdu.
Yakın tarihi sahte kahramanlarla dolu olan milletimizin %70 civarı ekseriyetle Üstad'ın söylediklerine inansa da
"Şimdi keyfimizi kaçırmanın zamanı mı?” diyen okumuşların sayısı da küçümsenmeyecek orandaydı.
Çoğunluğun "an'ı yaşama derdine meftun olduğu bir zamanda yarınların sancısını çekenler garip kalmaya ,
yetim kalmaya ,ruhsuz gibi yaşamaya hatta yalnızlaşamaya mahkumdur. O, Ümmetin selameti için hürriyet
dahil sahip olduğu her şeyi feda edecek bir iradeyle meydan yerine çıktı ve yalnızlığına bakmadan bunun
gereğini layıkı ile yaptı.
Peki bizler ne yaptık !
Peki bu yazı'yı okuyan sen ne yaptın !!!
Sahiden ne yaptık???
"Bede’tü bi bismillahi rûhî bihihtedet İlâ keşfi esrârin
bi bâtınihintavet"
Sakın Ümitsiz olmayın..!
İstikbal İslam'a gebedir küfür halatının kopacak tek ve cılız bir lifi kaldı. Onun beklediği Son Darbe'de
gecikmeyecektir. Buna zemin hazırlayan ;Tayyip Erdoğan'ın açtığı "ilayi kelimetullah" sancağı ve "Devlet
bahçeli'nin" açtığı kızıl elma sancağı ile Ruh bulacak, İslam'a "Turan" ruhu üflenecek ..
Sakın ha Unutmayın, Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihân diyorken hiç şaka yapmıyorduk,Fıtrat değişiyor belki
ama bu kan ,
yine o kandır!..
Hilafet i seniyye çok yakın'da
#KonstantinMüftüsü
Anası yavuklusuy'la tüp kuyruğunda tanışmış,
Dedesi bastonuna sarılarak maaş kuyruğunda kalp krizi geçirip ölmüş,
üstüne cenazesi hastanede rehin kalmış yetmemiş senet imzalatılmış veletler, çok fazla rahat kaldıkların'dan
kalkmış devleti sahipsiz zağar gibi eleştiriyor! Son olarak dolar Euro yükseliyor Tayyip yüzünden diyorsunuz
!
Şimdi soruyorum;
"Her türlü problemin müsebbipi olarak Tayyip gitsin diyenler !!!
"SİZ EVİNİZDE GEÇİM SIKINTISI YAŞADIĞINIZ'DA ,BABANIZI DEĞİŞİP ANANIZIN KOYNUNA'MI
ATIYORSUNUZ???"
#KonstantinMüftüsü
#100YılımızıChp7
#40YılımızıPKKhdp7
CHP 100 yılımızı yedi.
HDP (PKK) 40 yılımızı yedi.
Rasûlullah ﷺ şöyle duâ ederdi:
“Allahım! Senin iznin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık. Yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz.
Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
(Ebu Dâvûd, “Edeb”,110)
Harry Potter ataturq ve Maceralari, % 90 uydurma ve abartma sahte kahraman !
Chp= ataturq ve 40 Haramiler
100 senedir bayatlamis kokmus uydurma hikayelere inanan laikci KIRKIR'lar
ne dersiniz Harry Potter Hikayelerimi gercek yoksa MKA atatörkün kahraman Hikayelerimi ?
Cihadınız yok, gayretiniz yok, korku içindesiniz, ödleklik var, aman bir şey gelmesin, aman bir şey olmasın,
akşamleyin sıcak çayımı içeyim, pijamamı giyeyim, televizyon seyredeyim derdiniz bu sizin.
Böyle müslümanlık mı olur?
Timurtaş Uçar Hocaefendi
#5816Kaldırılsın
, ich verbiete Ihnen zu kommentieren, bis Sie lernen, wie ein Mensch zu kommentieren.
EDEPTEN YOKSUN,
AHLAKİ ZAAFI OLAN VE HAKARETİ MESAJ GÖREN KENDİNİ BİLMEZLER DOLAYISIYLA HERKESE AÇIK
TWEETİ YENİLEMEK ZORUNDA KALDIM.
SİZ EDEPTEN YOKSUNLAR İNSAN GİBİ YORUM YAPMAYI ÖĞRENİNCEYE KADAR SİZİ YORUM YAPMAKTAN
YASAKLIYORUM.
Cihadınız yok, gayretiniz yok, korku içindesiniz, ödleklik var, aman bir şey gelmesin, aman bir şey olmasın,
akşamleyin sıcak çayımı içeyim, pijamamı giyeyim, televizyon seyredeyim derdiniz bu sizin.
Böyle müslümanlık mı olur?
Timurtaş Uçar Hocaefendi
#5816Kaldırılsın
Harry Potter ataturq ve Maceralari, % 90 uydurma ve abartma sahte kahraman !
ne dersiniz Harry Potter Hikayelerimi gercek yoksa MKA atatörkün kahraman Hikayelerimi ?
Chp= ataturq ve 40 Haramiler
100 senedir bayatlamis kokmus uydurma hikayelere inanan laikci KIRKIR'lar
Tacizcilerin ve tecavüzcülerin kadın haklarını savunması kadar saçma bir şey yoktur dava adamlarına selam
olsun
atatürk cumhuriyetinin çocukları
https://youtu.be/89ww_8P-26s
Gaziantep Eski
Cumhuriyet Başsavcı'sı
Sayın #ÜnelArık'tan
#ÖnemliBirTespit!
Aziz dostlarım,
Size bir hatıramı ve tespitimi anlatayım.
Dünyanın bazı büyük ülkelerinde ve büyük kentlerinde,bir elin parmak sayısı kadar 5 yıldızlı otellerde kaldım.
İstisnasız bütün bu otellerin hepsinin odalarında yatak başı komodin çekmecesinde bir tane Incil vardı,
Ingiltere’de İngilizce Incil,
Almanya’da Almanca İncil,
İtalya’da İtalyanca İncil vardı ve kitabın birinci sayfasının başında;
“Ey RAB,Konstantına'yI Bize İade Eyle, Yavrularımızı'da” yazıyordu.
Batı Avrupalıların unutamadığı iki tarihi olaydan #Konstantina'yı anladım da, yavruları ne idi ?
#Moskova'da Türklere yakın bir öğretim üyesi tarih profesörü ile ahbap oldum.
Kendisi dini inancı Ortodoks Hristiyan olan biriydi.
Bu İncil'de yazan son cümlenin ne anlama geldiğini sordum.
Samimi bir insan ve çok bilgili bilim adamıydı.
Beni kırmadı cevapladı.
Belki İstanbul’u kaybetmekten Hrıstiyan alemi bu kadar rahatsız değildi, ama Osmanlı İmparatorluğu
döneminde uygulanan bu #Devşirme sistemi ile Hrıstiyan çocuklarının, en gürbüzlerini katırların sırtındaki
sepetlere koyup, önce Çanakkale’ye, sonra da Bursa’ya götürdünüz ve sonra da orada sünnet ettirip,
Müslüman yaptınız!...
Çabuk öğrenen ve beyni güçlü olan #Devşirme çocukları da #Enderuna’a yolladınız, orada okusun bilim
öğrensinler diye. Pazusu güçlü ve kuvvetliyse, onları #YeniçeriOcağına'na gönderdiniz, İyi savaşmayı, iyi
savunmayı öğrensin, sağlam bir asker olsun diye.
Sonra bir savaş zamanında o Yeniçerilere savaş meydanında #HristiyanlarıKırdırdınız ...“
Bu çok uzun bir sohbet oldu...
"Yahu üstat sen şimdi böyle söyleyince, aklıma başka bir şey geldi.
Bizim ülkemizdeki #FetöOlayı, bunun bir rövanşı mı yoksa?" dedim...
“Hah, ta kendisi“ dedi...
Gerçekten de 81 vilayetin en seçkin, gürbüz ve zeki çocuklarını seçmişlerdi, kendi kurdukları özel okullarda
eğitmek için, sonra "Vay anasını..." dedim...
25 yaş ile 55 yaş arası bir Türk sosyal kuşağının yok edilişi, böyle büyük bir plan, böyle içten yıkıcı
hesaplaşma, bir tarihi intikam almak planıymış meğerse...
50 sene geçse de tamir edilemez bir intikam planıymış!
#Fetö liderine Mezopotamya’nın son #Nemrut'u, Anadolu’nun ilk #Firavun'u diyordum, sözüm de hayli itibar
görmüştü.
Dostlarım bu işe Firavun ve Nemrut’un aklı bile çok kısa kalırmış..!
ALLAH bize feraset ve basiret versin, bu tür tuzaklardan hepimizi korusun.
Emekli Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı #ÜnalArık....
Ülkenin yarısı PKK-FETÖ ve LGBT sevicilerine oy veriyorsa, bu devleti şer cephesine teslim etmemek için her
Müslüman sorumluluk bilinciyle hareket etmeli... Ayrıştırmaya yönelik tuzaklara düşmemeli, uzatılan her zokayı
yutmamalıdır. Devleti bir kaybedersek vay halimize
*
Ayasofya
Müslümanların çoğunlukta olduğu iddia edilen bir ülkede bir imamın ayet,hadis okumasından rahatsız
olunuyorsa bu ülkenin çoğunluğunun hangi inanca sahip olduğunu sorgulamak gerekirZeigefinger nach oben
İslam dinin de nevroz Bayramı yoktur. Mecusiler gibi ateş ile işimiz yok.
Bizim Ramazan, Kurban ve Cuma dışında Bayramımız yoktur. Müslüman kimliği taşıyorsunuz yapmayın Allah
aşkına..
Islam, diger dinlerin geleneklerinden beridir. Nitekim bununla ilgili de bir çok Hadis vardır. Hiristiyanların
gelenegi olan noel'i kutlamadığımız gibi mecusilerin ateşi etrafında da aynı şekilde dans edip oynayamayız.
Baharı elbette severiz ama usule, Müslümanlığa aykırı olmama şartı ile.. biz Müslümanız ve Müslüman diger
dinlerin geleneklerinden uzaktır.
100 sene ingiliz ve yahudi propagandası TC. lilerin beyinlerini iyice sulandırmış
bunlar yalana tapıp
gerçeği inkar eden kefere olmuşlar TC deki atatürkce eğitimin kurbanları
bunlar dış gavurdan daha tehlikeli paganist laikci tıpkı o sahte kahramanları gibi !5816 kanunu
Millî Görüş'ün hayra motor şerre fren (ma'rufu emir münkeri nehiy) şiarı ile alakası olmayan Saadet Partisi
kabuk yönetimi ve çapsız salako palyaço pelte YRP tağuti Kemalcı vesayet rejimi statükosunu savunuyor.
150 Jahre britische und lokale Hain-Propaganda haben das Gehirn der Türken gründlich verwässert
Dies sind die Opfer der atatürkistischen Bildung in der Republik Türkei.
Diese sind gefährlicher als ausländische heidnische Säkularisten
sie glauben es endlich - Dummkopf-Ignoranz
Bu ülkede kendi örf, âdet, kültür, inanç ve birikiminin hiçbir şeyi çözmeyeceğine inanıp, herşeyi Batı normları
ile çözmeye çalışan "aşağılık psikolojisine" hapsedilmiş büyük bir sürü var.
Kendi değerlerinin ne kadar iyi çözümler sunduğu kasıtlı olarak öğretilmedi.
Bilmiyorlar.
In diesem Land gibt es sehr viele Menschen, die in der "Minderwertigkeitspsychologie" inhaftiert sind und
glauben, dass ihre eigenen Bräuche, Kultur, Überzeugungen und Akkumulationen nichts lösen und
versuchen, alles mit westlichen Normen zu lösen.
Wie gute Lösungen ihre eigenen Werte bieten, wurde nicht bewusst vermittelt.
Sie wissen es nicht.
Ben İngiliz değilim,
İngilizin şapkasını sevmem, ve giymem..
Ben Fransız değilim,
Fransızın laikliğinden bana ne..
Ben italyan değilim,
İtalya'nın modasından bana ne..
Ben Amerikalı değilim,
Amerika'nın materyalist yaşamından bana ne..
Ben Müslümanım Elhamdülillah..
#Sıra5816da
Hem bu milletin ekmeğini yediler..
Hem bu milletin başında hükmettiler..
Hem bu milleti fakir bıraktılar..
Hem bu millete zulmettiler..
Hem de bu millete, İngiliz kültürünü, ileri medeniyet diye dayattılar..
#KemalizmYargılansın
https://youtu.be/dPTxM9KSrjA
https://youtu.be/jr6-0a1_ZUs
https://youtu.be/g-KWSNyiVX4
https://youtu.be/RgkbwcT5FcE
https://youtu.be/ophAwRCRHik
https://youtu.be/nTclA7Jv4xE
Haykırış 1-6 kasetleri
https://youtu.be/JZA-CjjihWA
Osmanlıya düşman olan Chp neden Osmanlının Çanakkale Savaşına ilgi duyuyor? Osmanlının mesela
Filistin-Suriye Cephesi savaşı da var ama ona ilgi duymuyor?
Bir patatesin yarısını (cips)7 tl'ye alınca zevk duyan, aynı patatesin bir kilosunu 2 tl'ye alınca isyan eden
canlıya insan denir.
"Mü'minin hali ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mü'mine mahsustur. Başına güzel
bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayır
olur."
Hz. Muhammed (sav)
(Müslim, Zühd,64)
Hilâfeti kaldırmış..
Kur'an harflerini yasaklamış..
Fesi, sarığı çarşafı men etmiş..
Alkolizmi teşvik etmiş..
İngiliz şapkası giymeyeni idam etmiş..
Camileri, Kuran kurslarını kapatmış..
Bu mu bizim atamız.?
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..
#KemalizmYargılansın
2023 seçimlerinde karşı karşıya gelecekler:
-Cumhur ittifakı
-Erdoğan düşmanları
Bu düşmanlık öyle bir boyut aldı ki sözde birbirleriyle tamamen zıt ideolojideki insanlar artık kol kola geziyor,
"ülke batsın, bitsin ama Erdoğan gitsin" diyorlar.
Osman Gün
GcesttttetranStc pdosnmdsaunormsS 0o0c:20edo ·
HİÇ UNUTMAM YIL 2001 FİLANDI. BİR PAZAR GÜNÜ SABAH UYANDIM CANIM MÜTHİŞ BİR FRANSIZ PEYNİRİ
İSTİYOR Kİ SORMA GİTSİN. HEMEN ATLARSIN UÇAĞA DOĞRU FRANSA. HEMEN BİR RESTORANTA GİRİP BOL
PEYNİRLİ BİR KAHVALTI YAPTIM. SONRA HOTELDE BİRAZ DİNLENDİKTEN SONRA CANIM PİZZA ÇEKTİ DOĞRU
İTALYA. ORADA KIZLAR FİLAN DA VARDI, ONLARA DA PİZZA ISMARLADIM TABİ Kİ CENTİLMEN BİR TÜRK
GENCİ OLARAK. O ZAMANLAR BAŞTA ECEVİT VAR, MEMLEKET GÜL GÜLİSTAN, CEPTE YÜZBİNLİKLER,
MİLYONLAR TOMARLA, PARA ÇOK YANİ. DEDİM Kİ EH ARTIK AKŞAM BALIĞI DA İSPANYA’DA YİYEYİM. ONDAN
SONRA DOĞRU HOLLANDA. ALMANYA FİLAN DERKEN GECE SABAHA KADAR AVRUPAYI DOLAŞTIM. SONRA
BİR GECE KULÜBÜNDE BENİ ÜNLÜ BİRİNE BENZETTİLER, GELEN SARILIYOR GİDEN ÖPÜYOR ŞAPUR ŞUPUR
IPISLAK OLDUM. SONRA Bİ UYANDIM Kİ MEĞER ANNEM BENİ BİR TÜRLÜ UYANDIRAMAMIŞ YÜZÜME SU
DÖKÜYORMUŞ😁😁
BEN UYANDIM TABİ AMA HALA O RÜYADAN UYANAMAYANLAR VAR. İYİ UYKULAR..😁😁
İnanılır gibi değil !
%36 oy alarak tek başına iktidar olmuş,herhangi bir terör yada ayrılıkçı bir eylemi olmayan partiyi gazete
haberlerine dayanarak kapatma davası açılınca kararı alkışlayan muhalefet, HDP için açılan kapatma davasına
karşı çıkıyor.
Während die Einzelhändler noch auf Unterstützungen vom Staat warten, sollten wir ALLE um die Politiker und
deren Bonuszahlungen zu unterstützen, unbedingt Schnelltests kaufen! Welcome in the DEMOKRATIE
Gastarbeiter Geschichten:
1966:
Die ersten Gastarbeiter in Deutschland klagen über fehlende türkische Lebensmittel – und Burhan Öngören
geht ein Licht auf. Er reist in seine Heimatstadt Izmir und lernt in wenigen Tagen Helva und Sucuk
herzustellen. Mit den Rezepten in der Tasche kehrt er zurück nach Deutschland.
1967:
Schnell spricht sich die leckere Sucuk in Köln rum und die Nachfrage steigt nun unaufhaltsam. Burhan kann
die Produktion nicht mehr alleine stemmen und stellt Mitarbeiter ein – der Sprung vom Arbeiter zum
Geschäftsmann ist geschafft.
1970:
Wie die Zahl der Türken in Deutschland steigt, steigt auch die Nachfrage nach türkischen Lebensmitteln. Der
Ruhm der Sucuk breitet sich in ganz Deutschland aus und die Nachfrage explodiert. Die Herstellung von
Süßspeisen wird eingestellt – ab jetzt geht es nur noch um die Wurst!
1972:
Um die steigende Nachfrage bedienen zu können, mietet Burhan eine Fabrikhalle in Köln-Dünnwald an und
produziert nun an einem einzigen Tag mehrere Tonnen Sucuk. Doch auch diese halbmechanische Lösung
wird schon bald an ihre Grenzen stoßen.
1972:
In der Heimat von Burhan herrscht eine Krise. Als der griechisch-türkische Streit um ägäische Gewässer
ausbricht, haut Burhan auf den Tisch und ruft: Ege Türk‘tür! – die Ägäis ist türkisch!
Aus dem impulsiven Ausspruch entsteht der Markenname Egetürk.
#islam #deutschland #türkei #moslem #muslime #christ #Quran #bibel #wissen #liebe #liebevoll
#zusammensindwirstark
'ata'türk'ün bu resmî Anıtkabir'de 'ata'türk' e özel eşyalar bölümünde sergilenmektedir.
Bu resimin yanında o seccadeye bastığı ayakkabıları'da dâhilinde.
Atatürk Allah, Resulü ve islâm düşmanıydı.
Bu kadar net diyorum.
Burada verilen mesajı net tir.
"Dinî'nizi ayaklar altına alıyorum"
anlamını taşır.
Ayrıca Anıtkabir'de sergilenen bu resim haricinde Atatürk'ün başka resmî mi yoktu veya bulamamışlar'da
bilhassa bu resimi sergiye koymuşlar?
Şimdi sorarım...
Ayakta kılınan Cenaze namazında ayakkabında necaset varsa Cenaze namazı dâhi kabul olmuyor iken, yerde
kılınan namazlığın üstüne ayak yoluna dâhi gittiğiniz ayakkabı ile basılır mı?
Bu görüntünün ardından onlarca yıl sonra bu resimin benzerini seccade üstüne ayakkabısı ile basıp
fotoğrafçıya poz verip resim çekilerek omurgasız bir şekilde duruş sergileyen bir vatan haini çıktı ortaya..
Onun adı da Vatan Haini Fetullah Gülen'dir.
Fakat gel gelelim birine Vatan haini diyebilir.. diğeri ne diyemezsiniz.
Malûm 5816 ile başınıza dert alırsınız.
İşte bizde bu sebepten "ata"türk'e hakaret etmiyoruz. Dinsiz İmansız Allahsiz Kitapsız Kâfir diyoruz.
#CEHENNEMEZUMERRA
Saygılar
Turgay Erduran
“Muhakeme yok: slogan.
İlk mektebe mi başladın:
Atatürk en büyük Türk.
Atatürk en büyük türk. Manyaklaşırsın.
Muhakemeli adam istemiyorlar,muhakemeli adam itiraz eder.
Koyun gibi olsun,nereye iterse oraya gitsin.Sistemin ruhu budur.”
Üstad Kadir Mısıroğlu
https://www.youtube.com/watch?v=y8Or8MrGf0o
Es wird nicht genügen davon zu träumen, dass Merkel weg ist. Wenn sie weg ist, rücken ja doch nur ein paar
#DeepState Marionetten nach und damit ist nichts gewonnen. Wir müssen das ganze System auf den Kopf
stellen. Der Souverän muss wieder Souverän sein
https://youtu.be/6wTUpH7TOL0
So langsam steigt die Wut ins unermessliche 😠😠
Andauernd werden Muslime und vor allem die Türkei bei Facebook angefeindet, beleidigt und bedroht 😡
Habe in der letzten Zeit viele Kommentare,Beiträge und auch ganze Seiten davon bei Facebook gemeldet,
bekomme aber als Antwort nur, dass diese NICHT gegen die Gemeinschaftsbestimmungen von Facebook
verstossen 😡
Facebook findet es also legitim gegen Muslime und Türkei zu hetzen ,oder wie kann man dies verstehen
?!?!?!
Vor ein paar Tagen habe ich die Türkei und Muslime verteidigt,dabei aber NIEMANDEN BELEIDIGT , und zack
würde ich direkt für 3 Tage von Facebook gesperrt 😡
Anscheinend wird hier bei Facebook Meinungsfreiheit nur so weit geduldet, wie sie ins westliche Weltbild
passt ! Alles andere wird zensiert 😡
Susi Maria Müller
Stephan Aphalagan, Diplom-Theologe, Journalist, Unternehmensberater und Geschäftsführer der
gemeinnützigen Beratungsorganisation „Demokratie in Arbeit“ schreibt über das Bild des Islams und
Muslimen in den Medien. Sprich: über rassistische Narrative und Generalverdacht aller muslimischen
Menschen als Terroristen und Kriminelle.
"Auffällig war, dass der Islam und die Muslim*innen immer nur dann zum Titelthema wurden, wenn es um
Terror oder gescheiterte Integration ging. Wenn das christliche Abendland in Gefahr geriet. Wenn „die“ „uns“
bedrohten. Neben „Mekka Deutschland“ titelte der Spiegel auch „Blutiger Islam“, „Das Netz des Terrors“,
„Der terroristische Weltkrieg“, „Terror gegen Touristen“, „Allahs blutiges Land“, „Das Prinzip Kopftuch –
Muslime in Deutschland“, „Allahs rechtlose Töchter – Muslimische Frauen in Deutschland“, „Der heilige
Hass“, „Der Dschihad-Kult“, „Allein gegen den Terror“, „Allahs gottlose Armee“, „Das neue Gesicht des
Terrors“, „Der Terror der Verlierer“ und „Der Terrorist“. Jenseits des Themenfelds „Islam und Terror“ sahen
die Titelbilder des Spiegels immer dann besonders gefährlich und angsteinflößend aus, wenn von Ausländern
und Zuwanderern die Rede war. So hießen die Spiegel-Titelgeschichten beispielsweise: „Asyl in Deutschland?
Die Zigeuner“, „Flüchtlinge, Aussiedler, Asylanten – Ansturm der Armen“, „Elends-Kontinent Afrika – Rettung
durch die Weißen?“, „Ansturm vom Balkan – Wer nimmt die Flüchtlinge?“, „Asyl – die Politiker versagen“,
„Gefährlich fremd – Ausländer und Deutsche: Das Scheitern der multi-kulturellen Gesellschaft“, „Zu viele
Ausländer?“ und „Ansturm der Armen – Die neue Völkerwanderung“.
Man könnte meinen, Islam sei einfach nur ein anderes Wort für Terrorismus und Ausländer ein anderes Wort
für kriminell. Das irritierte und irritiert mich immer noch sehr. "
https://www.journalist.de/.../wie-fuehlt-es-sich-an-wenn...
Die Person, die ich am meisten mag ist jene, die mich auf meine Fehler hinweist.
Ömar ibn Al Khattab
Falsche Darstellung in den Medien ist weit verbreitet - Muslime im Allgemeinen und die Türkei im Besonderen
werden in den Medien besonders negativ dargestellt. Auf dieser Seite werden Fake news und irreführende
Informationen veröffentlicht.
Was wir hier teilen:
Berichte über Rassismus und negatives Framing
Falsche/ tendenzielle/ lückenhafte Berichterstattung über die Türkei oder über Türken in Deutschland
Unberechtigte negative Kritik am Islam oder an Muslimen
Was wir hier NICHT teilen:
Antisemitische und andere Verschwörungsmythen
Berichte aus dubiosen / neurechten Quellen
Kommentare / Screenshots mit rassistischen Bezügen egal gegen welches Land / Ethnie
Was wir hier lesen wollen
Lebhafte Diskussionen und gern auch
Streitgespräche
Offene Worte wenn ihr mit unseren Texten nicht einverstanden seid
Was wir hier NICHT lesen wollen:
Beleidigungen, Argumente ad hominem (persönliche Angriffe statt sachlicher)
Hasserfüllte oder verächtliche Kommentare egal gegen welches Land, gegen welche Ethnie oder Religion
Unsachliches Politikerbashing
Die Lügen vom Dienst: Der BND und der Irakkrieg👈👈👈👈👈
Deutschland lebt der Mann, der den Irak-Krieg auslöste. Ein BND-Informant aus dem Irak, Deckname
'Curveball'. Heute hat er einen deutschen Pass - der Lohn für eine Lüge. Denn der von ihm gelieferte
Kriegsgrund erwies sich als erfunden, die von ihm 'enthüllten' Produktionsstätten für
Massenvernichtungswaffen gab es in Wahrheit nicht. US-Präsident Bush und Außenminister Powell stützten
sich auf 'Curveballs' Aussagen, der Bundesnachrichtendienst versorgte ihn danach jahrelang mit Geld und
Betreuung. ARD-Reporter Stefan Buchen und Poul Eric Heilbuth haben diesen Informanten gefunden.
'Curveball' kommt in Jogginghose und unrasiert zum Treffen mit den Journalisten, macht einen etwas
abgerissenen Eindruck, raucht viel. Vor der Kamera will er nun erzählen, wie er vom Bundesnachrichtendienst
hofiert wurde und den Irakkrieg auslöste. Doch das Interview soll ein lukratives Geschäft werden, wie damals
beim BND. Einen Deal kann 'Curveball' diesmal nicht machen, denn die ARD-Reporter haben monatelang in
Deutschland, den USA und dem Irak recherchiert und kennen seine Geschichte. Rafid A. kam als
Asylbewerber nach Deutschland. Er gab sich als Chemieingenieur aus, erzählte dem BND, er wisse Bescheid
über biologische Massenvernichtungswaffen im Irak und über Produktionsstätten. Der deutsche
Geheimdienst glaubte, den Quell des Wissens aufgetan zu haben, eifrig wurden Berichte nach Amerika
übermittelt. Doch CIA Experten hatten Zweifel, wollten 'Curveball' selbst vernehmen, aber die Deutschen
schotteten ihre Quelle ab. Zweifel waren Washington ohnehin nicht sonderlich willkommen, suchte man doch
nach stichhaltigen Kriegsgründen. Einer kam nun ausgerechnet von den Deutschen, deren Regierung doch
eigentlich so leidenschaftlich gegen den Krieg war. Obwohl UN-Waffeninspekteure vor Ort nachwiesen, dass
die Informationen falsch waren, rollte die Kriegsmaschinerie unaufhaltsam auf Bagdad zu. Warum wurde der
Informant weiter geführt, obwohl er doch offenbar log? Warum wurden die Lügen nicht öffentlich gemacht,
war man in Berlin doch gegen den Krieg? Wie lange hatte der Informant Beziehungen zum
Bundesnachrichtendienst? Wie steht der Bundesnachrichtendienst zu diesem ehemaligen Informanten und
seinen Lügen? Was macht 'Curveball' heute in Deutschland, haben ihm seine falschen Aussagen Vorteile
gebracht? Eine investigative Reportage über die größte Geheimdienstpleite der Nachkriegszeit von Stefan
Buchen in Zusammenarbeit mit Poul Eric Heilbuth
https://www.daserste.de/.../die-luegen-vom-dienst-der-bnd...
Filmin icinde kendimi yaptim bir de Reisimizi Filmde oynuyor kursun elinde olan ve kursunlar üzerime gelen
Benim ve Aynen fimldeki gibi 5816 kanunuylan aynen kendimi ögle hissediyorum Bu yalancinin kanunuylan
yatsiya kadar gidermis artik dogrular acik olsun.
Paylaşmak yasak Atatürk Kanuni var 5816 sesini ayarladim bu version.
Paylasmak yasak 5816 kanuna karşı doğrular.Masonlarin Devleti
https://www.facebook.com/aktepe.hidayet/videos/3763878273657642/
Atatürk 5816 Kanunu niye Atatürk koruyor adam ölmüş hala müslümana vuruyor hala bizi kovaliyor Cami
yasaklaniyor Adam gebermis kimi koruyor.
Tüm Türkiye Projelerine Engel oluyorlar gercek dini Kabala Atatürkün eşcinsel Maske giyip vuran vurana.
Atatürk size Mason dinini anlatmamis utanmis sizi dinsiz birakmis kendi dini vardi ve bu din icin Masonlara
cocuklarin Kani lazim ve Kemik ve escinsel Bu Heykellerde büyü var yoksa kan kullanmazlar.
Hemi Masonlar herkesi almiyor Cami degil orasi Kabala arastirin.
Bu ülkeyi Bu hale getiren CHP 100 SENE EKSIK hersimiz 18 sene icinde Bu silahlara Erdogan Allah razi olsun
sayesinde herseyimiz var yoksa Türkiye yoktu.
Savaştan sonrası Ataput 5 misli daha çok Osmanlı öldürmüş Atayahudi olmasaydı belki 2 veyahut 3 misli
ölürdük ama 5 misli degil hemide burası İslam devleti kalırdı Mason devleti olmuş çok günah Şeytana
tapiyorlar.
Oglum su Atayahudiyi kaldirin Artik politikaylan kafami siktiniz
Atatürk ötobüsü bozuldugu zaman Tüm halk yardim ediyordu etmeyini asiyordu.
Erdogan otobüsü bozuldugu zaman 💯 51 Prozent yardim ediyor 49 otobüsü geri tepiyorlar Oglum Erdogan
kazanmis 5 sene yaptirmiyorsunuz o zaman Niye Erdogan kazamnisda yaptirmiyorsunus sizin kemalistler
Amk korum sizin CHP Atatürk hic elestirmeyen kanuni 5618 yasak etmis ama dünyada en cok sevilen lieder
Erdogani en cok dünyada elestirilen Baskan
Hemide Vatanhainlerinden CHP untanin Atatürk partisinde pkk YPG
Benim icin sadece silah önemli en cok en iyi silahi Kim yapiyorsa oyumu ona vericegim iszerseniz ac kalin
geberin ama bir karis toprak vermiyecegiz hatta alacagiz aldik bile heryerde azarbaycan Libya Syrien bunlari
asin gitsin Bu 7 cete kemalistler artik Bu ülkeyi Bu Hale getiren CHP
Atatürk istemezdi böyle ayip heykelleri sikli götlü bir gercek ibne bile istemez kendi ciplak heykelini Atatürk
bokunuda cikarttiniz Atatürk kac silah yapmis
Atatürk olsaydi asardi CHP 7 ceteyi dar agacinda sizden Masonlar olmaz
Atatürk YPG PKK FETÖ ihtiyaci yoktu Atatürk CHP maf ettiler namussuz heykelden kimseye faydasi yok
Size anlatiyim Tek dudak atasi karar veriyor diyorsunuz iki dudaktada PROJELERI durduma imkaniniz
kalkiyor Vatan hainleri ondan hep iki dudak arasi öbür dudaklariniz disgücleri azini dedigini aynisini
söylüyorsunuz sonunuz geldi artik caktim artik iki dudak arasi ne demek istiyorsunuz.
Onlarin dudagindaki laflarinizi aynisi si 100 sene Bu ülkeyi disgüclere biraktiniz müslümanlari kovaladiniz.
Atatürk ibneydi Dini escinsel Kabala cocukkani iciyor Atatürk DMT Tozuyla beraber sonra Maskeyi giyiyorlar
Masonlar
Simdi bir Osmanli 📲 Atatürk eline tel verse Maymun gibi bakar bir bok anlamaz Atatürk kemalistlerlen
maymunlarin caginda kaldi Atatürk barbardi Demokratie degildi kendini Masonlara yardim ettin vatani Satti
adalari verdi.
Atatürk altinda disgüclere baglandiniz Darbe cunta hepsi CHP ATATÜRK üzeri kac silah yapmis veyahut
Toprak almis Atatürk Osmanli ölmüs Atatürk adalarimizi yunanlara vermis mezarinida aynisi yunan Mazarini
yapmis adalari vermis ondan yunalar Istambul karisiyor Niye Atatürkün mezari yunan Mezari herkellerin Parasi
Yunanlara Italyaya gidiyor Simdi savasda ne faydasi var Bu sikli götkü ibne Herkellerin coluk cocuklarin
önünde ayip ama hep Erdogan hakaret ilestiriyorsunuz alin su yunan mezarini yunanlara versin o topraklar
Atatürkün yattigi sizin olsun yikin Atatürk mezarini artik
Erdogan Atatürkten 1000 kere fazla yapti birakin Bu Demokratie laflarini biliyormusuz en cok savas cikartmak
kullanilan Lafdir birisini yikmak icin.
Erdogan yalniz degil Erdogan 100 lerce bilim adamlarininlan ikide birde Tek Adam demeyin suna kafama cok
atiyor Bunu hep imperial kullaniyor söz hakki olmasi icin projleri durduruyorlar böyle caktim davayi
O zaman Erdogan da gelsin Bu Atatürk kanunu 5816 ondan sonra görün Bu ülke cok cabuk ileri gidecek
bakalim azinizi aciyormusunuz siz o zaman Diktatörlüten anliyorsunuz o zaman diktatör olsun Erdogan
azinizin payini versin insallah Erdogan Diktatur olur cok sevinirim Ben
Abimin oglu sordu Erdogan iyise kötülüyorlar onlar para aliyor ve disgücleri ve Pkk YPG Fetö destekliyor
tanklarin arasindan kaciyorlar güven yok diye sikayet ediyorlar dedim utandim ne bicim nankör
insanlarmissiniz sonunuz zaten geliyor 7 cete en büyük zarari veren Atatürk Kemalistler para yapmak icin
Atatürk ciplak sikli götlü ibne gösteriyorlar para kazaniyorlar
sonrada bize hakaret diyorlar asil bunlar Atatürke hakaret ediyor Bende böyle Video yaptim
Atatürk bunlari asardi bunlarin böyle olmasin hic istemezdi
CHP Atatürk 100 sene Heykelden yarrak Atatürk götüne yapmislar para kazaniyorlar CHP yunanlarlan beraber
bize ne faydasi var Bu sik gibi heykellrin kime faydasi var bende elestiriyim sizi
Atatürk Troja gibi 40 tane ABD üstü kurdular orada Deprem yagmur Tornado 🌪 her boku türkiyede yapiyorlar
Harrp deprem Silahi bir de Harrp Gemisi var .
Araba neden Almanya da ucuz burada pahalı
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3943838718994929&id=100001065186281&sfnsn=scwspmo
Bize batıyı Modern gösteren ve Osmanlıyı karaliyan CHP Sihniyeti
Bunu onlara söylemek istiyorum Link
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3780614241984045/
Atatürk yargilanacakmis 2023 Size Bu filmdeki Musik Video Clip teki gibi 2023 İstanbul konzser vermeye
geliyorum özel Kemalistler için bu video clipdeki gibi dayak atmaya geliyorum Wing Chung yapamaya
geliyorum size kemalistler amk sizin Tecavüzcünüz iyi baskasinki ama kötü 30 takla attiniz CHP Tecavüzcü
c....o...c...gö.......sk..... partisidir Masonlarin Dini cocukkani ve cocukgö...t,......s...k...let
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3763886513656818/
Bunu ben sade demiyorum bakin Kimler diyor .Link
Arastirdim CHP SEYTAN isaretleri bulunduruyor ve okul degistirmeleri
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3790771150968354/
Anayasa calismasinada Bunu diyorum
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/3783360331709436/
Atatürk tarihi tarihcilerden Link burada iyi bakin
https://www.facebook.com/100001065186281/posts/2170448866333932/
Matrix gizemi
https://m.facebook.com/story.php...
Bizi öldürme planları Masonlarin 9 sene önce posten yapmıştım virüsü 2019 geleceğini
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3925142504197884&id=100001065186281&sfnsn=scwspmo
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2945901168788694&id=100001065186281&sfnsn=scwspmo
Türkiye
Ya bu müslüman Türk milleti bu kadar aptalmı?
Bu dinsiz Türk ve müslüman düşmanları, Abdülhamit e Menderes e
Özal a Erbakan a ne dedilerse ne yaptılarsa aynısını
Erdoğan a yapıyor aynısını Erdoğan için söylüyorlar...
Hani Müslüman aynı delikten ikinci kez ısırılmazdı?
Davamızı kör dünyanın göbeğine, kuşların göz bebeğine, yola, ağaca, pınara, esen yele, yağan kara, yağmur
yüklü bulutlara, bebeklerin avucuna, minarelerin burcuna, kara taşa, kor ateşe yazacağımız güne kadar bize
durmak, duraksamak haramdır!”
Mit dem Versprechen einer Vollmitgliedschaft wurde die Türkei jahrzehntelang an der kurzen Leine gehalten
und musste sich demütig den europäischen Interessen unterwerfen. Mit der neuen Erdoğan-Doktrin steckt
die EU jetzt in der Zwickmühle und erstarrt bisweilen vor den machtpolitischen Ansprüchen der vor
Selbstbewusstsein strotzenden Türkei. Vor allem seit dem Putschversuch 2016 hat sich das Verhältnis
zwischen EU und Türkei in vielerlei Hinsicht verschlechtert. In der Konsequenz wurde die Lebenslüge der
Vollmitgliedschaft endlich entlarvt, und den betroffenen Parteien wurde dadurch eine neue Perspektive
eröffnet. In diesem Punkt sollten beide Seiten die Lebensrealität anerkennen und ein neues Kapitel in ihrer
Beziehung aufschlagen, die auf der Grundlage einer gleichberechtigten Partnerschaft beruht und dem
Frieden, dem Wohlstand sowie den gemeinsamen Interessen dient. Von dieser zukunftsweisenden Vision sind
aber beide Seiten noch weit entfernt.
Mit wirtschaftlicher Prosperität kommt militärische Stärke
Mit den militärischen Interventionen der immer unabhängiger von den Waffenlieferungen der westlichen Welt
werdenden türkischen Streitkräfte in unmittelbarer Nachbarschaft und in Libyen sowie mit der erfolgreichen
politischen Einflussnahme der türkischen Regierung auf dem Balkan und in arabischen Ländern etabliert sich
die Türkei immer mehr als Machtzentrum zwischen der westlichen Welt und dem aufstrebendem Kontinent
Asien. Mit Hinblick auf ihre zunehmende wirtschaftliche, militärische und politische Stärke formuliert die
Türkei als Regionalmacht einen Führungsanspruch, was in Europa als Renaissance des Osmanischen
Reiches interpretiert wird.
Metallica - Full Album
Grundsätzlich stimme ich Bilgili Üretmen zu was er hier schreibt. Aber habt ihr euch schon mal ernsthaft
Gedanken darüber gemacht, warum man explizit ein abkommen braucht um Frauenrechte zu schützen,
obwohl dieser Schutz in so gut wie allen Ländern der Welt in der Verfassung verankert ist, mit Sätzen wie
diesen oder ähnlichs: "Alle Menschen sind gleich... Männer und Frauen sind gleich.."
Wenn Frauen in einem Land getötet oder unterdrückt werden ist es kein Defizit der Gesetze sondern ein rein
gesellschaftliches oder kulturelles Problem, kein Gesetz der Welt stoppt einen Mann der seine Frau töten
möchte, oder andersherum.
Die Initiatoren der Istanbul-Konventionen haben getrickst, sie haben "Frauenschutz" als Köder benutzt, als
Fassade, um so zu erreichen das so viele Länder wie möglich dieser Konvention beitreten. Clever gemacht!
Artikel 12 Absatz 87 der Konvention :
Im Sinne dieses Übereinkommens sind folgende Personen aufgrund ihrer besonderen Umstände
schutzbedürftig:
... Homosexuelle, Bisexuelle oder Transsexuelle...
Wenn man es genau nimmt hätte dieser Konvention folgende Überschrift haben sollen:
"Schutz von Frauen, Homosexuelle, Bisexuelle oder Transsexuelle"
Aber mal ehrlich, wie viele Länder hätten dann dieses abkommen ratifiziert ?
Länder mit eher konservativer Bevölkerung wie der Großteil des ehemaligen Ostblocks darunter Polen und
Ungarn hätten gleich abgewunken, Russland hat es gar nicht unterschrieben. Die Türkei ist erst später
aufgewacht, und bekommt jetz nach ihrem Rückzug den schwarzen Peter zugeschoben.
Mir persönlich hätte dieser Vertrag keine schlaflosen Nächte bereitet, schließlich sind Homosexuelle,
Bisexuelle oder Transsexuelle auch Menschen die Schutz brauchen.
Haydi Hatırlayalım köşesi
17. Seri Reşat kaynar ve Latife'nin Hatırat
Defteri
1975 yılında vefat Eden Latife uşşakizâde
5 defter Halinde El Yazması olan Hatırat Defterlerini
ilk Ve Tek okuyan kişi
Aha Habu Meymenetsiz oldu ve Türkiye Buna Hazır değil Eğer okunursa
Türkiyenin Kaderi yeniden Yazılmak zorunda kalacak
Kamuya Açılmasını 2025'e Te'cîl Eden okuduklarım
Benim ile Mezara girecek diye Açıkladı ve 2006'da
Geberip gitti ..
Peki bir kadının Yazdığı Hatırat Defteri niye koca bir
Ülkenin Kaderini Allak Bullak Etme kudretine Sahip
Ne Vardı ki bu kadar gizli Tutuldu zîraat bankasının
Bilinmeyen Kasasında
Kocası ölmüş Aciz bir kadın Deftere Yazsa Ne yazar ki
Gizli Aşkını mı yazacak millet bilse ne olur yani Zs'a Gábor da herkes bildi
Yada Kahraman bey ona Tokat Atmış veya Tartışmışlar
Bundan Ziyade Ne yazacak Kadın amma iyi biliyoruz ki
Bunlar değil En önemlisi Gazi Beyin ⚽️luk Hatırası var
Var oğlu Var. işte Bu Asıl nedeni ve daha kim bilir neler
Var ...
Kılıçdaroğlu yüzünden başını örten kadın…
24. yılını geride bıraktığımız lanetli 28 Şubat darbesinin en etkili “Psikolojik Harp Metodu” tecavüzdü.
Darbeciler, tasarladıkları “Fadime Şahin, Ali Kalkancı” gibi figürlerle ve “Filanca tarikatın şeyhi, kadınlara
kızlara tecavüz etmiş” şeklindeki hayali hikâyelerle, Türk toplumunun en hassas noktasını kaşıyarak, darbeye
zemin hazırlamışlardı.
“Ne gelirse hacıdan- hocadan gelir” iftirası, işte o müfteriliğin tortusudur.
“Laikçi” değil de “muhafazakâr” iseniz, azgın azınlığa göre potansiyel “sapık” sayılmanızın nedeni de budur.
İşin tuhaf yanı ise bugün bu nefret söylemini tekrar edenlerin kahir ekseriyeti de Genel Başkanı, bir “zina
kasedi”yle başa gelen bir partiye oy veriyor.
Evet!
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi…
AIDS olmasınlar diye parti teşkilatlarına “güvenli zina brifingleri” veren…
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, öğretmenlere; “Grup seks”ten, “tecavüz”den ve “eşcinsellik”ten bahseden
“pornografik” kitaplar hediye eden…
Evli ve 3 çocuk babası olan yeğeni Hıdır Çakmak, yaşları 11 ila 14 arasında değişen 4 kız çocuğuna defalarca
tecavüz ettiği için 20 yıl hapis cezasına çarptırıldığı halde “gık”ını çıkarmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun
“CHP’sinden bahsediyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu, 20 Kasım’da patlak veren ve son olarak Kepez’de tekrar eden CHP teşkilatlarındaki 20.
taciz vakasıyla birlikte tam 105 gündür suskun kalmayı başardı.
Hâlbuki göreve geldiğinde “tecavüz”ler karşısında çok “hassas”mış profili çizmişti.
Tek tek araştırdım…
2010’dan 2014’e kadar, yüzlerce kez; “Irak’ta binlerce Müslüman kadına tecavüzün sorumlusu Recep Bey’dir”
diyerek, sınır ötesinde yaşanan ABD vahşetinden bile sayın Cumhurbaşkanımızı sorumlu tutmuş.
Sonra!..
CHP’lilerin o çok sevdiği Beşşar Esad’ın tecavüzleri ayyuka çıkınca da bu iftirayı terk edip, yine sessizliğe
bürünmüş.
*
Hatırlarsanız…
Kemal Bey, CHP’nin başına Baykal’ın zina kasediyle geldiğinde, onu “Gandi”ye benzetmişlerdi.
Kemal Bey de Enis Berberoğlu’nun “casusluk”tan tutuklanmasının ardından başlattığı ve ayak tırnaklarını
kaybettiği sözde “adalet yürüyüşü” ile Mahatma Gandi’nin meşhur “Tuz Yürüyüşü”nü hatırlatmış…
Şeklen değil, eylem olarak da Gandi’yi anımsatmıştı.
CHP’de yaşanan tecavüzler karşısındaki suskunluğuyla, “huy” olarak da Mahatma Gandi’ye benzeyecek diye
korkmaya başladım.
Zira!
Gandi de Güney Afrika’da olduğu yıllarda, tecavüze uğrayan iki kadını olaydan sorumlu tutmuş, mağdureleri
saçlarını kesmeye zorlamıştı. Tabii, tecavüze teslim oldukları gerekçesiyle kadınları “insanlıklarını
kaybetmekle” suçlaması da işin cabası..
Kemal Bey’in, CHP teşkilatlarındaki tecavüz mağduru kadınları, yeterince direnmemekle suçlayıp
suçlamadığını bilmem ama…
Geçmişten beri bu tür adi vakalar karşısında dut yemiş bülbül taklidi yaptığı onu tanıyan herkesin malumudur.
Dilerseniz bunu CHP Genel Başkanlığı’ndan yıllar yıllar evvel, kendi SSK Genel Müdürlüğü döneminde
yaşanan elim bir olayla hatırlayalım..
Yıl, 4 Ağustos 1996…
Nagihan Erdemir adlı hasta, o dönem güvenlikten yoksun olan SSK Okmeydanı Hastanesi İntaniye Servisi’nde
tedavi görmektedir.
Gece vakti odasına giren bir sapık, bıçağını Erdemir’in boğazına dayadıktan sonra iğrenç emeline ulaşır.
Bu sırada mağdurenin yatak komşusu kadın da olanları görür, ancak korktuğu için sesini çıkaramaz.
Mutlu bir evliliği bir de çocuğu olan Erdemir’in yuvası bu olaydan sonra sarsılır.
O çok sevdiği kocası Ahmet, tecavüz olayını her gün eşinin yüzüne vurmaya, hatta onu suçlamaya başlar.
Sonrası malum..
Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 63’üncü yıldönümünde boşanırlar.
Zavallı kadın, bırakın SKK tarafından desteklenmeyi, o dönemin parasıyla 100 milyon liralık harcı yatıramadığı
için dava açmakta bile zorlanır.
İstanbul Adliyesi 4. İş Mahkemesi’nde görülen ve ikinci duruşmada sonuçlanarak Türk adliye tarihine en kısa
sürede sonuçlanan davalardan biri olarak geçen davayla yüzde 80 haklı bulunarak hastaneyi 2.5 milyar lira
tazminat ödemeye mahkum eder. Ancak, Yargıtay 9’uncu Hukuk Dairesi kararı bozar ve yargılama yeniden
başlar.
Avukatının yardımıyla çalışacak bir iş bulsa da çıkan haberler nedeniyle tanındığı için her seferinde işinden
ayrılmak zorunda kalır ve art arda işyeri değiştirir.
Buna da dayanamayınca, çareyi tanınmamak için başörtüsü takmakta bulur.
***
Ezcümle…
Bugün CHP’de yaşanan tecavüzler karşısında ısrarla sessiz kalmayı tercih eden Kemal Kılıçdaroğlu, kendi
sorumluluğundaki bir hastanede meydana gelen tecavüze de sessiz kalmıştı.
Fakat!
Şimdilerde mütedeyyin insanları avlamak için sık sık “başörtüsünü ben çözdüm” diyen Kılıçdaroğlu’nun
örttüğü tek kadın, maalesef onun bu çıldırtan sessizliği yüzünden örtünmek zorunda kalan Nagihan Erdemir
olmuştu.
Türkiye'de hayvanlara uygulanan işkence görüntüleri büyük infiale neden olurken, bu sorunla başa çıkmak
için çıkarılmak istenen kanunlar ayrı bir tartışma konusu oldu. Sokak köpekleri sadece 1 yılda 180 bin kişiyi
yaralarken, hayvanları koruma bahanesiyle insanları riske atacak olan düzenlemelere muhalefet de açık
destek veriyor.
Akit TV'de Murat Alan'ın sunumu ve Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan
Karahasanoğlu'nun yorumlarıyla ekranlarınıza gelen Manşetlerin Dili'nde, söz konusu dünenleme de masaya
yatırıldı.
Türkiye Gazetesi'nden Fuat Uğur'un gündeme getirdiği konu hakkında konuşan Ali İhsan Karahasanoğlu,
"Hayvanları toplu halde işkenceye tabi tutalım diyoruz şeklinde bir algı çalışması yapabilirler. Sosyal medyada
Fuat Uğur'un yazısını bu şekilde algılayıp kendisini yargısız infaza tabi tutabilirler. Ama doğruı olan şey şu,
bizim de yaklaşımımız bu" dedi. Karahasanoğlu, "İstanbul Sözleşmesi adı altında AK Parti sözde kadın
haklarını korumak için bir adım atmıştı,. Bakın ona CHP'liler, HDP'Liler en önde destek sağladlar. orada AK
PArti'nin aslında uyanması lazımdı. CHP Ve HDP bize hiçbir konuda destek vermiyorken bu konuda neden
destek veriyorlar, acaba yanlış bir şey mi yapıyoruız demeliydiler. Maalesef uyanmadılar." diye konuştu.
Karahasanoğlu, hayvanlara eziyete müsamaha gösterilmemesi gerektiğini vurgulayarak, saldırgan bir köpeğe
müdahale ederken mecburen zor kullanmanın da işkence veya eziyet olarak yorumlanmaması gerektiğinin
altını çizdi.
Misshandelnde deutsche Polizisten?
Passiert in Deutschland, wird aber fast nie geahndet, weil Polizisten von Polizisten fast immer gedeckt werden
und weil deutsche Richter deutsche Polizisten für glaubwürdige neutrale Zeugen halten. Letztes Jahr habe ich
die Lüge eines Polizisten bei seiner Zeugenvernehmung bei Gericht aufgedeckt, der Richter traute sich
anscheinend nicht, nach einem Freispruch gegen die Mandantin Ermittlungen gegen den Polizisten
anzuregen und bot uns nur eine Einstellung an. Die Mandantin war auch mit einer Einstellung einverstanden.
Andernfalls hätte ich gegen den lügenden deutschen Polizisten die Sache durchgezogen.
Fazit:
Nehmt Einsätze von Polizisten zu Beweiszwecken mit Kamera auf, nicht um zu veröffentlichen. Zu
Beweiszwecken ist es erlaubt. Polizisten behaupten bei Einsätzen immer das Gegenteil. Stimmt aber nicht.
Eine Polizistin, wie in diesem Fall, die für Wahrheit und Gerechtigkeit ist und andere Kollegen belastet, ist
Seltenheit. Dennoch gilt mein Respekt und Dank dieser Polizistin.
Sie sollte den Bundesverdienstkreuz bekommen und Deutschland sollte endlich den braunen Dreck in Reihen
der Polizei säubern.
Atatürk Sansürlenen Mektup #Amerika #Fransa #gezi #geziparkı #terörist #İngiliz #Sözcü #Meclis #Miletvekili
#TBMM #İsmetİnönü #Atatürk #Cumhuriyet #KemalKılıçdaroğlu #RecepTayyipErdoğan #türkiye #istanbul
#ankara #izmir #kayıboyu #laiklik #asker #sondakika #mhp #antalya #polis #jöh #pöh #dirilişertuğrul #tsk
#Kitap #OdaTv #chp #KurtuluşSavaşı #şiir #tarih #bayrak #vatan #devlet #islam #gündem #türk #ata
#Pakistan #Adalet #turan #kemalist #Azerbaycan #Öğretmen #Musul #Kerkük #israil
ATATÜRK #Nutuk #Meclis #Put #Miletvekili #TBMM #İsmetİnönü #Atatürk #Cumhuriyet #ZaferBayramı
#receptayyiperdogan #Cami #türkiye #istanbul #ankara #izmir #kayıboyu #Kul #laiklik #asker #cumhurbaşkanı
#sondakika #mhp #antalya #polis #jöh #pöh #15Temmuz #dirilişertuğrul #tsk #Kitap #Tarikat #Sol #OdaTv
#chp #Ayasofya #şiir #tarih #bayrak #vatan #devlet #islam #din #gündem #türk #ata #Pakistan #Adalet #turan
#kemalist #solcu #Azerbaycan #Öğretmen #Kanun #Belge #KemalAtatürk #LatifeHanım #Yunan
Die folgenden Verwendungen sind falsch;
Politischer Islam,
Demokratischer Islam,
Traditioneller Islam,
Konservativer Islam,
Liberaler Islam
vs vs
ERGEBNIS; Es ist falsch, den Islam mit jedem vorher / und nachher hinzugefügten Konzept einzuführen. Der
Islam ist der Islam. PUNKT ...
Şu Kullanımlar Yanlıştır;
Siyasal İslam,
Demokraktik İslam,
Geleneksel İslam,
Muhafazakar İslam,
Lİberal İslam
vs vs
SONUÇ; İslamın Önüne /ve Arkasına Eklenen Her Kavramla Tanıtımı Yanlıştır.. İslam İslamdır.. NOKTA...
Kemalist Terör Örgütü ile Fetullahçı Terör Örgütü, aynı emperyalistlerin iki işbirlikçi tetikçisidir. Biz, yerli ve milli
zihniyetteki vatanseverler olarak, bu iki terör örgütünü de Allah’ın izni ile tarihe gömeceğiz. Allah,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve yoldaşlarını korusun.
Arbeitsbeschreibung:
-Sie verfolgen die Qualitätsziele und leiten daraus notwendige Korrekturmaßnahmen ab.
-Sie stimmen sich eng mit Kunden der zentralen Qualitätsabteilung ab.
-Sie koordinieren die Tätigkeiten zur Erarbeitung und Zusammenstellung der Unterlagen zur Prozess- und
Produktfreigabe.
-Sie führen ebenso die Qualitätsvorausplanung durch.
-Sie wirken außerdem bei Herstellbarkeitsanalysen, Risikoanalysen, Lastenhefterstellung und der
Implementierung innovativer Prozesse mit.
Ihr Profil:
-Sie haben erfolgreich ein technisches Studium, z.B. Maschinenbau, Produktions- oder Fahrzeugtechnik
abgeschlossen.
-Sie konnten bereits Berufserfahrung im Bereich der Qualitätssicherung machen.
-Sie haben Erfahrung mit APQP/QVP, Qualitäts-Methoden und QM-Systemen.
-Sie bringen hohe Einsatzbereitschaft, Durchsetzungsvermögen und Teamgeist mit.- Sie sprechen fließend
Deutsch (Niveau C1).
.
M.Kemal'i sevdirmek için 100 senedir;
Yıkmadığınız tarih
Yazmadığınız kitap
Yontmadığınız heykel
Yapmadığınız propaganda
Yakmadığınız ocak kalmadı.
Ama yine de sevdiremediniz. Olmuyor, olmayacak... Bir Atasözümüz var;
Zorla Güzellik Ol-maZ!
Kimsin dediler;Devletin kendisiyim dedim
Sen yalnızsın dediler;kardeşlerim var dedim
Kim dediler;Asena-Bozkurtlar-Akkurtlar kardeşim dedim
Nerede dediler;çakalları görünce çıkarlar dedim
Hedefiniz ne dediler; KIZIL ELMA dedim
Son sözün dediler;hainlere burayı dar edeceğiz dedim..
FUTBOL DENEN UYUŞTURUCU
Sen yoksan bir eksiğiz diyorlar, gidiyorsun en uzak yerden bile izlemek için 40 TL istiyorlar, hepsini tek tek
tanıyor biliyorsun, lakin hiç biri seni tanımıyor.
Soğukta donma pahasına maçlarını izliyorsun, hepsi lüx arabasına binip evine gidiyor sen otobüsle
dönüyorsun. Trilyonlar kazanıyorlar, sana bir çay bile ısmarlamıyorlar.
Evin her tarafını renkleriyle resimleriyle donatıyorsun, oysa beraber çekilmiş hiç bir resminiz yok. Tutku aşk
sevgi ile bağlanıyorsun, hiç satmıyorsun ama onlar üç kuruş fazla para veren takıma gitmekte tereddüt bile
etmiyorlar, yetmiyor dönüp sana bide gol atıyor atarken sevinmeye devam ediyor, profesyonellik deyip işin
içinden çıkıyorlar.
Sen GOOL diye bağırdığında, golden başka bir şey olmadığını, onların hesaplarına primler yattığını görmüyor
musun?
Yani: Büyütmeyin, kırmayın sevdiklerinizi... Başkaları bu kadar rahatken, rahatınızı bozduğunuza değmez..
İNSAN İNANDIĞI ŞEYLER UĞRUNA MUHTEŞEM HATALAR YAPABİLİR!
Alıntı
Yemin
Abdurrahim Karakoç
Canım sağ oldukça rahmetli babam
Susarsam, hakkını helâl etmesin!
Ak sütün emziren ihtiyar anam,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Yerindedir daha aklım, iradem
Ve işte yeminim, işte ifadem!
İlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Meylim ne şöhrete, ne saltanata;
Hak için sarıldım ben bu sanata;
Kür-Şad, Bilge Kağan, Oğuzhan Ata,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Önümde dururken Türklüğün hâli,
Susup da boynuma almam vebali;
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali(r.a)
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,
Bana zindan olur Maraş, Elbistan
İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan
Susarsam, hakkını helâl etmesin!İmanda bu fire, zillete bu zam!
Doymuyor yüreğim ne kadar yazsam.
Farabi, Gazali, İmamı Azam,
Susarsam, hakkını helal etmesin!Nusret versin yeri, göğü yaratan
Çekip çıkartalım akı karadan
Ertuğrul Bey, Osman Gazi, Murat Han,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Ülküm aşk çölünde Veysel Karani
Ulubatlı Hasan eyler göreni
Fatih, Ak Şemsettin, Molla Gürani
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Bu yol bahadırlar, ermişler yolu;
Kendini davaya vermişler yolu!
Şeyh Mevlana, Derviş Yunus, Köroğlu,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Türkçe sevdalanan, İslâmca yanan
Adar milletine bir değil bin can
Yavuz Sultan Selim, Barbaros, Sinan
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Uyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il
Yüreğimi yetmiş yerden yara bil;
Mehmet Âkif, Osman Batur, Şeyh Şâmil
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Usta savaşçılar, genç mücahitler
İmkanıma hizmetime şahitler
Basbuğ, ülküdaşlar, aziz şehitler,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!İçimde İslâmın ince mânâsı
Önümde Türklüğün soylu davası
Oflu Kör Şakirin Elif anası,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Sevdim, milletime gönlümü verdim
Zalimin zulmüne göğsümü gerdim
Kırıkhanlı Kâzım, Niksarlı Nedim,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Kemalimiz, Turanımız, Hacımız
Beraberdir sevincimiz, acımız
Mutta davar güden Zeynep bacımız,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Mühim değil güceneni, küseni
Allah sevmez haksızlığa susanı
Yozgatın Yerköylü Yetim Hasanı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Komünist, siyonist, pusudan çıktı
Dinime saldırdı, töremi yıktı
Gönenli Gülizar, Bünyanlı Sıtkı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Yurdum bir kağıttır ışık beyazı
Üstünde insanlar mukaddes yazı
Genci, ihtiyarı gelini kızı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Mazlumlar hakkını almayıp ele,
Günü gün edersem zalimler ile
Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,
Susarsam, hakkını helâl etmesin!Allah rızasıdır arzum, emelim!
Bu necip milleti ondan severim
Hazreti Muhammed(S.A.V) gerçek rehberim,
Susarsam, hakkını helal etmesin!
Warum Präsidialsystem in Türkei?
Also ein vom Volk direkt gewählter starker, machtvoller Präsident.
Weil das parlamentarische System ein politisches Sytem für gute Zeiten ist.
Da kann endlos debattiert, mühsam Koalitionen geschmiedet, jegliche Vorhaben in Jahren endlos verwässert
werden.... ohne großen Schaden für das Land. Schaden tut dies trotzdem.
Alles wird endlos bürokratisiert, verlabert. Dutzende machtlose Stimmen, die niemand wirklich ernst nimmt.
Immer nur faule Kompromisse, die nur flicken aber nichts radikal verändern. Keiner da, der/die auf den Tisch
haut und das sofort veranlasst, was getan werden muss.
Der Niedergang vollzieht sich dann schleichend. Das kann man sehr gut in der EU oder in Deutschland
beobachten. Die alte Macht nimmt seit Jahrzehnten ab, große Projekte kriegt man nicht mehr gebacken.
Geopolitisch ist die EU der große Verlierer der Globalisierung.
Wir hatten in Türkei in 70 Jahren ca. 50 Regierungen. Sind in dieser Zeit dutzendmal pleitegegangen, das
Land war 2001 auf dem Niveau von Simbabwe und Uganda. Die Einflüsse vom Ausland ins politische System
waren gewaltig. Unterstützt von inländischen Kollaborateuren, die (unter dem Deckmantel des Kemalismus)
das Land als private Beute bis zum Anschlag ausgebeutet haben.
Seit 2002 gehts stetig aufwärts. Und mit dem neuen Präsidialsystem wirds in Zukunft noch besser. Wenn
Historiker in 100 oder 200 Jahren über die Erdogan-Ära sprechen werden, wird die Umwandlung des
politischen Systems als größte Reform in Erinnerung geblieben sein.
Özden Ipek.
ps. Überlegt mal....
Der Neo-Kolonialismus hat in den vergangenen 30 Jahren in vielen Ländern für Nation-Building gesorgt.
Überall wurden parlamentarische Demokratien gegründet. Warum nehmen denn die USA oder deren
Kriegstross nicht ihr eigenes System als Vorbild und re-organisieren ihre Neo-Kolonien wie Sie selbst, als
Präsidialdemokratie? Würde doch auf der Hand liegen, politische Systeme wie in den USA, UK oder
Frankreich zu gründen!
Machen die aber nicht. Sie wollen parlamentarische Demokratien. Warum? Weil sie dann sehr viel bessere
Möglichkeiten haben, über das zersplitterte Parteiensystem Macht auszuüben und das Land direkt/indirekt zu
beherrschen.
Die untere Grafik zeigt die Staatsverschuldung von Ländern. Die Türkei war mal bei über 80%, ist nun unter
40% Staatsverschuldung. Eigentlich müssten wir wie Griechenland bei über 200% sein, als Sklaven des IMF,
Weltbank und Co.
Erdogan hat denen allen in die Suppe gespuckt, deswegen ist er in deren Medien der "Diktator".
Von Hexen und Hinrichtungen in Hannover
Einst wurde in Hannover gefoltert, gerädert und gehängt. Autor Matthias Blazek ergründet in einem Buch die
Geschichte der Kriminaljustiz – und spart dabei nicht mit blutigen Details.
Mit zerschlagenen Gliedmaßen: Im Königreich Hannover wurden Verurteilte noch bis 1828 gerädert.
Hannover
Sie schwieg selbst unter der Folter. Im Jahr 1605 war eine Frau namens Strack aus der hannoverschen
Seilwinderstraße der Hexerei bezichtigt worden. Nachbarn warfen ihr vor, sie habe Menschen und Kühe krank
gezaubert. Doch ein Geständnis legte die denunzierte Frau nicht ab. Sie ertrug die Tortur so tapfer, dass ihre
Peiniger davon ausgingen, „dass der Teufel leibhaftig bei ihr gewesen und ihr die Zunge gehalten“ habe.
Folglich sollte eine Wasserprobe die Schuld der Angeklagten ans Licht bringen. Nachts warfen Scharfrichter
und Schinderknechte sie gefesselt in den Stadtgraben, etwa an der Stelle des heutigen Opernhauses. Als
man sie wieder herauszog, war sie tot. Ihre Leiche wurde auf den Scheiterhaufen einer anderen Frau
geworfen, deren Verbrennung als Hexe ohnehin gerade anstand.
Opfer des Hexenwahns
Gut zwei Dutzend Opfer forderte der Hexenwahn zwischen 1514 und 1648 in Hannover, allein sechs Fälle gab
es bei einer gut dokumentierten Prozessserie im Jahr 1605. Unter der Folter gestanden die Beschuldigten, auf
dreibeinigen Ziegen zum Tanz mit dem Teufel geritten zu sein oder Kinderleichen vom Friedhof geraubt und
zu Hexenpulver verarbeitet zu haben.
Grausame Werkzeuge: Folterinstrumente aus Niedersachsen in einer Darstellung aus dem 19. Jahrhundert.
Grausame Werkzeuge: Folterinstrumente aus Niedersachsen in einer Darstellung aus dem 19. Jahrhundert.
Quelle: Matthias Blazek
Der Publizist Matthias Blazek hat diese Fälle jetzt ausführlich dokumentiert. In seinem Band „Hexenprozesse,
Galgenberge, Hinrichtungen, Kriminaljustiz“ widmet er sich der Rechtsgeschichte Hannovers vom Mittelalter
bis zum Jahr 1866. Das gut lesbare Buch birgt mit seinen ausführlichen Quellenzitaten einen hohen
Schauderfaktor – und zeigt, wie wandelbar das Verständnis von Recht und Gerechtigkeit über die
Jahrhunderte war.
Grausiges Instrument: eine Streckbank im Historischen Museum Hannover.
Grausiges Instrument: eine Streckbank im Historischen Museum Hannover. Quelle: Martin Steiner (HAZ-Archiv
Breiten Raum nimmt die Praxis der Hinrichtungen ein. Hannovers Altstadt hatte ihre Richtstätte, den
„steinernen Galgen“, vor dem Steintor, unweit einer Abdeckergrube. Hier brachte man 1653 auch den
berüchtigten Raubmörder Jasper Hanebuth zu Tode. Er wurde allerdings nicht gehängt, sondern gerädert:
Man zerschlug ihm die Knochen und flocht seinen Körper auf ein Rad. Daran hängte man angeblich 19
Knüppel – je einen für jedes seiner Opfer.
Ort der Folter: Das Gefängnis am Clevertor im 19. Jahrhundert.
Ort der Folter: Das Gefängnis am Clevertor im 19. Jahrhundert. Quelle: Historisches Museum Hannover
In Hannover wurde die barbarische Strafe des Räderns noch bis 1828 angewandt. Die antiquierte „Peinliche
Halsgerichtsordnung“ Karls V. von 1532 ersetzte man hier erst 1840 durch ein Kriminalgesetzbuch, das
allerdings immer noch grausame Strafen vorsah. Öffentliche Hinrichtungen blieben noch lange Usus.
„Wenn man die Möglichkeit hatte, einer Hinrichtung beizuwohnen, schloss man sich dem langen
Menschenzug an, der zu einer der beiden hannoverschen Richtstätten auszog“: Matthias Blazek, Buchautor.
„Wenn man die Möglichkeit hatte, einer Hinrichtung beizuwohnen, schloss man sich dem langen
Menschenzug an, der zu einer der beiden hannoverschen Richtstätten auszog“: Matthias Blazek, Buchautor.
Quelle: Matthias Blazek
Eine zweite Richtstätte lag in der Vahrenwalder Heide, ungefähr am heutigen Sitz des Finanzamts Hannover-
Nord. Der Generalarzt Louis Strohmeyer (1804–1876) schilderte anschaulich, wie dort die „schwärzlichen
Überreste eines Gehängten“ baumelten. „Wenigstens 10 Jahre lang sah man noch seine Überreste“, schrieb
er schaudernd. Die Gattin eines Officiers habe der Hinrichtung vom Cabriolet aus zugesehen.
Folter noch bis 1818 praktiziert
Exekutionen waren oft große Spektakel, gesellschaftliche Ereignisse. „Wenn man die Möglichkeit hatte, einer
Hinrichtung beizuwohnen, schloss man sich dem langen Menschenzug an, der zu einer der beiden
hannoverschen Richtstätten auszog“, sagt Blazek. Dabei trieb der Aberglaube teils bizarre Blüten.
Das Richtschwert des hannoverschen Henkers Göpel im Museum Hameln.
Das Richtschwert des hannoverschen Henkers Göpel im Museum Hameln. Quelle: Claudia Höflich
Als der Raubmörder Friedrich Wilhelm Amelung am 22. September 1857 durch das Schwert des Henkers
starb, drängten sich Menschen am Schafott, „um von dem Blute des Hingerichteten zu trinken, das der
Scharfrichterknecht ihnen reichte“. Der Tod des 21-jährigen Verbrechers war die letzte öffentliche Hinrichtung
„auf der Haide bei Vahrenwald“. Nach 1864 fanden Hinrichtungen in Deutschland nur noch hinter Mauern
statt.
Relikte im Historischen Museum Hannover: Noch bis 1818 wurde in Hannover mit Daumenschrauben
gefoltert.
Relikte im Historischen Museum Hannover: Noch bis 1818 wurde in Hannover mit Daumenschrauben
gefoltert. Quelle: Martin Steiner (HAZ-Archiv)
Vergleichsweise spät machte die Aufklärung der Folter in Hannover ein Ende. Allerdings war diese im 18.
Jahrhundert immer seltener geworden. Als 1799 im Gefängnis am Clevertor nach mehr als 20 Jahren wieder
eine Folterung stattfand, luden Scharfrichter und Chirurg eine große Schar Freunde und Bekannter ein, um
dem Schauspiel beizuwohnen. Rund 60 Interessierte waren zugegen, als ein Bandenführer gemartert und
anschließend mit kühlem Wasser eingerieben und verbunden wurde.
In der Nacht zum 26. April 1818 malträtierte man den Delinquenten Friedrich Södeke mit Peitschenhieben und
Daumenschrauben, bis dieser seine Missetaten gestand – es war die letzte Folterung in Hannover. Diverse
Zeitungen kritisierten das „fürchterliche Schauspiel“, vier Jahre darauf schaffte König Georg IV. die Folter ab.
Södeke hatte vor seinem erzwungenen Geständnis schon 18 Monate im Kerker gesessen. Wegen
Kuhdiebstahls.
Matthias Blazek: „Hexenprozese, Galgenberge, Hinrichtungen, Kriminaljustiz in Hannover vom Mittelalter bis
1866“. ibidem Verlag. 314 Seiten, 29,90 Euro.
Von Simon Benne
Newsletter abonnieren
“Biz onlara “laiklik” adı altında öyle bir format attık ki, yetiştirdikleri nesiller bile bize hizmet edecek.
Bu nesil birgün gerçekleri duyarsa inanmayacak,
Gerçekleri anlatanlara da küfür edecek.”
İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth
Gerade durchgezählt. Habe sie tatsächlich nicht mehr alle
LOZAN ANTLAŞMASININ MADDELERİ
newsspecial blog / 4. August 2019
Tarihin bilmediginiz gercekleri. Baris anlasmasi diye yutturulan anlasmayla neleri kaybetmisiz ögrenin.
Güney Sınırı
20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması gereğince, Fransa ile anlaşılarak güney sınırı kararlaştırılmış, Lozan’da bu
sınır sadece teyit edilmiştir.
Irak sınırı
Irak sınırı uyuşmazlığı çözülememiştir. Antlaşmada, Türk topraklarının tahliyesinden itibaren, bu uyuşmazlığın
dokuz ay zarfında dostane bir şekilde halledileceği belirtiliyordu.
Batı Sınırlarımız
Yunanlılarla batı sınırı, Misak-ı Milli’ye uygun, Mudanya Mütarekesi’nde ön görüldüğü gibi, Meriç nehri sınır
olmak üzere düzenlenmiştir. Karaağaç ve çevresi Yunanlılardan alınarak savaş tamiratı karşılığı Türkiye’ye
bırakılmıştır. Ege Denizi’nde Bozcaada ve İmroz Türkiye’ye verilmiştir. Ayrıca, Yunanlıların elinde bırakılan
Anadolu kıyısına yakın adalar da, askersiz hale getirilmiştir.
Azınlıklar
Birinci Dünya Savaşı’na son veren barış antlaşmalarında azınlıkların himayesine ait hükümler mevcuttur.
Lozan Barış Antlaşması’nın bu hususla ilgili hükümleri incelendiğinde, azınlıklar bir ayrıcalığa sahip
olmamışlardır. Türk tebaasından sayılan gayri Müslimlerin kanun ve hukuk düzeni önünde eşitliği söz konusu
olmuştur. Antlaşmanın 42. maddesi ile gayrimüslim azınlıklar yararına olarak kabul edilen şahsi haklar ile aile
hakları, Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girmesi ile önem ve anlamını yitirmiştir. Böylece Patrikhanelerin
dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi muamelelerinde hiç bir yetkileri kalmamıştır.
Kapitülasyonlar
Kapitülasyonlar, adli, mali ve idari sahada yabancılara tanınan imtiyaz ve muafiyetlerdir. Antlaşmanın
28.maddesiyle, kapitülasyonlar bütün sonuçları ile birlikte kaldırılmış ve yeni Türkiye, yüzyıllardan beri çekilen
bir beladan sonsuza dek kurtulmuştur.
Savaş Tazminatları
1.Dünya Savaşı’nın galipleri, bizden 1.Dünya Savaşı sebebi ile tazminat talep ettiler. Ayrıca buna ek olarak,
işgal masraflarını, kendi tebaalarının zarar ve ziyanlarını da eklemişlerdir. Savaş içinde Almanya’dan borç
karşılığı rehini bulunan beş milyon altın ve savaş yıllarında İngiltere’ye sipariş edilen donanma bedeli de kendi
ellerinde bulunduğundan, bizlere verilmemiş ve tamirat karşılığı tutulmuştur.
1. Dünya Savaşı’na giren mağlup devletlere ciddi bir mali yük olan bu beladan, geleceğe bir borç
bırakılmadan, sadece fiilen elimizde bulunmayan meblağ karşılık gösterilerek, büyük bir başarı ile sıyrılınmıştır.
Türkiye, Yunanistan’ın harbin devamından ve bunun neticelerinden doğan mali vaziyetini dikkate alarak,
tamirat hususunda her türlü taleplerinden Karaağaç ve çevresinin Türkiye’ye bırakılması şartı ile vazgeçmiştir.
Borç Sorunu
1854’ten itibaren Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam eden Osmanlı amme borçları, Birinci Dünya
Savaşı’nda yapılan istikrazlar da dahil, büyük bir yekün teşkil ediyordu.
Sene tertipleri üzerinde borcun taksimi yerine, sermaye üzerinden borcun taksimi ile esas borç toplamı bir
hayli azaltılmıştır. Diğer taraftan bu borçlar, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan devletlere de gelirle orantılı
olarak bölünmüştür. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğunun Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’a olan
borçları bu devletlerle de yapılan antlaşmalarla 1.Dünya Savaşı’nın galiplerine devredilmiştir.
Osmanlı amme borçlarının diğer çetin bir safhası da tediye edeceğimiz borçların hangi para ile ödenmesi
hususunda kendini göstermiştir. Karşı taraf bunu altın veya sterlin olarak talep etmiştir. Biz, Türk parası ve
Fransız frangı olarak ödemeyi teklif ettik. Aradaki fark muazzam meblağlara varmasına rağmen, burada da
görüşümüz kabul edilmiştir.
Boğazlar
Lozan’da imza olunan en önemli belgelerden biri de, Türk Boğazlarının statüsü ile ilgili sözleşmedir. Boğazlar
sorunu, madde 23’de genel olarak yer almış, Barış Antlaşması’na ek Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile ayrıca
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Boğazlardan serbest geçişi, Boğazlar Komisyonunun kurulmasını, boğazların
ve civarının askersiz hale getirilmesini hedef tutan ve Milletler Cemiyeti’nin de garantisini sağlayan hükümleri
ihtiva eden bu Sözleşme, 1936’da Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir. Milli hakimiyeti
sınırlayıcı hükümler kaldırılmış, milli çıkarlarımıza uygun hale getirilmiştir.
Nüfus Değişimi
Lozan’da çözümlenen bir diğer önemli sorun da, İstanbul’da yaşayan Rumlarla Batı Trakya’da yaşayan Türkler
hariç, Türkiye’deki bütün Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin değiştirileceğini öngören sözleşmenin, Barış
Antlaşması’na ek olarak konmasıdır.
Lozan Barış Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın sağladığı, Türk milletinin hayati haklarını ve emellerini
gerçekleştirdiği bir eserdir. Lozan aynı zamanda, Orta Doğunun en önemli bölgesinde, barış ve güvenliği
kurmak ve devam ettirmekle dünya barışına da hizmet etmiştir. Türkiye Lozan’da genel olarak, Misak-ı Milli’yi
gerçekleştirmiştir.
MADDELER
BÖLÜM I
SİYASAL HÜKÜMLER
MADDE 1.
İşbu Anlaşmanın yürürlüğe girişi tarihinden başlayarak, bir yandan İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya,
Japonya, Yunanistan, Romanya Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve öte yandan Türkiye arasında olduğu kadar,
bunların uyrukları arasında da, barış durumu kesin olarak kurulmuş olacaktır.
Taraflar arasında resmi ilişkiler kurulacak ve Tarafların ülkelerinde diplomasi ve konsolosluk görevlileri
(agents diplomatiques et consulaires), yapılacak özel anlaşmalara halel gelmeksizin, Devletler hukukunun
genel ilkeleri uyarınca işlem göreceklerdir.
KESIM I
i.ÜLKEYE İLİŞKİN HÜKÜMLER
MADDE 2
Karadeniz’den Ege Denizi’ne kadar Türkiye’nin sınırları aşağıdaki gibi saptanmıştır
(I sayılı Haritaya bakılması):
1. Bulgaristan ile:
Rezvasya’nın denize döküldüğü yerden, Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarının birleştikleri noktada,
Meriç’e kadar:
Bulgaristan’ın Güney sınırı, şimdiki durumuyla saptanmış olduğu gibi;
2. Yunanistan ile:
Buradan, Arda ve Meriç’in birleştikleri yere kadar:
Meriç’in akım yolu;
Buradan Arda kaynağına doğru (vers l’amont de l’Arda) bu nehir üzerinde ve Çörek Köy’ün hemen yakınında
olmak üzere arazi üzerinde saptanacak bir noktaya kadar:
Arda’nın akım yolu;
Buradan, Güney-Doğu doğrultusunda, Bosna Köy’ün, nehrin denize döküldüğü yönde (en aval) 1 kilometre
uzaklığında bulunan bir noktaya kadar:
Bosna-Köy’ü Türkiye’de bırakan, belli olacak ölçüde düz bir çizgi, Çörek Köy, 5 nci maddede belirtilen
Komisyonca, nüfusunun (halkının) çoğunluğunun Türk ya da Rum olarak kabul edileceğine göre Türkiye’ye ya
da Yunanistan’a verilecektir; 1 Ekim 1922 den sonra bu köye göç etmiş olanlar hesaba katılmayacaklardır;
Buradan, Ege Denizi’ne kadar;
Meriç’in akım yolu.
MADDE 3
Akdeniz’den İran sınırına kadar, Türkiye’nin sınırı aşağıdaki gibi saptanmıştır:
1. Suriye ile:
20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Andlaşmasının 8 nci maddesiyle saptanmış olan sınır;
2. Irak ile:
Türkiye ile Irak arasındaki sınır, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak dokuz aylık bir süre içinde
Türkiye ile İngiltere arasında dostça bir çözüm yoluyla saptanacaktır.
Öngörülen süre içinde iki Hükümet arasında bir anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti
Meclisine götürülecektir.
Sınır çizgisi konusunda alınacak kararı beklerken, Türk ve İngiliz Hükümetleri, kesin geleceği [kaderi] bu
karara bağlı olan toprakların şimdiki durumunda herhangi bir değişiklik yapacak nitelikte hiç bir askeri ya da
başka bir harekete bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler.
MADDE 4
İşbu Andlaşmada belirtilen sınırlar, Andlaşmaya eklenmiş 1/1,000,000 ölçekli haritalar üzerine çizilecektir.
Andlaşma metni ile haritalar arasında uyuşmazlık çıkarsa, Andlaşma metni üstün tutulacaktır.
MADDE 5
İşbu Andlaşmanın 2 nci maddesinin 2 nci paragrafında tanımlanmış sınırı, toprak [arazi] üzerinde çizmekle, bir
Sınırlandırma Komisyonu görevlendirilecektir. Komisyon, Türkiye ile Yunanistan’in -her Devlet için birer
temsilci olmak üzere- temsilcilerinden ve bunların üçüncü bir Devletin uyrukları arasında seçecekleri bir
Başkan’dan kurulacaktır.
Sınırlandırma Komisyonu, her yerde, yönetsel sınırlarla yerel [mahalli] ekonomik çıkarları, elden geldiği ölçüde
göz önünde tutarak, Andlaşmalarda verilmiş tanımlamaları en yakından izlemeye çalışacaktır.
Komisyonun kararları oyçokluğuyla alınacak ve bu kararlar ilgili Taraflar için bağlayıcı nitelikte olacaktır.
Sınırlandırma Komisyonunun giderleri ilgili Taraflarca eşit olarak yüklenilecektir.
MADDE 6
Bir nehrin ya da bir ırmağın kıyılarıyla değil de akım yollarıyla tanımlanan sınırlar bakımından, işbu
Andlaşmadaki tanımlamalarda kullanılan „akım yolu“ (mecra „cours“ ya da „chenal“) terimleri, şu anlama
gelmektedir: Bir yandan, gemilerin gidiş-gelişine (ulaşıma) elverişli olmayan nehirlerde, akar suyun ya da ana
kolunun ortay çizgisi (ligne mYdiane), ve öte yandan, gemilerin gidiş-gelişlerine (ulaşıma) elverişli nehirlerde,
ana gidiş-geliş yolunun ortay çizgisi (ligne mYdiane du chenal de navigation principale). Bununla birlikte, akım
ya da gidiş-geliş yolunda değişiklikler olması halinde, sınır çizgisinin, bu biçimde tanımlanmış olan akım
yoluyla gidiş-geliş yolunu mu izleyeceğini, yoksa, bu yolun, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş anındaki
durumunda olduğu gibi kesin olarak saptanmış mı kalacağını kararlaştırmaya, işbu Andlaşmada öngörülen
Sınırlandırma Komisyonu yetkili olacaktır.
İşbu Andlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, deniz sınırları, kıyıya üç milden daha yakın bulunan adaları
ve adacıkları da içine alacaktır.
MADDE 7
İlgili Devletler, Sınırlandırma Komisyonuna, görevlerini yerine getirmesi için gerekli her türlü belgeleri, özellikle
şimdiki ya da eski sınırların saptanmasına ilişkin tutanakların doğruluğu onanmış örneklerini, elde bulunan en
büyük ölçekli bütün haritaları, geodezik verileri, yapılmış fakat yayınlanmamış yerölçmesi [mesaha] haritalarını
(levYs), sınırdaki akar suların yatak değiştirmelerine ilişkin bilgileri vermeyi yüklenirler. Türk makamlarının
elinde bulunan haritalar, geodezik veriler, yayınlanmamış olsa bile yerölçmesi [mesaha] haritaları, işbu
Andlaşmanın yürürlüğe konulmasından sonra en kısa süre içinde, İstanbul’da, Sınırlandırma Komisyonunun
Başkanına teslim edilecektir.
İlgili Devletler, bundan başka, bütün belgeleri, özellikle planları, kadastrolarla tapu kütüklerini ve, Komisyon
isterse, mülkiyet durumuna ve ekonomik akımlara ilişkin bilgilerle gerekli her çeşit bilgileri Komisyona
iletmeleri için yerel makamlara yönergeler [talimat] vermeyi de yükümlenirler.
MADDE 8
İlgili Devletler, Sınırlandırma Komisyonuna, görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan ulaşım, konut,
işgücü ve malzemeye (direkler ve sınır işaretleri) ilişkin her türlü yardımı gerek doğrudan gerekse yerel
makamların aracılığıyla yapmayı yükümlenirler.
Özellikle, Türk Hükümeti, Sınırlandırma Komisyonunun görevlerini yerine getirmesinde, gerekli görünürse,
teknik personel yardımında bulunmayı yükümlenir.
MADDE 9
İlgili Devletler, Komisyonca konulmuş nirengi noktalarını, sınır işaretlerini, taşlarını, kazık ya da direklerini
korumayı yükümlenirler.
MADDE 10
Sınır işaretleri [taş, kazık ya da direkler], birbirinden gözle görülecek uzaklıklarda konulacaktır; bunlara sayı
verilecek ve yerleriyle sayıları bir haritaya işlenecektir.
MADDE 11
Sınırlandırmaya ilişkin kesin tutanaklar, bunlara ekli haritalar ve belgeler, her biri de asıl nusha sayılmak üzere,
üç nusha olarak düzenlenecektir; bunlardan ikisi sınırdaş Devletlere, üçüncüsü de, doğruluğu onaylanmış
birer örneğini işbu Andlaşmayı imzalamış Devletlere gönderecek olan, Fransa Cumhuriyeti Hükümetine
verilecektir.
MADDE 12
İmroz (Imbros) adası ile Bozcaada (Tenedos) ve Tavşan adaları (Iles aux Lapins) dışında, Doğu Akdeniz adaları
ve özellikle Limmi (Lemnos), Semadirek (Semendirek, Samothrace), Midilli (MitylYne), Sakız (Chio), Sisam
(Samos) ve Nikarya (Nicaria) adaları üzerinde Yunan egemenliği konusunda 17/30 Mayıs 1913 tarihli Londra
Andlaşmasının 5 nci ve 1/14 Kasım 1913 tarihli Atina Andlaşmasının 15 nci Maddeleri hükümleri uyarınca
alınan ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine bildirilen karar, bu Andlaşmanın, İtalya’nın egemenliği
altına konulan ve 15 nci Maddede belirtilen adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere, doğrulanmıştır. İşbu
Andlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar, Türk
egemenliği altında kalacaktır.
MADDE 13
Barışın sürekli olmasını sağlamak amacıyla, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında,
aşağıdaki tedbirlere uymayı yükümlenir:
1. Bu adalarda hiç bir deniz üssü kurulmayacak, hiç bir istihkam yapılmayacaktır.
2. Yunan askeri uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları yasak olacaktır.
Buna karşılık, Türk Hükümeti de askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmalarını yasaklayacaktır.
3. Bu adalarda, Yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek
normal asker sayısında çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de, bütün Yunan ülkesindeki
jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır.
MADDE 14
Türk egemenliği altında kalan İmroz adasıyla Bozcaada, yerel [mahalli] yönetim ile can ve mal güvenliği
bakımından, Müslüman-olmayan yerli halka gerekli bütün güvenceyi sağlayan, yerel unsurlardan kurulu bir
özel yönetim örgütünden yararlanacaktır. Bu adalarda düzenin korunması yukarıda öngörülen yerel yönetim
örgütünün aracılığıyla yerli halktan seçilmiş ve bu örgütün emrinde bulunan bir polis kuvvetince
sağlanacaktır.
Rum ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin olarak Türkiye ile Yunanistan arasında kararlaştırılmış ya da
kararlastırılacak olan hükümler, İmroz ve Bozcaada adaları halkına uygulanmayacaktır.
MADDE 15
Türkiye, aşağıda sayılan adalar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İtalya yararına vazgeçer:
Bugünkü durumda İtalya’nin işgali altında bulunan Stampalia (Astropolia), Rodos (Rhodes, Rhodos), Kalki
(Calki, Khalki), Skarpanto (Scarpanto), Kazos (Casos, Casso), Piskopis (Piscopis, Tilos), Miziroz (Misiros,
Nisyros), Kalimnos (Calimnos, Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Simi (Symi) ve İstanköy (Cos, Kos),
adaları ile, bunlara bağlı adacıklar, ve Meis (Castellorizo) adası (2 sayılı Haritaya bakılması).
MADDE 16
Türkiye, işbu Andlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin
olarak, her türlü haklarıyla sıfatlarından ve egemenliği işbu Andlaşmada tanınmış adalardan başka bütün öteki
adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir; bu toprakların ve adaların
geleceği [kaderi], ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir.
İşbu maddenin hükümleri, Türkiye ile sınırdaş olan ülkeler arasında komşuluk durumları yüzünden
kararlaştırılmış ya da kararlaştırılacak olan özel hükümlere halel vermez.
MADDE 17
Türkiye’nin Mısır ve Sudan üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçisi, 5 Kasım 1914 tarihinden
başlayarak yürürlüğe girmiş olacaktır.
MADDE 18
Türkiye, Mısır vergisiyle güvence altına alınmış Osmanlı borçlanmaları -başka bir deyimle 1855, 1891 ve 1894
borçlanmaları- konusundaki bütün yükümlerinden ve borçlarından aklanmıştır [ibra edilmiştir]. Bu üç
borçlanmanın hizmetleri için Mısır’ın yaptığı yıllık ödemeler, bugün Mısır Devlet Borcu hizmetlerinin
ödenmesinin bir parçasını oluşturmakta olduğundan, Mısır, Osmanlı Devlet Borcuna [Düyun-u Umumiye-i
Osmaniye’ye] ilişkin olarak başka her türlü borçlardan aklanmıştır.
MADDE 19
Mısır Devletinin tanınmasından doğan sorunlar, ilgili Devletler arasında saptanacak şartlar içinde, sonradan
kararlaştırılacak hükümlerle çözüme bağlanacak ve işbu Andlaşma uyarınca Türkiye’den ayrılan topraklara
ilişkin olarak sözü geçen Andlaşmanın hükümleri Mısır Devletine uygulanacaktır.
MADDE 20
Türkiye, İngiliz Hükümetince 5 Kasım 1914 tarihinden ilan edilen, Kıbrıs’ın [İngiltere’ye] katılışını tanıdığını
bildirir.
MADDE 21
5 Kasım 1914 tarihinden Kıbrıs adasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı şartlar
içinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, işbu
Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçme yetenekleri
olacaktır; bu durumda, seçme hakkını (option) kullandıkları tarihi izleyecek oniki ay içinde Kıbrıs adasından
ayrılmaları zorunlu olacaktır.
İşbu Andlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte Kıbrıs adasında yerleşmiş olup da, bu tarihte, yerel kanunun
öngördüğü şartlar içinde yapılmış başvurma üzerine İngiliz uyrukluğunu edinmiş bulunan ya da edinmekte
olan Türk uyrukları da bu yüzden Türk uyrukluğunu yitireceklerdir.
şurası kararlaştırılmıştır ki, Kıbrıs Hükümetinin, Türk Hükümetinin rızası olmaksızın Türk uyrukluğundan başka
bir uyrukluk edinmiş olan kimselere, İngiliz uyrukluğunu reddetme yeteneği olacaktır.
MADDE 22
Türkiye, 27 nci Maddenin genel hükümlerine halel gelmemek şartıyla, 18 Ekim 1912 tarihli Lausanne
Andlaşması ve bu Andlaşmaya ilişkin senetler uyarınca, ne nitelikte olursa olsun, Libya’da yararlandığı bütün
haklarının ve ayrıcalıklarının kesin olarak sona erdiğini tanıdığını bildirir.
2.ÖZEL HÜKÜMLER
MADDE 23
Bağıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar rejimine ilişkin bugünkü tarihle yapılmış olan Sözleşmede öngörüldüğü üzere
Çanakkale Boğazı’nda, Marmara Denizi’nde ve Karadeniz Boğazı’nda, denizden ve havadan, barış zamanında
olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş
birliğine varmışlardır. [Boğazlar rejimine ilişkin olarak bugünkü tarihle yapılmış] bu Sözleşme, Yüksek Taraflar
bakımından, sanki bu Andlaşmanın içindeymiş gibi, aynı güç ve değerde olacaktır.
MADDE 24
İşbu Andlaşmanın 2 nci Maddesinde tanımlanan sınır rejimine ilişkin olarak bugünkü tarihte yapılmış olan
Sözleşme, işbu Andlaşmaya taraf olan Devletler bakımından, sanki bu Andlaşmanın içindeymiş gibi, aynı güç
ve değerde olacaktır.
MADDE 25
Türkiye kendisiyle yan yana savaşmış olan Devletlerle öteki Bağıtlı Devletler arasında yapılmış Barış
Andlaşmaları ile ek Sözleşmeleri tam geçerli olarak tanımadığı, eski Alman İmparatorluğu, Avusturya,
Macaristan ve Bulgaristan topraklarına ilişkin olarak alınmış ya da alınacak kararları kabul etmeyi ve yeni
Devletler [bu andlaşmalarda] saptanan sınırlar içinde tanımayı yükümlenir.
MADDE 26
Türkiye, şimdiden, Almanya’nın, Avusturya’nın, Bulgaristan’ın, Yunanistan’ın, Macaristan’ın, Polonya’nın,
Romanya’nın, Sırp-Hırvat-Sloven Devletinin ve Çeko-Slovakya Devletinin sınırlarını -işbu sınırlar 25 nci
Maddede belirtilen Andlaşmalar ya da bunları tamamlayıcı bütün sözleşmelerde saptanmış olduğu ya da
saptanabileceği üzere- tanıdığını ve kabul ettiğini bildirir.
MADDE 27
Türk ülkesinin dışında, işbu Andlaşmayı imzalayan öteki Devletlerin egemenliği ya da koruyuculuğu
(protectorat) altında bulunan ülkelerin uyrukları ile Türkiye’den ayrılmış ülkelerin uyrukları üzerinde, Türk
Hükümeti ya da Türk makamlarınca, siyasal, yasamaya ya da yönetime iliskin herhangi bir nedenle olursa
olsun, hiç bir güç ya da yetki kullanılmayacaktır.
şurası kararlastırılmıştır ki, Müslüman din makamlarının ruhani yetkilerine halel verilmiş değildir.
MADDE 28
Bağıtlı Yüksek Taraflar, her biri kendi yönünden, Türkiye’de Kapitülasyonların her bakımdan kaldırıldığını kabul
ettiklerini bildirirler.
MADDE 29
Fransız uyrukluğundaki Fas’lılara ve Tunus’lulara, Türkiye’de, her bakımdan, öteki Fransız uyruklarına
uygulanan rejim uygulanacaktır.
Libya uyrukluğunda olanlara, Türkiye’de, her bakımdan, öteki İtalyan uyruklarına uygulanan rejim
uygulanacaktır.
İşbu Maddenin hükümleri, Türkiye’de, yerleşmiş, Tunus, Libya ve Fas kökenli kimselerin uyrukluğunu
etkilememektedir.
Buna karşılık, Türk uyrukları, halkı 1 nci ve 2 nci fıkraların hükümlerinden yararlanan ülkelerde, Fransa ile
Italya’da yararlandıkları aynı rejimden yararlanacaklardır.
Birinci fıkradaki hükümlerden halkı yararlanan ülkelerden gelen ya da bu ülkelere gönderilen mallara [ticaret
esyaşına] Türkiye’de uygulanacak rejim ile, buna karşılık, Türkiye’den gelen ya da Türkiye’ye gönderilecek
mallara bu ülkede uygulanacak rejim, Fransız Hükümeti ile Türk Hükümeti arasında anlaşma ile saptanacaktır.
KESIM II
UYRUKLAR
MADDE 30
İşbu Andlaşmanın hükümleri uyarınca, Türkiye’den ayrılmış ülkelerde yerleşmiş Türk uyrukları hukukça (de
plein droit) ve yerel yasaların öngördüğü şartlarla, bu ülke hangi Devlete bırakılmışsa o Devletin uyruğu
olacaklardır.
MADDE 31
Onsekiz yaşını aşmış olup da Türk uyrukluğunu yitiren ve 30 ncu Madde uyarınca hukuk açısından yeni bir
uyrukluk edinmiş bulunan kimseler, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, iki yıllık bir süre
içinde Türk uyrukluğunu seçebileceklerdir.
MADDE 32
İşbu Andlaşma uyarınca, Türkiye’den ayrılan bir ülkede yerleşmiş ve bu ülkede halkın çoğunluğundan soy [ırk]
bakımından ayrı olan, 18 yaşını aşmış kimseler, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak iki
yıllık bir süre içinde, halkın çoğunluğu seçme hakkını (droit d’option) kullanan kişinin soyundan olan
Devletlerden birinin uyrukluğunu, bu Devletin de buna razı olması şartıyla, edinebileceklerdir.
MADDE 33
31 nci ve 32 nci Maddelerdeki hükümler uyarınca, seçme haklarını (droit d’option) kullanan kimseler, bunu
izleyen oniki ay içinde konutlarını [ikametgahlarını], seçme haklarını hangi Devlet için kullanmışlarsa o Devletin
ülkesine taşıtmak zorundadırlar.
Bu gibi kimseler, seçme haklarını kullanmazdan önce, oturmakta oldukları öteki Devletin ülkesinde malik
oldukları taşınmaz malları ellerinde tutmakta serbest olacaklardır.
Bu gibi kimseler, her çeşit taşınır mallarını yanlarında götürebileceklerdir. Bu yüzden, kendilerinden, bu
malların çıkarılışı ya da sokuluşu için hiç bir vergi ya da resim alınmayacaktır.
MADDE 34
İşbu Andlaşmanın hükümleri uyarinca, Türkiye’den ayrilan bir ülkenin yerli halkindan olup, 18 yasini asmis ve
İşbu Andlaşmanın yürürlüge girdigi tarihte yabanci ülkelerde yerlesmis bulunan Türk uyrukları, Türkiye’den
ayrilan ülkelerde yetkilerini [otoritelerini] kullanan Hükümetlerle, yerlesmis bulunduklari ülkelerin Hükümetleri
arasında yapilmasi gerekli görülebilecek anlasmalar sakli kalmak üzere, yerli halkinda olduklari ülkedeki
uyruklugu seçebilirler. Bu seçme hakkı (droit d’option), İşbu Andlaşmanın yürürlüge girdigi tarihten baslayarak
iki yillik bir süre içinde kullanilmalidir.
MADDE 35
Bagitli Devletler, İşbu Andlaşmada, ya da Almanya, Avusturya, Bulgaristan ya da Macaristan ile yapilmis Barış
Andlaşmalarinda, ya da Türkiye’den baska bagitli Devletlerle ya da onlardan biriyle Rusya arasında, ya da
kendileri arasında yapilmis bir Andlaşmada öngörülen ve ilgililere, kendileri için edinilmesi mümkün her hangi
bir uyrukluga geçme olanagini saglayan seçme hakkının (droit d’option) kullanilmasina, herhangi bir engel
çikartmamayi yükümlenirler.
MADDE 36
İşbu Kesimdeki hükümlerin uygulanmasinda, her bakimdan, evli kadinlarin durumu kocalarinin, ve 18
yasindan küçük çocuklarin durumu da ana-babalarinin durumuna göre ayarlanacaktir.
KESIM III
AZINLIKLARIN KORUNMASI
MADDE 37
Türkiye, 38 nci Maddeden 44 ncü Maddeye kadar olan Maddelerin kapsadigi hükümlerin temel yasalar olarak
taninmasini ve hiç bir kanunun, hiç bir yönetmeligin (tüzügün) ve hiç bir resmi islemin bu hükümlere aykiri ya
da bunlarla çelisir olmamasini ve hiç bir kanun, hiç bir yönetmelik (tüzük) ve hiç bir resim islemin söz konusu
hükümlerden üstün sayilmamasini yükümlenir.
MADDE 38
Türk Hükümeti, Türkiye’de oturan herkesin, dogum, bir ulusal topluluktan olma [milliyet, nationalitY], dil, soy
ya da din ayirimi yapmaksizin, hayatlarini ve özgürlüklerini korumayi tam ve eksiksiz olarak saglamayi
yükümlenir.
Türkiye’de oturan herkes, her inancin, dinin ya da mezhebin, kamu düzeni ve ahlak kurallariyla çatismayan
gereklerini, ister açikta isterse özel olarak, serbestçe yerine getirme hakkına sahip olacaktir.
Müslüman-olmayan azinliklar, bütün Türk uyruklarına uygulanan ve Türk Hükümetince, ulusal savunma
amaciyla ya da kamu düzeninin korunmasi için, ülkenin tümü ya da bir parçasi üzerinde alinabilecek tedbirler
sakli kalmak sartiyla, dolasim ve göç etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanacaklardir.
MADDE 39
Müslüman-olmayan azinliklara mensup Türk uyrukları, Müslümanlarin yararlandiklari ayni yurttaslik [medeni]
haklariyla siyasal haklardan yararlanacaklardir.
Türkiye’de oturan herkes, din ayirimi gözetilmeksizin, kanun önünde esit olacaktir.
Din, inanç ya da mezhep ayriligi, hiç bir Türk uyrugunun, yurttaslik haklariyla [medeni haklarla] siyasal
haklarindan yararlanmasina, özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da
çesitli mesleklerde ve is kollarinda çalisma bakimindan, bir engel sayilmayacaktir.
Herhangi bir Türk uyrugunun, gerek özel gerekse ticaret iliskilerinde, din, basin ya da her çesit yayin
konulariyla açik toplantilarinda, diledigi bir dili kullanmasina karsi hiç bir kisitlama konulmayacaktir.
Devletin resmi dili bulunmasina ragmen, Türkçeden baska bir dil konusan Türk uyruklarına, mahkemelerde
kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakimindan uygun düsen kolayliklar saglanacaktir.
MADDE 40
Müslüman-olmayan azinliklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakimindan hem de uygulamada, öteki
Türk uyruklarıyla ayni islemlerden ve ayni güvencelerden [garantilerden] yararlanacaklardir. Özellikle,
giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayir kurumlariyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve
buna benzer ögretim ve egitim kurumlari kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini
serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularinda esit hakka sahip olacaklardir.
MADDE 41
Genel [kamusal] egitim konusunda, Türk Hükümeti, Müslüman-olmayan uyrukların önemli bir oranda
oturmakta olduklari il ve ilçelerde, bu Türk uyruklarınin çocuklarina ilk okullarda ana dilleriyle ögretimde
bulunulmasini saglamak bakimindan, uygun düsen kolayliklari gösterecektir. Bu hüküm, Türk Hükümetinin,
söz konusu okullarda Türk dilinin ögrenimini zorunlu kilmasina engel olmayacaktir.
Müslüman-olmayan azanliklara mensup Türk uyruklarınin önemli bir oranda bulunduklari il ve ilçelerde, söz
konusu azinliklar, Devlet bütçesi, belediye bütçesi ya da öteki bütçelerce, egitim, din ya da hayir islerine genel
gelirlerden saglanabilecek paralardan yararlanmaya ve pay ayrilmasina hak gözetirlige uygun ölçülerde
katilacaklardir.
Bu paralar, ilgili kurumlarin (Ytablissements et institutions) yetkili temsilcilerine teslim edilecektir.
MADDE 42
Türk Hükümeti, Müslüman-olmayan azinliklarin aile durumlarilya [statüleriyle, aile hukukuyla] kisisel
durumlarin [statüleri, kisi halleri] konusunda, bu sorunlarin, söz konusu azinliklarin gelenek ve görenekleri
uyarinca çözümlenmesine elverecek bütün tedbirleri almagi kabul eder.
Bu tedbirler, Türk Hükümetiyle ilgili azinliklardan her birinin esit sayida temsilcilerinden kurulu özel
Komisyonlarca düzenlenecektir. Anlasmazlik çikarsa, Türk Hükümetiyle Milletler Cemiyeti Meclisi, Avrupa’li
hukukçular arasından birlikte seçecekleri bir üst-hakem atayacaklardir.
Türk Hükümeti, söz konusu azinliklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarina tam bir
koruma saglamayi yükümlenir. Bu azinliklarin Türkiye’deki vakiflarina, din ve hayir isleri kurumlarina her türlü
kolayliklar ve izinler saglanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayir kurumlari kurulmasi için, bu nitelikteki
öteki özel kurumlara saglanmis gerekli kolayliklardan hiç birini esirgemeyecektir.
MADDE 43
Müslüman-olmayan azinliklara mensup Türk uyrukları, inançlarina ya da dinsel ayinlerine aykiri herhangi bir
davranista bulunmaga zorlanamayacaklari gibi, hafta tatili günlerinde mahkemelerde hazir bulunmalari ya da
kanunun öngördügü herhangi bir islemi yerine getirmemeleri yüzünden haklarini yitirmeyeceklerdir.
Bununla birlikte bu hüküm, söz konusu Türk uyruklarıni, kamu düzeninin korunmasi için, öteki Türk
uyruklarına yükletilen yükümler disinda tutar anlamina gelmeyecektir.
MADDE 44
Türkiye, bu Kesimin bundan önceki Maddelerdeki hükümlerin, Türkiye’nin Müslüman-olmayan azinliklariyla
ilgili oldugu ölçüde, uluslararasi nitelikte yükümler meydana getirmelerini ve Milletler Cemiyetinin güvencesi
[garantisi] altina konulmalarini kabul eder. Bu hükümler, Milletler Cemiyeti Meclisinin çogunlugunca uygun
bulunmadikça, degistirilemeyecektir. Ingiliz Imparatorlugu, Fransa, Italya ve Japon Hükümetleri, Milletler
Cemiyeti Meclisinin çogunlugunca razi olunacak herhangi bir degisikligi reddetmemegi, İşbu Andlaşma
uyarinca kabul ederler.
Türkiye, Milletler Cemiyeti Meclisi üyelerinden her birinin, bu yükümlerden herhangi birine aykiri herhangi bir
davranisi ya da böyle bir davranista bulunma tehlikesini Meclise sunmaga yetkili olacagini ve Meclisin,
duruma göre, uygun ve etkili sayacagi yolda davranabilecegini ve gerekli görecegi yönergeleri [talimati]
verebilecegini kabul eder.
Türkiye, bundan baska, bu maddelere iliskin olarak, hukuk bakimindan ya da uygulamada, Türk Hükümetiyle
imzaci öteki Devletlerden herhangi biri ya da Milletler Cemiyeti Meclisine üye herhangi bir baska Devlet
arasında görüs ayriligi çikarsa, bu anlasmazligin, Milletler Cemiyeti Misakinin 14 ncü Maddesi uyarinca
uluslararasi nitelikte sayilmasini kabul eder. Türk Hükümeti, böyle bir anlasmazligin, öteki taraf isterse,
Milletlerarasi Daimi Adalet Divanina götürülmesini kabul eder. Divanin karari kesin ve Milletler Cemiyeti
Misakinin 13 ncü maddesi uyarinca verilmis bir karar gücünde ve degerinde olacaktir.
MADDE 45
Bu Kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman-olmayan azinliklarina taninmis olan haklar, Yunanistan’ca da,
kendi ülkesinde bulunan Müslüman azinliga taninmistir.
BÖLÜM III
MALI HÜKÜMLER
KESIM I
OSMANLI DEVLET BORCU
MADDE 46
İşbu Kesime ekli çizelgede belirtildigi üzere, Osmanli Devlet Borcu [Düyun-u Umumiye-i], Türkiye, 1921-1913
Balkan Savaslari sonucu olarak kendilerine Osmanla Imparatorlugundan topraklar katilmis Devletler, İşbu
Andlaşmanın 12 nci ve 15 nci Maddelerinde belirtilen adalarla, bu Maddenin son fikrasinda belirtilen toprak
parçasi kendilerine birakilmis olan Devletler ve, son olarak, İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli
Imparatorlugundan ayrilmis Asya topraklari üzerinde yeni kurulan Devletler arasında, İşbu Kesimde belirtilen
sartlar içinde, bölüstürülecektir. Bundan baska, yukarıda belirtilen bütün bu Devletler, 53 ncü Maddede
gösterilen tarihlerden baslayarak, Osmanli Devlet Borcu hizmetlerinin ödenmesine iliskin yillik yükümlere
[taksitlere] de, İşbu kesimde belirtilen sartlar içinde, katilacaklardir.
Türkiye, 53 ncü Maddede belirtilen tarihlerden baslayarak, öteki Devletlere yükletilmis katilma paylarindan artik
hiç bir biçimde sorumlu tutulmayacaktir.
1 Agustos 1914 tarihinde Osmanli egemenligi altinda olup, Türkiye’nin, İşbu Andlaşmanın 2 ncü Maddesinde
saptanan sınırlari disinda bulunan Trakya arazi, Osmanli Devlet Borcunun bölüstürülmesi konusunda, İşbu
Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis gibi sayilacaktir.
MADDE 47
Osmanli Devlet Borcu [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye] Meclisi, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden
baslayarak üç aylik bir süre içinde İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde yazili borçlanmalara iliskin olan
ve ilgili Devletlerden her birine düsen yillik taksitlerin tutarini, 50 nci ve 51 nci Maddelerde kabul edilmis
esaslara dayanarak saptayacak ve bu tutari sözü geçen Devletlere bildirecektir.
Bu Devletler, Osmanli Borcu Meclisinin bu konudaki çalismalarini izlemek üzere, Istanbul’a temsilciler
gönderebileceklerdir.
Osmanli Devlet Borcu Meclisi, Bulgaristan ile yapilmis 27 Kasim 1919 tarihli Andlaşmanın 134 ncü Maddesinde
öngörülen görevleri de yerine getirecektir.
İşbu bu Maddede yazili ilkelerin uygulanmasi konusunda, ilgili taraflar arasında dogabilecek her türlü
anlasmazliklar, 1 nci fikrada belirtilen bildirinin yapilmasi tarihinden baslayarak en çok bir ay içinde, Milletler
Cemiyeti Meclisinden atanmasi rica edilecek bir hakeme sunulacak ve bu hakem, en çok üç aylik bir süre
içinde kararini verecektir. Hakemin kararlari kesin olacaktir. Anlasmazligin sözü geçen hakeme sunulmus
olmasi, yillik taksitlerin ödenmesini geciktirmeyecektir.
MADDE 48
İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde gösterilen Osmanli Devlet Borcunun aralarinda bölüstürülecegi,
Türkiye’den baska Devletler, 47 nci Maddede öngörülen aylik taksitlerden her birine düsen pay konusunda, 47
nci Madde uyarinca kendilerine yapilacak bildiri gününden baslayarak üç aylik bir süre içinde, Osmanli Devlet
Borcu Meclisine, kendi paylarinin güvence altina alinmasi için yeterli saglancalar [karşılıklar, rehinler]
vereceklerdir. Bu saglancalar yukarıda belirtilen süre içinde gösterilmemis olursa, ya da bu saglancalarin
uygun olup olmadigi konusunda anlasmazlik çikarsa, İşbu Andlaşmanın Imzacisi Devletlerden herhangi
birince, Milletler Cemiyeti Meclisine basvurulabilecektir.
Milletler Cemiyeti Meclisi, saglanca olarak ayrilan gelirlerin toplanmasini, aralarinda Borcun bölüstürülmüs
oldugu, Türkiye disindaki Devletlerde bulunan uluslararasi maliye örgütlerine emanet edebilecektir. Milletler
Cemiyeti Meclisinin kararlari kesin olacaktir.
MADDE 49
Ilgili Devletlerden her birine düsecek yillik taksitler tutarinin 47 nci Madde hükümleri uyarinca kesin olarak
saptanmasina girişilecegi günden baslayarak bir aylik bir süre içinde, İşbu Kesime ekli çizelgenin (A)
Bölümünde gösterilen Osmanli Devlet Borcunun nominal anaparasinin bölüstürülme yol ve yöntemlerini
saptamak üzere, Paris’de bir komisyon toplanacaktir. Bu bölüstürme, yillik taksitlerin bölüstürülmesi için kabul
edilen oranlara göre, borçlanma sözlesmeleriyle İşbu Kesimin hükümleri göz önünde tutularak, yapilacaktir.
1 nci fikrada öngörülen Komisyon, Türk Hükümetinin bir temsilcisiyle, Osmanli Devlet Borcu Meclisinin
temsilcilerinden, Birlestirilmis Borç ve Ikramiyeli Türk Tahvilleri [Düyun-u Muvahhide ve Ikramiyeli Türk
Tahvilati, la Detta unifiYe et les Lots turc] disinda kalan Osmanli Devlet Borcunun bir temsilcisinden ve ilgili
Devletlerden her birinin atayabilecegi birer temsilciden kurulacaktir. Komisyonda görüs birligine
varilamayacak bütün sorunlar, 47 nci Maddenin 4 ncü fikrasinda öngörülen hakeme sunulacaktir.
Türkiye, kendi payini temsil etmek üzere yeni borç senetleri çikarmaga karar verirse, Borç anaparasinin
bölüstürülmesi, önce, Türkiye bakimindan, Türk Hükümetinin temsilcisinden, Osmanli Devlet Borcu
temsilcisinden ve Birlestirilmis Borç ve Ikramiyeli Türk Tahvilleri disindaki borcun temsilcilerinden kurulu bir
Komitece yapilacaktir. Yeni çikartilmis borç senetleri Komisyona teslim edilecektir; Komisyon da, bunlarin, bir
yandan Türkiye’nin aklanmis [ibra edilmis] oldugunu, öte yandan da borç senetlerini ellerinde bulunduranlarin,
Osmanli Devlet Borcundan kendilerine bir pay düsen öteki Devletlere karsi haklarini göz önünde tutarak, borç
senetlerini ellerinde bulunduranlara verilmesini saglayacaktir. Osmanli Devlet Borcundan her Devlete düsecek
payi temsil etmek üzere çikartilacak senetler, Bagitli Yüksek Taraflarin ülkelerinde, her türlü damga
resimlerinden ya da bu senetlerin çikartilmasinin yol açabilecegi her çesit vergilerden bagisik tutulacaktir.
Ilgili Devletlerden her birine düsecek yillik taksitlerin ödenmesi, İşbu Maddenin, nominal anaparanin
bölüstürülmesine iliskin hükümleri yüzünden, ertelenmeyecektir.
MADDE 50
Yillik taksitlerin 47 nci Maddede öngörülen bölüstürülmesi ile, Osmanli Devlet Borcu [Düyun-u Umumiye-i
Osmaniye] nominal anaparanin 49 ncu Maddede sözü edilen bölüstürülmesi, asagidaki gibi yapilacaktir:
(1) 17 Ekim 1912 tarihinden önce borçlanmalar ve onlara iliskin yükümler, 1912-1913 Balkan Savaslarindan
sonraki durumda Osmanli Imparatorlugu ile, Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan toprak
almis Balkan Devletleri ve İşbu Andlaşmanın 12 nci Maddesinde belirtilen adalar kendilerine verilmis olan
Devletler arasında bölüstürülecektir; bu savaslara son veren Andlaşmalarin ya da sonradan yapilan
Andlaşmalarin yürürlüge girislerinden bu yana meydana gelen ülke degisiklikleri de göz önünde tutulacaktir.
(2) Bu ilk bölüstürmeden sonra, Osmanli Imparatorlugunun üzerinde kalmis borçlanmalarin ve onlara iliskin
yillik taksitlerin, 17 Ekim 1912 ile 1 Kasim 1914 tarihi arasında, Osmanli Imparatorlugunun yapmis oldugu
borçlanmalarin ve bunlara iliskin taksitlerin ertelenmesiyle artmis olan geri kalan parçasi [bakiyesi], Türkiye ile,
bu Andlaşma uyarinca kendilerine Osmanli Imparatorlugundan toprak katilmis Asya’da yeni kurulmus
Devletler ve bu Andlaşmanın 46 nci Maddesinde belirtilen topragin kendisine verilmis bulundugu Devlet
arasında bölüstürülecektir.
Anaparanin bölüstürülmesi, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişi tarihinde her borçlanmanin anaparasinin tutari
üzerinden yapilacaktir.
MADDE 51
50 nci Maddede öngörülen bölüstürme sonucu olarak, Osmanli Devlet Borcu’nun [Düyun-u Umumiye-i
Osmaniye’nin] yillik borçlarindan, ilgili her Devlete düsen pay söyle saptanacaktir:
(1) 50 nci Maddenin lik fikrasinda öngörülen bölüstürme için, önce, 12 nci ve 15 nci Maddelerde belirtilen
adalar ile, Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis topraklarin tümüne düsen payin
saptanmasina girişilecektir. Bu payin 50 nci Maddenin 1 nci paragrafi hükümleri uyarinca bölüstürülmesi
gereken yillik taksitler toplam tutarina göre tutari, yukarıda sözü geçen adalarla topraklarin, birlikte
hesaplanan ortalama genel gelirinin, Osmanli Imparatorlugunun 1910-1911 ve 1911-1912 mali yillari içindeki -
1907 yilinda konulmus ek gümrük vergisi gelirini de kapsamak üzere- ortalama genel gelirine olan oranina esit
oranda olacaktir.
Böylece saptanan tutar, daha sonra, bir önceki fikrada öngörülen topraklar kendilerine verilmis bulunan
Devletler arasında bölüstürülecektir; bu islem üzerine, sözü geçen Devletlerin her birine düsen payin,
aralarinda bölüsülen toplam tutara göre orani, Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan
ayrilmis bütün topraklar ile 12 nci ve 15 nci Maddelerde belirtilen adalarin -1910-1011 ve 1911-1912 mali yillari
içindeki- genel ortalama geliri oraniyla ayni oranda olacaktir. Bu fikrada öngörülen gelirlerin hesaplanmasinda,
gümrük vergi gelirleri dikkate alinmayacaktir.
(2) 46 nci Maddenin son fikrasinda belirtilen topragi da kapsamak üzere, İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli
Imparatorlugundan ayrilan topraklara gelince, ilgili Devletlerden her birine düsen payin, 50 nci Maddenin 2 nci
fikrasi hükümleri uyarinca bölüstürülecek yillik taksitlerin toplam tutarina göre tutari, ayrilan topraklarin
ortalama gelirinin 1910-1911 ve 1911-1912 mali yillari içindeki -1907 yilinda konulmus ek gümrük vergisi gelirini
de kapsamak üzere- Osmanli Imparatorlugunun, 1 nci paragrafta belirtilen topraklarla adalarin payinin
düsülmesinden sonraki ortalama toplam gelirine olan oranina esit oranda olacaktir.
MADDE 52
İşbu Kesime bagli çizelgenin (B) Bölümünde öngörülen öndelikler [avanslar], Türkiye ile 46 nci Maddede
belirtilen öteki Devletler arasında, asagidaki sartlar içinde bölüstürülecektir:
(1) Çizelgede gösterilen ve 17 Ekim 1912 tarihinde varolan öndeliklerin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge
konulmasi tarihinde ödenmemis bulunan anaparasi varsa, İşbu anapara ile, bunun, 53 ncü Maddenin birinci
fikrasinda belirtilen tarihlerden bu yana birikmis faizleri ve bu tarihlerden sonra yapilmis bulunan ödemeler, 50
nci maddenin birinci paragrafi ile 51 nci maddenin birinci paragrafi hükümleri uyarinca bölüstürümecektir.
(2) Bu ilk bölüstürmeden sonra, Osmanli Imparatorlugu üzerinde kalan borçlara ve bu Imparatorlukça 17 Ekim
1912 ve 1 Kasim 1914 tarihleri arasında alinmis ve çizelgede gösterilen öndeliklere gelince, İşbu Andlaşmanın
yürürlüge giris tarihinde ödenmemis anapara varsa, bu anapara ile, bunun, 1 Mart 1920 tarihine kadar birikmis
faizleri ve bu tarihten sonra yapilmis ödemeler, 50 nci Maddenin 2 nci paragrafi ile 51 nci Maddenin 2 nci
paragrafi hükümleri uyarinca bölüstürülecektir.
Osmanli Devlet Borcu Meclisi, söz konusu öndeliklerden [avanslardan] ilgili Devletlerden her birine düsen
payin tutarini, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde saptayacak ve bu
tutari söz konusu Devletlere bildirecektir.
Türkiye’den baska Devletlerin borçlu tutulduklari paralar, bu Devletlerce, Osmanli Devlet Borcu Meclisine
ödenecek, ya da Türkiye’nin bu Devletler hesabina gerek faiz gerekse borcun karsiligi olarak ödemis
bulundugu para tutarina esit bir tutari buluncaya kadar, Türk Hükümeti hesabina gelir yazilacaktir.
Bir önceki fikrada öngörülen ödemeler, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak yillik bes esit
taksitle yapilacaktir. Söz konusu ödemelerin Osmanli Imparatorlugunun alacaklilarina yapilacak parçasi,
öndeki sözlesmelerinde sart kosulan faizleri de kapsayacak ve Türk Hükümetine düsen parçasi ise faizsiz
ödenecektir.
MADDE 53
Balkan Savaslari sonucunda Osmanli Imparatorlugundan ayrilan topraklari kendilerine katmis olan Devletlerce
ödenmesi gereken, İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde belirtilmis bulunan Osmanli Devlet Borcu
borçlanmalarinin yillik taksitleri, bu topraklarin sözü geçen Devletlere katilmasini saglamis bulunan
Andlaşmalarin yürürlüge giris tarihinden baslayarak, ödenmesi gerekli duruma gelecektir. 12 nci Maddede
belirtilen adalara iliskin yillik taksit 1/14 Kasim 1914 den baslayarak ve 15 nci Maddede belirtilen adalara iliskin
yillik taksit de 17 Ekim 1912 den baslayarak ödenmesi gerekli duruma gelecektir.
İşbu Andlaşma uyarinca, Osmanli Imparatorlugundan ayrilan Asya’daki topraklar üzerinde yeni kurulmus
Devletlerin ve 46 nci Maddenin son fikrasinda belirtilen topragi kendisine katan Devletin borçlu olduklari yillik
taksitler, 1 Mart 1920 tarihinden baslayarak ödenmesi gerekli duruma gelecektir.
MADDE 54
İşbu Kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde sayilan 1911-1912 ve 1913 yillari Hazine Tahvilleri (Bons de TrYsor),
sözlesmelerinde öngörülen ödeme tarihlerinden baslayarak on yil içinde, kararlastirilmis faizleriyle birlikte
ödeneceklerdir.
MADDE 55
Aralarinda Türkiye de bulunmak üzere 46 nci Maddede belirtilen Devletler, İşbu Kesime ekli çizelgenin (A)
Bölümünde gösterildigi üzere Osmanli Devlet Borcundan kendilerinde düsen ve 53 ncü Maddede belirtilen
tarihlerden baslayarak ödenmesi gerekirken ödenmemis bulunan yillik taksitlerin tutarini Osmanli Devlet
Borcu Meclisine ödeyeceklerdir. Bu ödeme, İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak, esit yirmi
taksitle, faizsiz yapilacaktir.
Türkiye’den baska Devletlerin Osmanli Devlet Borcu Meclisine ödedikleri yillik taksitler, Borç Meclisince, söz
konusu Devletler hesabina Türkiye’nin ödemis oldugu para tutarini buluncaya kadar, Türkiye’nin borçlu
kalabilecegi gecikmis taksitler hesabindan düsülecektir.
MADDE 56
Bundan böyle, Osmanli Devlet Borcu Yönetim Meclisinde, ellerinde borç senetleri bulunduran Almanlarin,
Avusturya’lilarin ve Macarlarin temsilcileri [vekilleri] bulunmayacaktir.
MADDE 57
Osmanli Devlet Borcu borçlanmalariyla faizlerine ve karsiligi Misir vergisi ile saglanmis olan 1855, 1891 ve
1894 borçlanmalarina iliskin faizsiz kuponlarin sunulmasina iliskin süreler ile, sözü geçen borçlanmalardan
adçekme vurmus olan borç senetlerinin ödenmek üzere sunulma süreleri, Yüksek Bagitli Taraflar ülkesinde 29
Ekim 1914 tarihinden baslayarak İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişini izleyecek üç ayin sona ermesine kadar
ertelenmis sayilacaktir.
KESIM II
ÇESITLI HÜKÜMLER
MADDE 58
Bir yandan Türkiye ve öte yandan (Yunanistan disinda) öteki Bagitli Devletler, bu Devletlerle (tüzem kisileri de
kapsamak üzere) uyruklarınin, 1 Agustos 1914 tarihiyle İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihi arasındaki süre
boyunca ugramis olduklari, gerek savas eylemleri, gerekse zoralim, haciz, diledigi gibi kullanma ve elkoyma
tedbirlerinden dogan kayip ve zararlardan dolayi her türlü parasal istemde bulunanma hakkında karşılıkli
olarak vazgeçerler.
Bununla birlikte, yukarıdaki hüküm, İşbu Andlaşmanın II ncü Bölümünde (Ekonomik hükümleri) öngören
hükümlere halel getirmeyecektir.
Türkiye, Almanya ile yapilmis 28 Haziran 1919 tarihli Barış Andlaşmasınin 259 ncu Maddesinin birinci fikrasi ve
Avusturya ile yapilmis 10 Eylül 1919 tarihli Barış Andlaşması 210 ncu Maddesinin birinci fikrasi uyarinca,
Almanya ile Avusturya’nin geçirmis [transfer etmis] olduklari altin paralar üzerindeki her türlü haktan,
(Yunanistan disinda) öteki Bagitli Devletler yararina vazgeçer.
Sürüme [tedavüle] çikarilan birinci tertip Türk kagit paralarina iliskin olarak, gerek 20 Haziran 1331 (3 Temmuz
1915) tarihli sözlesme, gerekse söz konusu kagit paralarin arkasinda yazili metin uyarinca, Osmanli Devlet
Borcu Meclisine yükletilmis bütün ödeme yükümleri geçersiz sayilmistir.
Bunun gibi, Türkiye, Osmanli Hükümetince Ingiltere’ye ismarlanmis ve Ingiliz Hükümetince 1914 de elkonmus
olan savas gemileri için ödenmis bulunan paranin geri verilmesini Ingiliz Hükümetinden ya da Ingiliz
uyruklarından istememegi kabul eder ve bu yüzden her türlü istemde bulunmaktan vazgeçer.
MADDE 59
Yunanistan, Anadolu’da, savas yasalarina aykiri olarak, Yunan ordusu ya da Yunan yönetiminin eylemleriyle
islenmis zararlari onarma yükümünü kabul eder.
Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’in, savasin uzamasindan ve savas sonuçlarindan dogan mali durumunu
dikkate alarak, onarimlar karsiligi olarak, Yunan Hükümetine karsi yöneltebilecegi her türlü zarar-giderim
isteminde kesinlikle vazgeçer.
MADDE 60
Gerek Balkan Savaslari sonucu olarak gerekse İşbu Andlaşma ile, kendilerine Osmanli Imparatorlugundan bir
toprak parçasi ayrilmis ya da ayrilan Devletler, Osmanli Imparatorlugunun bu toprak parçasinda bulunan her
türlü tasınır ve tasinmaz mallari, herhangi bir karşılık ödemeksizin, edinmis olacaklardir.
surasi kararlastirilmistir ki, 26 Agustos 1324 (8 Eylül 1908) ve 20 Nisan 1325 (2 Mayis 1909) tarihli Iradelerde,
Hazine-i Hassa’dan (Liste civile) Devlete geçirilmesi buyrulmus olan tasınır ve tasinmaz mallarla, 30 Ekim
1918’de, bir kamu hizmeti yararina Hazine-i Hassa’ca yönetilen mallar, sözü geçen Devletler Osmanli
Imparatorlugunun yerini almis olduklarindan ve bu mallar üzerinde kurulmus bulunan Vakiflarin geçerli
taninmasi sartiyla, bir önceki fikrada belirtilen tasınır ve tasinmaz mallarin kapsami içinde bulunmaktadirlar.
Gerek Balkan Savaslari sonucu olarak, gerek daha sonra Yunanistan’a geçmis eski Osmanli Imparatorlugu
topraklarinda bulunan ve Hazine-i Hassa’dan Devlete geçmis tasınır ve tasinmaz mallar konusunda, Türk
Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında çikan anlasmazlik, 1/14 Kasim 1913 tarihli Atina Andlaşmasına ekli özel
bir protokol uyarinca yapilacak bir hakemlik sözlesmesine göre, La Haye’de bir hakemlik mahkemesine
götürülücektir.
İşbu Maddenin hükümleri, Hazine-i Hassa adina yazitli bulunan ya da Hazine-i Hasa’ca yönetilen ve bu
Maddenin 2 nci ve 3 ncü fikralarinda öngörülmeyen tasınır ve tasinmaz mallarin hukuksal niteligini
degistirmeyecektir.
MADDE 61
Türk sivil ya da askeri emeklilik maasindan yararlananlardan, İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den baska bir
Devletin uyrukluguna geçmis bulunanlar, emeklilik maaslarina iliskin olarak Türk Hükümetine karsi herhangi
bir istemde bulunamayacaklardir.
MADDE 62
Türkiye, Almanya ile Versailles’de 28 Haziran 1919 tarihinde yapilmis Barış Andlaşmasınin 261 nci Maddesi, ve
Avusturya ile 10 Eylül 1919 da, Bulgaristan ile 27 Kasim 1919 da ve Macaristan ile 4 Haziran 1920 de yapilmis
Barış Andlaşmalarinin bu konuyla ilgili maddeleri uyarinca, Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan’in,
Türkiye’den olan bütün alacaklarinin [Bagitli Devletlere] geçirilmesini [transferini] kabul eder.
Bagitli öteki Devletler, bu yüzden Türkiye’ye düsen borçlardan Türkiye’yi aklanmis [ibra edilmis] saymayi razi
olurlar.
Türkiye’nin, Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan’dan olan alacaklari da sözü geçen Bagitli
Devletlere geçirilmistir.
MADDE 63
Türk Hükümeti, öteki Bagitli Devletlerle görüs birligi içinde, savastan sonra Almanya’dan Türkiye’ye
gönderilecek mallarin tutarina karşılık olarak, Alman Hükümetince sürüme çikartilmis kagit paralari belli bir
kambio degeri üzerinden kabul edecegi konusunda girmis oldugu yükümlerden Alman Hükümetini aklanmis
[kurtulmus, ibra edilmis] saydigini bildirir.
BÖLÜM III
EKONOMIK HÜKÜMLER
MADDE 64
Bu Bölümde, „Müttefik Devletler“ (Puissances alliYes) terimi, Türkiye’den baska bagitli Devletler anlamina
gelmektedir; „Müttefik uyrukları“ (ressortissants alliYes) terimi, Türkiye’den baska bagitli Devletlerin
uyruklugunda bulunan ya da bu Devletlerin koruyuculugu (protectorat) altinda bulunan bir Devletin ya da bir
ülkenin uyruklugunda olan gerçek kisileri, dernekleri ve kurumlari kapsamaktadir.
Bu Bölümün, sözü geçen „Müttefik uyrukları“na iliskin hükümleri, Müttefik Devletlerin uyruklugunda
bulunmamakla birlikte, bu Devletlerin olgusal [fiili] korumasindan (protection) yararlanmis bulunmalari
yüzünden, Osmanli makamlarinca kendilerine Müttefik uyrukları gibi islem yapilmis ve bu yüzden de zarar
görmüs olan kimselere de uygulanacaktir.
KESIM I
MALLAR, HAKLAR VE ÇIKARLAR
MADDE 65
İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinde Türk egemenligi altinda kalmis bir ülkede bugün de bulunup kimligi
ortaya konulabilecek ve 29 Ekim 1914 tarihinde Müttefiklerin uyrugu olan kimselere ait mallar, haklar ve
çikarlar, bulunduklari durumlariyla, derhal hak sahiplerine geri verilecektir.
karşılıkli olarak, 29 Ekim 1914 tarihinde Müttefik Devletlerin egemenligi ya da koruyuculugu altina konulmus
ülkelerde ya da Balkan Savaslarindan sonra Osmanli Imparatorlugundan ayrilarak bugün sözü geçen
Devletlerin egemenligi altina konulmus ülkelerde bulunup da Türk uyruklarına ait olan mallar, haklar ve
çikarlar, derhal hak sahiplerine geri verilecektir. İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis
ülkelerde bulunan ve Müttefik Devletler makamlarinca tasfiye konusu yapilmis ya da baska herhangi
olaganüstü tedbirler uygulanmis, Türk uyruklarına ait olan mallar, haklar ve çikarlar konusunda da bu hüküm
uygulanacaktir.
İşbu Andlaşma uyarinca Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis bir ülkede bulunup, Osmanli Hükümetince
uygulanan kural-disi [istisnai] bir savas tedbirine konu olduktan sonra, bu ülkede yetkilerini [otoritesini]
kullanan Bagitli Yüksek Taraflarin simdi elinde bulunan mallardan kimligi ortaya konulabilecek olanlar,
bulunduklari durumlariyla, mesru maliklerine geri verilecektir. Bu ülkede yetkilerini [otoritesini] kullanan Bagitli
Devletçe tasfiye edilmis tasinmaz mallar konusunda da ayni islem yapilacaktir. Özel kisiler arasında bunlar
disinda kalan istemler, yetkili yerel mahkemelere sunulacaktir.
Istenmis mallarin kimin oldugu ya da bunlarin geri verilisi konusunda ortaya çikacak her türlü anlasmazliklar,
bu Bölümün V nci Kesiminde öngörülen Hakemlik Karma Mahkemesine sunulacaktir.
MADDE 66
64 nci Maddenin 1 nci ve 2 nci fikralarindaki hükümleri yürürlüge koymak için, Bagitli Yüksek Taraflar, en hizli
bir yönetim süreci uygulayarak, maliklerin rizasi olmaksizin konmus olabilecek her türlü yükümlerden ya da
yararlanma haklarindan arinmis olarak, maliklere, mallarini, haklarini ve çikarlarini geri verdireceklerdir. Mallari,
haklari ve çikarlari, bu geri verdirmeyi yaptiracak olan Hükümetten dolayli ya da dolaysiz olarak edinmis olan
ve bu geri vermeden zarara ugramis bulunabilecek üçüncü kisilerin zararlarini gidermekle, geri verdirmeyi
yaptiran Hükümet yükümlü olacaktir. Bu zarar-giderim konusunda ortaya çikabilecek olan anlasmazliklarin
çözümünde ortak (genel) hukuk mahkemeleri yetkili olacaklardir.
Bütün öteki durumlarda, zarar-giderimde bulunmalari gerekenlere karsi, zarara ugramis üçüncü kisilerin dava
açma haklari olacaktir.
Bu amaçla, Bagitli Yüksek Taraflarca, düsman mallarina, haklarina ve çakarlarina iliskin olarak alinmis bütün
kullanim (geçirim) islemleri ya da baska olaganüstü savas tedbirleri -henüz tamamlanmamis bir tasfiye söz
konusu ise- derhal kaldirilacak ve durdurulacaktir. Istemde bulunan maliklerin mallari, haklari ve çikarlari -
bunlarin sahipleri belli olur olmaz- derhal geri verilerek, bu istemler yerine getirilecektir.
Geri verilmesi 65 nci Maddede öngörülen mallar, haklar ve çikarlar, İşbu Andasmanin imzasi tarihinde Bagitli
Yüksek Taraflardan birinin yetkili makamlarinca tasfiye edilmis bulunursa, bu Bagitli Taraf, tasfiye tutarini,
mallarin, haklarin ve çikarlarin maliklerine ödeyerek, geri verme yükümünden aklanmis [kurtulmus, ibra
edilmis] olacaktir. Malikin basvurmasi üzerine, Hakemlik Karma Mahkemesi, tasfiyenin hakli bir degeri
tutturacak kosullar altinda yapilmamis oldugu kanisinda bulunursa, bu Mahkeme, taraflar anlasamazlarsa,
tasfiyeden elde edilen geliri, hakgözetirlige uygun görecegi ölçüde arttirabilecektir. Söz konusu mallar, haklar
ve çikarlar, malikleriyle yapilmis anlasmadan ya da yukarıda öngörülen Hakemlik Karma Mahkemesinin
kararindan sonra iki ay içinde ödeme yapilmamissa, geri verilecektir.
MADDE 67
Bir yandan Yunanistan, Romanya, Sirp-Hirvat-Sloven Devleti, ve öte yandan Türkiye, Türkiye ülkesinde ve
karşılıkli olarak, Yunanistan, Romanya ve Sirp Hirvat-Sloven Devleti ülkelerinde, ordularinca ya da yönetim
makamlarinca elkonmus, haczedilmis ve geçici olarak elkonulmus olup da simdi de bu ülkede bulunan her
türlü tasınır mallarin kendi ülkelerinde aranmasini ve bulunanlarin geri verilmesini, gerek uygun düsen
yönetim tedbirleri alarak, gerekse bunlara iliskin bütün belgeleri teslim ederek, kolaylastiracaktir.
Bu arastirma ve geri verme, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ordularinca makamlarinca,
Yunanistan, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Devleti ülkesinde haczedilmis ya da geçici olarak elkonulmus ve
Türkiye’ye ya da Türk uyruklarına geçirilmis mallarla, Yunanistan, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Devleti
ordularinca Türk ülkesinde elkonularak ya da haczedilerek Yunanistan’a, Romanya’ya ya da Sirp-Hirvat-
Sloven Devletine ya da bunlarin uyruklarına geçirilmis mallar için de uygulanacaktir.
Bu arastirmalara ve geri vermelere iliskin istemler [dilekçeler], İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden
baslayarak alti aylik bir süre içinde sunulacaktir.
MADDE 68
Türkiye’de Yunan ordusunca isgal olunan bölgelerde, bir yandan Yunan makamlari ve yönetimleri ile, öte
yandan Türk uyrukları arasında yapilmis sözlesmelerden dogan borçlar, bu sözlesmelerde öngörülen sartlar
içinde, Yunan Hükümetince ödenecektir.
MADDE 69
1922-1923 mali yilindan önceki mali yillar için, Müttefiklerin uyruklarından ya da bunlarin mallarindan, Müttefik
uyruklarınin ve mallarinin 1 Agustos 1914’de yararlandiklari statü uyarinca bagli kilinmamis bulunduklari hiç
bir vergi resim ya da ek-resim (vergi) alinmayacaktir.
1922-1923 mali yilindan önceki mali yillar için, 15 Mayis 1923’den sonra para alinmis bulunuyorsa, İşbu
Andlaşma yürürlüge girer girmez, bu paralar hak sahiplerine geri verilecektir.
15 Mayis 1923 den önce alinmis paralar için hiç bir basvurmada bulunulamayacaktir.
MADDE 70
65 nci, 66 nci ve 69 ncu Maddelere dayandirilacak istemlerin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge konulusundan
baslayarak yetkili makamlara alti ay içinde ve, anlasmaya varilamazsa, Hakemlik Karma Mahkemesine onsekiz
aylik bir süre içinde sunulmus olmalari gerekmektedir.
MADDE 71
Ingiliz Imparatorlugu, Fransa, Italya, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven Devleti ya da bunlarin uyrukları, kendi
mallari, haklari ve çikarlarina iliskin olarak, 19 Ekim 1914 tarihinden önce Osmanli Hükümetine istemlerde
bulunmus ya da dava açmis olduklarindan, İşbu Kesimin hükümleri, sözü geçen istemleri ya da davalari hiç
bir zaman etkileyemecektir. Ingiliz Imparatorlugu, Fransa, Italya, Romanya ve Sirp-Hirvat-Sloven
Hükümetlerine Osmanli Hükümetince ya da Osmanli uyruklarınca sunulmus istemlere ya da açilmis davalara
da ayni islem uygulanacaktir. Bu istemler ya da davalar, Türk Hükümetiyle İşbu Maddede belirtilen öteki
Hükümetlere karsi, Kapitülasyonlara son verilmis oldugu göz önünde tutularak, kovusturulacaktir.
MADDE 72
İşbu Andlaşma uyarinca Türk kalan topraklarda, Almanya’ya, Avusturya’ya, Macaristan’a ve Bulgaristan’a ya
da bunlarin uyruklarına ait olup da, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden önce Müttefik Hükümetlerce
elkonulmus ya da isgal edilmis olan mallar, haklar ve çikarlar, [Müttefik] Hükümetlerle Almanya, Avusturya,
Macaristan ve Bulgaristan Hükümetleri ya da ilgili uyrukları arasında anlasmalarin (düzenlemelerin)
yapilmasina kadar, Müttefik Hükümetlerin elinde kalacaktir. Bu mallar, haklar ve çikarlar tasfiye edilmislerse,
yapilmis tasfiyelerin geçerli oldugu dogrulanmistir.
İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den ayrilan topraklarda, Almanya’ya, Avusturya’ya, Macaristan’a ve
Bulgaristan’a ya da bunlarin uyruklarına ait mallari, haklari ve çikarlari, söz konusu ülkelerde yetkilerini
[otoritelerini] kullanan Hükümetler, İşbu Andlaşmanın yürürlüge konulusundan baslayarak alti ay içinde,
tasfiye edilebileceklerdir.
Daha önce yapilmis ya da yapilmamis olsun, tasfiyelerden elde edilen para, tsafiye edilmis mallar Almanya,
Avusturya, Macaristan ya da Bulgaristan Devletelrinin mülkiyetinde ise, ilgili devletle yapilmis Barış
Andlaşmasınin kurmus oldugu Onarimlar Komisyonuna [Tâmirat Komisyonuna, La Commission des
RYparations] ödenecektir. Tasfiye edilen mallar özel kisilerin ies, tasfiyeden elde edilen para, dogrudan
dogruya mallarin sahiplerine ödenecektir.
İşbu Maddenin hükümleri, Osmanli anonim ortaklarina [sirketlerine] uygulanmayacaktir.
Türk Hükümeti, İşbu Maddeded öngörülen tedbirlerden hiç bir biçimde sorumlu olmayacaktir.
KESIM II
SÖZLEsMELER VE SÜRE AsIMLARI
MADDE 73
82 nci Maddede tanimlandigi biçimde, sonradan düsman durumuna girmis bulunan taraflar arasında ve bu
Maddede belirtilmis tarihten önce yapilmis, asagidaki kategorilere giren sözlesmeler (contrats), bu
sözlesmelerin kapsadigi hükümlerle İşbu Andlaşmanın hükümleri sakli tutulmak sartiyla, yürürlükte
kalacaklardir:
a) Teslim islemi 82 nci Maddenin hükümleri uyarinca taraflarin düsman durumuna girmelerinden önce
gerçekten yapilmis bulunan, tasinmaz mallarin satisina iliskin sözlesmeler – asil satis islemi usulüne uygun
olarak gerçeklestirilmis olmasa bile;
b) Özel kisiler arasında yapilmis kiralama, kiraya verme sözlesmeleriyle, kira vaadi sözlesmeleri;
c) Madenlerin, ormanlarin ve tarim topraklarinin isletilmesine iliskin olarak, özel kisiler arasında yapilmis
sözlesmeler;
d) Ipotek, teminat ve emanet konusunda sözlesmeler;
e) ortaklıkların kurulmasina iliskin sözlesmeler; bu hüküm, yönetildikleri kanun uyarinca, ortaklarin kisiliginden
ayri bir kisilik olusturmayan kollektif ortaklıklara (partnerships) uygulanmaz;
f) Özel kisilerle ya da ortaklıklarla, Devlet, vilâyetler, belediyeler ya da bunlara berzer yönetim tüzel kisileri
arasında, herhangi bir konuda, yapilmis sözlesmeler;
g) Aile durumuna [statüsüne] iliskin sözlesmeler;
h) Her çesit bagislara, [hibe ve teberrulara, à des donations ou à des libYralitYs] iliskin sözlesmeler.
İşbu Madde, sözlesmelerle, yapildiklari siradaki degerlerinden baska bir deger verdine amaciyla öne
sürülemeyecektir.
İşbu Madde, ayricalik [imtiyaz] sözlesmelerine uygulanmayacaktir.
MADDE 74
Sigorta sözlesmelerine, İşbu Kesimin Ek’inde öngörülen hükümler uygulanacaktir.
MADDE 75
73 ncü ve 64 ncü Maddelerde sayilan sözlesmelerle, ayricalik [imtiyaz] sözlesmeleri disinda, sonradan
düsman dukuna girmis kimseler arasında, taraflarin düsman durumuna girmeleri tarihinden önce yapilmis
olan sözlesmeler, bu tarihten baslayarak sona erdirilmis sayilacaktir.
Bununla birlikte, sözlesmenin taraflarindan her biri, gerekirse, öteki tarafa, sözlesmenin yapildigi tarihte
yürürlükte tutulmasi istenilen andaki kosullar ararisnadki farki karsiyalacak bir zarar -giderim [tazminat]
ödenmesi sartiyla, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir sürenin geçisine kadra, öteki
taraftan, bu sözlesmenin uygulanmasini isteyebilecektir. Bu zarar-giderim, taraflar kendi aralarinda
anlasamazlarsa, Hakemlik Karma Mahkemesince saptanacaktir.
MADDE 76
İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden önce, 73 ncü Maddeden 75 nci Maddeye kadar olan Maddelerde
belirtilen sözlesmelerde, ödemede kullanacak para ya da kambio degeri konusundaki sözlesmeleri de
kapsamak üzere, özellikle bu sözlesmelerin sona erdirilmesine, yürürlükte tutulmasina, uygulama sartlarina ya
da bu sözlesmelerde yapilacak degisikliklere iliskin olarak, taraflar arasında yapilmis bütün islemlerin geçerli
oldugu dogrulanir.
MADDE 77
30 Ekim 1918 tarihinden sonra, Müttefik uyruklarıyla Türk uyrukları arasında yapilmis sözlesmeler geçerli
kalmaktadirlar; bunlara genel (ortak) hukuk kurallari uygulanir.
30 Ekim 1918 tarihinden sonra, 16 Mart 1920 tarihine kadar Istanbul Hükümetiyle usulüne uygun olarak
yapilmis sözlesmeler de geçerli kalmaktadirlar; bunlara genel (ortak) hukuk kurallari uygulanir.
16 Mayis 1920 den sonra Istanbul Hükümetiyle usulüne uygun olarak yapilmis bulunan ve bu Hükümetin etkin
yetkili [otoritesi] altindaki topraklara iliskin bütün sözlesmeler ve anlasmalar, İşbu Andlaşmanın yürürlüge
girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde ilgililerin istemesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin uygun
bulusuna sunulacaktir. Bu sözlesmeler uyarinca yapilmis bulunan ödemeler, İşbu ödemelerde bulunmus olan
tarafin hesabina, geregi gibi, alacak yazilacaktir.
Bu sözlesmeler uygun bulunmazlarsa, ilgili tarafin, gerekiyorsa, dogrudan dogruya ve gerçekten ugranilmis
zarari karsilayacak bir zarar-giderime [tazminata] hakkı olacaktir; dostça bir anlasmaya varilamazsa, bu
zarar-giderim Hakemlik Karma Mahkemesince saptanacaktir.
İşbu Maddenin hükümleri, ayricalik [imtiyaz] sözlesmelerine, ayricalik geçirimlerine ve kamu hizmeti
ayricaligina iliskin isletme sözlesmelerine uygulanmayacaktir.
MADDE 78
Sonradan düsman olmus taraflar arasında, ayricalik [imtiyaz] sözlesmeleri disindaki sözlesmelere iliskin
olarak ortaya çikmis bulunan ya da, asagida gösterilen alti aylik sürenin bitiminden önce ortaya çikabilecek
olan her türlü anlasmazliklar, Hakemlik Karma Mahkemesince çözümlenecektir; bununla birlikte, tarafsiz
Devletlerin kanunlari uyarinca bu Devletlerin ulusal mahkemelerinin yargi yetkisi içinde bulunabilecek olan
anlasmazliklar, bu kuralin disinda kalmaktadir. Bu durumda, bu çesit anlasmazliklar, Hakemlik Karma
Mahkemesince degil, fakat bu ulusal mahkemelerce çözümlenecektir. Bu Madde uyarinca Hakemlik Karma
Mahkemesinin yetki alanina giren anlasmazliklara iliskin sikayetlerin, bu mahkemenin kurulus tarihinden
baslayarak alti aylik bir süre içinde bu mahkemeye sunulmalari gerekecektir.
Bu sürenin sona erisinde, Hakemlik Karma Mahkemesine sunulmamis olacak anlasmazliklar, genel (ortak)
hukuk hükümleri uyarinca yetkili olan mahkemelerce çözüme baglanacaktir.
İşbu Maddenin hükümleri, savas boyunca ayni ülkede oturmus ve hem kendileri hem de mallari bakimindan
diledikleri gibi davranmis olan bütün taraflar arasından yapilmis görüsmelerde, taraflarin düsman olduklari
tarihten önce yetkili bir mahkemece hükme baglanmis anlasmazliklara uygulanamaz.
MADDE 79
Bagitli Yüksek Taraflarin ülkesinde, düsmanlar arasındaki iliskilerde, süre asimina, kanunda öngörülen
sürelere uyulmamasi yüzünden dava açma hakkının sınırlanmasina ya da yitirilmesine iliskin bütün süreler,
ister savasin baslangicindan ister önce, ister sonra islemege baslamis bulunsun, 29 Ekim 1914 tarihinden
baslayarak İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden sonra üç ayin geçisine kadar ertelenmis sayilacaktir.
Bu hüküm, özellikle, faiz ve kazanç [temettü] kuponlarinin sunulmasi sürelerine ve adçekme ile ya da baska
herhangi bir nedenle ödenmesi gerekli her türlü bonolarin sürelerine uygulanacaktir.
Yukarıda belirtilen süreler, Romanya bakimindan, 27 Agustos 1916 tarihinden baslayarak kesilmis sayilacaktir.
MADDE 80
Düsmanlar arasındaki iliskilerde, savastan önce yapilmisolan hiç bir ticaret senedi, salt kabul ya da ödeme
için gerekli olan süre içinde sunulmamis olmasi, ya da ödenmemis bulunmasi yüzünden, ya da savas
sirasinda çekicilerle [kesidecilerle, tireurs] yükleneceklere [cirantalara, endosseurs] kabul etmeme ya da
ödememe bildirisinde bulunulmamasi nedeniyle, ya da protestoda bulunulmamis olmasindan veya baska
herhangi bir islemi yerine getirmemis olmasi yüzünden, geçersiz sayilmayacaktir.
Bir ticaret senedinin kabulü ya da ödenmesi için sunulmasi gerekli olan süre, ya da kabul edilmeme ve
ödememenin çekicilerle [kesidecilerce] yükleneceklere [cirantalar] bildirilmesi gerekli süre, ya da senedin
protesto edilmesi için gerekli olan süre, savas içinde geçmisse ve senedi sunmasi, protesto etmesi ya da
kabul edilmedigini, ya da ödenmedigini bildirmesi gereken taraf, savas sirasinda böyle bir davranista
bulunmamissa, senedin sunulmasi, kabul edilmediginin ya da ödemediginin bildirilmesi ya da protesto
düzenlenmesi için, kendisine, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak, üç aylik bir süre taninacaktir.
MADDE 81
Ödenmesi gerekli olmus borçlarin güvencesi olarak savastan önce kabul edilmis ipotekli bir tasinmaz malin
ya da bir saglancanin [rehnin] paraya çevrilmesi için savas sirasinda yapilmis olan satislar, malikine haber
verilmesi için gerekli bütün islemler yapilmamis olsa bile -söz konusu borçlunun, her türlü zarar ve ziyanlar
konusunda hesaplasmak üzere, alacakliyi Hakemlik Karma Mahkemesine çagirmasi hakkı açikça sakli
tutulmak sartiyla- geçerli sayilacaktir.
Mahkeme, taraflar arasındaki hesaplari tasfiye etmekle, saglanca ya da güvence olarak verilen malin satilis
sartlarini incelemekle ve alacakli kötü niyetle davranmissa ya da saglancayi satmaktan kaçinmak için ya da bu
satisin gerçek fiyatiyla yapilmasini saglamak bakimindan elinden gelebilecek her yola basvurmamis ise,
borçlunun satis yüzünden ugramis olabilecegi zarari onarma zorunluluguyla alacakliyi yükümlü tutmakla
görevli olacaktir.
İşbu hüküm, yalniz düsmanlar arasında uygulanabilecek ve yukarıda öngörülen islemlerden 1 Mayis 1923
tarihinden sonra yapilmis olanlara uygulanmayacaktir.
MADDE 82
İşbu Kesimdeki hükümler uyarinca, bir sözlesmeye taraf bulunan kisiler, aralarinda ticaret iliskilerinin olaylar
yüzünden gerçekten imkansiz oldugu, ya da bu taraflardan birinin bagli oldugu kanunlar, kararnameler ya da
tüzükler (yönetmelikler) yüzünden yasaklanmis ya da hukuka aykiri sayilmis bulundugu tarihten baslayarak,
düsman sayilacaklardir.
Bununla birlikte, 73 ncü Maddeden 75 nci Maddeye kadar olan Maddelerle, 79 ncu ve 80 nci Maddelerde
öngörülen hükümler, (ortaklıkları da kapsamak üzere) düsman kisiler ya da onlarin temsilcileri arasında, Bagitli
Yüksek Taraflardan birinin ülkesinde yapilmis sözlesmelere -bu ülke, bagitlanan taraflardan biri için düsman
ülkesi idiyse ve bu ülkede hem kendisi hem de mallari bakimindan diledigi gibi davranabilmisse-
uygulanmayacaktir; bu sözlesmelere genel (ortak) hukuk kurallari uygulanacaktir.
MADDE 83
İşbu Kesimin hükümleri, Japonya ile Türkiye arasında uygulanmayacak ve bu hükümlere konu olan sorunlar,
bu iki ülkeden her birinde, yerel [ulusal] kanunlari uyarinca çözüme baglanacaktir.
Anlasmaya varilamazsa, bu anlasmazlik, hakemlik yoluyla çözümlenecektir.
EK
I. HAYAT SIGORTASI
§ 1.
Bir sigortaci ile, sonradan düsman olan bir kimse arasında yapilmis hayat sigortasi sözlesmeleri, savasin
baslamasi ya da bu kimsenin düsman durumuna girmesi yüzünden sona erdirilmis sayilmayacaktir.
Bir önceki fikra uyarinca sona erdirilmis sayilmayan bir sözlesme geregince, savas sirasinda ödenmesi gerekli
olmus sigorta altinda bulunan bir para tutarinin, savastan sonra, ödenmesi istenebilecektir. Bu para tutarina,
ödenmesi gerekli oldugu tarihten ödeme gününe kadar, yillik %5 faiz eklenecektir.
Sigorta ücretlerinin [primlerinin] savas sirasinda ödenmemesi, ya da sözlesme hükümlerinin yerine
getirilmemesi yüzünden, bir sözlesme geçersiz duruma düsmüsse, sigortalinin ya da vekillerinin ya da hak
sahiplerinin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden basliyarak oniki aylik bir süre içinde her an, sigorta
senedinin [poliçesinin] geçersiz ya da sona erdirilmis sayildigi günkü degerini, yillik % 5 faizlerin de
eklenmesiyle, sigortacidan istemege haklari olacaktir.
Hayat sigortasi sözlesmelir 29 Ekim 1914 tarihinden önce imzalanmis olup da, bu sözlesmelerin hükümleri
geregince primlerin ödenmemis bulunmasi yüzünden sözlesmeleri sona erdirilmis ya da degeri indirilmis
bulunan Türk uyruklarınin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak üç aylik bir süre içinde ve
bu sirada yasiyorlarsa, sigorta edilmis para tutarinin tümü için, sigorta senetlerini [poliçelerini] yeniden
düzenlemege haklari olacaktir. Bunun için, Sigorta Ortakliginin [Kumpanyasinin] doktorunca Ortakligin yeterli
sayacagi bir saglik denetiminden geçirildikten sonra, birikmis primleri % 5 bilesik faiziyle ödeyeceklerdir.
§ 2.
simdi Müttefik devletlerden birinin uyruklugunda bulunan ortaklıklarla Türk uyrukları arasında, 29 Ekim 1914
tarihinden önce yapilmis olup da, primleri 18 Kasim 1915 tarihinden önce ve sonra, ya da yalniz bu tarihten
önce, Türk Lirasindan baska bir para ile ödenmis bulunan hayat sigortasi sözlesmelerinin, asagidaki gibi
uygulanmasi kararlastirilmis: (1) 18 Kasim 1915 tarihinden önceki dönem için sigorta edilen kimsenin haklari,
sigorta senedindeki [poliçesindeki] genel sartlar uyarinca, sözlesmede öngörülen para ile ve bu paranin, onu
çikaran ülkedeki degerine göre düzenlenecektir (öregin, Frnak, altin Frank, ya da kagit para Frnak olarak
belirtilmis tutarlar, Frnasiz Frangi olarak dönecektir); (2) 18 Kasim 1915 tarihinden sonraki dönem için, kagit
para Türk Lirasi ile ve Türk Lirasinin degeri savas öncesi degerine esit sayilarak ödenecektir.
Sözlesmeleri Türk parasından baska bir para üzerinden yapilmis olan Türk uyrukları, primlerini, 18 kasim 1915
tarihinden bu yana, sözlesmelerde öngörülen para ile ödemis oldukarini ispat ederlerse, bu sözlesmeler de, 18
Kasim 1915 tarihinden sonraki dönem için bile, bu para ile ve bu paranin, onu çikaran ülkedeki degeri
üzerinden düzenlenecektir.
simdi Müttefik devletlerden birinin uyruklugunda bulunan ortaklıklarla, 29 Ekim 1914 tarihinden önce Türk
parasından baska bir para üzerinden sözlesme yapmis bulunan Türk uyruklarınin sözlesmeleri, primlerinin
ödenmis olmasi yüzünden bugün de yürürlükteyse, bu Türk uyruklarınin, İşbu Andlaşmanın yürürlüge
girişinden basliyarak üç aylik bir süre içinde, söz konusu para ile ve bu paranin, onu çikaran ülkedeki degeri
üzerinden, anapara tutarinin tümü için sigorta senetlerini [poliçelerini] yenileme haklari olacaktir. Bunun için,
18 Kasim 1915 tarihinden bu yana, süreleri gelmis olan primleri bu para ile ödemeleri gerekmektedir. Buna
karşılık, söz konusu Türk uyruklarınin, belirtilen tarihten bu yana kagit para Türk Lirasiyla ödemis olduklari
primler, onlara, ayni çesit parayla geri verilecektir.
§ 3.
Türk Lirasi olarak yapilmis sigorta sözlesmeleri, kagit para Türk Lirasi olarak hesaplanarak ödenecektir.
§ 4.
Sigorta ortakligi ile özel bir sözlesme yaparak, sigorta senetlerinin [poliçelerinin] degerini ve primlerin nasil
ödenecegini daha önce düzenlemis bulunan sigortalilarla, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinde sigorta
senetlerini kesin olarak ödemis olan sigortalilara 2 nci ve 3 ncü pragraflarin hükümleri uygulanacaktir.
§ 5.
Yukarıdaki paragrafin uygulanmasi bakimindan, hayat sigortasi sözlesmesi sayilacak sözlesmeler, taraflarin
karşılıkli yükümlerini hesaplamak için, insan yasantisinin olasiliklarina dayanan ve bunlarin faiz tutarlari
eklenerek hesaplanan sigorta sözlesmeleridir.
II. DENIZ SIGORTALARI
§ 6.
Taraflarin düsman olmalarindan önce, tehlike [risk, risque] dogmus bulunmaktaysa ve sigortalinin, uyrugu
bulundugu Devletçe ya da bu Devletin müttefiklerince girişilmis savas eylemlerinden dogan zararlari
karsilamak söz konusu olmamak sartiyla, deniz sigortalari sözlesmeleri, bu sözlesmelerdeki hükümler sakli
kalmak üzere, sona erdirilmis sayilmayacaklardir.
III.YANGIN SIGORTALARI VE ÖTEKI SIGORTALAR
§ 7.
Bir önceki paragrafta belirtilen çekince [ihtirazi kayit] yürürlükte kalmak üzere, yangina karsi sigortalarla bütün
öteki sigortalara iliskin sözlesmeler sona ermis sayilmayacaklardir.
KESIM III
BORÇLAR
MADDE 84
Bagitli Yüksek Taraflar, savastan önce yapilmis sözlesmeler uyarinca, savastan önce ya da savas sirasinda
ödenmesi gereken ve savas yüzünden ödenmemis kalan borçlarin, sözlesmelerde öngörülen sartlar içinde,
üzerinde anlasilimsi para ile ve o paranin çikartildigi ülkeldeki degir üzerinden ödenmesi gerekeeceginde
görüs birligine varmislardir.
İşbu Bölümün II nci Kesimi Ek’indeki hükümlere halel gelmemek sartiyla, surasi kararlastirilmistir ki, savastan
önceki bir sözlesme uyarinca yapilmasi gereken ödemelerin savas sirasinda, söz konusu sözlesmede
gösterilen paradan baska bir para ile tüm olarak ya da yalniz bir parçasi alinmis bir para tutarinin karsiligi
olmalari durumunda, bu ödemeler, gerçekte alinmis olan para tutarlari için hangi cins para ile yapilmis ise, ayni
cins para ile yapilabilecektir. Bu hüküm, işbu Andlaşmanın yürürlüge konulmasindan önce, ilgili taraflar
arasında dostça bir anlasma ile yapilmis buna aykiri hükümlere halel getirmeyecektir.
MADDE 85
Osmanli Devlet Borcu [Dünyun-u Umumiye-i Osmaniye], görüs birligi içinde, işbu Bölümün (Ekonomik
hükümler) bu Kesimiyle öteki Kesimlerinin disinda birakilmistir.
KESIM IV
ENDÜSTRI, EDEBIYAT YA DA SANAT YAPITLARI
MÜLKIYETI
MADDE 86
İşbu Andlaşmanın hükümleri sakli kalmak üzere, endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyetine iliskin
haklar, Bagitli Devletlerden her birini yasalari uyarinca 1 Agustos 1914 tarihindeki durumlariyla, Bagitli Yüksek
Taraflarin ülkelerinde, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak, bu haklardan savas
durumunun basladigi anda yararlanmakta olan kimseler ya da bunlarin hak sahipleri yararina yeniden
taninacak ya da geçerli sayilacaktir. Bunun gibi, savas çikmamis olsaydi, endüstri mülkiyetinin ya da bir
edebiyat veya sanat yapitinin yayinlanmasini korumak için, yasalar uyarinca yapilmis bir istem sonucu olarak,
savas süresince edinilebilecek haklar da, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden baslayarak, hak sahibi
durumunda olan kimseler yararina yeniden kabul edecek ya da yeniden geçerli sayilacaktir.
Yukarıdaki hüküm uyarinca, sahiplerine yeniden taninmasi gerekecek haklara halel gelmemek sartiyla, savas
sirasinda Müttefik Devletlerden birinin yasama, yürütme ya da yönetim makamlarindan birince, Osmanli
uyruklarınin endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyeti haklarina iliskin olarak, alinmis olabilecek özel
tedbirler, yapilmis kamusal islemler (lisans vermeyi de kapsamak üzere), yürürlükte kalacak ve hukuk
açisindan tam geçerli sayilacaklardir. Bu hüküm, herhangi bir Müttefik Devlet uyruklarınin haklarina iliskin
olarak Türk makamlarinca alinmis olabilecek tedbirler için de, ayrintilarda gerekli degisikliklerle (mutatis
mutandis) uygulanacaktir.
MADDE 87
1 Agustos 1914 tarihine kadar edinilmis bulunan, ya da savas çikmamis olsaydi, savastan önce ya da savas
süresi içinde yapilmis bir istem ile o tarihten bu yana edinilebilecek olan endüstri mülkiyetine iliskin haklarin
sakli tutulmasi ya da iade edilebilmeleri, veya bu konuda bir itirazda bulunabilmeleri amaciyla, Bagitli
Devletlerden her birinin ülkesinde Türk uyruklarına, ek vergi ya da her hang ibir ceza olmaksizin, gerekli bütün
islemleri yapmak, her türlü usul gereklerini yerine getirmek, her çesit vergi ödemek ve genel olarak her
Devletin kanunlarinda ve tüzüklerinde [yönetmeliklerinde] öngörülen her türlü yükümü yerine getirmek için,
işbu Andlaşmanın yürürlüge giris tarihinden basliyarak, en az bir yillik bir süre taninacaktir.
Herhangi bir islemin yapilmamasindan, bir formalitenin yerine getirilmemesinden, ya da bir harcin ödenmemis
olmasi yüzünden, endüstri mülkiyetine iliskin olarak, yitirilmis sayilan haklar yeniden geçerli kabul edilecektir;
bulus belgeleri [ihtira beratlari, brevets] ile desenler [dessins] konularnida, bunlarin, geçersiz sayildiklari süre
içinde isletmis ya da kullanmis olan üçüncü kisilerin haklarini korumak için, her Devletin hak gözetirlik
bakimindan gerekli sayacagi tedbirleri alabilmek hakkı saklidir.
Bir bulus belgesinin [ihtira beratinin] isletmeye konulmasi, ya da fabrika ve ticaret markalarinin, ya da
desenlerin kullanilmasi için taninan süre bakimindan, 1 Agustos 1914 tarihi ile işbu Andlaşmanın yürürlüge
giris tarihi arasındaki dönem hesaba katilmayacaktir; bundan baska, 1 Agustos 1914 tarihinde geçerli
bulunmakta olan hiç bir bulus belgesinin, fabrika ya da ticaret makrkasinin veya desenin, işbu Andlaşmanın
yürürlüge girişinden basliyarak iki yillik bir süre geçmedikçe, salt isletmeye konulmamis ya da kullanilmamis
olmasi nedeniyle, geçerli olmaktan çikmis ya da hükümsüz sayilmayacagi da kararlastirilmistir.
MADDE 88
Bir yandan Türk uyrukları ve Türkiye’de oturmakta olan ya da Türkiye’de bir is tutmus kimselerle, öte yandan
Müttefik Devletler uyrukları ya da Müttefiklerin ülkesinde oturan ya da bu ülkede bir is tutmus kimselerce, ya
da bu kimselerin savas sirasinda haklarini kendilerinden yana birakmis olabilecekleri üçüncü kisilerce, savas
durumunun baslama tarihi ile işbu Andlaşmanın yürürlüge konulus tarihi arasında geçen süre içinde, öteki
tarafin ülkesinde meydana gelmis olabilecek ve savas süresinin herhangi bir aninda varolmus ya da 86 nci
Madde uyarinca yeniden taninacak endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyeti haklarini bozmus gibi
sayilacka olaylar yüzünden hiç bir dava açilamayacak, hiç bir istemde bulunulamayacaktir.
Yukarıda sözü edilen olaylar arasında, Bagitli Yüksek Tarafllarin Hükümetleri ya da onlarin hesabina, ya da
onlarin rizasiyla, herhangi bir kimsece, endüstri, edebiyat ya da sanat yapitlari mülkiyeti haklarinin kullanilmasi
bulundugu gibi, bu haklarin uygulanacagi her türlü ürünlerin, araç ve gereçlerin, ya da her türlü nesnelerin
kullanilmasi, satisi ya da satisa çikartilmasi da bulunmaktadir.
MADDE 89
Bir yandan Müttefik Devletler uyrukları ya da bu Devletlerin ülkelerinde oturan ya da orada bir is tutmus olan
kimlerle, öte yandan Osmanli uyrukları arasında, savas durumundan önce yapilmis olan isletme lisanslari ya
da edebiyat veya sanat yapitlarinin çogaltilmasi konularindaki sözlesmeler, Türkiye ile Müttefik bir Devlet
arasında savas durumunun baslamasi tarihinden sona ermis sayilacaktir. Ancak, her konuyla ilgili olarak,
daha önceleri bu çesit bir sözlesmeden yararlanmakta olan kimsenin, işbu Andlaşmanın yürürlüge giris
tarihinden baslayarak alti ay içinde, hak sahibinden yeni bir lisans ayricaligi istemege hakkı olacak ve bunun
sartlari, taraflar arasında anlasma olmazsa, bu Bölümün V nci Kesimiyle öngörülen Hakemlik Karma
Mahkemesince saptanacaktir. Mahkeme, gerekirse, savar süresince haklarin kullanilmis olmasi yüzünden,
ödenmesini adalete uygun görecegi parayi da saptayabilecektir.
MADDE 90
İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den ayrilmis bulunan ülkelerde oturanlar -bu ayrilma ve bunun dogurdugu
uyruklar degisikligi göz önünde tutulmaksizin- Osmanli yasalarina göre, bu ülke geçirimi [transferi] aninda
sahip olduklari endüstri, edebiyat ve sanat yapitlari mülkiyetine iliskin haklardan, Türkiye’de tam ve eksiksiz
olarak yararlanmaya devam edeceklerdir.
İşbu Andlaşma uyarinca Türkiye’den ayrilmis ülkelerde, bu ayrilma aninda geçerli olan ya da 86 nci Madde
uyarinca yeniden taninacak ya da geçerli sayilacak olan endüstri, edebiyat ve sanat yapitlari mülkiyetine iliskin
haklar, söz konusu ülkenin geçecegi Devletlerce taninacak ve Türk [Osmanli] kanunlari uyarinca kendilerine
verilecek süre içinde bu ülkede geçerli olacaklardir.
MADDE 91
Osmanli Imparatorlugu Hükümetinin, 30 Ekim 1918 tarihinden bu yana, Istanbul’da ya da baska yerlerde,
unsulüne uygun olarak vermis oldugu ya da kütüge geçirmis bulundugu bütün bulus belgeleri [ihtira beratlari]
ya da fabrika markalarinin baskalarina geçirilmesi ya da birakilmasina iliskin istemler, işbu Andlaşmanın
yürürlüge girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde yapacaklari istem üzerine, Türk Hükümetine
sunulacaktir. Bu kütüge yazitlanma, ilk yazitlanma tarihinden baslayarak geçerli sayilacaktir.
KESIM V
HAKEMLIK KARMA MAHKEMESI
MADDE 92
Bir yandan Müttefik Devletlerden her biri ve öte yandan Türkiye arasında, işbu Andlaşmanın yürürlüge
girişinden baslayarak üç aylik bir süre içinde, bir Hakemlik Karma Mahkemesi kurulacaktir.
Bu Mahkemelerden her biri, ikisi ilgili Hükümetlerden her birince atanmak üzere, üç üyeden olusacaktir; bu
Hükümetler birçok kimseyi üye olarak göstermege yetkili olacaklar ve duruma göre, Mahkemede üye olarak
bulunacak kimseyi, bunlar arasından seçeceklerdir. Baskan, ilgili iki Hükümet arasında anlasma ile
seçilecektir.
İşbu Andlaşmanın yürürlüge girişi tarihinden baslayarak iki aylik bir süre içinde bu anlasmaya varilamazsa,
söz konusu Baskan, ilgili Hükümetlerden birinin istemesi üzerine, La Haye Milletlerararasi Daimi Adalet Divani
Baskaninca, savas sirasinda tarafsiz kalmis Devletlerin uyrukları arasından seçilecektir.
Söz konusu iki aylik süre içinde, ilgili Hükümetlerden biri, kendisini Mahkemede temsil edecek üyeyi atamamis
olursa, ilgili öteki Hükümetin istemesi üzerine, Milletler Cemiyeti Meclisi bu üyeyi atamakla görevli olacaktir.
Mahkeme üyelerinden birinin ölümü ya da görevden çekilmesi halinde, ya da herhangi bir neden yüzünden
Mahkeme üyelerinden birisi görevini yapamayacak bir durumda bulunursa, bu üyenin yeri, atanmasinda
izlenen yöntem uyarinca doldurulacaktir; öngörülen iki aylik süre, ölümün, görevden çekilmenin ya da görev
yapma olanaksizliginin usulüne uygun olarak saptandigi günden baslayarak hesaplanacaktir.
MADDE 93
Hakemlik Karma Mahkemisinin toplanma yeri istanbul’da olacaktir. Davalarin sayisi ve niteligi hakli gösterirse,
ilgili Hükümetler, her mahkemede bir ya da birkaç ek Daire kurmaya yetkili olacaklardir. Bu Dairelerden her
birinin toplanmasi için, gerekli görülebilecek herhangi bir yer saptanabilecektir. Bu Dairelerden her biri 92 nci
Maddenin 2 nci fikrasindan 5 nci fikrasina kadar olan fikralarinda öngörüldügü biçimde, bir baskan yardimcisi
ile iki üyeden olusacaktir.
Her Hükümet, Mahkemede kendisini temsil ettirmek için, bir ya da birkaç ajan atayacaktir.
Bir Hakemlik Karma Mahkemesinin ya da bu Mahkemenin Dairelerinden birinin kurulusundan baslayarak üç yil
sonra işbu Mahkeme ya da Daire çalismasini bilirlememis bulunursa, bu Mahkemenin ya da Dairenin toplanti
yerinin bulundugu ülke Devleti isterse, sözkonusu Hakemlik Karma Mahkemesinin ya da bu Dairenin toplanti
yeri bu ülkenin disina çikartilacaktir.
MADDE 94
92 nci ve 93 ncü Maddeler uyarinca kurulmus Hakemlik Karma Mahkemeleri, işbu Anlasma uyarinca
yetkilerine giren anlasmazliklar konusunda hüküm vereceklerdir.
Kararlar oyçokluguyla alinacaktir.
Bagitli Yüksek Taraflar, Hakemlik Karma Mahkemelerinin kararlarini kesin saydiklarini ve kendi uyruklarına
iliskin olarak bunlara uyulmasini zorunlu kilacaklarini ve Mahkeme kararlari kendilerine bildirilir bildirilmez, hiç
bir yürütme karari [tenfiz karari, exequatur] beklemek gerekmeksezin, ülkelerinde bunlarin uygulanmasini
saglayacaklarini kabul ederler.
Bagitli Yüksek Taraflar, bundan baska, özellikle yargi bildirilerinin iletilmesine ve kanitlarin toplanmasina iliskin
konularda, kendi Mahkemelerinin ve makamlarinin, Hakemlik Karma Mahkemelerine, elden gelen her türlü
yardimi dogrudan dogruya yapmalarini yükümlenir.
MADDE 95
Hakemlik Karma Mahkemeleri adalet, hakgözetirlik ve iyi niyet uyarinca karar vereceklerdir.
Her Mahkeme, kendi önünde kullanilacak dili saptayacak, islerin iyice anlasilmasini saglamak için gerekli
çevirileri de yaptiracaktir; her Mahkeme, kendi önünde izlenecek usul kurallarini ve sürelerini saptayacaktir.
Bu kurallarin asagidaki ilkelere uygun olmasi gerekecektir:
1. Yargilama usulü, taraflarin karşılıkli olarak bir layiha (mYmoire) ile bir karsi-layiha (contre-mYmoire)
sunulmasini gerektirecektir; bir cevap layihasi (rYpliue) ile bir karsi-cevap (contre-rYplique) sunulabilecektir.
Taraflardan biri sözlü açiklamalarda bulunmak isterse, öteki tarafa da böyle davranma olanaginin saglanmasi
sartiyla, kendisine bu yolda izin verilecektir.
2. Mahkeme, sorusturma yapilmasini, belgeler sunulmasini, bilirkisiye basvurulmasini buyrumaga, yerinde
arastirmalar ve denetlemeler yapmaga, her türlü bilgiler istemege, bütün taniklari dinlemege ve taraflardan
yazili ya da sözü açiklamalarda bulunmalarini istemege her bakimdan yetkili olacaktir.
3. İşbu Andlaşmadaki aykiri hükümler disinda, Mahkemenin kurulusundan baslayarak alti aylik bir sürenin
geçmesinden sonra, her bir istem kabul olunmayacaktir; meger ki, söz konusu Mahkemece verilmis ve
uzaklik ya da kaçinilmaz zorunluluk (force majeure) gibi bir nedene dayanan kural-disi [istisnai] olarak hakli
gösterilebilecek özel bir izin ola.
4. Bir yil içinde sekiz haftayi asmayacak tatil dönemleri disinda, Mahkeme, davanin çabuk görülmesi için her
hafta gerekli sayida oturum yapmakta görevli olacaktir.
5. Davanin Mahkemece görüsülmesine de baslandigi anlamina gelen, durusmanin bitimi tarihinden sonra en
çok iki ay içinde, hükümlerin verilmis olmalari gerecektir.
6. Davada sözlü durusmalar olursa, bunlar açik oturumda yapilacaktir; hüküm, her zaman, açik oturumda
bildirilecektir.
7. Her Hakemlik Karma Mahkemesinin, islerin iyi yürütülmesi için gerekli görürse, oturumlarin yapildigi yer
disinda, bir ya da birkaç oturum yapabilme yetkisi olacaktir.
MADDE 96
Ilgili Hükümetler, aralarinda anlasarak, her Mahkeme için, bir Genel Sekreter ile bir ya da birkaç Sekreter
atayacaklardir. Genel Sekreter ile Sekreterler Mahkemeye bagli olacaklardir. Mahkeme, ilgili Hükümetlerin de
uygun bulmalariyla, yardimlari gerekli görülecek bütün görevlileri de atayabileceklerdir.
Her Mahkemenin Sekreterlik daireleri Istanbul’da olacaktir; ilgili Hükümetler, gerekli görülecek baska yerlerde
de Sekreterlik daireleri kurabileceklerdir.
Her Mahkeme, kendisine sunulmus olacak davalara iliskin arsivleri, belgeleri ve yazismalari saklayacak ve
görevi sona erince, bunlari, oturumlarin yapildigi ülke Hükümetinin arsivlerine teslim edecektir. Bu arsivler,
ilgili Hükümetlerce her zaman açik tutulacaktir.
MADDE 97
Her Hükümet, Hakemlik Karma Mahkemesine atadigi üyenin, her ajanin ve sekreterin ödenecegini kendisi
karsilayacaktir.
Baskanla Genel Sekreterin ödenekleri, ilgili Hükümetler arasında anlasmayla saptanacak ve bu ödeneklerle
her Mahkemeye iliskin ortak giderler, ilgili Hükümetlerce yari yariya karsilanacaktir.
MADDE 98
İşbu Kesim, Türkiye ile Japonya arasında, işbu Andlaşma uyarinca, Hakemlik Karma Mahkemesinin yetki
alanina girebilecek islere uygulanamayacaktir; bu anlasmazliklar, her iki Hükümet arasında varilacak
anlasmayla çözüme baglanacaktir.
KESIM VI
AndlaşmaLAR
MADDE 99
İşbu Andlasmanin yürürlüge girmesiyle ve Andlaşmanın baska yerlerindeki hükümlere halel gelmeksizin,
asagida belirtilen ekonomik ya da teknik nitelikteki çok-tarafli Andlaşmalar, Sözlesmeler ve Anlasmalar,
Türkiye ile bunlara taraf olan öteki Devletler arasında yeniden yürürlüge gireceklerdir:
1. Denizalti kablolarinin korunmasina iliskin 14 Mart 1884, 1 Aralik 1886 ve 23 Mart 1887 tarihli Sözlesmelerle, 7
Temmuz 1887 tarihli Kapanis Protokolü (Protocole de clôture);
2. Gümrük tarifelerinin yayinlanmasina ve gümrük tarifelerinin yayinlanmasi için bir Uluslararasi Birlik
kurulmasina iliskin, 5 Temmuz 1890 tarihli Sözlesme;
3. Paris’de Kamu Sagligi Uluslararasi Kurumu (Office Internationale d’Hygiène Publique) kurulmasina iliskin, 9
Aralik 1905 tarihli Sözlesme;
4. Roma’da bir Uluslararasi Tarim Enstitüsü (Institut Internationale Agricole) kurulmasina iliskin, 7 Haziran 1905
tarihli Sözlesme;
5. Escault nehri üzerinde geçis resmi haklarinin satin alinisina iliskin, 16 Temmuz 1863 tarihli Sözlesme;
6. İşbu Andlaşmanın 19 ncu Maddesinde öngörülen özel hükümler sakli kalmak üzere, Süveys Kanali’nin
serbest kullanilmasini güvence altina alacak bir rejim kurulmasina iliskin, 29 Ekim 1888 Sözlesmesi;
7. Madrid’de 30 Kasim 1920 tarihinde imzalananlari da kapsamak üzere, Dünya Posta Birligi’e (Union Postale
Universelle) iliskin Sözlesmeler ve Anlasmalar;
8. 10/22 Temmuz 1875 tarihinde Saint-Petersbourg’da imzalanan Uluslararasi Telgraf Sözlesmesi ile, 11
Haziran 1908 de Lizbon’da Uluslararasi Telgraf Konferansinda kararlastirilan yönetmelikler ve tarifeler.
MADDE 100
Türkiye, asagida belirtilen Sözlesmeler ya da Anlasmalara katilmagi ya da bunlari onaylamagi yükümlenir:
1. Otomobilllerin uluslararasi dolasimina iliskin, 11 Ekim 1909 Sözlesmesi;
2. Gümrük uygulanacak vagonlarin kursunlanmasina iliskin, 15 Mayis 1886 tarihli Anlasma ve 18 Mayis 1907
tarihli Protokol;
3. Denizde çatmalar, deniz kazalarinda yardim ve kurtarma konusundaki kurallarin birlestirilmesine iliskin, 3
Eylül 1910 tarihli Sözlesme;
4. Hastane gemilerinin liman resim ve harçlarindan bagisik tutulmalarina iliskin, 21 Aralik 1904 tarihli
Sözlesme;
5. Kadin ticaretinin yasaklanip önlenmesine iliskin, 18 Mayis 1904, 4 Mayis 1910 ve 30 Eylül 1921 tarihli
Sözlesmeler;
6. Açik-saçik [müstehcen] yayinlarin yasaklanip önlenmesine iliskin, 4 Mayis 1910 tarihli Sözlesme;
7. 54 ncü, 88 nci ve 90 nci Maddelere iliskin çekinceler [ihtitazi kayitlar] sakli kalmak üzere, 17 Ocak 1912
tarihli Saglik Sözlesmesi;
8. Filoksera (phylloxYra) ya karsi alinacak tedbirlere iliskin, 3 Kasim 1881 ve 15 Nisan 1889 tarihli Sözlesmeler;
9. Afyon konusunda La Haye’de 23 Ocak 1912 tarihinde imzalanmis Sözlesme ve 1914 tarihli ek Protokol;
10. Uluslararasi Radyo-Telegrafi konusunda, 5 Temmuz 1912 tarihli Sözlesme;
11. Afrika’da alkollü maddelere uygulanacak rejim konusunda, Saint-Germain-en-Laye’de, 10 Eylül 1919 da
imzalanmis Sözlesme;
12. 26 subat 1885 tarihli Berlik Senedi’nin ve 2 Temmuz 1890 tarihli Brüksel Genel Senedi ile Brüksel
Bildirisinin yeniden gözden geçirilmesine iliskin olarak Saint-Germain-en-Laye’de, 10 Eylül 1919 da imzalanmis
Sözlesme;
13. 1 Mayis 1920 tarihli Protokol hükümlerinin uygulanmasiyla, Türkiye, cografya açisindan durumunun gerekli
kildigi degisiklik yapilmasini elde ederse, Hava ulasiminin düzenlenmesi konusunda, 13 Ekim 1919 tarihli
Sözlesme;
14. Kibrit yapiminda beyaz fosfor kullanilmasinin yasaklanmasina iliskin olarak, Bern’de, 26 Eylül 196 da
imzalanmis Sözlesme.
Türkiye, bundan baska, Telegrafi ve Radyo-Telegrafi konusunda, uluslararasi yeni Sözlesmelerin
hazirlanmasina katilmayi da yükümlenir.
BÖLÜM IV
ULASIM YOLLARI VE SAGLIK SORUNLARI
KESIM I
ULASIM YOLLARI
MADDE 101
BÖLÜM
ULASIM YOLLARI VE SAGLIK SORUNLARI
————-
KESIM I
ULASIM YOLLARI
————-
MADDE 101
Türkiye, transit serbestligi konusunda Barselona Konferansinca 14 Nisan 1921 tarihinde kabul edilmis olan
Sözlesme ve Statü ile, uluslararasi yarari olan su yollari rejimine iliskin olara, ayni Konferansça 19 Nisan 1921
tarihinde kabul edilen Sözlesme ile Statüye ve ek Protokole katildigini bildirir.
Bunun sonucu olarak, Türkiye, işbu Anlasmanin yürürlüge girişiyle, bu Sözlesmelerin, Statülerin ve
Protokollerin hükümlerini uygulamaya koymagi yükümlenir.
MADDE 102
Türkiye, „deniz kıyısından yoksun Devletlerin bayrak hakkının (droit au povillon) taninmasina iliskin“, 20 Nisan
1921 tarihli Barselona Bildirisine katildigini bildirir.
MADDE 103
Türkiye, uluslararasi rejim uygulanan limanlara iliskin olarak, 20 Nisan 1921 tarihli Barselona Konferansinin
Tavsiyelerine katildigini bildirir. Türkiye, bu rejim altina konulaca limanlarini sonradan açiklayacaktir.
MADDE 104
Türkiye, 20 Nisan 1921 tarihli Barselona Konferansinin, uluslararasi demiryollarina iliskin Tavsiyelerine
katildigini bildirir. Bu Tavsiyeler, karşılıkli olmak çekincesiyle [ ihtirazi kaydiyla], işbu Andlaşmanın yürürlüge
girişiyle, Türk Hükümetince uygulamaya konulacaktir.
MADDE 105
Türkiye, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişiyle, 14 Ekim 1890, 20 Eylül 1893, 16 Temmuz 1895, 16 Haziran 1898
ve 19 Eylül 1906 tarihlerinde Bern’de imza edilen, demiryollariyla yük (marchandises) tasinmasina iliskin
Sözlesmeler ve Düzenlemelere katilmagi yükümlenir.
MADDE 106
Yeni sınırlarin çizilmesi sonucu olarak, ayni ülkenin iki parçasını birlestiren bir demiryolu bir baska ülkeden
geçerse, ya da bir ülkede baslayan bir demiryolu kolu [sube hatti, ligne d’embranchement] bir baska ülkede
sona ererse, iki ülke arasındaki ulasima iliskin isletme sartlari, ilgili demiryollari isletmeleri [idareleri] arasında
yapilacak bir anlasma ile düzenlenecektir. Bu isletmeler [idareler], böyle bir düzenlemenin sartlari üzerinde
anlasmaya varamazlarsa, bu sartlar hakemlik yoluyla saptanacaktir.
Türkiye ile komsu Devletler arasındaki bütün yeni sınır-istasyonlarinin (gares frontières) kurulmasi ve bu
istasyonlar arasındaki demiryollarinin isletilmesi, ayni sartlar içinde yapilacak anlasmalarla düzenlenecektir.
MADDE 107
Türkiye’den ya da Yunanistan’dan gelecek, ya da Türkiye’ye ya da Yunanistan’a gidecek ve Dogu
demiryollarinin Yunan-Bulgar sınırı ile Kuleli Burgaz yakininaki Yunan-Türkiye sınırı arasında bulunan üç
parçasindan transit geçerek yararlanacak yolcularla mallar [ticaret esyasi, yük, marchandises], bu transit
yüzünden, hiç bir vergi ya da resmi, pasaport islemine ya da gümrük denetimine bagli kilinmayacaklardir.
İşbu Maddedeki hükümlerin yürütülmesi, Milletler Cemiyeti Meclisinin seçecegi bir Komiser araciligiyla
saglanacaktir.
Yunan ve Türk Hükümetlerinden her birinin, bu Komiserin yanina birer temsilci atamaya hakkı olacaktir;
görevini yapmak için gerekli bütün kolayliklardan yararlanacak olan bu temsilci, yukarıdaki hükümlerin
uygulanmasina iliskin her sorunu, Komiserin dikkatine sunmakla görevli olacaktir. Bu temsilciler, ihtiyaç
duyacaklari alt-kademe memurlarin sayisi ve niteligi konusunda, Komiserle anlasacaklardir.
Komiser, sözü geçen hükümlerin yürürlüge konulmasina iliskin sorunlardan, kendi basina çözemedigi her
sorunu, Milletler Cemiyeti Meclisinin kararina sunabilecektir. Yunan ve Türk Hükümetleri, Milletler Cemiyeti
Meclisinin oyçokluguyla alacagi her karara uymagi yükümlenirler.
Söz konusu Komiserin maasi ve hizmetinin yerine getirilmesine iliskin giderler, Yunan ve Türk Hükümetlerince
esit paylar olarak karsilanacaktir.
Türkiye, ileride, Edirne’ye Kuleli Burgat ile Istanbul arasındaki demiryoluna baglayacak bir demiryolu yaparsa,
bu Maddenin, Kuleli Burgaz ile Bosna-Köy yakinindaki Yunan-Türk sınır noktalari arasında karşılıkli olarak
transite iliskin hükümleri geçerli olmaktan çikacaktir.
Ilgili iki Devletten her birinin, işbu Andlaşmanın yürürlüge girişinden baslayarak beş yillik bir sürenin bitiminde,
işbu Maddenin 2 nci fikrasindan 5 nci fikrasina kadar olan fikralarinda öngörülen denetimin yürürlükte
tutulmasinin gerekip gerekmedigine karar verilmesi için, Yunan-Bulgar sınırı ile Bosna-Köy arasında Dogu
demiryollarinin iki parçasinda transit bakimindan, ilk iki fikra hükümlerinin yürürlükte kalmasi kararlastirilmistir.
MADDE 108
Türk Hükümetinin ya da özel ortaklıklarin mülkiyetinde olan ve işbu Andlaşma geregince Osmanli
Imparatorlugundan ayrilan ülkelerde (topraklarda) bulunan limanlarin ve demiryollarinin geçirimine
[transferine] iliskin özel hükümlerle, işbu Andlaşmanın ayricalik [imtiyaz] sahiplerine ve memurlarin emeklilik
islerine iliskin mali hükümleri sakli kalmak üzere, demiryollarinin geçirimi [transferi] asagidaki sartlar içinde
yapilacaktir:
1. Bütün demiryollarinin yapilari ve tesisleri (auvrages et installations) bütünüyle ve mümkün oldugu kadar iyi
bir durumda birakilacaktir;
2. Kendisine özgü tekerlekli araç ve gereçleri (materiel roulant) olan bir demiryolu sebekesi, bütünüyle,
Osmanli Imparatorlugundan ayrilmis bir ülkede bulunmakta ise, bu araç ve gereçler, 30 Ekim 1918 dökümüne
[envanterine] göre, eksiksiz olarak birakilacaktir;
3. İşbu Andlaşma geregince, yönetimi bölüsülmüs demiryollari baskimindan, tekerlekli araç ve gereçlerin
bölüsülmesi, demiryolunun çesitli kollari kendilerine verilen isletmeler arasında, dostça anlasmayla
yapilacaktir. Bu anlasmada, 30 Ekim 1918 tarihli son döküme göre, bu demiryollari üzerinde kütüge geçirilmis
bulunan araç ve gereçlerin önemi, hizmet hatlarini da kapsamak üzere demiryollarinin uzunlugu, trafigin
niteligi ve önemi göz önünde tutulmak gerekir. Anlasmaya varilamazsa, uyusmazliklar hakemlik yoluyla
çözümlenecektir. Bu hakemlik, gerekirse, her kesime birakilacak yolcu ve yük (esya) vagonlarini belirtecek,
bunlarin teslim sartlarini saptayacak ve simdiki isyerlerine tasinan araç ve gereçlerin, sınırli bir süre boyunca,
günlük bakimi için gerekli görecegi düzenlemeleri yapacaktir;
4. Donatim depolari, demirbaslar ve takimlar, tekerlekli araç ve gereçlere uygulanan ayni sartlar içinde
birakilacaktir.
MADDE 109
Aykiri hükümler bulunmadikça, yeni bir sınırın çizilmesi yüzünden bir Devletin sular sistemi (kanal açmalar, su
tasimalari, sulama, akaçlama (drainage) ya da benzeri konular), bir baska Devletin ülkesinde yapilan
çalismalara bagli bulunursa, ya da bir Devletin ülkesinde, savas öncesi kullanimlar uyarinca, kaynagi bir
baska Devletin ülkesinde olan sular ya da su gücü (Ynergie hydraulique) kullanıldığı durumlarda, ilgili Devletler
arasında, her birinin çikarlarini ve kazanilmis haklarini sakli tutacak biçimde, bir anlasma yapilmasi gerekir.
Anlasmaya varilamazsa, bu anlasmazlik, hakemlik yoluyla çözümlenecektir.